KOMİSYON KONUŞMASI

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bütçe sunumu yapan bürokratlarımıza da teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, karşı sıralardan tebrikleri aldınız, şimdi sıra bize geldi, tenkitlere geldi; tebriklerden sonra, tenkitler var, biz de biraz size bunlardan söz edelim.

Tabii, siz Dışişleri Bakanı olarak, doğal olarak ülkenizi dışarıda dünya ülkeleriyle buluşturmak ve iyi ilişkiler sağlamak üzere görevlisiniz ama ne yazık ki bunu yapmayla ilgili şansınızı Cumhurbaşkanlığı tarafından yitiriyorsunuz. Niye bunu söylüyorum? Bir insanın ülkesini savunabilmesi için önce ülkesinde hukuk düzeninin tam olarak evrensel hukuk normlarıyla kendi ülkesinin yönetildiğine dair, ekonomisinin düzgün olduğuna dair, insan haklarına saygı duyulduğuna dair verilerinin olması lazım. Siz bunları gezisini yaptığınız ülkelerde çok kolayca kabul ettiremiyorsunuz ne yazık ki.

Şimdi, biliyorsunuz, yakın tarihte Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı hükümlerine karşılık Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından tutuklu bulunan bir milletvekilimizin salıverilmesine ilişkin Meclis kararının çiğnenmesi dışarıda, işte, bizimle iletişimde olan ülkeler ile sizin aranızdaki bağın zayıflamasına neden olabilecek bir sonuçtur. Ne yazık ki sarayın talimatları sonucunda tutuklu bulunan, esir tutulan gazeteciler, siyasiler, bütün bunlar dururken Bakanlık olarak önce iktidarınıza biraz ses vermeniz gerekiyordu, bunda eksik kaldınız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymamak Türkiye'yi zor duruma düşüren en büyük hususlardan bir tanesidir ve bu tutumunuz Avrupa Birliği serüvenimizin âdeta eksilmesi ve sonlanması ya da sonuç alınmamasına ne yazık ki neden olmaktadır, Avrupa Konseyiyle olan ilişkilerin de gerilemesini sağlayan bir durumdur bu durum.

Ee, sizin de kontrolünüzde, ne yazık ki kontrolsüz göç meselesi sınırlarımızı gerçekten hallaç pamuğuna çevirdi ve bu durumla ilgili de tedbirleri alamamak sizin Bakanlığınızın hatta daha önce MİT Müsteşarlığınız döneminde belki yeterince bilgilendirme eksikliğinden mi kaynaklandığı da sorgulanarak sizin sorumluluğunuzda olduğunu düşünüyorum.

Sayın Bakan, Türkiye'nin ekonomisi o kadar önemli ki bakın, 2020 yılında bir Alman otomobil fabrikası Türkiye'de duyduğu siyasi endişeler nedeniyle hissedarları tarafından yatırımdan vazgeçme kararı aldı; çok isimlendirmeyelim, önemli bir fabrika, siz bilirsiniz bunu. Şimdi, yine bir holding, yine bir otomobil markası ve bir enerji firması batarya üretim tesisleri yapmaktan vazgeçti, yatırımlarını iptal etti. Aynı zamanda, bir akaryakıt istasyonu da yine Türkiye'deki varlıklarını sattı ve ülkeden çıktı. Bütün bunların nedeni; Türkiye'deki hukuksuzluktan ya da kendilerini savunacak mekanizmaları ve güven ortamını bulamamalarından kaynaklanıyor. Peki, bunlar terk ettikçe ülkemize kimler girmeye ve sahiplenmeye başlıyor? O zaman sıkça bugünlerde medyada gördüğümüz işte, mafya liderleri, uyuşturucu liderleri gibi yabancı menşeli veya bizim Türkiye'de var olan vatandaşları ya da 400 bin dolara konut sahibi olabilen, Türkiye'deki boşluğu doldurabilen sermaye sahiplerini görmeye başladık. Bunlar, bizim ülkemizin ilişkilerinde sizin önünüzü tıkayan hususlardır, bunlara ses çıkarmanız gerekiyor.

Şimdi, hatırlatalım: 2014'te -aslında Sayın Büyükelçim söyledi ama ben de tekrarlamak istiyorum bunu- yaralama, 2016'da tehdit ve aynı zamanda Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'na da hakaret suçları işleyen birini Cezayir'e Büyükelçi yaptınız. Bu, Türkiye'nin hak ettiği bir şey değildir.

İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya kabul aşamasında ABD'yle pazarlık konusu yaptığınız hiçbir hususta ne yazık ki taviz alamadınız, bir kazanımınız olmadı.

Hem Rusya'dan S-400'lerle ilgili hem de Amerika'nın F-35'leriyle ilgili projelerde dışlandık ve ne yazık ki bu projelerden dolayı Türkiye'nin uğradığı zarar, halkın cebinden çıkan para 12 milyar dolar civarındadır. Her ikisini de kazanamadık, 2 kutuplu egemen ülkelerden hiçbirine yaranamadınız ve halkın cebinden bu paralar çıktı ne yazık ki.

Mısır'la problemliydiniz. Cemal Kaşıkçı cinayetiyle Türkiye'nin itibarı yerle bir oldu. Suriye'de, Şam'da cuma namazı kılacaktık, bir gece ansızın gidebilirdik; tehditlerimizin hepsi fos çıktı, kimse yok, herkes yerinde duruyor.

Rahip Brunson'ı "suçlu" diye hapse attınız, sonra verdiniz. Suçlu idiyse niye verdiniz, masum idiyse niye tutukladınız?

BOP Eş Başkanı olarak liderlik edeceksiniz. Suriye'de işiniz olmadığı hâlde ÖSO'nun kurulmasına yardım ettiniz, Türkiye'nin parası harcandı ve ne yazık ki Mehmetçik'imizi Suriye'de koruyamadık ve şehitler verdik.

Libya'da taraf olduğunuz devletler bugün hepsi karşımızda ne yazık ki âdeta düşman gibi bakıyorlar.

"Filistin davası çok önemli, Filistin davasına sahip çıkalım." dediniz ama gelinen noktada İsrail'in uyguladığı zulüm bütün dünya tarafından, hepimiz tarafından ortakça kabul ediliyor. Sizin sunumunuzda yer alan, 11 Kasımda Riyad'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Zirvesi'ne katılım sağlayıp zirvede son derece net bir mesaj vermiş olmanız -burada öyle yazıyor- İsrail saldırılarının bir an evvel durdurulması, bir kongrenin dilek ve temennileri gibidir; yetmez, bu yetmez. Barış çağrısı yapmak, hanımefendinin barış çağrısı yapmış olması hâli sizin görevinizi yaptığınız anlamını taşımıyor. Yine, mesela F-16'yla ilgili "Tedarik ve modernizasyonun koşulsuz bir biçimde, sınırlama olmaksızın bir an önce sonuçlandırılması yönündeki beklentimizi her seviyede ilettik." dememiz yeterli değildir. Sokakta vatandaşın İsrail aleyhine gösteriler yapması, efendim, bazı kafelerde insanların içeceklerinin önlerinden, gençlerin önlerinden alınması gibi gerekçelerle İsrail sorununa siz çözüm bulmuş olmazsınız. İktidar olarak yapmanız gereken şey şudur: 11 adet uçakla insani yardım yapmak değil 260 adet gemiyle onlara yapılan ekonomik yardımları durdurmayla ancak bu savaşı durdurmaya katkı verebilirsiniz. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak biz hazırız. Asıl olan şey, dünya ülkeleriyle bunu konuşun, dünya ülkelerinin İsrail'le iş birliği, İsrail'le ekonomik işletmeler yapmasının önünde, önce Türkiye'den başlamak üzere, gelin, birlikte bu işi yapalım; öyle bu işi kuru kuruya söylemekle ne yazık ki olmuyor.

Bütçeniz yüzde 50 artmış ama -arkadaşlarım da değinmişler- bütçenizde artış olmasına rağmen daha önceki yıllarla mukayese edildiğinde binde 45 olan oranınız binde 29'a düşmüş. Yani Dışişlerine daha az bütçe ayrılmaya başlanmış -ekonomiye verelim, olsun, böyle olsun- ama her şeye rağmen Sayın Bakanım, yapılması gereken şey şu aslında: Mustafa Kemal Atatürk'ün bir şiarı vardı "Yurtta barış, dünyada barış." diye. Bizim dış politikada takip etmemiz gereken esas mesele, esas kendimize şiar etmemiz gereken konu ve istikamet bu olmalıdır ama biz komşularımızın hepsiyle ne yazık ki kavgalı olduk, o komşularımızın iç yönetimlerini dizayn etmek için ne yazık ki karıştık. Sayın Cumhurbaşkanı her ülkenin iç işlerine âdeta karışırcasına bir tutum alınca Türkiye'nin ilişkileri şimdi zorlandı ama geldiğimiz noktada da Mısır'la, "katil" dediğimiz adamla yeniden masaya oturduk, yarın Esad'la yeniden masaya oturacağız. Yapmamız gereken şey, Mustafa Kemal'in bize önerdiği "Yurtta sulh, cihanda sulh." meselesini gündemde tutmaktır.

Avrupa Birliği üyeliğimiz için somut adımlar atılmasını beklemekte olduğunuzu söylemeniz de eksiktir Sayın Bakanım, beklemeyeceğiz, bekleyerek bir şeyi halledemeyiz. Yapmamız gereken şey, Kopenhag Kriterlerinde eksik olanlarımızı yerine getirmeyle ilgili sorumluluklarımızdır. Yani insan hakları meselesi, AİHM meselesi ve güvenilir bir hukuk sisteminin Türkiye'de yerleşik olması, bütün bunlar yapabileceğimiz şeylerdir, bunları da yapmaya sizi katkı vermeye çağırıyorum. İstikrarlı bir kurumsallaşma ve demokrasinin varlığını tesis etmek, aslında tam da bunun için yapılacak olan şeydir.

Anlaşılan, Dışişleri Bakanlığı ruhuna bir mevlit okutulmuş. 2023 ve 2024 yılları yatırım programlarında Sayın Bakan, müthiş bir uyumsuzluk var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Bitiriyorum Sayın Başkanım, bitiriyorum.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM ¬- Tahsin Bey, buyurun.

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Mesela yurt dışı gayrimenkul alımı ve kamulaştırmalarınızda 2023 yılında sıfır TL var iken 2024'te bu 94 milyar olmuş. Yine, 2023'te sermaye üretim giderleriniz 235 milyar imiş, 2024'te 162 milyara düşmüş. Yurt içi mal alımlarınızda 504 milyar geçen yıl varmış, 136 milyara düşmüş. Yani inşaat, onarım, taşıt ihtiyaçlarından aslında vazgeçin, bu bütçeyi şu 5 bin TL alamayan emekliye ayıralım da hiç olmazsa Dışişleri Bakanlığı da hayırlı bir iş yapmış olsun diyorum.

Saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim.