KOMİSYON KONUŞMASI

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Değerli Komisyon üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP iktidarları döneminde, Anayasa'ya göre, devletin hüküm ve tasarrufunda olan yani tüm halka ait olan doğal kaynakların belli bir kesimin yararına kullandırılması, çok uluslu şirketlere peşkeş çekilmesi, bilinçli bir tercih olarak uygulandı. Vahşi emek sömürüsü, kaynak sömürüsü, doğa kırımı, çevre tahribatı, bu alanda iktidarlarınız boyunca aynı anda yaşandı. Ülkenin kaynakları talan edilirken ülkenin halkları ucuz ve güvencesiz iş gücü olarak kullanıldı, değer görmediler. Sermaye-siyaset ortaklığınız, rekabet ve kâr odağını ucuz iş gücü ve kaynaklar üzerinden kurmaya devam etti. Bu ortaklığın acı sonuçlarını bu ülkenin çalışanları canlarıyla ödedi, ödemeye de devam ediyorlar. İktidarlarınız süresince 16'sı maden mühendisi, 2 bine yakın maden emekçisi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.

Özelleştirmeyle birlikte gelen kâr hırsı, iş güvenliği önlemlerinin alınmaması, işçi sayısının azaltılması ve fazla iş yükü sonucu sık sık maden kazaları yaşanıyor. Soma maden katliamı, Türkiye tarihinin en ağır iş cinayetidir. Katliamın ardından oluşan yoğun kamuoyu baskısı altında atılan adımlar, maden işçilerinin sorunlarına kayda değer çözümler üretmedi. Soma ve Ermenek maden katliamlarının ardından maden işçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını düzelteceği iddiasıyla atılan adımlar köklü çözüm getirmedi. İş cinayetleri, taşeron, sağlıksız çalışma koşulları, angarya, hak gaspları, sarı sendikalar, işsizlik gibi yakıcı sorunlar devam ediyor. Maden işçileri sermaye, sarı sendika ve siyasi iktidarın kıskacında yaşam mücadelesi vermeye devam ediyorlar. İşçilerin örgütlenmeleri ve sendika seçme hakları zorla ellerinden alınıyor. Maden işçileri ya işsizlik ya ölüm zorlamalarıyla karşı karşıya; maden patronları, iş güvenliği koşullarını sağlamaktansa madenleri kapatmayı tercih ederek işçileri can güvenliği bulunmayan koşullarda çalışmaya razı etmeyi hedefliyorlar ve gerekirse işten çıkarıyorlar.

Ekolojik kırım sermaye eliyle AKP hükûmetleri döneminde en yüksek seviyeye ulaştı. Muğla Milas'taki Akbelen ormanının 760 dönümlük bölümü Limak Holding ve İçtaş'ın ortak projesi olan YK Enerjinin termik santraline kömür sağlanması için âdeta katledildi. Dava süreçleri devam ederken 24 Temmuzda alana giren iş makineleri ormanda talana başladı. Bulunduğu bölgenin su kaynağı olan Akbelen ormanı maden için yok ediliyor. Kanadalı Anagold maden şirketinin Erzincan İliç'teki 1.746 hektarlık maden sahasına 5,83 hektarlık bir bölüm daha genişletmek için Bakanlığınızdan onay aldı. Şirket daha önce de siyanür havuzunun yakınında bulunan Fırat Nehri'ne 20 metreküp siyanürlü karışım akıtmış, olayın ardından Bakanlığınız devreye girmişti; şirkete 16 milyon 441 bin lira para cezası kesmişti, ayrıca tesisin ilave çevresel iyileştirme çalışmaları tamamlanıncaya kadar faaliyetini durdurması kararı da verilmişti ancak maden, olayın üzerinden üç ay geçtikten sonra tekrardan faaliyete geçti. Bergama Ovacık'ta on sekiz, Çukuralan'da ise on üç yıldır altın madeni işleten Koza Altın İşletmeleri yıllardır İzmir coğrafyasını yerle bir ediyor, zehirliyor. Ovacık ve Çukuralan için sürekli kapasite artışı talepleriyle bölgeyi tamamen yok etmeye çalışan şirket, son dönemlerde de yeni maden sahalarına yöneldi. Şirket sadece bu yıl 32 proje için başvuruda bulunmuş. Altın, gümüş ve demir gibi maden işletmesi isteyen bu şirkete ise hiç olumsuz cevap verilmiyor. Şirket son olarak Pozantı'da altın, gümüş, bakır, kurşun ve demir madeni işletmek için girişimlerde bulunmuş, onay alması durumunda 22,64 hektarlık -yaklaşık olarak 220 dönüm- tarım ve orman arazilerinden oluşan alanda maden işletecek. Diğer yandan, Gümüşhane, Eskişehir, Kayseri ve Ağrı coğrafyalarında doğa katliamları sürdürülüyor.

Sayın Bakan, sabahki sunumunuzda geçti, "2053 yılına kadar net sıfır emisyonlu bir ekonomi olmayı hedefliyoruz, önümüzdeki otuz yıllık planlamalarımızı bu hedef doğrultusunda şekillendiriyoruz." şeklinde. Aslında, benden önceki Sezai Vekilim de bahsetti, bu konuyla ilgili çalışan duyarlı sivil toplum örgütleri var, Fosil Yakıtların Ötesi, Avrupa ve Türkiye'de 40'dan fazla sivil toplum örgütünün, kuruluşunun bir arada olduğu bir örgüt aynı zamanda, onlar diyorlar ki: "Kömür, petrol ve doğal gaz gibi yakıtlara bağımlılığın devam ediyor oluşu -çünkü sizin sunumunuzda bu fosil yakıtlarla ilgili de yatırımların devam edeceğini, kömürle ilgili de bahsediyorsunuz zaten- Türkiye'nin 2053 net sıfır emisyon hedefiyle hiç de tutarlı değil." Petrol ve gaz gibi fosil yakıtların bulunmasının müjdelenmesi, enerji planlarında hâlâ kömüre yer verilmesi Türkiye'nin çağı yakalayamaması açısından kaygı verici. Tüm dünyanın hızla terk ettiği hem ekonomimizi hem de sağlığımızı tehdit eden bu kirli enerjiler yerine zengin yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanmalıyız; aksi takdirde, fosil yakıtlara bağımlılıkta ısrar etmek sadece enerji dönüşümünü geciktirecek ve uzun yıllar boyunca Türkiye'nin fosil yakıt krizleri karşısında kırılganlığının devam etmesine neden olacak. Bu durum, fosil yakıtlara bu kadar bel bağlarken basit bir mantıkla dahi sıfır emisyon gibi iddialı bir hedefi ortaya koymanın çok tutarlı olmadığını göstermekte.

Seçim bölgem Ağrı'da -biraz önce bahsetmiştik- Koza Altın işletmeleri... Maden sahaları açısından kent isimleri sayarken Ağrı'yı da saymıştım, bu da yeni zaten, Ağrı'ya da başvurmuşlar. Diyadin'in Mollakara köyü, burada da altın işletmeciliği için bu şirket başvuruyor ve bir maden tesisi kurması söz konusu. Şimdi, bu maden tesisin burada kurulmasıyla birlikte burada büyük bir tahribat yaşanacak, yörenin tek geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık zarar görecek. Son on yılda Türkiye'nin göç veren illeri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Maden sahasının olduğu yerin yakınlarında bulunan Fırat Nehri'ni besleyen en büyük kol Murat Nehri ve bu su kirlenmiş olacak. Murat Nehri zehirlenirse aktığı 722 kilometrelik alanı ve devamında birleşeceği Fırat Nehri'ni de zehirleyecek, tarım alanları zehirlenecek, hayvancılık olumsuz yönde etkilenecek. Diyadin'de, bu bölgede 40 dönümlük jeotermal bir kaynak var, bu kaynakla birlikte seracılık faaliyetleri yürütülüyor. Bu proje hayata geçirilirse bu seracılık faaliyetinin de sekteye uğrayacağı söyleniyor. Bu seralarda yılda 170 ton domates üretiliyor, bu üretime negatif etkisi olacak. Yine, yapımına yeni başlanan 33 yeni tarım projesi var ve bunlar olumsuz etkilenecek. Yine, arıcılık bölgenin önemli geçim kaynaklarından biri ve etkilenmesi söz konusu. Maden sahasının olduğu bölgede sera organize sahası kurulmaya çalışılıyor ve bu da etkilenecek. Siyanürle altın çıkarılması doğa ve tarımsal üretim açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Yörenin ekonomik döngüsü için sağlanacak olan doğayla barışık ekolojik yatırımlara her zaman ihtiyacı var ama kaynakların sermayeye aktarılması, işçileştirilme ve emek sömürüsüne ise tekrar karşı olduğumuzu söylemek istiyorum.

Teşekkürler.