Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Cumhurbaşkanlığı b) Millî İstihbarat Teşkilatı c)Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ç) Diyanet İşleri Başkanlığı d) Devlet Arşivleri Başkanlığı e) Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı f) Strateji ve Bütçe Başkanlığı g) İletişim Başkanlığı ğ) Savunma Sanayii Başkanlığı h) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ı) Yatırım Ofisi Başkanlığı i) Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı j) Finans Ofisi Başkanlığı k) İnsan Kaynakları Ofisi Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 24 .11.2023 |
SEVİLAY ÇELENK ÖZEN (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de tüm değerli katılımcıları saygıyla selamlıyorum.
Aslında konuşmamın insicamı bozuldu desem yeridir; biraz, tabii, günün çok sonuna kalmakla ilgili bir tarafı da var. Bir kısmı zaten konuşuldu, ben İletişim Başkanlığı hakkında konuşmak istiyordum, vakit kalırsa yine konuşacağım konuşulmayan kısımları ama bir fotoğraf göstererek başlamak istiyorum. Belki "Bu fotoğrafın ne ilgisi var?" diyeceksiniz bugün burada. Bunu dün ben kendim Hatay Dörtyol'da çektim. Keşke yakından görebilseniz, kadınların gözleri hep böyle dolu dolu. Orada bir tam gün geçirdik; Samandağ'dan Dörtyol'a, Serinyol'dan Hatay'a her yeri gezmeye ve dertlerini dinlemeye çalıştık. En ufak bir şefkat gösterildiğinde, dertleriyle bir hemhâl olunduğunda gözlerine hâlâ yaş hücum ediyor çünkü depremin üzerinden on ay geçti ve hâlâ bütün yıkım, bütün hasar tablosu olduğu yerde duruyor; hayalet binalarla dolu her yer, 3,5-4 derecelik bir depremle çökebilecek binalarla dolu. Bir bu bakışlarla geldim oradan bu bütçe konuşmasına, bir de kulağımda bir cümleyle. Bunları söylemeden de geçmek istemedim açıkçası. Çadırda kalan bir kadın konteyner istiyordu, ısrarla konteyner istiyordu, kış geliyor çünkü. Ona "Sen kira yardımını geri verdiğini, ondan vazgeçtiğini söyle, konteyner verelim." diyorlar. Bu cevabı da duydum, birkaç kez söylendi: "3 bin liralık kira yardımını ver, biz de seni çadırdan kurtaralım." Oysaki 3 bin liralık kira yardımı onu çadırdan kurtarmadığı için hâlâ çadırda. Hem konteyner hem kira yardımı ya da yardım yapılması gerekiyor. Çok vahim bir durum var, hiçbir şey değişmemiş oralarda.
Biz bütçeyi konuşurken bu bilgi altında konuşmalıyız. Bu yüzden de "Niye Diyanet konuşuluyor?" dediğinizde gerçekten iki kere düşünmeniz gereken bir durum söz konusu. Diyanet bütçesine elbette bakılıyor. Orada psikolojik desteğe ihtiyaç varken, orada ekmeğe, temizlik malzemesine ihtiyaç varken, orada sıcak bir konuta ihtiyaç varken sadece onlara dinî hizmet vadediliyorsa -geçen defaki konuşmamda da söyledim- Diyanet bütçesi bakanlıkların 2,5 katı oluyorsa elbette ki konuşulacak fakat konuşulacak çok şey var.
Burada o kadar vahim şeyler dile geliyor ki bir iletişim bilimci olarak gerçekten İletişim Başkanlığını neresinden konuşmaya başlayacağımı bilemez hâldeyim.
Orhan Yegin, Milletvekili Orhan Yegin diyor ki: "Medya patronu kalmadı bizim dönemimizde; Dinç Bilgin, Turgay Ciner, Aydın Doğan kalmadı." Gerçekten bravo yani bunu söylemek için sahiden ciddi bir izan sorununun olması gerekiyor. Medya kalmadı ki medya patronu kalsın. Ana akım medya kalmadı dediğim zaman bunun anlamı kavranmadığı için, kavranamayacağı için bu cümleler bu kadar rahatlıkla ceplerinizden çıkarılıyor. Medya kalmadı, ana akım medya yok; 20'si aynı manşetle çıkan gazete, 15'i aynı anda aynı naklen yayını yapan televizyon var; bunlar hepsi AKP televizyonları, AKP gazeteleri. En çeşitli yayını en geniş kamuya ulaştırması gereken "ana akım medya" diye bir şey söz konusu değil.
Nasıl bir örnek vereyim size? Şirin Payzın'a tahammül edememiş bir medya yapılanmasıyla karşı karşıyayız. Şirin Payzın başarılı bir televizyonculuk yaptı, herhangi bir şey ima etmiyorum ama olabilecek en az angaje, herhangi bir siyasete en az angaje isimlerden birisi; ona tahammül edilemedi, Cüneyt Özdemir'e edilemedi. Hani, öyle beğendiğim, özel olarak öne çıkardığım isimler değil. Bunlar yok, bunların olmadığı bir medyadan konuşuyoruz. Sonra da gelip burada böyle cebinizden lafları saçıyorsunuz ortalığa; gazete patronu kalmadı, medya patronu kalmadı. Evet, Fahrettin Altun var artık, İletişim Başkanlığı var, bunlara gerek yok.
Kendiniz yeniden yapılanırken gerçekten bir kırımdan geçirdiğiniz Anadolu Ajansının Başkanını bile tutamadınız, Kemal Öztürk; orayı, 1920'de kurulmuş Anadolu Ajansını, yüz yılı aşmış bir kurumu baştan dizayn ederken oradaki bütün yetenekli, gazeteciliğin etik kodlarını, referanslarını bir gazetecilik pratiğinin eksiğine gediğine rağmen oluşturmuş bir ajansı, bütün kıdemli personelini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Çelenk Özen, süreniz doldu, mikrofonunuzu açıyorum, toparlayın lütfen.
SEVİLAY ÇELENK ÖZEN (Diyarbakır) - Bütün bunları tasfiye ettikten sonra, onu bile tasfiye ediyorsunuz. Bir kurum yönetiyor, İletişim Başkanlığı, Cumhurbaşkanıyla birlikte; medya böyle bir medya. Dolayısıyla da bu söylediklerinizin hepsini büyük bir talihsizlik olarak görüyorum.
Basın kartları meselesi var. Bir tek örnek vereyim: 70 yaşındaki kırk yedi yıllık gazeteci Tuğrul Eryılmaz'ın basın kartını bile iptal ettiniz. Tuğrul Eryılmaz nasıl bir gazetecilik yapıyor da bu bile iptal ediliyor. Gidip gerçekten bir bakmanızı isterim, bu isimlerden haberdar olmanızı isterim. Basın kartlarıyla ilgili çok muğlak kriterler -kamu güvenliği gibi- getirdiniz ve buna göre, zaten iş birliği içinde olduğunuz bütün bir yargıyla birlikte kolaylıkla bu kartları iptal ediyorsunuz. Dezenformasyon Yasası zaten söylendi ama geliyorsunuz, burada birtakım endekslerden söz ediyorsunuz. Nedir bu endeksler? "Bertelsmann Vakfı Dönüşüm Endeksi" diye bir endeksten söz ediliyor ve bu endekse...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bir dakika daha istiyoruz deprem meselesinden dolayı.
SEVİLAY ÇELENK ÖZEN (Diyarbakır) - Evet, ben bir dakika daha istiyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ama kimseye vermedim.
SEVİLAY ÇELENK ÖZEN (Diyarbakır) - Sabah verdiniz.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Kime verdim?
SEVİLAY ÇELENK ÖZEN (Diyarbakır) - Sabah veriyordunuz daha fazla ek süre.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Beş dakikaların harici kimseye fazla vermedim.
SEVİLAY ÇELENK ÖZEN (Diyarbakır) - Bir dakika daha rica edeceğim.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yılmaz da ister o zaman.
SEVİLAY ÇELENK ÖZEN (Diyarbakır) - İstesin, ona da verin, ne olacak ki?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli milletvekilleri, var mı muvafakatınız?
CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, konuşsun, beş dakika verebilirsiniz.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Beş dakika vermiyorum, "Bir dakika istiyorum." dedi, bir dakika veriyorum.
Buyurun.
SEVİLAY ÇELENK ÖZEN (Diyarbakır) - Kısacası, geçen yıl öngörülen bütçesi bu yıl 2 katına çıkarılmış olan İletişim Başkanlığı ne yapıyor? Kendisine bakarsanız, afili sözcüklerle kamu diplomasisi yapıyor; işte, Türkiye'yi bir marka yapmaya çalışıyor fakat aslında yapılan şey, gerçekten de AKP iktidarının bekası için, bu bekayı bütün Türkiye'ye Türkiye'nin bekası olarak yutturmak için medya alanını dizayn etmektir. Ve bu o kadar komplike yollarla yapılıyor ki medyaya TMSF aracılığıyla el konulurken, devlet bankalarından 750 milyon dolar gibi paralar çekilip işte damat Albayrak'a Sabah ve ATV Grubu devrettirilirken, onun CEO'luğunu yaptığı gruba devrettirilirken olan şey budur. Çok komplike bir biçimde önce medya tasfiye edilmiştir.