KOMİSYON KONUŞMASI

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli kurul üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sabahki sunum değerlendirildiğinde birçok yatırım, eser, hizmet... Siyaset de zaten bu şekilde sizde fakat gerçekten vadettiklerinizi gerçekleştirebiliyor musunuz diye bakmak lazım aslında. 2023 yılının geldiğimiz bu noktadaki yatırımları bunlar mı olmalıydı veya nerede olmalıydık? Şimdi kara yollarına yatırım yapalım, hava yollarına yatırım yapalım, çok hızlı olalım, ulaşımımız hızlı olsun, her yere ulaşabilelim gibi bir hedefimiz, amacımız var mı; açıkçası bu da soru işareti. Doğayı talan ediyoruz, ormanları yok ediyoruz, denizlere giriyoruz oraları dolduruyoruz ve sahil yolları inşa ediyoruz ve birçok hava seferleri düzenliyoruz. Biraz önce bir sunumunuzda da gösterdiniz, neredeyse kuşların uçabileceği bir alan bile kalmamış durumda. Şehir içlerinde trafik sorunları, yayaların geçebileceği kaldırımlar yok neredeyse, bisikletlilere, engellilere fırsat tanımıyoruz, şehir hakkını toplumun daha doğru şekilde kullanabileceği noktada kentleşmelerimiz maalesef ki yine yok ama vaatleriniz çok fakat vaatlerinizi gerçekleştiriyor musunuz; bu da çok önemli bir şey.

2018 seçim beyanınızda birçok vaatte bulunmuşsunuz, bunlardan bir tanesi 2.657 kilometre otoyol yapacağınız sözüydü ve 2.657 kilometre olan otoyol ağını 5.034 kilometreye çıkaracağınız sözüydü; maalesef ki bunu gerçekleştirememişsiniz. 2022 yılında 3.633 kilometrede kalmış, 2023 yılı için hedef olarak revize ettiğiniz 3.843. Yine, 26.017 kilometre bölünmüş otoyolu 36.500 kilometreye çıkaracağınız vaadinde bulunmuşsunuz. 2018 seçim vaatleri, topluma söylüyoruz, umut vaat ediyoruz ve gerçekleştireceğimiz noktasında onları iddia ederek seçimler kazanıyoruz fakat 2022 yılına geldiğimizde 28.986 kilometrede kalmış, revize ettiğiniz hedef ise 29.516. Sayın Bakan, 36.500 kilometre nerede, 29.516 kilometre nerede; neredeyse yüzde 30-35'lik bir sapma var. "Demir yolu ağımızı 25 bin kilometreye çıkaracağız." demişsiniz, bari bunu gerçekleştirmiş olsaydınız çünkü en ekolojik olan, en ucuz olabilecek ve yine toplum açısından da toplumsal taşımaya, toplu taşımaya hizmet edebilecek bir ulaşım metodu fakat bunu da 13.128 kilometrede sınırlandırmışsınız. 2053 hedefiniz 28.590 kilometre ama 2023 hedefiniz 25 bin kilometreydi; otuz yıllık hedefiniz, eğer bugün 25 bin kilometreyi gerçekleştirmiş olsaydınız belki 3 bin kilometreyle daha rasyonel olarak karşımızda duruyor olurdu. Hızlı tren sözünüz var: 2053 yılında 52 ilin bu hızlı trenden yararlanacağını söylüyorsunuz fakat 1.213 kilometreye ulaştığınız hızlı treni de 13 bin kilometreye ulaştıracağınızın sözünü vermiştiniz, bu da gerçekleşmiş değil.

Şimdi, yerelden, seçim yöremden, halklarımızdan tepkiler var tabii, bazı haberleri görüyorlar "52 ili kapsayan hızlı tren hedeflemesinde Ağrı yok." diye. Biraz önceki eleştirim bir yerde dursun "Hıza bu kadar çok ihtiyacımız var mı, hızlı trene ihtiyacımız var mı?" meselesi ayrı bir mesele, bu farklı bir tartışmanın konusu ama Erzurum'a kadar giden... Erzurum'la ilgili Ağrı'da, seçim yöremde zaten bir ön yargı değil artık gerçek olan, hakikat olan bir tespit var: Tüm yatırımların oraya doğru yapıldığı; sağlıktan eğitime, ulaşım hizmetlerine kadar, Devlet Su İşlerinden Karayollarına kadar birçok şey. Ve bu hızlı trenin, sizin 2023-2053 otuz sene boyunca insanların böyle bir teknolojiye ulaşamaması garantisi -umudunu- vermeniz neticesiyle tartışılır ve eleştirel bir noktada olduğunu söylemek isterim. Ağrılılar otuz yıl boyunca sizin şu projeksiyonunuzla bir hızlı trenin kentlerine gelmeyeceği gerçekliğini şu anda öğrenmiş bulunuyorlar.

Şimdi, peki, neyle yolculuk yapacağız? Kara yoluyla gidip geleceğiz ya da hava yolunu kullanacağız. Horasan'a gelen tren yolu da şu anda Ağrı'ya kadar gelmemiş durumda bu da neredeyse on yıllarca yıldır söylenen bir mesele, onu da belirtmiş olayım. Peki, hava yoluyla nasıl yolculuk yapacağız? Hava yolu seferleri düşürüldü biliyorsunuz ve sefer sayıları az, belli illere seferler var; Ağrı'da da aynı sorun yaşanıyor İstanbul, Ankara seferleri düşürülmüş, İzmir seferi kaldırılmış tamamen, İzmir'e hiç ulaşım yok. Bu durumda neyi tercih edecek insanlar? Hangi ulaşım alanını kullanacaklar? Bu açıkçası bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Belli bazı sorunlar da var tabii ki. Çevre yoluyla ilgili mesela bir sorun var onu da belirtmek isterim geçmeden önce: Ağrı-Tutak-Hamur Yolu yapıldı. Van Çevre Yolu ve Erzurum uluslararası bir yol biliyorsunuz, sınıra kadar gidiyor; buranın iki tarafında bir şehirleşme var şu anda ve bu şehirleşme neticesinde hastaneden hayvan borsasına kadar hepsi yol kenarında, sanayinin tam ortasından geçiyor ve kavşakların hepsi bu noktada bulunuyorlar ve sürekli trafik kazaları oluyor. Bu çevre yolunun taşınması gerekiyor, bununla ilgili bir adım atmayı düşünüyor musunuz? Yine, Ağrı-Van Çevre Yolu da Hamur'dan geçiyor, Hamur ilçesinin tam ortasından, onlarca yıldır buradan bu yolun geçmemesi gerektiğine dair uyarılar, ikazlar yapıldı; o yolu çok kullanıyoruz ve ciddi anlamda risk yaratıyor. Peki, Hamur-Tutak-Patnos Yolu yapıldı, nasıl yapıldı? Orayla ilgili bir haber var, ben size hemen okuyayım: "1 Mayıs 2023, Enes Balçok'un cenazesi Karayollarının kazdığı çukura dolan sudan çıkarıldı." diye. "Ağrı'nın Tutak ilçesine bağlı Köşk Köyü civarında Karayollarına bağlı ekiplerin kazdığı su dolu çukura düşen Enes Balçok'un cenazesi çıkarıldı." Evet, yolları yaptık, yüklenici firmalarla çalıştık, sermayeyle iş birliği yaptık; peki, sonrasında açtıkları onlarca çukuru doldurdular mı? Burada teknik meselelere girmeyeceğim, benim alanım da değil, sonuçları itibarıyla da insan canına mal oldu. Evet, açıldı ve fakat sonrasında yaşadığımız bu olay da bir insan canına mal oldu. Seçim çalışmaları sırasında meydana gelen bir kaza, bir cinayet ve o zaman Tutaklılarla konuştuğum zaman söyledikleri şey şuydu: "Keşke bu yol hiç yapılmasaydı canımıza mal olacaktıysa."

Sayın Bakan, ulaşım hakkı en temel haklar olan çalışma, sağlık, eğitim ve kültürel yaşama katılma gibi diğer kamusal haklarla doğrudan ve açık ilişki içindedir. Bu bakımdan diğer haklara erişmeye aracılık eden temel bir insan hakkıdır. Ulaşımın kamusal bir hak olduğu açıktır, bu sebeple ulaşım, tek amacı kâr etmek olan serbest piyasa koşullarının insafına terk edilemeyecek bir alandır. Bugün Türkiye'de ulaşım sistemi her geçen gün daha dengesiz, güvenliksiz, pahalı ve sağlıksız bir yapıya bürünmektedir. Kentlerde otomobiller ulaşım politikalarında ilk sıraya oturtulmakta; yayalar, bisikletliler ve toplu taşıma yolcularının ihtiyaç hak ve talepleri yok sayılmaktadır. Taşıt odaklı ulaşım politikalarına yapılan yatırımlar özel araç sahibi olmayan ya da olmak istemeyenlere karşı sınıfsal bir ayrımcılık yaratmakta, bu kesimler istemedikleri hâlde ekonomik, toplumsal ve çevresel maliyetlere katlanmak zorunda kalmaktadırlar. Ulaşım politikaları sonucu tüm canlı yaşamı tehlike altına girmektedir. Otomobile ve petrole bağımlılık yaratan ulaşım politikalarından vazgeçilmelidir, daha az enerji kullanımına dönük ulaşım alternatifleri desteklenmelidir. İnsanı ulaştırmak amaçlanmalı, ulaşım politikalarında toplu taşımaya ve yayaya öncelik verilmelidir.

Ulaşım alanında güvenlik ve kazaya uğramama hakkı konusunda devletler sorumluluklarını yerine getirmemekte, ulaşım alanında yaşanan kazalar ve can kayıpları en yakıcı olan olarak önümüzde durmaktadır. "Devletin sorumluluğu" denildiğinde ise akla ilk gelen Çorlu tren kazasıdır- 17'nci duruşması yine ertelendi, savcı mütalaasını vermiş- 25 insanımızın canını yitirdiği, 340 insanımızın da yaralandığı, Türkiye tarihinin en büyük tren kazalarından biri. Olayın üzerinden beş yıl geçmiş olmasına karşın kayıp yakınlarının adalet arayışı sürüyor, gerçek sorumluların yargılandığı bir yargılama faaliyeti henüz gerçekleşmiş değil. Bilirkişi raporları menfezlere yönelik bakım onarım ve tadilat yapmayan TCDD'nin bu tür tehlikeleri önlemeye ehil bir organizasyon yapısı olmadığını en sonunda açıkça ortaya koymuştur. TCDD ise beş yıldır savcılık ve mahkeme müzekkerelerine ya cevap vermiyor ya da istenen bilgi ve belgelerle ilgisi olmayan cevaplar veriyor. Üst düzey sorumluların yargıdan kaçırılma çabası var, soruşturma aşamasındaki bilirkişi heyetinin oluşturulmasından itibaren sorumluların yargıdan kaçırılması hâlâ devam ediyor. Davayı sahiplenen hak mücadelecileri, avukatlar, gazeteciler, milletvekilleri hedef gösterildiler. Bu kazada 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda Sel'i kaybeden Mısra Öz hakkında 4 soruşturma açıldı; 2'si davaya dönüştü, birinden ise ceza aldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun lütfen.

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Ben, Mısra Öz'ün sözleriyle konuşmamı bitirmek istiyorum: "Bizim hayatımız altüst oldu ama adalet tarafında ne yazık ki hiçbir şey değişmedi. Bu katliama sebep olan Kurumun başındaki yöneticiler bir kez olsun sorgulanmadılar, kimse görevinden alınmadı, kimse tutuklu yargılanmadı yani sebep olanların hayatında hiçbir şey değişmedi ama bizlerin hayatı bitti. Bu ülkenin, bizden aldığı canlara karşılık, bize karşı hak, hukuk, adalet borcu var; hesabını sormadan ölmeyeceğim." Biz de bu söze katılıyoruz. Bu davanın takipçisi olmaya, adalet mücadelesini yükseltmeye devam edeceğiz.

Teşekkür ederim.