KOMİSYON KONUŞMASI

MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonunun saygıdeğer üyeleri, Sayın Bakan, kamu kurum ve kuruluşlarının çok değerli temsilcileri, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki ülkemizde yaşanan, özellikle doğu ve güneydoğuda yaşanan olaylardan büyük bir sıkıntı duyduğumuz, büyük bir üzüntü içerisinde olduğumuz muhakkak. Bunları nihai olarak da komisyonlar ve Genel Kurulda dile getirmemiz gerekiyor. İnsanların hayatını kaybetmesini, orada yaşayan insanlarımızın çektikleri bu sıkıntıları doğal olarak burada da dile getirmemiz gerekiyor ve bütçenin ve kaynakların nereye ve hangi amaçlarla kullanıldığını da burada tartışmamız gerekiyor. Bunu da çok doğal olarak kabul etmek gerekir.

Nihai olarak bugün ülkemizde yaşanan bu olaylar bir sonuç ama esas bir neden var, o neden de ülkemizde yaklaşık kırk yıla yakın yaşanan Kürt sorunuyla ilgilidir. Bu sorunun çözümü için barışçıl yöntemlerle oturup konuşabilmek için bütün kanalları açmak lazım. Bunun hem ülke ekonomisine hem de insanımıza ne kadar büyük bir bedel ödettiğini, ne kadar büyük acılara götürdüğünü hep birlikte izliyoruz. O nedenle, bunları Parlamentoda açık ve net bir şekilde konuşmak gerekir. Talepleri, ihtiyaçları, istemleri göz ardı ederek bir yere gitmek mümkün değil, olmadığını da kırk yıldır görüyoruz. Kapalı kapılar arkasında yapılan görüşmelerin, pazarlıkların da bizi nerelere getirdiğini de görüyoruz. O nedenle, şeffaf bir şekilde, açık bir şekilde, Kürt sorunuyla ilgili meselelerimizi, problemlerimizi Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında konuşmayı ve çözüm üretmeyi buraya seçilip gelen 550 milletvekilinin asli görevlerinden biri olarak düşünüyorum.

Türkiye, değerli arkadaşlar, bir hukuk devleti olmaktan süratle uzaklaşıyor. Bunu hayatın her alanında görüyoruz ve yaşıyoruz. Türkiye, suçluların cezasız kaldığı, suçsuzların zindanlara atıldığı, zulüm gördüğü, horlandığı bir dönemden ne yazık ki geçiyor. Yaşanan bütün bu haksızlıkların, hukuksuzlukların gerisinde, kamu kaynaklarının nasıl talan edildiğini, birilerine nasıl peşkeş çekildiğini, dolayısıyla halkın nasıl soyulduğunu görmemizi engelleme niyetinin yattığını da aşağı yukarı kestirebiliyoruz.

Konuşmama özellikle bütçe uygulamalarında yapılan kimi hukuksuzlukları anlatmakla başlamak istiyorum.

2015 yılında Meclis, Hükûmete 472 milyar 992 milyon liralık bir bütçe ödeneği verdi. Bir süre sonra baktık ki bütçedeki ödeneklerin Meclisten geçen bütçeyle yakından ve uzaktan ilişkisi yok. Şimdi 2016 yılıyla ilgili de tüm bakanlıkların kurum ve kuruluşları oturmuşlar, çalışmışlar, demişler ki: "Bizim 2016 yılıyla ilgili bütçemizin şu olması gerekiyor, böyle taleplerimiz var." ve Maliye Bakanlığından istemlerde bulunmuşlar ve ona göre de Maliye Bakanlığı da bütün bu talep ve ihtiyaçları karşılayacak bir bütçeyi yapıp getirmiş. Ama, bunların yakından ve uzaktan ilişkisi olmadığını birkaç örnekle vereceğim. Örneğin, Maliye Bakanı kafasına göre A Bakanlığının ödeneğini iptal edip B bakanlığına yeni ödenek vermiş arkadaşlar. Bunu örneklerle anlatmak istiyorum. Hepimizin yakından bildiği bir örneği söyleyeyim. Mesela, Meclis 2015 yılı için Cumhurbaşkanlığına 397 milyon lira ödenek verdi. Maliye Bakanı "Bu yetmez." deyip Cumhurbaşkanlığının ödeneğini 543 milyon liraya çıkardı arkadaşlar. Yani, 146 milyon lira daha ek ödenek aktardı, Cumhurbaşkanı da toplam 471 milyon lira harcadı arkadaşlar. Oysa Cumhurbaşkanının geçen yıl ne kadar ödenek istediği, giderlerinin ne olduğu açık ve netken ödenek üstü bir aktarma gerçekleştirildi.

Yine, Başbakanlık Meclisten talep etmiş, demiş ki "Ben 2015 yılı için 929 milyon ödenek istiyorum." Meclis, Başbakanlığa "929 milyon lira ödenek kullanabilirsin." demiş. Daha doğrusu, Başbakanlık 2015 yılı bütçesi hazırlanırken "Bana 929 milyon lira yeter." diyerek buraya gelmiş. Meclis de bunu onaylamış. Maliye Bakanının bonkörlüğü tutuyor ve Başbakanlığa 1 milyar 536 milyon lira daha vermiş. Başbakanlığın ödenekleri bir kalemde 2 milyar 456 milyon lira olmuş arkadaşlar. Bunda Plan ve Bütçe Komisyonunun, Meclisin hiç ilgisi yok arkadaşlar, bilgisi de yok arkadaşlar. Tamamen Maliye Bakanlığı bunları artırmış arkadaşlar.

Birkaç kuruluştan daha bahsetmek isterim. Örneğin, Diyanet İşleri Başkanlığına Meclis 5 milyar 43 milyon liralık bir bütçe vermiş. Maliye Bakanı "Bu ödenek sana fazla." demiş, 2 milyar 178 milyon lirasını kesip 3 milyar 564 milyon liraya indirmiş. Sonuçta, Diyanet İşleri Başkanlığı 6 milyar 37 milyon lira harcamış. Yani, Maliye Bakanının fazla bulduğu başlangıçtaki ödeneğe göre 300 milyon daha fazla para harcamış arkadaş. Diyanet İşleri Başkanlığı talep etmiş 5 milyar 743 milyon lira. Sonra Maliye Bakanlığı bunun 2 milyar lirasını kesiyor ama yıl sonunda kullanıldığı para kendisine ayrılan ödenekten daha fazla. Bu rakamlarla 2015 yılı genel bütçeli idarelerin bütçe giderlerinin kurumsal sınıflandırması tablosunda bunları görmek mümkün arkadaşlar, hepsi burada.

İkinci ve en tipik örneklerden bir tanesi ise Millî Eğitim Bakanlığı. Meclis Millî Eğitim Bakanlığına 62 milyar liralık ödenek vermiş. Maliye Bakanı bu sana fazla demiş. 16 milyar 917 milyon lirasını kesmiş. Sana 45 milyar lira yeter demiş. Millî Eğitim Bakanlığı 62 milyar 218 milyonu fiilen harcamış. Yani başlangıçtaki tutara çok yakın. E, peki, mademki o parayı harcayacaktı neden 16 milyar 917 milyonunu öncelikle kesiyor? Neye göre kesiyor? Ve sonra yıl sonunda da bütçesinin 62 milyar lira olarak harcandığını görüyoruz.

Diyanet ve Millî Eğitim Bakanlığı bütçelerinde yapılan değişikliklere dikkat etmek gerekiyor arkadaşlar. Maliye Bakanı bu tasarruftan sonra her iki kuruluşta ödeneğinden fazla harcama yapmış gibi bir konuma düşmüş. Aslında bu kanuna göre suç. Kesin hesap görüşürken bizden bu fazladan ödenek kullanımı için tamamlayıcı ödenek talebinde bulunacaklar. Şimdi, biz Maliye Bakanına Millî Eğitim Bakanlığı ve Diyanet için neden ödendiğinden fazla para harcadı diye sorsak öğretmene, imama maaş vermeyecek miyiz diye bize karşı çıkacaklar. Tabii ki öyle değil. Bizi kamunun gözünde öğretmenin, imamın maaşını sorguluyor pozisyona düşürmeye çalışacaksınız ama öyle olmadığını sizler de biliyorsunuz. AKP'nin yazılı ve görsel basındaki, sosyal medyadaki trollerini üzerimize salacaklar. Vay CHP'liler imamın, öğretmenin maaşı için ödenek verilmesine karşı çıktı diye bize propaganda yapacaklar arkadaşlar. Oysaki Meclis başlangıçta öğretmene de, imama da yetecek kadar ödeneği zaten vermiş. Siz ne olduğu belirsiz harcamaları finanse etmek için Ali'nin külahını Veli'ye, Velinin külahını da Ali'ye giydiriyorsunuz arkadaşlar.

Üçüncü örnek ise gene Ulaştırma Bakanlığı. Ulaştırma Bakanlığına başlangıçta 13 milyar 855 milyon lira ödenek vermiş. Bir bu kadar ödeneği de Maliye Bakanı kendiliğinden vermiş. Ulaştırma Bakanlığı 2015 yılında tam 26 milyar lira harcamış arkadaşlar, 26 milyar lira. Yani 13 milyar lira bütçe istemiş ama yıl sonunda harcadığı para toplam 26 milyar lira. Meclisin öğretmenin, imamın maaşı için verdiği ödenek Maliye Bakanının eliyle döşediği bir hortumla havuza bağlanmış arkadaşlar, Ulaştırma Bakanlığına. E, kolay değil, havuz büyük, orayı doldurmaya Meclisin verdiği para yetmez, Maliye Bakanının da bir el atması gerekiyor. Bu da toplam 13 milyar liraya denk geliyor.

Meclis, Millî Savunma Bakanlığına 22 milyar lira ek ödenek vermiş. Maliye Bakanı bu sana yetmez bizde para çok, al sana 10 milyar daha demiş. Ama Millî Savunma Bakanlığı yılın tümünde Meclisin verdiği ödenek kadar para harcayabilmiş. Acaba neden arkadaşlar? Bunların cevabını burada duymak isteriz.

Şimdi sorsak Millî Savunma Bakanlığının ödeneğini yıl içinde niye bu kadar artırdın diye, yine aleyhimize bir propaganda çalışacak, "Vay, biz terörle mücadele etmeyelim mi, ülkeyi savunmayalım mı?" diye karşımıza dikilecekler. Tamam da Millî Savunma Bakanlığının kullanamayacağı bir ödeneği neden ve niçin veriyorsun? Bunu sizden duymak isteriz.

Özet olarak, Maliye Bakanı bu Meclisten geçen, 2015 bütçesinden geçen yıl 30 milyar 386 milyon liralık ödeneği iptal etmiş, yerine 51 milyar liralık yeni ek ödenek koymuş arkadaşlar, yani 30 milyar nerede, 51 milyar nerede arkadaşlar? Rakamlara baktığımızda Maliye Bakanı âdeta bütçeyi yıl içerisinde kendisi yeni baştan revize etmiş ve yeni baştan arkadaşlar, dizayn etmiş durumdadır.

Maliye Bakanlığının bütçede bu manevrayı niçin yaptığını bizler çok iyi biliyoruz arkadaşlar, çok iyi de tahmin ediyoruz.

5018 Sayılı Kanun, genel veya kısmi seferberlik, savaş ilanı veya Bakanlar Kurulu kararıyla zorunlu askerî hazırlıkların yapıldığı olağanüstü hâllerde ve Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçeleriyle sınırlı olmak üzere ödenek üstü harcama yapılmasına izin vermiyor arkadaşlar. Ama bu bütçede bu ödeneklerin ne kadar fazla olduğunu görüyoruz.

İktidarın yoksul halkın ekmeğinden keserek ödediği vergileri plansız, programsız harcayabilmek için bu tür kurnazlıklar yaptığı da açık ve net bir şekilde görülüyor. Millî Eğitim Bakanlığını, Diyanet İşleri Başkanlığını ödenek üstü harcama yapmış pozisyonuna düşürüp, son yıllardaki tek işlevi birilerinin havuzuna para taşımak olan Ulaştırma Bakanlığının, hesap vermeden para harcamasına olanak sağlamaktan başka hiçbir şey değildir arkadaşlar. 2014 yılı bütçesinde benzeri şeyler yaşandı. Sayıştay, ödenek üstü para harcayan kurumlara tamamlayıcı ödenek verip vermemeyi Meclisin takdirine bırakmış. Ne yazık ki Sayıştayın üzerindeki bu baskılar sonucunda ister istemez Sayıştay çok geniş raporlar hazırlamasına rağmen buraya gelen raporlar benden önceki konuşmacı arkadaşlarımın söylediği gibi 4-5 satırın ötesine geçemiyor ve Meclisin takdirine bırakılmak durumunda kalıyor. Millî Eğitim Bakanlığına tamamlayıcı ödenek verilmesine karşı çıksak, öğretmenin maaşını ödetmiyorlar diye yine aleyhte propaganda yapacaklar. Eğer bütçe Mecliste değil de Maliye Bakanlığında yapılıyorsa, haklı olarak şu soruyu sormamız gerekir: Kimden ne saklıyorsunuz? Meclisten, halktan ne saklıyorsunuz? Kimden ne kaçırıyorsunuz arkadaşlar?

Bütçeyi, Maliye Bakanlığının koridorlarında eğer kendiniz yapacaksanız, o zaman Meclise Bütçe Kanunu Tasarısı getirmenize, bizi gece yarılarına kadar buralarda çalıştırmanıza da hiç ve hiç gerek yok arkadaşlar.

Maliye Bakanı, bütçeyi yeniden yapma yetkisini bu tasarıda da yer alan önceki yılın bütçesinde de bulunan 6'ncı maddeye dayanak yaptığını ifade edecektir birazdan bize cevap verirken. Ama ben başka bir öneride bulunmak istiyorum

Bu Bütçe Kanunu Tasarısı'nı da, ek cetvellerini de, yasak savmak için birlikte sunduğunuz diğer belgeleri de bence Meclisten çekin. Onların yerine tasarının 6'ncı maddesini üç maddelik bir kanun tasarısı olarak buraya getirin. Hatta 6'ncı maddeyi bu kadar uzun da yazmaya hiç ama hiç gerek yok. Ve madde 1 deyin, bütçeyi yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir, Maliye Bakanı canının istediği kuruma, kişiye canının istediği kadar ödenek verir diyelim birinci madde. 2'nci madde bu kanunu Maliye Bakanı yürütür diyelim. 3'üncü madde de bu kanun Maliye Bakanının canının istediği zaman yürürlüğe girer diyelim ve noktayı koyalım. O zaman Plan ve Bütçe Komisyonu da Meclis de bütün bu zorluklardan sıkıntılardan kurtulur, siz de bu kaynakları, bu ödenekleri istediğiniz gibi, istediğiniz yere aktarırsınız.

Sayın Bakan, sayısal çoğunluğunuz var. Anayasa'ya, hakka, hukuka uymak gibi bir derdiniz, tasanız da yok, bunu biliyoruz, Meclisten istediğiniz yasayı istediğiniz şekilde geçiriyorsunuz. Sırf bir şekle uymak için bu kadar uzun bir mesai yapmamıza bana göre de gerek yok.

Yargının tarafsızlığını, bağımsızlığını, da yok ettiniz. Sizin yaptığınız hukuksuzlukları denetleyecek bağımsız, tarafsız, korkusuz, vicdanının sesini dinleyecek yargıçların da ne yazık ki neslini tükettiniz. Bu tasarıda yer alan, 2015 yılı bütçesinde bulunan 6'ncı madde Meclisi devre dışı bırakmaktadır, halkın iradesini hiçe saymaktadır, Meclisin iradesine vurulmuş bir darbedir, Meclisin yetkilerini gasbetmektir, halkın bütçe hakkına da el koymaktır.

AKP milletvekillerinin halkın haklarına sahip çıkmak gibi bir dertleri tasaları olmayabilir ama biz muhalefet partisi milletvekillerinin böyle bir tasası vardır, böyle bir derdi vardır ve bu derdi de burada dile getirmek bizim görevlerimizden biridir.

Buradan Anayasa Mahkemesine de seslenmek istiyorum. Aynı madde, bu 6'ncı maddeyle ilgili, 2015 Bütçe Kanunu'nda da vardı geçen yıl. Anayasa Mahkemesine geçen yıl 23/1/2015 tarihinde dava açtık arkadaşlar. Bir yıldan fazla zaman geçti Anayasa Mahkemesi hâlâ bu davayı görüşüp karara bağlamadı arkadaşlar, tam bir yıl geçti. 2015 Bütçe Kanunu'nun uygulama süresi bitti. Anayasa Mahkemesinin, halkın bütçe hakkına vurulmuş bu darbeyi görüşmek dışında daha önemli ne işi vardı, şimdiye kadar bu maddeyi neden görüşmedi anlamak mümkün değil arkadaşlar. Anayasa Mahkemesi ne yazık ki bu maddeyi hâlâ görüşüp de karar vermedi, vermediği gibi şimdi 2016 yılı bütçesini görüşüyoruz.

Bu örnek bile Türkiye'de yargının nasıl AKP yargısı hâline getirildiğinin en açık örneğidir. Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanına, üyelerine buradan soruyorum: Böylesine önemli bir konuda niçin karar vermiyorsunuz? Neden karar vermiyorsunuz? Ve kimden korkuyorsunuz arkadaşlar? Bunu Anayasa Mahkemesinin değerli yöneticilerine buradan bir kez daha soruyorum ve bundan daha önemli ne kararınız olabilir sizin?

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu diye bir kanunumuz var. AKP'nin IMF zoruyla Meclise getirdiği bir kanundur. O kanunun 21'inci maddesinde şöyle bir hüküm var: "Personel giderleri tertiplerinden aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden diğer tertiplere aktarma yapılamaz." Açık, net.

Kanunun bu maddesine rağmen Sayıştayın raporundan, bütçedeki ödenek aktarma işlerinin daha çok Millî Eğitim Bakanlığının personel ödeneklerinden yapıldığını anlıyoruz. Hâlbuki kanun çok açık. "Personel giderleri tertiplerinden diğer tertiplere aktarma yapamazsınız." diyor.

Hükûmet bu kanunsuzluğu yapabilmek için bütçe kanununda bir kanunsuzluğa daha imza atıyor. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 21'inci maddesini askıya alıyor. Yani bütçe kanunu ile başka bir kanunu fiilî olarak değiştiriyor. Hâlbuki temel bir Anayasa kuralıdır: "Bütçe kanunuyla başka kanunlarda değişiklik asla ve asla yapılamaz."

Mecliste sayısal çoğunluğunuz var. Madem 5018 sayılı Kanun'un bu maddelerini uygulamayacaksınız, bir yasa getirir değiştirirsiniz. Ama bunu yapmak yerine, siz "Dediğim dedik, çaldığım düdük." diyerek bildiğinizi yapmaya da devam ediyorsunuz.

Bu yaptığınız halkı aldatmaktır, vatandaşı aldatmaktır, vatandaşı kandırmaktır, desisedir, hiledir. Türkiye Büyük Millet Meclisini aldatmaktır. Aldatma konusunda ne kadar yetkin ve mahir olduğunuzu da gösteren çok önemli örnekleri de bu on üç yılda görmek mümkündür.

Yolsuzluklara giden yolun taşlarını, bütçede yaptığınız bu hukuksuzluklarla döşediğinizi çok iyi biliyorsunuz. Öğretmenin, imamın maaşı için ayrılmış ödeneği haksızlığa, hukuksuzluğa kılıf yapıyorsunuz. Gerçeğin ömrü sonsuzdur ve gerçeklerin şöyle bir durumu da vardır: Er veyahut da geç gün ışığına çıkmak gibi bir dertleri de vardır. Gerçek nasıl olsa bir gün ortaya çıkacak ve yaptığınız bütün haksızlıkların, hukuksuzlukların hesabını bu halka er veyahut da geç vereceksiniz.

Bir ülkeyi sonsuza kadar kanunsuzluklarla, orman kanunlarıyla yönetmek de mümkün değil. Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner arkadaşlar.

Bu yoksul halktan topladığınız vergileri, sarayın hazinesiymiş gibi, padişah fermanlarına göre harcayamazsınız. Bütçe kanunlarını Meclise, "sarayın hazine hesabı" gibi sunamazsınız. Harcadığınız halkın parasıdır. İnsanların içtiği sudan, yediği ekmekten, alın terinden alınan vergileri harcıyorsunuz.

Bütçe, çok önemli bir ekonomik politika aracıdır. Bütçeyi, büyümeyi hızlandırmak, enflasyonla ve işsizlikle mücadele etmek, cari işlemler açığını azaltmak, gelir dağılımını düzeltmek, devletin borç yükünü, bütçe açığını düşürmek gibi birçok amacı gerçekleştirmek için araç olarak kullanabilirsiniz. Ama bizim bütçeler, demokratik bir ülkenin değil, sarayın hazine hesabı gibi hazırlanıp uygulandığı için bu amaçlar için değil, başka niyetlerin gerçekleştirilmesinin aracı olarak kullanılıyor. Söz gelimi AKP'ye seçim kazandırmanın, birilerini başkan yapmanın, havuzu beslemenin aracı olarak görülüyor. Bu yüzden de buraya çalakalem yazılmış metinlerle bir bütçe kanunu getiriliyor.

Bizim Merkez Bankası Kanunu'na göre Hükûmet le Merkez Bankasının oturup her yıl bir sonraki yılın enflasyon hedefini belirlemesi gerekiyor. Merkez Bankasının 2016 yılı için açıkladığı enflasyon hedefi yüzde 5. Yani Merkez Bankası "Hükûmetle oturduk, 2016 yılında enflasyonu yüzde 5'e indirmeyi hedefledik." diye açıklama yapıyor. Bir süre sonra Orta Vadeli Program açıklanıyor öğreniyoruz ki Hükûmetin hedefi yüzde 7,5 imiş. İkisi arasında tam yüzde 50 fark var. Bu yüzden de bu tasarının gerekçe kısmında, bütçenin hedefleri sayılırken, "fiyat istikrarına yardımcı olmak" gibi bir madde görünce hayretler içerisinde kaldığımı da söylemek isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çam, süreniz doldu. Sözlerinizi tamamlamanız için...

MUSA ÇAM (İzmir) - On dakika daha veriyorsunuz.

BAŞKAN - ...iki dakika süre veriyorum efendim.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bütçede biraz daha esnek olun.

BAŞKAN - Buyurun.

MUSA ÇAM (İzmir) - Siz daha Merkez Bankasıyla kararlaştırdığınız enflasyon hedefine sadık kalamıyorsunuz, fiyat istikrarına nasıl yardımcı olacaksınız? Gerçekten merak ediyorum.

Bütçe politikaları ekonomik büyüme için de çok önemli bir araçtır. Görüştüğümüz tasarının gerekçesinde, arkadaşlar, şu amacı "Büyüme potansiyelinin yukarı seviyesine çıkarılması için gerekli olan politikaları uygulamak." gibi biraz akla ziyan bir cümleyle bunu açıklamaya çalışmışlar. Yıllardır potansiyeli kadar büyüyemeyen bir ülkenin büyüme potansiyelini yukarı seviyesine nasıl çıkaracaklarını gerçekten çok merak ediyorum. Sanıyorum arkadaşlar, "Büyümeyi potansiyel seviyesine çıkarmak" demekle yetinmek istemişlerdir sadece.

Bir gerçek var ki, Türkiye ekonomisi artık büyüyemiyor. Genellikle Türkiye ekonomisinin yüzde 5'lik bir büyüme potansiyeli olduğu kabul edilir. Bu sadece bu dönemle ilgili değil, yaklaşık elli yıllık, altmış yıllık dönemlerde bile bütün iktidarlar döneminde yüzde 5'lik bir büyüme potansiyeli olduğu kabul edilir. Ama Türkiye ekonomisinin büyüme hızı geçtiğimiz dört yılda da 4 kaldı ve yüzde 5'in altında kaldı arkadaşlar. 2016 yılında da bu oranın, yani potansiyelinin altında kalacağı da verilen rakamlarla görülmektedir.

Son dört yıla baktığımızda yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 3'e kadar gerilemiş. Ortalama nüfus artış hızını düşersek, gerçek anlamda büyüme hızı yüzde 1,7 civarına kadar gerilemiş durumda. Böyle bir büyüme hızıyla değil gelişmiş ülkelerle aramızdaki mesafeyi korumak, geri kalmış ülkelerin bile gerisine düşme riskiyle karşı karşıya bulunuyoruz.

Türkiye'nin millî geliri 2015 yılında 722 milyar dolara kadar geriledi. Son iki yılda 100 milyar dolar azaldı. Kişi başına düşen geliri 8 bin dolara doğru iniyor. Önümüzdeki yıllarda da düşmeye devam edeceğini ne yazık ki üzülerek görüyoruz.

AKP'nin propaganda makinesinin üfürdüğü yalanların aksine Türkiye ekonomisi hızla kötüye gidiyor, halk yoksullaşıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çam... Sayın Çam, lütfen, otuz saniye içinde toparlarsanız.

MUSA ÇAM (İzmir) - Bitiriyorum. Sayın Bakan geçtiğimiz sunumunda iki saate yakın konuştu.

BAŞKAN - Nasıl olsa daha çok konuşma imkânınız olacak. Lütfen toparlayın.

MUSA ÇAM (İzmir) - Bitiriyorum, bitiriyorum.

Türk Lirası hızla değer kaybediyor. Çarşıda pazarda fiyatlar almış başını gidiyor.

Dünyada ham petrol fiyatları son bir yılda yarı yarıya indi. Bizde benzin, motorin fiyatları aynı düzeyini koruyor.

Emekliye, asgari ücretliye CHP'nin zoruyla verdiğiniz üç beş kuruş da bu fiyat artışları karşısında üç beş ayda eriyip gidecek.

Türkiye'den son yıllarda yurt dışına bir para çıkışı olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunun bir nedeni Amerika'nın faiz artırması ise diğer bir nedeni de Türkiye'deki yatırım ortamının giderek bozulması, hatta yok olmasıdır.

Yasalara uyulmayan, hukuku ayaklar altına almış, muhalif her sesi susturmaya çalışan, susturamadığını uydurma gerekçelerle hapse attıran, yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı kalmayan bir ülkeye kim yatırım yapar? Kim tasarruflarını böyle bir ülkede değerlendirebilir?

Son olarak böyle bir dönemde Hükûmet, Meclise maliye politikasını gevşetecek bir bütçeyle geldi, Türkiye ekonomisinin geleceği açısından tehlikeli bir tercihte bulundu. Uyarmak bizim görevimiz.

Siyasi alanda yaratılan istikrarsızlıklar, ekonomiyi de derinden etkiliyor. Dolayısıyla Türkiye'nin insan haklarından, demokrasiden, özgürlüklerden, hukuktan uzaklaşan, düşüncesini açıklayan bilim insanlarını, aydınlarını linç etmeye yönelen, elindeki devlet gücünü kullanarak muhalefeti yok etmeye, en barışçıl protestoları copla, gazla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA ÇAM (İzmir) - ...TOMA'yla, kalkanla, polis tekmesiyle, mermiyle susturmaya çalışan bir iktidarın Türkiye'yi götüreceği yerin asla aydınlık bir yer olmayacağını söylemekten üzüntü duyuyorum.

Son cümlem: Sayın Bakan, konuşmanızın, sunumuzun son cümlesinde Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Başbakana ve diğer Kabine üyelerine teşekkür etmişsiniz. Edilir. Ama merak ediyorum, burada Sayın Cumhurbaşkanının bu bütçenin hazırlanmasında ne rolü var, ne fonksiyonu var, ne etkisi var? Ama Sayın Bakan, bize "Ya, bizi uzun yıllar müsteşar yaptı, şimdi de Bayburt'tan milletvekili yaptı, bundan dolayı teşekkür ederim." deseniz daha anlaşılabilir.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çam.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Rahatsız mı oldunuz?

MUSA ÇAM (İzmir) - Rahatsızlık değil. Bu sizin açınızdan çok iyi bir karine değil.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, çok güzel.

MUSA ÇAM (İzmir) - Değil, bana göre değil. Bunu Cumhurbaşkanına değil, Başbakana etseniz... Çünkü burada Hükûmetin başı Cumhurbaşkanı değil Anayasa'ya göre, Sayın Başbakandır. Sizden de böyle bir cümleyi görmenin bizi üzdüğünü de belirtmek istiyorum.

2016 yılı bütçesinin ülkemize, insanımıza hayırlara vesile olmasını diliyorum. Teşekkür ediyorum.