KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokrat ve üyeler, basının değerli emekçileri ve salondaki emekçi arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Kasım 2016'da demokratik siyasete yapılan bir darbeyle tutuklanan Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Bekir Kaya, Sebahat Tuncel, Selçuk Mızraklı ve Leyla Güven şahsında tüm siyasi rehineleri buradan saygıyla selamlıyorum. Aynı zamanda, bugün Uğur Kaymaz'ın katledilişinin de yıl dönümü. Bundan on dokuz yıl önce, 21 Kasımda, 12 yaşındaki Uğur, 13 kurşunla katledildi ve Mardin Kızıltepe'de Uğur'u ve babasını katledenler onu "terörist" diye ilan ettiler; bugün onun mezarına saldıranlar var. Biz Uğur'u "terörist" diye ilan edenleri de bugün onun mezarına saldıranları da unutmayacağımızı buradan belirtiyoruz; Uğur ve babasını saygıyla anıyoruz.

Bugün adında adalet olup da içinde adaleti büyüteçle aradığımız bir bakanlığın bütçesini maalesef görüşüyoruz. Büyüteci şöyle bir dolaştırdığımızda, hukukun üstünlüğünün ortadan kaldırıldığı ve mahkemelere olan inancın kalmadığı bir düzen açığa çıkmış durumda. Tabelada âdeta adaleti büyüteç olmadan da okuyabiliriz elbette ama buna karşın temel hak ve hürriyetleri geliştirdiğinize yönelik somut bir şey maalesef bulamıyoruz Sayın Bakan.

Peki, büyüteç olmadan kolaylıkla başka neleri görebiliyoruz burada? Temel hak ve hürriyetler bir tarafa, yaşam hakkının dahi bir tehditle karşı karşıya olduğu gerçeği var karşımızda. Kürt coğrafyasında zırhlı araçların çocukları katletmesine rağmen uygulanan cezasızlık rejimi, kadınlar katledilirken kelime oyunlarıyla erkeklerin korunduğu bir düzen var karşımızda. İfade hürriyeti, örgütlenme hakkı, gösteri ve yürüyüş hakkına karşı yasakların sürdüğü bir keyfiyeti de bunun içerisinde görmek mümkün. Basın özgürlüğü güzellemeleri yapılsa da onlarca gazetecinin gazetecilik yaptıkları için cezaevinde tutulduğu, mahkeme salonlarının basın emekçileri için bir uğrak hâline geldiği bir dönem söz konusu maalesef. Her şey bir yana, anayasasını dahi tanımayan, AİHM kararlarını uygulamayan ve Anayasa Mahkemesi kararlarına riayet etmeyen bir anayasasızlaştırmayla maalesef karşı karşıyayız.

Sayın Bakan, politikalar, adaletsizliği iktidarınızın diğer bir adı hâline getirmiş durumda maalesef çünkü yargıya güvenin tarihin en düşük seviyelerine gerilediği bir yerdeyiz. Bunun yanında, yargının siyasi iktidarın elinde operasyonel bir aparata dönüştürüldüğünü de çok net bir şekilde görebiliyoruz. Bugün ülke, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 140 ülke içerisinde 116'ncı sıradaysa dönüp kendinize bakmak zorundasınız. Hukukun olmadığı, adaletin tecelli etmediği bir ülkede ekonomik istikrar da olmaz, o ülkeye yatırım da gelmez çünkü keyfiyetin olduğu yerde hiç kimse güvende değildir. Özellikle Kürtler, demokrasi güçleri söz konusu olduğunda, maalesef, paralel bir hukuk devreye giriyor. Bazen çok spesifik bir konuda öyle bir uygulama oluyor ki bunun adına "düşman hukuku" demek dışında bir seçeneğimiz kalmıyor. En kibar ifadeyle, özel bir hukuk var ortada; hukuku eğip bükemezsiniz, insanların rengine ve diline göre istisna yaratamazsınız ama bugün kayyum atamaları, demokratik Kürt siyaseti, Kobani davası söz konusu olduğunda bir istisna durumuna sığınan bir anlayış var karşımızda. Bakın, sunumunuzda bir norm devletten bahsediyorsunuz Sayın Bakan. Söylemde hukuku kitabına uydurabiliyorsunuz ama diğer yandan da tedbir devleti refleksi gösteriyorsunuz. Yani nasıl icap ediyorsa hukukun da buna uydurulması söz konusu. Hukuk herkese lazım Sayın Bakan. Toplum da maalesef artık adalete fazlasıyla aç.

Sayın Bakan, değerli üyeler; hukukun işlemesi, adaletin sağlanması gereken yerlerin başında da cezaevleri geliyor. Bugün cezaevleri, bir hukuksuzluk mekânı hâline gelmiş, dönüştürülmüş durumda. Her gün yeni bir hak ihlali, kötü muamele haberi yansıyor kamuoyuna da. Bakın, sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları sadece 2022 yılı içerisinde 11 bine yakın hak ihlalini kayıtlar altına almış. Hak ihlalleri katlanılamaz hâle geldiğinde, yaşam hakkına kadar uzandığında mahpuslar ölüm orucundan, açlık grevinden başka maalesef bir çare bulamıyorlar ve bu eylemleri gerçekleştiriyorlar. Birçok milletvekili tarafından bütün bu konular soru önergeleriyle ve İnsan Hakları İnceleme Komisyonu aracılığıyla sizlere de ulaştırılıyor. Hiç kimsenin siyasi bir iktidardan merhamet dilediği yok, bunun altını net bir şekilde çizelim. İnsanların tek çağrısı koyduğunuz hukuka kendinizin uymasına yönelik bir çağrıdır.

Bakın, daha geçen yıl bir mahpus adı Yakup Brukanlı, hak ihlallerine ve tecride karşı bedenini ateşe verdi. Bunun sebepleri üzerinde devlet, Hükûmet düşünmeli değerli hazırun. Tabii, sadece tutuklular değil, aileler de mağdur durumda. Ailesi Şırnak'ta olan bir mahpusu Giresun'a göndermek fazlasıyla yanlış bir politika. Maddi zorlukların yanında yollarda hayatını kaybeden insanlar var. Yaşlı ve hasta anneler, babalar son defa çocuklarını maalesef göremiyorlar çünkü mahpuslar çok uzak kentlere sürgün ediliyor. Bakanlığınızın buna yönelik bir çalışma yapması elzemdir.

Sayın Bakan, bugün Bakanlığınızın önünde en önemli hukuki ve insani sınamalardan bir tanesi de hasta tutsaklardır. Sivil toplum örgütlerinin verilerine göre cezaevlerinde 651'i ağır hasta olmak üzere 1.517 hasta tutsak var. Bu ağır hasta mahpuslar tüm başvurulara rağmen bazen hastanelerin "Cezaevinde kalamaz." raporlarına rağmen tahliye edilmiyorlar. Çünkü Adli Tıp Kurumunun tıp etiğiyle bağdaşmayan raporlarıyla bunun önü kesilerek yaşam hakkı resmen ihlal edilir durumda. Birkaç örnek vermek istiyorum: Abdulalim Kaya, 80 yaşında, yüzde 93 engelli, Batman M Tipi Kapalı Cezaevinde. Buna rağmen ısrarla cezaevinde tutarak Hükûmetin başı göğe mi erecek Sayın Bakan? Bakın, Şakir Turan, 70 yaşındaydı, dört ay içerisinde 23 kilo verdi, kanser hastasıydı, tedavi hakkı engellendi. Kamuoyu çağrılarını ısrarla görmediniz, sonuçta hayatını kaybetti. Bu bir ölüm değil, bir ecel meselesi hiç değil, çünkü bunlar cezaevi politikalarınızdan bağımsız sonuçlar değil Sayın Bakan. Bakın, sadece 2022 yılı içerisinde en az 81 mahpus hayatını kaybetti. 2023 yılının ilk altı ayında hayatını kaybedenlerin sayısı 26 olarak kayda geçmiş durumda. Bunun yanında cezaevlerinde intihara sürüklenme gerçekliği de söz konusu. Bunun en açık örneği Garibe Gezer'di çünkü onun intiharı işkence görüntülerinde de görüldüğü üzere bağıra bağıra geldi Sayın Bakan.

Cezaevlerinin hıncahınç dolu olmasının bir nedeni ifade hürriyetinin bu topraklarda yoksunluğudur. Düşünce özgürlüğü olmayınca siyasetçi ve gazetecilerle doluyor maalesef cezaevleri. Hangi basın kuruluşuna bakarsak karşımıza çıkan hakikat, onlarca gazetecinin cezaevinde olduğu yönünde. Kürt gazeteciler sadece bugün değil, yıllardır siyasi iktidarların hedefi konumunda ama bugün sansür yasasıyla iktidar ne zaman isterse bir gözdağı unsuru olarak yargıyı kullanabiliyor. Bu anlamda basın özgürlüğü sadece tutuklamalarla ihlal edilmiyor.

Sayın Bakan, öncelikle basın emekçileri kendilerini güvende hissetmiyorlar çünkü Demokles'in kılıcı gibi üstünde sallanan bir rejim var. Haber takibi yaptığı için, işini yaptığı için haklarında birçok dava açılan gazeteciler söz konusu. Böyle olmasaydı eğer Türkiye 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke içerisinde 165'inci sıraya gerilemezdi. Bu, vahim bir tablo olarak karşımıza çıkıyor. Yine Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneğine göre 23 Ekim 2023 itibarıyla hapishanelerdeki tutuklu gazeteci sayısı en az 40. Bu sayı, Türkiye Gazeteciler Sendikasına göre 21 iken, Dicle Fırat Gazeteciler Derneğine göre 1 Ekim 2023 itibarıyla bu sayı 63'e çıkıyor. Uluslararası Basın Enstitüsü öncülüğünde bir araya gelen Uluslararası Ortak Basın Özgürlüğü Misyonu, 2-5 Ekimde yaptıkları Türkiye ziyaretinin ardından delilsiz iddianameler nedeniyle çok sayıda gazetecinin yargısal tacize maruz kaldığını değerlendirmişler. Yasaya uydurulmaya çalışılan bu tutuklamalar yargıyı ve adalet duygusunu ciddi bir şekilde yok etmektedir Sayın Bakan.

Ülkede ikili bir hukuk işliyor. Bugün, ülkede bir tecrit realitesi var; bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Özellikle İmralı'da özel bir hukuk rejimi inşa edilmiş durumda. Eskiden "koster bozuk" veya "hava muhalefeti" gerekçesi vardı ama şimdi Sayın Öcalan ve diğer tutukluların avukatları ve ailesiyle görüşmesi başvurulara rağmen cevapsız bırakılıyor. "Hukuk önünde herkes eşittir." diyorsunuz, "Herkes ülkenin mevcut infaz rejimine tabi." diyorsunuz ama pratiğe baktığımızda kişiden kişiye değişen, keyfî bir istisna yaratılan bir sonuç var maalesef karşımızda. Birkaç gün önce birçok kentte insanlar buna itiraz etmek için yürüdü, seçim bölgem Van da bu kentlerin içerisinde. Halkın ve halkın vekillerinin önüne yine keyfî yasaklar çıkarıldı, sebep valiliğin aldığı yasaklama kararıydı ama her ne hikmetse aynı günün akşamı Van'ın en işlek caddesi kapatılarak Filistin'e destek yürüyüşü yapılabildi.

Yine, ertesi gün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'nün startını vermek isteyen kadın arkadaşlarımız aynı keyfiyetle engellendi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Sayyiğit, süreniz bitti.

Tekrar bir dakika ek süre veriyorum.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkür ederim.

Hukuku eğip bükmeyin, hukuk önünde herkes eşitse ona göre davranın.

Sözlerimi bitirmeden önce cezaevlerinde tutulan kadın arkadaşlara da değinmek istiyorum. Öncelikle kadın cezaevlerinin -iç personelin kadın olması- kadın mahpuslara yönelik, özel olarak düzenlenmediğinin altını çizmek istiyorum çünkü kadınların tutulduğu cezaevlerinin her ayrıntısının göz önünde bulundurarak oluşturulması gerekiyor. Bugün, kadın ve erkek arasındaki psikolojik, sosyal ve tıbbi farklılıklar gözetilmeden cezaevlerinin dizayn edilmesi de kadını yok sayma biçimi olarak karşımıza çıkıyor.

Ben devam edeyim mi Sayın Bakan, dinliyor musunuz?

ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Dinliyorum ben sizi.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Tamam.

Eğer kadın mahpuslar kendilerini güvende hissetmiyorlarsa bunun birincil nedeni cezaevlerinde iktidarın yaratmış olduğu koşullardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Bir dakika daha isteyebilir miyim?

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen, bir karar verildi.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Son bir paragraf Sayın Başkan.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen, Sayyiğit; bizi zorda bırakıyorsunuz.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Son paragraf...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Hemen, çabuk bitirin.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Tamam.

Garibe Gezer'den bahsettim. Aynı şekilde, Aysel Koç da bu tür hak ihlalleri nedeniyle intihara sürüklenip yaşamını yitirmiş bir mahpustur.

Sayın Bakan, şunu net olarak ortaya koymak zorundasınız: Psikolojik şiddetin yanı sıra cezaevlerine kabul, giriş, çıkış ve sevklerde yapılan ince arama ve çıplak arama dayatması, kadın mahremiyetini yok sayan uygulamalar, vücut dokunulmazlığına ve insan onuruna aykırı pratiklerdir.

Ayrıca cezaevleri sizin iktidarınızın aynasıdır. Bu sebeple hukukun gereğini yerine getirmek, bir çözüm geliştirmek ülkeyi yöneten sizlerin birincil görevidir diyorum.

Teşekkür ederim.