KOMİSYON KONUŞMASI

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben de sözlerime başlamadan önce, bildiğiniz gibi yoğun yağışlardan kaynaklı olarak Diyarbakır'ın Bismil ilçesi ve Batman'da sel meydana geldi. Selde yaşamını yitiren insanlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.

Şimdi, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yani yüz yıllık süreçte demokrasi ve özgürlüklerin bu ülkeye yerleşmemesi nedeniyle en temel sorunlar giderek daha travmatik ve yıkıcı sonuçlara yol açmaktadır. Sadece ülke içinde darbeler, kutuplaşmalar, çeteler, emek sömürüsü ve daha birçok önemli meselenin temelinde Kürt sorunun çözümsüzlüğündeki ısrarlı tutum önemli bir yer teşkil etmektedir. Diğer yandan, bölgesel krizlerde Türkiye'yi çözümün değil de sorunun bir parçası hâline getiren yaklaşım esas alınmakta ve bu bağlamda Kürt halkının statüsünün devamında ısrarcı olan güvenlik politikasının devlet stratejisinin merkezine alınması söz konusudur. Yani Kürt anasını görmesin diye tüm Türkiye, içeride sefalete sürüklenirken, diğer yandan da bölgesel savaşların içine çekilmekte ve insani krizlerin müsebbibi hâline getirilmektedir. Bu çözümsüzlükte ve çatışmada ısrar etmede belki de en önemli kurumlardan biri Dışişleri Bakanlığıdır. Sıradan bir vatandaşa "Türkiye Dışişleri Bakanı ne işe yarar, ne iş yapar." diye sorulduğunda alacağınız cevap, Türkiye'nin başta komşularıyla olmak üzere, bütün ülkelerle ilişkilerini barışçıl yollarla ilerletmek ve bu doğrultuda müzakere etmek diyecektir. Bir başka cevap da şu olur: Türkiye halklarının ekonomik ve siyasi çıkarlarını küresel ölçekte korumak. Fakat bugün Kürt meselesinin barışçıl çözümüne yanaşmamak, aksine askerî yöntemlerle inkâr etme durumu Bakanlığınızın asıl hedeflerinde sapmaya neden olmaktadır. Özellikle, son on yıldır Bakanlığın izlediği ve izlemeye devam ettiği dış politika biraz önce bahsettiğim çerçevenin dışına çoktan çıkmış durumda. Bugün Dışişleri Bakanlığı tamamıyla Kürt karşıtlığı, Kürt düşmanlığı üzerinden faaliyetlerini yürütmektedir. Bu karşıtlık istisna değil, artık Bakanlığın süreklileşen bir politikasına dönüşmüştür. Bakanlığın politikalarına parça parça göz atıp, fotoğrafı birleştirdiğimizde Kürt karşıtlığı inkâr edilmeyecek derecede görünür olacaktır. Bugün Suriye ve Irak'ta yaşanan siyasi istikrarsızlık, bölgesel çatışmalar bütün Suriye ve Irak halklarını derinden etkilemeye devam etmektedir. Bu iki ülkedeki insanlar ihtiyaçlar piramidinin en altında olan nefes alma seviyesindeler; yoksullukla, temel ihtiyaçları bir kenara bırakın, özellikle Suriye'de milyonlarca sivil sadece nefes almak için mücadele ediyorlar. Bir gün daha IŞİD tarafından, SİHA'lar tarafından katledilmemek için mücadele ediyorlar. Yirmi yıldan fazla Irak'la... On yıldan fazladır halkların yaşadığı bu ağır koşullarda AKP'nin Irak ile Suriye politikaları bütünüyle askerî yöntemlere teslim edilmiş durumda. HEDEP olarak bazen Dışişleri Bakanlığının Millî Savunma Bakanlığının bir alt birimi olduğundan şüphe etmiyor değiliz çünkü özellikle bu iki ülke başlığında yürüttüğü neredeyse bütün faaliyetler Millî Savunma Bakanlığı için operasyon düzenleme arayışından öteye gitmemiştir. Bu operasyonlar da tesadüfi olmayan bir şekilde Kürtlerin yaşadığı coğrafyada yürütülmektedir. Irak Kürdistan Bölgesi ve Kuzeydoğu Suriye'ye yönelik yapılan askerî operasyonlar ile IŞİD'e yönelik askerî operasyon sayısına baktığınızda bu bölgelere yönelik müdahalenin temel amacının yine Kürtler olduğunu göreceksiniz. Elbette Kürtlere karşı yürütülen bu savaşta askerî yöntemler kullanılmıyor, uluslararası hukukta veya savaş hukukunda yasaklanan yöntemler de devreye konulmuş durumdadır.

İnsansız hava araçlarıyla sivilleri ve siyasetçileri hedef alma, Kürtlerin suya erişimini bilinçli ve sistematik olarak engelleme, zorla yerinden etme, Kürtlerin coğrafyasında ekolojik tahribata sebebiyet verme, alenen ve açık bir şekilde sivil altyapı ve üstyapıları vurma gibi çok sayıda örnek verilebilir.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Kimi kastediyor? Kim yapıyor bunları?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Kim yapıyor bunları size ya?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Hepsi yalan!

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Yukarıda yapılan bu uygulamalardan Dışişleri Bakanlığı "Haberdar değiliz." ya da "Yasa dışı olduğunu bilmiyorduk." diyecek durumda da değildir. Zira, kuzeydoğu Suriye'ye yapılan son hava saldırılarından hemen önce bizzat Bakan "Sivil altyapı ve üstyapılar güvenlik güçlerimizin meşru hedefi olacaktır." demişti. Bakanın bu açıklamasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu bilmediği de iddia edilebilir fakat bu saldırılardan birkaç gün sonra İsrail'in Gazze'de sivil yerleşikleri açıktan hedef almasına karşı yine Bakanın yazılı ve sözlü açıklamaları sivil altyapı ve üstyapıların bilinçli hedef alınmasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu bildiğini göstermektedir.

Kısacası, Filistin'de...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Kim yapıyor bunları?

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bakanın sözlerini söylüyor. Lütfen müdahale etmeyin.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Bu, Sayın Bakanın sözleri, bana ait değil arkadaşlar.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Öyle bir şey demedi ya. PKK'nın YPG'nin bütün...

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bakan orada, Bakan orada!

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Öztürk...

Sayın Yegin...

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Kısacası...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Öztürk, bir müsaade eder misiniz.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Buyurun Başkanım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlarım, ben not alıyorum, en son gerekli cevapları vereceğim.

Değerli arkadaşlar, arkadaşlarım...

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - O ne demek ya!

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bakan adına konuşuyor.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Türkiye adına konuşuyoruz.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Ya, Bakan adına konuşuyor. Bakanın sözleri okunuyor burada.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Devleti mi suçluyorsun?

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bırak ne suçlaması ya!

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - İftira atıyorsunuz!

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Sayın Başkan...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Öztürk, ilave süre vereceğim.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Her hafta aynı şey...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...

Sayın Temelli...

Şimdi, bizim hatibimiz de konuşacak, diğer arkadaşlar da konuşacaklar, en son Sayın Bakana söz vereceğim. Ben burada uluslararası hukuk ve Anayasa'mız bağlamındaki değerlendirmelerimi hatibin konuşması sonrasında söyleyeceğim ama lütfen müzakereleri bir ahenk içerisinde götürmeye gayret edelim.

Sayın Öztürk, ilave sürenizi ekleyeceğim.

Buyurun lütfen.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Kısacası, Filistin'de ve dünyanın başka bir yerinde kabul edilemez gördüğünüz uygulamalar Irak Kürdistan'ında veya Kuzeydoğu Suriye'de meşru olarak görülüyorsa bunun tek bir açıklaması vardır; o da bu Hükûmetin ve Bakanlığın Irak ve Suriye politikalarının Kürt karşıtlığı üzerine kurulduğudur.

"Bizim Kürt düşmanlığı tanımımız nedir?" diye sorarsanız ona da açıklık getireyim: Birisinin toprağını işgal ediyorsunuz, işgal etmekle kalmayıp evine el koyuyorsunuz, yıkıyorsunuz, dışarı atıyorsunuz, sonra başkasını getirip... (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

Başkanım, bir saniye...

Bakanın sözleri; bir bitireyim bakın, bir bitireyim. Dinlemeden hemen tepki gösteriyorsunuz.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bakanın sözlerini okuyor ya.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Sayın Bakanın sözlerini paylaşıyorum, sonra bağlayacağız.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Onlar İsrailliler için söylenmiş sözlerdir, doğrudur.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Kimler için söylediği değil, Bakanın sözlerini... Bırakın bitirelim. Sayın Bakanın sözleri.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Tamam, doğrudur, İsrail için söyledi o sözleri.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Ama her konuşmama bu şekilde müdahale ederseniz olmaz ki.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - "Türk-Kürt düşmanlığı tanımı" diyorsunuz... Ne alakası var yani?

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Bakın, ona açıklama getireceğim, bir bekleyin bağlayayım.

(Gürültüler)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Bu kadar müdahale etmeyin lütfen, dinleyin.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Toprakların işgalinden bahsediyorsunuz, neyi kastediyorsun? Kimi kastettiğinizi netleştirin o zaman.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Bakın, örnek vereceğim size, nereyi kastettiğimi örnek vereceğim; Afrin'i örnek vereceğim size.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Az önce bir sürü şey söylediniz, "Kimi kastediyorsunuz?" dedik, cevap vermediniz.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Bakınız, Bakanın sözlerini hepiniz biliyorsunuz, tekrarlamayacağım. Sayın Bakanın burada belirttiği şeyler var; aynı şeyler Afrin'de yaşandı mı, yaşanmadı mı?

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - PYD yaptı onları.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Afrin'de 100 bin insanımız yerinden edildi mi, edilmedi mi?

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - PYD yapıyor, PYD.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - 100 bin insanı PYD mi çıkardı oradan, gerçekten?

(Gürültüler)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Bakınız, 100 bin insan... 2011 Suriye iç savaşı başladığında Afrin huzurun yeriydi. Çeteler eliyle Afrin işgal edildi, yüz binlerce insan yerinden edildi. Bu insanlar kim peki?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Kim işgal etti?

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Bu insanlar kim? Afrin'de yaşayan Kürtler.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Peki, PYD ne yaptı?

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Bakın, ben başka bir şey söylüyorum, siz başka bir şey söylüyorsunuz.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - PYD neredeydi o sırada? Bakan görüşüyordu PYD'yle, ne konuşuyorsun!

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) - Süleyman Şah hayalet gibi havalanıp kendi kendine mi yer değiştirdi, nasıl yer değiştirdi?

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Salih Müslim neredeydi? Bak, Bakan burada.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bir de milletin vekili olacaksınız...

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Bakınız, vekilimize nerenin vekili olduğu... Bu konuda sizin belirtme hakkınız yok, lütfen. Sizin bize bahşettiğiniz bir şey yok, sizin gibi konuşacağız diye de buraya gelmedik...

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bizim konuşma hakkımız var.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - ...sizin gibi düşüneceğiz diye de buraya gelmedik; biraz tahammül gösterin, ne var.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bir başka ülkenin milletvekili gibi konuşamazsın.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Öztürk... Sayın Açıkkapı... Değerli arkadaşlar...

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, bunu kabul etmiyoruz; biz bu ülkenin milletvekiliyiz ve bu ülkenin sorunlarını...

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Devletime iftira atamazsın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sen kimseyi suçlayamazsın. Bu söylediğin kabul edilebilir bir şey değil.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar... Sayın Açıkkapı... Değerli arkadaşlar, bir müsaade eder misiniz.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Ne yapamaz mıyız? Anlamadım.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Öztürk, bir saniye.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Sayın Vekili önce bir susturun Sayın Başkan.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli milletvekilleri, bir müsaade eder misiniz. Sayın Öztürk, konuşmanızda karşılıklı polemiğe girmeyin, siz konuşmanıza devam edin, buyurun.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Başkanım, konuşma fırsatı vermiyorlar ki, cevap vermek durumundayım.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Bir saldırı hâli varsa tabii ki cevap vermek... Dinlesinler, cevap vermeyelim biz de.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, bakın, hatibimize de söz vereceğim; Milliyetçi Hareket Partisinden arkadaşlarımız konuşacak, diğer partiden arkadaşlarımız konuşacak, en son Sayın Bakana... Ben sayın hatibin kendisine ilgili yasalar çerçevesinde aykırılıklarını hatırlatacağım. Şimdi konuşmasını tamamlasın, bu kesmelerden dolayı konuşmanıza ilave süre ekleyeceğim.

Buyurun lütfen.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Devam edeyim Sayın Başkan.

Irak ve Suriye'de -yani bu çerçevede, genel bir çerçeve anlamında söylüyorum- yapmadığınız, izlemediğiniz politika kalmadı. Bütün dünyaya meşru gördüğünüz hakları Irak ve Suriye'deki Kürtlere görmeyerek, onların kazanımlarını engelleyerek diplomatik başarı elde ettiğinizi zannediyorsunuz ama ne yazık ki Sayın Bakanım yanılıyorsunuz. Kazanımını engellediğiniz sadece Kürtler değildir; Türklerdir, Araplardır, Ermenilerdir, bütün Türkiye halklarıdır. Kürtlere karşı yürüttüğünüz Kürt karşıtlığı ailelerden kalan mirasla yürütülmüyor, Türkiye halklarının cebinden vergilerle ödeniyor. Kırk yılda savaştan dolayı harcanan ve kaybedilen para 40 trilyon dolar, bakınız 40 trilyon dolar. Bu kayıp savaş devam ettikçe katlanarak artıyor.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Ne savaşı ya, hangi savaştan bahsediyorsun? PKK'ya terörist demeyi öğren, ondan sonra...

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Bugün ise Körfez ülkelerinden 10 milyar dolar para bulmak için çalınmadık kapı bırakılmadı. 15 temmuz finansörü Birleşik Arap Emirlikleri ile Kaşıkçı cinayetinin faili dediğiniz Selman'a bile gidildi. Kürt düşmanlığı, Kürt karşıtlığı devam ettikçe Esad'ın kapısını da aşındırmanız çok uzak değildir.

Yine, Kürt karşıtlığı eksenli dış politikanız AB, ABD ve NATO'yla ilişkilere de sirayet etmiş durumda. Son yıllarda bu eksende izlenen politikalara baktığımızda Hükûmetin dış politikasının hastalıklı bir hâl aldığını açıkça görmekteyiz. AKP döneminde ilerleme katedilen AB'ye tam üyelik süreci bugün durma noktasında. Size "Bunun sebebi nedir?" diye sormaya gerek duymuyoruz çünkü cevabınız belli "AB bizi oyalıyor." fakat hakikatin öyle olmadığını sizin dışınızda herkes görüyor. Bize göre, sizin de emri altında olduğunuz bu siyaset Avrupa Birliğine tam üye olmak istemiyor, ilişkiyi tamamen sona erdiren taraf olmak da istemiyorsunuz; o yüzden ilişki arafta kalmış durumda. Üye olmak istememenizin sebebine gelirsek yine Kürt meselesi karşımıza çıkıyor. Biliyorsunuz ki Türkiye tam olarak demokratik ilkelerle yönetilen bir devlet olduğunda Kürt meselesinin önemli bir kısmı doğallığından çatışmasız, şiddetsiz bir şekilde çözülmüş olacak. Benzer şekilde, Kürt karşıtlığı Hükûmeti ülkenin demokratikleşmesine bile müsaade etmeyecek bir pozisyona soktuğu gibi, bütün Türkiye halkları demokratik hak ve özgürlüklerden de mahrum bırakılmıştır.

AB'nin Türkiye hukuku mevzuatlarında ve özellikle de Terörle Mücadele Kanunu'nda bir sorun var. "Ucu açık." ve "Herkesi kapsıyor." uyarılarına rağmen bu yasayı değiştirmemekteki ısrarınız bütün Kürtlerin potansiyel bir terörist olarak kalmasını istemenizdendir fakat dediğim gibi, Kürt düşmanlığı sadece Kürtleri değil, artık bütün Türkiye vatandaşlarını potansiyel bir terörist hâline getirmiştir.

Avrupa Konseyine bağlı...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Size oy vermeyen Kürtleri Kürt saymıyorsunuz zaten.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sadece laf olsun diye laf yani, başka hiçbir şey değil.

MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Sizinki laf olsun diye laf.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Ne alakası var, ne alakası var?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Sen oradan bizi itham edeceksin...

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Ne itham ettik?

ORHAN YEGİN (Ankara) - ..."Kürtleri şöyle yapmak için bu yasaları değiştirmiyorsunuz." diyeceksin...

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Yalan mı?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Yalan tabi.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Bakınız, size somut örnek veriyoruz...

ORHAN YEGİN (Ankara) - "Yalan değil." de de...

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Orhan Bey susmuyor.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Niyet okuması yapıyorsunuz oradan bize.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Veriler var, veriler; niyet okuması yapmıyoruz biz, niyet okuması yapmıyoruz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Niyet okuması yapıyorsunuz. Bunu değiştirmiyormuşuz. Niye? Bütün Kürtleri terörist ilan etmek için yapıyormuşuz.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Yahu, Türkiye'de yaşayan bütün muhalif bireyleri yakında terörist ilan edeceksiniz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Siz kendinize oy vermeyeni Kürt kabul etmiyorsunuz.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Sizin gibi düşünmeyen, sizin gibi hareket etmeyen herkesi terörist ilan ediyorsunuz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Sizin derdiniz ne Kürt ne başka bir şey. Size oy verdi, insan; vermedi, başka...

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Bakınız, işte budur. Yani ben bu hususta cevap da vermeyeceğim size.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - O siz olmayasınız, o siz olmayasınız.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - O sizin siyasetiniz, bizim değil.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, konuşacak arkadaşlarımız notlarını alsınlar, konuşmalarında kullansınlar.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Sayın Başkan...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun lütfen Sayın Öztürk, konuşmanızı sürdürün, ekleyeceğim sürenizi.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - İsveç'in NATO'ya üyelik meselesini dahi yine Kürt karşıtlığı üzerinden kuruyorsunuz. İsveç Anayasası'nın ve terörle ilgili bütün yasalarının şu anda Türkiye'de uygulamaya soktuğunuz TMK yasalarına benzemesini istediniz. Nereden anlıyoruz bunu? TMK yasasında mağdur olan Ragıp Zarakolu'nun iadesinden tutalım, Türkiye Cumhuriyeti'yle hiçbir ilişkisi olmayan İsveçli Kürt bir parlamenterin iade talebinden anlıyoruz bunları. "Kürt İsveç'te de Finlandiya'da da olsa benim yasalarım dışında hiçbir yasa Kürtlere uygulanamaz." demektir bu. "Kürt, Türkiye'de kuramadığı derneği, milletvekiliyken Türkiye'de yürütemediği faaliyeti İsveç'te de yürütemez." demektir bu. Bu uygulamalarla, izlediğiniz bu dış politikayla bütün dünyaya Kürt karşıtı olduğunuzu deklare ettiniz. Şimdi size soruyorum: Bu politikanın kazananı kim oluyor?

Sonuç olarak, Batı'da yürüttüğünüz dış politika Kürt meselesini hem uluslararası bir sorun hem de müdahaleye açık bir sorun hâline getirmiştir. Sorunu muhataplarıyla çözmek yerine Tahran'dan Stockholm'e kadar başka muhatap aramayı tercih ederek Türkiye'nin bağımsız, demokratik ve özgür geleceğine zarar veriyorsunuz. Bu sorunun muhatabının kim olduğunu en iyi siz biliyorsunuz. Daha önce Sayın Öcalan'la görüşerek çatışmasız ortamın Türkiye'nin nasıl yararına olduğunu bire bir deneyimlediniz. Çözümün adresini bilmenize rağmen başka adreslerde savaş tezkeresi aramak ne Türkiye'nin ne Kürtlerin ne de Türklerin yararınadır.

Suriye'de yaşanan savaştan önce elbette Türkiye'nin Rusya'yla belli bir düzeyde ilişkisi vardı, biz bu ilişkiyi NATO çerçevesinde değerlendiriyorduk fakat Suriye'de başlayan savaş ve dinamiklerin değişmesiyle birlikte, Kürtlerin Suriye'de önemli bir aktör hâline gelmesiyle birlikte Kürt karşıtlığı sizi Rusya'yla çok daha başka bir çerçevede ilişkilenmeye zorlamıştır; Astana ve Soçi görüşmelerini de bu çerçevede değerlendiriyoruz. Resmî açıklamalarınıza bakarak Suriye'de siyasi çözüm odaklı görüşmeler gerçekleştiriyorsunuz fakat sahaya yansımasına baktığımızda, Batı'yla ilişkilerinizde olduğu gibi Rusya ve İran'la da ilişkilerimiz bu temelde Kürt karşıtlığının esiri olduğunuzu bir daha gösteriyor.

MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Terör örgütlerine karşı, Kürtlere karşı değil.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - "Her şeyi kaybederim ama Kürtlerin kazanımı olmasın." düşüncesiyle Soçi'de ve Astana'da kaybettikleriniz oldu. Bunların şüphesiz en önemlisi ise sabah akşam televizyonlarda etmediğiniz hakaret kalmayan Esad ve temsilcileriyle yeni görüşme kanallarının açılması oldu. Rusya'da düşük düzey görüşmeden sonra, geçtiğimiz gün Sayın Erdoğan'ın Esad'la verdiği yan yana fotoğraf sanırım yaşadığınız krizi açıkça ifade etmektedir. Biz elbette Esad'la görüşmenize karşı değiliz; karşı olduğumuz şey, Kürt karşıtlığı merkezli bir müzakere yürütme isteğinizdir.

Bizler, kuruluşumuzdan bu yana, Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yollarla çözülmeden Türkiye'nin ekonomik ve siyasi anlamda hiçbir ilerleme sağlayamayacağını en net biçimde söylüyoruz. Yukarıda bahsettiğimiz örneklere ve izlenen politikalara baktığınızda, sokaktan herhangi bir vatandaş bile bu siyasetin Türkiye'ye kaybettirdiğini ve kaybettirmeye devam edeceğini rahatlıkla kavrayabilir. 2015'ten beri had safhaya çıkarılan Kürt karşıtlığı eksenli dış politika, sadece Hükûmeti değil bütün ülke yurttaşlarını iflas eşiğine getirmiş durumdadır. Bu durumu matematik kavramıyla açık bir şekilde tanımlamak lazım. Kürt meselesi bu ülkenin yutan elemanıdır; elinizde ne olursa olsun, Kürt meselesi çözümsüz kalıyorsa sonuç sıfırdır. 40 trilyon dolarınız mı var? Kürt meselesi çözümsüzse halka harcanması gereken bir para bir anda askerî harcamalara ayrılır ve birkaç yılda erir. Orta Doğu'da ve dünyada Türkiye lehine, çıkarına yeni gelişmeler mi oluyor? Kürt meselesi varsa bu fırsatlar başkalarının fırsatına dönüşür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Öztürk, ilave süre ekliyorum.

Buyurun.

BERDAN ÖZTÜRK (Diyarbakır) - Filistin'de yaşanan katliamlara sert tepki mi ortaya koyuyorsunuz? Kürt meselesi varsa bu tepkinin bir karşılığı ve anlamı kalmıyor.

Bu bağlamda, Sayın Öcalan ve devlet arasında yürüyen çözüm süreci başarıyla sonuçlanmış olsaydı bugünkü her anlamda iflas etmiş bir ülke yerine bambaşka bir tabloya bakıyor olacaktık. AB'yle üyelik süreci tamamlanmış, Suriye'deki krizin çözümünde asli bir rol oynamış, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmiş, vergi gelirimizden yapılan harcamalar savaşa, çetelere değil kalkınmaya ve istihdama ayrılmış olacaktı ve en önemlisi, Mecliste bulunan tüm grupların katkısıyla yeni, kapsayıcı, özgürlükçü bir Anayasa'yla yüzyıllık cumhuriyeti demokrasi ve özgürlüklerle buluşturmuş olacaktık.

Kısacası, Türkiye'nin acilen bu meseleden kalıcı bir şekilde kurtulması lazım. "Kürt karşıtlığı" dediğimizde bu düşmanlık sadece Kürt halkına yapılmıyor, bu karşıtlık bütün Türkiye halklarının ortak geleceğine yönelik bir karşıtlıktır. Bu sebeple, bu sorun sadece Kürtlerin değil bütün Türkiye'nin sorunudur. Kaybet-kaybet politikasından uzaklaşıp kazan-kazan politikasına gidecek tek yol, Kürt meselesinin barışçıl, kalıcı ve demokratik çözümü olacaktır. Böylesi bir çözüm Dışişleri Bakanlığının da asıl ilgilenmesi gereken, odaklanması gereken konulara dönüş yapmasına vesile olacaktır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.