KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, milletvekilleri, değerli basın emekçileri ve salon içerisinde çalışan emekçi arkadaşlar; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Kadınlar, çocuklar, engelliler başta olmak üzere toplumun geniş bir alanını kapsayan önemli bir Bakanlığın bütçesini bugün görüşüyoruz. Birçok sorun alanına yönelik partimizin eleştirileri ve tutumu arkadaşlarımız tarafından gün boyunca zaten dile getirilecek, bu nedenle ben daha spesifik konular üzerinden fikirlerimizi paylaşmak istiyorum.

Sayın Bakan, Kabinenin tek kadın bakanısınız, dolayısıyla bir kadın olarak doğru politikalarla başarılı olmanızı da açıkçası çok isterim ama kabul etmek gerekir ki iktidarın yürüttüğü merkezi politikalara rağmen ne kadar özgünlüğünüzü yansıtabilirsiniz o konuda da emin değilim. Çünkü tek başına "aile" denilerek açıklanmayacak, çözüm üretilmesi kolay olmayan bir durumla da karşı karşıyayız. Tabii, sadece Türkiye'de de değil, tüm dünyada kadınlar için yaşam zorlu bir süreçten geçiyor. Dünyanın farklı köşelerinde yükselen aşırı sağcı popülizm ve kapitalist dinamiklerle birlikte kadınlara ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik saldırılar her geçen gün artıyor maalesef. Bununla sadece katledilen veya istismar edilen kadın sayısı artmıyor, yaşanan vakalarda şiddetin daha da pervasızlaşarak açık hâle geldiğini hep birlikte görüyoruz. Özellikle eril tahakkümün yalnızca özel alanda değil, dışarıda ve kamusal alanda da bu süreçte yaygınlaştığını gözlemleyebiliyoruz.

Sayın Bakan, tam da bu sebeple, kadınlar yalnızca Bakanlığınızın birer dekoru olmamalı, politika yapımında birer özne olarak kabul edilmelidir. Kadınların bir özne olarak kabul edildiği bir bütçe de görmek isteriz açıkçası ama ortada ciddi bir kadın bütçesi yok maalesef. Bakanlığınızın toplam bütçe içerisindeki payına baktığımızda, toplam bütçede faize ayrılan paya göre değerlendirdiğimizde bunun açık olduğunu görebiliyoruz.

Bu ülkede tek bir kadın gerçekliği yok Sayın Bakan; KHK'yle ihraç edilen kadınlar var, mevsimlik işçi kadınlar var, Kürt kadınlar var, Roman kadınlar var, engelli kadınlar var, tekstil atölyelerinde çalışan kadınlar var, göçmen kadınlar var yani var da var. Bu listeyi uzatabiliriz ama bunlara tatmin edici çözümler üretebilecek bir bütçe yok maalesef ortada.

Elbette aile önemli, bunu asla yok saymıyorum ben de ama kadınlarla ilgili sorunları ve talepleri tek başına "aile" kavramı içerisinde tartışmak kadının birey ve özne olma idealiyle açıkçası örtüşmüyor. Dolayısıyla yalnızca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı değişmiş olmasın, aynı zamanda bir perspektif de değişmiş olsun isteriz sizin gelişinizle beraber.

Sayın Bakan, bildiğiniz üzere 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Uluslararası düzeyde kabul edilen bir gün. Kadına karşı şiddetin arttığı, emek sömürüsünün yaygınlaştığı, kadın kazanımlarının iktidarın tek bir imzasıyla ortadan kaldırıldığı, cezaevlerinin kadın siyasetçilerle dolduğu bir süreçten geçiyoruz. Dolayısıyla, Türkiye'de kadınlar gönül rahatlığıyla 25 Kasıma gidemiyor çünkü insanlara direnmek dışında, mücadele dışında bir çare bırakmıyorsunuz. Bakın, geçen yıl 25 Kasımda yürüdüklerinde şiddete maruz kaldı kadınlar ve gözaltına alındılar. Bu yıl da yine 20 Kasımda birçok kadın siyasetçinin tutulduğu Sincan Cezaevinin önünde HEDEP Kadın Meclisimiz "Vazgeçmiyoruz. Her yerdeyiz." şiarıyla kampanya başlattı. Türkiyeli tüm kadınlarla birlikte, her yerde kadınlar renkleriyle, zılgıtlarıyla, sloganlarıyla alanlarda olacak. Sizin de sokağın sesine kulak vermeniz gerekiyor Sayın Bakan çünkü size hakikati söyleyecek olan sokaktır. Bu itibarla, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'ne giderken Jina Mahsa Amini şahsında katledilen tüm kadınları da saygıyla anıyorum.

Sayın Bakan, ülkenin bir bölümünde Kürtlerin yaşadığı kentlerde bir kayyum uygulaması var, siz de biliyorsunuzdur. Merak ediyorum, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kayyumların kadın düşmanı uygulamaları üzerinde bir çalışma yaptı mı? Çünkü 2016 ile 2019 yılları arasında DBP ve 2019 ile 2024 yılları arasında HDP belediyelerine atanan kayyumlar âdeta kadın belediyeciliği modelimize savaş açtılar. Buna karşı hiç değilse kadın perspektifinden bakarak ses çıkardığınızı açıkçası duymadık. Hâl böyleyken, Bakanlığınızın Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı hazırlamasının bir anlamı olamaz. Burada ana başlıklardan bir tanesi de karar alma mekanizmalarına katılım şeklinde karşımıza çıkıyor. Yerel yönetimlerden siyasetteki temsile değin birçok şeyden bahsedilmiş burada ama AKP iktidarının politikalarına bakıldığında yazılan ile yapılan maalesef birbirini tutmuyor. Bakın, Mecliste her dönem kadın temsiliyeti en yüksek oranda olan parti biziz. 28'inci Dönemde de Mecliste yüzde 47'yle en yüksek kadın temsiliyeti olan parti yine HEDEP'tir. Partimizde eş başkanlık sistemi var, eş başkanlık modelimiz var; bunu yerelde de uygulayan bir model geliştirdik. Çünkü kadınların siyasete ve kamusal alana aktif biçimde dâhil olmasını politik hattımızın ana unsuru olarak görüyoruz. Bu amaçla partimizin yerel yönetimler anlayışıyla neler yaptığına da değinmek istiyorum. Belediyelerimiz toplumsal cinsiyete dayalı bütçelemeyi esas almıştır daima. Birçok belediyemizde kadın kooperatifleri ve kadın semt pazarları inşa edilerek kadın istihdamına katkı sunuldu. Yine, kadın dostu kentler amaçlanarak Jin-Kart tarzı uygulamalar başlatılırken kadın yaşamını kolaylaştırmak için Tandır Evleri Projeleri geliştirildi. Erkek şiddetine karşı "Alo Şiddet Hattı" kuruldu, kadınların sığınabileceği evler açıldı. Her şey bir tarafa kadınların belediye meclislerinde güçlü temsili sağlandı, belediye eş başkanlığı mekanizmasıyla karar alma süreçlerine katılımlarının yolu açıldı.

Sayın Bakan, eğer Kadının Güçlenmesi Stratejisi Belgesi istiyorsanız bizce bunlara bakmanız yeterli, çünkü belediyelerimize atanan kayyumlar Kürt karşıtlığının yanında tamamen kadın düşmanlığının rafine bir tezahürü olarak karşımıza çıktı. Rafine kayyum darbesinin yerel demokraside yarattığı tahribat elbette çok büyük, zamanım elverdiğince açıklamak istiyorum burada. Bakın, 2019 öncesinde 95 belediyemize kayyum atandı, 2019 yerel seçimlerinde halkımız kayyumları tekrar bertaraf etti ama hiçbir hukuki gerekçe olmadan devlet gücüyle 48 belediyemiz yine kayyumlar eliyle ipotek edildi. Kayyum atayamadıklarında da KHK'li diye mazbata vermediler, bunlardan bir tanesi de benim; Van'ın Edremit ilçesinde yüzde 53,8 oyla seçilen biriyim ben ama ne yaptı iktidarınız? Belediyeyi hiçbir hukuk tanımadan AKP'li adaya verdi. İktidarın zulmü bununla da bitmedi, en az 21 kadın belediye eş başkanımızı tutukladı. Kadınları bu şekilde karar alma süreçlerinden uzaklaştırarak mı kadının güçlenmesini sağlayacaksınız?

Kayyumların ilk icraatı belediyelerde sözleşmeli işçi ve memur olarak çalışan onlarca kadının işine son vermek oldu Sayın Bakan çünkü yaşamın toplumsallaşmasına hizmet eden mor satış kabinleri, kadın kooperatifleri, kreş, yaşlı ve hasta bakımevleri, ucuz yemek merkezleri ve çamaşırhaneler kapatıldı; Sitiya Zin Kadın Danışmanlık, Kadın Yaşam, Meya Kadın, Çiçek Kadın, Peljîn Kadın, Rewşen Kadın, Amida Kadın Danışmanlık gibi merkezler başta olmak üzere kadın politikaları daire başkanlıkları ve kadın politikaları müdürlükleri, kadın özgür yaşam evleri, kadın kooperatifleri, kadın sığınma evleri, kadın merkezleri ve kadın sorunlarını araştırma merkezleri ortadan kaldırıldı iktidarınız eliyle. Acaba, Hükûmetinizin kadını cepheden hedef alan kayyum icraatları Bakanlığınızın strateji belgesi ve eylem planıyla uyuşuyor mu?

Sayın Bakan, kayyum garabeti burada bitmiyor maalesef. Bazı yerlerde kadın politikaları müdürlükleri ortadan kaldırılınca aynı işlevle faaliyet yürüten müdürlüklere erkek müdürler atandı; mesela, Mardin Belediyesi kadın daire başkanı görevden alındı, ihraç edildi, yerine tabii ki bir erkek müdür ikame edildi. Aynı şekilde, Batman Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğüne ilk olarak bir erkek müdür atandı ama kamuoyu tepkisiyle bundan vazgeçildi, bunların yanında kadın merkezlerine başvuran kadınların dosyalarına da keyfî bir biçimde el konuldu. Kadınların adlarını taşıyan birçok parkın, kent meydanının adları değiştirildi, kadın çalışmaları için kullanılan birçok bina iktidara yakın çevrelere tahsis edildi. Ortada kadın kazanımlarına pervasızca çökme durumu maalesef söz konusu.

Zamanım bittiği için ancak bu kadarını anlatabildim ama bu politikalar anlata anlata bitmez günlerce. Eğer Bakanlığınızın bir kadın derdi varsa bunları soruşturmasını tavsiye ediyorum.

Son söz olarak da şunu söylemek istiyorum Sayın Bakan: 25 Kasım, erkek aklının teslim aldığı söylem ve pratiklerinize rağmen bir mücadele günüdür. Ülkenin bütün kadınları olarak kadın düşmanı her türlü politikalarınıza karşı sesimizi çıkarmak için vazgeçmiyoruz, her yerdeyiz diyorum.

Teşekkür ederim.