KOMİSYON KONUŞMASI

SIRRI SAKİK (Ağrı) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, sevgili arkadaşlar; hepinize iyi bir akşam diliyorum.

Sabahleyin burada bir tartışmada vekil arkadaşımız "Kürt, kürdistan" deyince kıyametler koptu. Daha birkaç gün önce aynı konuşmayı ben Genel Kurulda yaptım ve dünya kadar küfür ve hakaretlere maruz kaldım. Siz alışmalısınız. Bakın, Kürt ve kürdistan sözcüğü sadece bize ait değil, Sayın Erdoğan, bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bir grup toplantısında dönüyor, diyor ki: "Ey milletvekilleri, dönün gidin, arşivlere bakın; orada Kürt, Kürdistan'ı göreceksiniz, kuruluş felsefemiz böyle." Hatta dönüyor MHP Grubuna, CHP Grubuna "Dönün bakın, gizli celselerde Kürt var, Kürdistan var? Buna alışmalıyız ve ortak paydalarımız... Onun için bunlardan korkmadan, bunları söylerken birden böyle refleksleriniz, parmaklarınız... Şunu bilin: Biz reflekslerinizden, parmaklarınızdan korkmayız. Biz vallahi otuz iki yıldır bu topraklarda Kürt'ün, kürdistanın özgür olması için, bu yasakların kalkması için çaba sarf ediyoruz. Hatta o tarihte ilk Mecliste mesela dönemin Lazistan Milletvekili Zeynel Abidin Atak'ın kızı işte, maaşa bağlanıyor. Onun için bu, tarihî bir gerçeğimiz, bunları böyle kabul edeceğiz ama hepimiz bu ülkede, bu ülkenin... Evet, ortak paydamız Ankara'dır ama Ankara'da sorunlarımızın çözülmesi gerekir. Bu ülkenin temel sorunları var, başta da Kürt sorunu; barışçıl bir şekilde çözülmesi gerekir.

Bakın, daha önce Hazreti Ali'den Hazreti Ömer'e kadar, Nizâmülmülk'e kadar bir söz söylenir hatta Mustafa Kemal'i de buna dâhil ederler: "Devletin dini adalettir." Hepimiz o günden bugüne kadar hep adalet arayışı içerisinde olmuşuz. Bu önemli şahsiyetler o gün bunu belirliyorsa ve bugün bu topraklarda bir adalet arayışı varsa bir yerden başlamamız gerekir. "Adalet" derken sadece belli bir kesime, iktidara yakın olanlara özel aflar çıkarmak, infaz yasaları çıkarmak, o zaman işte bu ülkeyi böler ve parçalarsınız. Daha çok yakın bir tarihte bir infaz yasası çıktı, öncesinde de çıktı. Kime çıkarttınız? Vallahi, bu ülkede çete, mafya kim varsa, kim ki bu topraklarda illegal işler yapıyorsa onlara çıkardınız. Buna hakkınız yok, bu ülkeyi bu şekilde yönetemezsiniz. Bu toprakların gerçekten bir yüzleşmeye ihtiyacı var ve gerçekten bu toprakların bir genel affa ihtiyacı var.

Şimdi, onlarca cezaevi dolaştım Sayın Bakan, Selahattin Demirtaş üç dönem bu Parlamentoda görev almış, bir partinin Genel Başkanı, bizim iki gözümüz ve milyonlarca halkın saygı duyduğu; Figen Yüksekdağ da öyle, Gültan Kışanak da öyle, Sebahat de öyle, Ayla da öyle, bütün arkadaşlarımız... Ama öyle haksız bir uygulama içerisindesiniz ki Selahattin'in evi Diyarbakır'da ama Selahattin Edirne Cezaevinde. Bugün hesapladım, eşi her hafta iki gün Edirne'ye gidiyor; hesapladım, bayram ve diğer günler dâhil olmak üzere tam yedi yıl içerisinde sekiz yüz gün yollarda. Buna hakkınız yok. Eğer Selahattin bir suç işlemişse vallahi Diyarbakır'da, ailesinin bulunduğu yerde olmalı. Selahattin'i söylüyorum ama on binlerce, yüz binlerce siyasi tutuklunun aileleri gidemiyorlar ve bunların büyük bir çoğunluğu o kadar çok mağdurlar ki otuz yıldır içerideler ve aileler Edirne'ye de gidemiyor, Tekirdağ'a da gidemiyor, Rize'ye de gidemiyor hatta gittikleri yerde ırkçı, milliyetçi kesimler tarafından saldırıya da maruz kalıyor ve biz de dönüp diyoruz ki: Ya, biz bir hukuk devletiyiz. Vallahi bir an önce, bakın bir an önce -cumhuriyet yüz yılını tamamladı, yeni bir yüzyıla adım atıyoruz- bütün günahlarımızla yüzleşeceğiz; nerede ne eksik yaptıysak bunu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Sakik, toparlayın.

SIRRI SAKİK (Ağrı) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biz gerçekten hepimiz bu topraklarda hukukun ve huzurun ülkesini istiyoruz, tek arzumuz budur. Kimilerinin farklı hesapları olabilir ama biz bu ülkede gerçekten bir hukuk ve adaletin inşa edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu cezaevindeki haksızlıkların bir an önce giderilmesi gerekir, cezaevlerinde o kadar keyfî bir uygulama var ki uyduruk komisyonlar oluşturmuşsunuz, insanların özgürlüklerini ellerinden alıyorlar, kurul oturuyor "Efendim, sen kitap okumadın." "Sen fazla kitap okudun." "Sen dışarı çıkmadın." "Sen Kürtçe konuştun." "Yok, sen pişman mısın?" Allah rızası için ya bir otuz yıl insan ömrünü inandığı bir mücadeleye feda edecek, 3 memur gelecek "Sen pişman mısın, değil misin?" Bu uygulamalara da son verin, kimseye bir yararı yok diyorum.

Teşekkür ediyorum.