| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Kişisel Verileri Koruma Kurumu c) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu ç) Türkiye Adalet Akademisi d) Hâkimler ve Savcılar Kurulu e) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu f) Anayasa Mahkemesi g) Yargıtay ğ) Danıştay |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 21 .11.2023 |
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım ve kıymetli hazırun; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin bildiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir; "hukuk devleti" kavramı da devletin yetkilerini tanımlanan hukuk kurallarıyla sınırlayan, hukuki düzenlemelerin üstünlüğünü vurgulayan bir anlayışı ifade etmektedir. Hukuk devleti olmanın temel prensipleri öncelikle "hukukun üstünlüğü" kavramının olmasıdır. Bu, devletin ve kamu otoritelerinin hukuk kurallarına uymak zorunda olduğu anlamına gelir; hiçbir kurum veya kişi hukukun üzerinde değildir. İki: Temel hak ve özgürlüklerin korunması. Bireylerin temel hak ve özgürlükleri Anayasa ve kanunlarla güvence altına alınmaktadır. Üç, Adil ve tarafsız yargı. Yargı organları bağımsız ve tarafsızdır. Herkesin yargı önünde eşit olduğu, delillerin adil bir şekilde değerlendirildiği bir sistemi ifade etmektedir. Dört: Hukukun evrenselliği, hukukun kesinliği ve belirginliği. Hukuki normlar açık, belirgin ve anlaşılabilir olmalıdır yani herkes neyin yasak veya neyin yasal olduğunu net bir şekilde anlamalıdır. Beş: Hukuk güvencesi ve hukukun infazı. Bireylere hukuki güvence sağlar, yargı kararlarının etkili bir şekilde uygulanmasını sağlar ve hukukun ihlal edilmesi durumunda etkili bir yargı yoluna başvurulmasını mümkün kılar. Demokratik ilkelere uyum, temsil edilen halkın iradesini yansıtan demokratik bir hükûmeti benimsemelidir. Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da ülkenin temel hukuki belgesidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu özelliğini korumak, kollamak ve devam ettirmek başta biz milletvekillerinin önceliği olmalıdır.
Son haftalarda gündeme oturan Anayasa Mahkemesi-Yargıtay çatışmasını da bu bilgiler ışığında değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Anayasa Mahkemesinin verdiği karara katılma, katılmama, eleştirme ya da bu kurumla ilgili yapılması gerektiği düşünülen düzenlemeleri dile getirme gibi durumlar tabii ki olur, olmalıdır da. Bu, sırf Anayasa Mahkemesi için değil her kurum ya da karar için geçerlidir ama Anayasa Mahkemesinin verdiği kararı uygulamamanın anlamı başkadır ve doğuracağı sonuçların bedeli de çok ağır olur. Anayasa'mızın 153'üncü maddesi çok açık ve nettir, der ki: "Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar." Bu konunun çözümü, Anayasa Mahkemesi kararına uymamak değil, bir daha bu şekilde yaşanabilecek çelişkilerin önünü kesecek önlemler almak ve çözümler bulmaktır. Örneğin, ben bu konuda Profesör Doktor İzzet Özgenç'in sunduğu teknik çözümü burada dile getirmek istiyorum. Sayın Özgenç bu yargı krizinin çözümüyle ilgili şöyle bir yol öneriyor ve "Öncelikle Yargıtay 3. Ceza Mahkemesi kararını geri alarak Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar doğrultusunda yeniden yargılama yapması için dosyayı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine göndermeli. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi vereceği yeniden yargılanma kararına bağlı olarak söz konusu şahsın tahliyesine karar vermeli; daha sonra İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinin söz konusu davada durma kararı vererek söz konusu şahsın dokunulmazlığının kaldırılması hususunun değerlendirilmesi amacıyla durumu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bildirmeli. Bu arada da Türkiye Büyük Millet Meclisinde 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'na bir madde eklenmesi yoluna gidilebilir." diyor. Bu maddeyi de şöyle yazıyor: "Anayasa'nın nispi dokunulmazlıkla ilgili hükümleri, soruşturma veya kovuşturma konusu suçun bu kanunun 3'üncü ve 4'üncü maddelerinde sayılan terör suçları ve terör amacıyla işlenen suçlardan biri olması hâlinde ve soruşturmanın milletvekili seçiminden önce başlamış olması koşuluyla hatta aday olmadan önce başlaması koşuluyla uygulanmaz. Bu durum, soruşturmayı yöneten cumhuriyet başsavcılığı veya kovuşturma evresinde dosyanın bulunduğu yargı mercisi tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bildirilir." Bu şekilde bir düzenlemenin yapılması hâlinde İstanbul 13. Ceza Mahkemesi söz konusu şahsın dokunulmazlığının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kaldırılmasına gerek olmadan açılan davada tutuklanmasına karar verebilir ve hakkında yeniden mahkûmiyet hükmü kurabilir. Böylece hem terörle irtibatlanmış kişilerin dokunulmazlık zırhına bürünme şansı ortadan kalkar hem de şu anda yaşadığımız gibi bir yargı krizinin bir daha yaşanmasının önüne geçilmiş olur diye düşünmekteyim.
Hepinizi saygıyla selamlıyor ve bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.