Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 22 .11.2023 |
AYŞE SİBEL YANIKÖMEROĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan, Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, değerli basın mensupları; İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, genel anlamda bütçeye baktığımızda, merkezî yönetim bütçe teklifinde bütçe toplamı yaklaşık 11 trilyon iken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı için yalnızca 334 milyar ayrılmıştır. Bu tutar maalesef tüm bütçenin yüzde 3'üne tekabül etmektedir. 2022 yılında bu oran 3,77; 2023 yılında 3,35; 2024 yılında ise yüzde 3,015'e gerilemiştir. En büyük endişemiz, önümüzdeki yıllarda Aile Bakanlığı bütçesinin başkanlıklar bütçesine kadar düşmesidir.
Yine, genel bütçeden devam ediyorum. Faiz giderlerine baktığımızda ise Sayın Bakan, 1 trilyon 254 milyar, sizin Bakanlığınıza ayrılan bütçenin neredeyse 4 katı. Ülkemizde yoksulluk bu kadar derinleşmişken, çocuklar yataklarına aç girerken sosyal yardımları yapacak olan Bakanlığınız faiz lobisi tarafından ezilmiş durumda. Buna neden bir tepki göstermiyorsunuz, gerçekten merak ediyoruz.
Sayıştayın Bakanlığınızla ilgili hazırlamış olduğu 2022 yılı denetim raporuna geldiğimizde ise özellikle taşra teşkilatlarının muhasebe kayıtları ile bazı satın almalarda ciddi sıkıntılar olduğunu görüyoruz. Doğrudan temin suretiyle yapılan alımlar usulüne uygun yapılmamış ve bu konuda Sayıştay tarafından birçok kere uyarıldıkları hâlde aynı usulde devam edilmiştir. Personel adına açılan avans ve krediler zamanında mahsup edilmemiştir. Farklı harcama birimlerine ilişkin muhasebe kayıtları toplu olarak yapılmış, bu ise denetimde belgelere ulaşım noktasında sıkıntı yaratmıştır. Bakanlık personelinin özlük bilgileri sistemde güncellenmediği için personele eksik, fazla, yersiz ödemeler yapılmıştır. Yine, işçiler için ayrılması gereken kıdem tazminatı tutarları muhasebede hatalı görünmektedir. Bakanlığın kullanımında bulunan taşınmazlara ilişkin hatalı uygulamalar yapılmıştır. Bazı müdürlüklerin banka hesaplarında olan tutarlar da mali tablolarda yer almamıştır. Bunların dışında Bakanlıkça özel kuruluşlara yapılan denetimler sonucu tahakkuk ettirilen idari para cezalarının muhasebeleşmediği de raporda belirtilmiştir. Tabii, bu saydıklarım dışında, Sayıştay raporu içerisinde daha birçok başlık mevcut. Bir Bakanlıkta bu kadar çok usul ve muhasebe hatası nasıl yapılır, uyarılara rağmen nasıl düzeltilmez? Anlayamıyoruz.
Gelelim 2024 bütçe teklifinize Sayın Bakan. Ben ilk olarak, vatandaşların da merak ettiği bir soruyu tarafınıza yöneltmek istiyorum: Bakanlığınızın yıllardır kiracısı olduğu meşhur gökdelenin kirası ne kadar? Taşınılan günden bugüne kadar bu yer için toplam ne kadar kira ödendi? Çünkü bunu bilirsek kadınlar, çocuklar, engelliler için ayırdığınız bütçeye tekrar bakıp insana verdiğiniz değeri açıkça görmüş olacağız.
Tabii, Bakanlığınızın adından "kadın" kelimesi kaldırıldığından beri kadına bir birey gibi yaklaşılmadığını, değer görmediğini ve yalnızca aile içerisinde konumlandırıldığını maalesef ki her fırsatta tecrübe ediyoruz. On İkinci Kalkınma Planı "Ailede merkezî role sahip kadınların hak ettiği üstün kıymeti görmesi..." şeklinde başlayınca sizin bütçenizin de aileyi esas alarak hazırlandığını görüyoruz. Aile danışmanlık hizmetleri, kötü alışkanlık ve bağımlılıkların azaltılması hizmetleri, evlilik öncesi eğitimler başlık başlık güzelce sıralanmış ancak sahaya çıktığımız zaman ve verilere baktığımızda bunların hiçbir faydası olmadığını görüyoruz. Aileyi koruyabilmeniz için önce çocukları koruyabilmeniz gerekiyor ancak Türkiye İstatistik Kurumunun Ağustos 2023 tarihinde yayımladığı verilere göre güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 20,5 oranında artarak 601.754 olmuş. 2022 yılında 902 çocuk adam öldürme suçuna, 9.304 çocuk ise uyuşturucu kullanma ve satma suçlarına karışmış. Çocukları koruyabilmiş misiniz? Görünüyor ki hayır.
Yine, çocuktan devam edelim ve çocuk işçiliğini konuşalım istiyorum Sayın Bakan. Ülkemizde çocuk işçiliği 5 yaşa kadar düşmüş durumda şu an. Ekmek almaya gönderirken tereddüt ettiğimiz 5 yaşındaki çocuklar yoksulluk nedeniyle çalışmak zorunda kalıyor; yoksulluk arttıkça çocuk işçi sayısı da artıyor. Türkiye İstatistik Kurumunun Nisan 2023 tarihinde yayımladığı verilere göre 2022 yılında toplam nüfusun içerisindeki yoksul çocukların oranı maalesef yüzde 35,4 Sayın Bakan. Devlet okullarında talep edilen kırtasiye masrafları, ulaşım ve yemek giderleri, okul aile birliklerinin istediği ekstra ücretler ailelerin karşılayamayacağı tutarlara ulaşmış durumda. Hâl böyleyken çocuklar, aileleri tarafından eğitim hayatından mahrum bırakılıyor. Hem iç hukukumuzda hem de imzacısı olduğumuz uluslararası metinlerde çocuk işçiliğinin yasaklanması ve istihdama kabul için asgari yaşın yükseltilmesi gerekse de bunlar yalnızca kâğıt üzerinde kalıyor.
Yine, aileden devam edelim. Bakanlığınızca doğum yardımları veriliyor. Bir defaya mahsus, 1'inci çocuk için 300 lira, 2'nci çocuk için 400 lira, 3'üncü ve sonraki çocuklar için 600 lira ödeme yapılıyor. Bu konuşmayı hazırlarken güncel fiyatlara baktım; indirimdeki bir markanın 70'li yeni doğan bezi 474 lira, 400 gramlık bir bebek maması 280 lira ki organik yazan mamalara zaten güç yetmiyor. Şimdi, bu durumda vermiş olduğunuz doğum yardımlarıyla bir ailenin hangi ihtiyacını karşılamasını bekliyorsunuz Sayın Bakan? Çünkü görünen o ki bu rakamlar bir haftalık bez veya mama ihtiyacını dahi karşılayamıyor. Bakanlığınızca yapılan yardımları inceleyince geçen seneki bütçe görüşmelerinde yoksullukla mücadele etmek yerine yoksulluğu yönettiğinizle ilgili getirilen eleştirileri dikkate aldığınız görülüyor. Bu doğrultuda sosyal yardımlardan faydalanacak kişi sayısı tahminlerini her geçen yıl için azaltmışsınız. Peki, buna gerçekten inanıyor musunuz Sayın Bakan? Yoksulluk sınırı 43.500 TL'ye dayanmışken ancak asgari ücret hâlâ 11.400 TL iken sosyal yardım talep edecek kişi sayısı mı azalacak, yoksa siz Bakanlık olarak bu yardımları yapmaktan imtina mı edeceksiniz?
Süremin geri kalan kısmını "kadın" konusu için ayırmak istiyorum. Malum, Bakanlığınızca kadına pek değer verilmiyor; bu, bütçe teklifinizde de açıkça görülüyor. Kadınlar söz konusu olunca kaynak yokluğu başlıca engellerden biridir. Oysa toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadınların yaşadıkları sorunların çözümü bütçe ve kaynakların dağılımıyla doğrudan ilişkilidir. Cinsiyet eşitliği, bütçede sadece kadınlara yönelik alt başlık oluşturmak değildir. Kadının güçlenmesi programına ayrılan 2024 bütçesi toplam Bakanlık bütçesinin yalnızca yüzde 0,87'sine tekabül ediyor. Yaklaşık 2 milyar 901 milyonluk bu bütçe ne üzücü ki şehit yakınları ve gaziler programından sonraki en düşük paya sahip. Kendisinden sonraki yönetim ve destek programına ayrılan bütçe bu rakamın yaklaşık 2,4 katı yani Sayın Bakan, aslında bu bütçede kadının adı yok.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için toplumsal bilinç düzeyinin yükseltilmesi, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri sunulması, kadın konukevi kapasitelerinin artırılmasından bahsetmişsiniz ama bunları yapabilmeniz için her şeyden önce verilerden hareket etmeniz gerekiyor. Etkin politikalar üretilmesi ve kadına yönelik şiddetle gerçekten mücadele edilmesi için bu şart fakat Bakanlığınıza veri soruyoruz, cevap olarak "Veri bizde yok." diyorsunuz. Veriler sizin Bakanlığınızda nasıl olmaz Sayın Bakan? Kadın cinayetleri dosyalarına Bakanlığınız müdahil oluyor, ŞÖNİM'ler size bağlı, avukatlarınız dosyaları takip ediyor, sizde veri nasıl olmuyor, veri olmadan nasıl politika üretiyorsunuz, bütçeyi neye göre hazırlıyorsunuz?
Ülkemizde her gün en az bir kadın cinayeti ve bir şüpheli kadın ölümü gerçekleşiyor. Hükûmet bununla mücadele etmek ve bu sorunu kökten çözmek yerine İstanbul Sözleşmesi'nden bir gecede hukuksuz bir şekilde çıkılmasına alkış tutuyor. Bakın, ülkemiz 6 Şubatta çok yıkıcı bir deprem yaşadı. Ben afet bölgesi ilan edilen illerdeki kadına yönelik şiddet verilerini İçişleri Bakanlığına sordum. Son sekiz ayda, afet bölgesi ilan edilen illerde 17.705 kadına yönelik şiddet vakası gerçekleştiği iletildi. Aynı zamanda, 6284 sayılı Kanun kapsamında kadın lehine 47.891 önleyici tedbir kararı, 3.701 koruyucu tedbir kararı verildiği belirtildi cevaplarında. Sadece afet bölgesi ilan edilen illerde dokuz aylık bir süreçte bu kadar vaka gerçekleşirken bütçede 2024 hedefi olarak kadın konukevi sayısının 164 olarak belirtilmesi kadınların şiddet gördüğü zaman sığınacağı yer olmadığını da bizlere gösteriyor Sayın Bakan. Devlet, kadına yönelik şiddetin temel kaynağının toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu kabul etmelidir. Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda etkin politikalar üretmek için de toplumsal cinsiyete duyarlı bakış açısını edinmelidir. Toplumsal cinsiyet temelli roller, gelenekler ve görenekler, ön yargılar değiştirilmelidir. Dünya Ekonomik Forumu'nun Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu 2023 Raporu'na göre Türkiye 146 ülke arasında 129'uncu sırada yer alıyor. Yine, Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneğinin hazırladığı 2021-2022 Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini İzleme Raporu'na göre ise ülkemiz OECD ülkeleri arasında 36 ülke içerisinde maalesef 35'inci sırada yer almakta. Bu durum devletin topyekûn toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele etmesi gerektiğini göstermektedir. Örneğin, devlet toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle çoğunlukla kadınlar lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması için çaba göstermemelidir. Onun yerine, nafakanın miktarını ve tahsil kabiliyetini artırmak adına çalışmalar yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki kadınların kazanılmış haklarına müdahale taşıyan her söz ve eylem derdest dosyalara da etki etmektedir.
Yoksulluk nafakasından bahsetmişken, her geçen gün derinleşen kadın yoksulluğuna da değinmek istiyorum. Ülkemizde kadınların iş gücüne katılım oranlarının düşük olması, daha düşük ücretli işlerde istihdam edilmeleri kadın yoksulluğunu doğuruyor. Kayıt dışı sektörlerde ve sigortasız çalışmaları, iş gücü piyasasında kadınlara yönelik ayrımcı tavırlar bu durumu körüklüyor. Toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle ev içi emeğin tamamen kadınlar tarafından sarf edilmesi, çocuk ve yaşlı bakımını kadınların yerine getirmesinin beklenmesi, ücretsiz aile işçisi olmaları yoksulluğun derinleşmesine sebep oluyor. Bakanlığınızın bu konuda daha etkin politikalar üretmesi gerekiyor. Kadınların istihdam oranının artırılması, kadın girişimcilere teknik ve finansal destekler sağlanması, kreş hizmetlerinin artırılması, kadın kooperatiflerinin yaygınlaştırılması gibi konularda Çalışma Bakanlığıyla daha çok iş birliği yapılması lazım. Bakın, Türkiye İstatistik Kurumunun bilgilerine göre, 2021 yılında hanesinde 3 yaşın altında çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadınların istihdam oranı yüzde 26,1'ken erkeklerin istihdam oranı yüzde 89,1'dir. Bu da bizi yine toplumsal cinsiyet eşitsizliğine götürüyor. Bu eşitsizlik giderilene kadar kadınların çalışma hayatı ve özel hayatları arasındaki uyumu sağlayacak politikalar geliştirmek, kısmi, süreli ve esnek çalışma modellerinin yaygınlaşmasını sağlamak zorundasınız. Ekonomik özgürlüğünü elde eden kadınların şiddete karşı daha güçlü mücadele edeceğini de bu sayede görmüş olacaksınız.
Tekrar bütçe konusuna dönüş yaparsak, toplumsal cinsiyet odaklı bütçe sistemine geçilmeli, kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik çalışmaların ve kadınların hayatlarını iyileştirmeye yönelik destek hizmetlerine aktarılan finansal kaynakların payı artırılmalıdır. Kadın sığınmaevlerinin sayısı artırılmalıdır, yerel yönetimlere de sığınak ve dayanışma merkezi açılmalı ve oradaki ihtiyaçların karşılanmasına yönelik özel bütçeler oluşturulmalıdır. Hem bütçe hazırlıklarında hem de politikalar hazırlanırken sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde hareket edilmelidir. Bazı barolar ve sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınıp diğerleri muhalif görüşteler diye sürecin dışında bırakılmamalıdır. Avrupa Birliğiyle yapılan projelerde proje ortağı olarak hep aynı dernekler seçilmemelidir.
Özetle Sayın Bakan, sizden beklentimiz, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik çalışmalarda bulunmanız, kadınların kazanılmış haklarına müdahale edilmesini engellemeniz, kadın ve çocuk yoksulluğunu giderecek projeleri hayata geçirmeniz ve 6284 sayılı Kanun'un etkin biçimde uygulanması için Bakanlığınızın üzerine düşen sorumlulukların layığıyla yerine getirilmesini sağlamanızdır.
Sözlerimi bitirirken yaklaşmakta olan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla şiddetin sonlanmasını diliyor, İstanbul Sözleşmesi yaşatır diyorum.
Çok teşekkür ediyorum Başkanım.