KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basın emekçileri ve salondaki emekçi arkadaşlar; her birinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Sanayi Devrimi'yle birlikte gelişen endüstriyel alanlar beraberinde büyük bir enerji ihtiyacını da açığa çıkardı. İnsanlığın yaşam biçimini değiştiren bu devrim günlük yaşam alanlarının her mekânını enerji gereksinimiyle âdeta bütünleştirmiş durumda, o şekilde karşımıza çıkıyor. Enerji kaynaklarına sahip olma bir tür ekonomik gelişkinlik düzeyi olarak da kabul görmektedir günümüzde ama ne var ki özellikle yenilenemeyen enerji kaynaklarına -işte, petrol, doğal gaz, kömür gibi- sahip olmak için dünyanın çok büyük savaşlara tanık olduğunu da hepimiz biliyoruz ve hâlen buna tanık olmaya da devam ediyoruz maalesef.

Şimdi, endüstrileşmiş enerji kaynakları sadece sivil yaşamı değil, beraberinde askerî, siyasi ve ekonomik stratejileri de belirleyen ana faktörlerin başında geliyor bugün. Son iki yüzyılda yaşanan savaşların, gelişen politik ittifakların da temelinde yine enerji kaynaklarına hâkim olma güdüsü yer almıştı. Normal şartlarda insanın hizmetinde büyük bir nimet olması gereken doğal kaynaklar maalesef çatışmanın birer sebebi şeklinde karşımıza çıkmakta. Öyle ki Afrika'nın bazı ülkelerinde elmasın varlığı onlara zenginlik getirmemiş, Orta Doğu'daki petrol rezervleri bir huzur vesilesi olmamıştır maalesef. Bunun sebebi elbette kapitalist hırstır çünkü kapitalist düzen doğanın, emeğin, insanın ve yaşamın bizzat düşmanıdır. Ne var ki doğanın insanlığa sunabileceği kaynaklar da günümüzde artık çok sınırlı düzeyde. Tabii ki, doğanın verdiğini bizler kabul edeceğiz ama buna ulaşmak için ormanın, börtü böceğin, suyun yok edilmemesi gerekiyor.

Aynı şekilde, yine, enerji sektöründe çalışan emekçileri, yerin bin kat altında çalışan madencileri de unutmamak lazım. Ne yazık ki son yıllarda Soma'da, Ermenek'te, Amasra'da, Şırnak'ta yüzlerce maden emekçisi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Her seferinde ortaya çıkan ihmallerin, denetimsizliklerin üzerine gitmeyen iktidar sahipleri buna da yine "kader" ve "fıtrat olarak" diyerek bu cinayetlerin üstünü bir şekilde örtmeye çalışıyorlar. Bakın, diğer dünya ülkelerinde insan yaşamı bu kadar ucuz değil, bu topraklarda da bu kadar ucuz olmaması gerekiyor. Sorun, denge ve denetleme mekanizmalarının yeterli düzeyde işletilmemesinde.

Birkaç gün önce bir vahşet yaşandı, sabahki arkadaşımız da bunu ifade etti, Zonguldak'ta yaşandı Sayın Bakan bu. "Maden ocağında çalışan 50 yaşındaki mülteci Vezir'in bedeni bulunmasın." diye yakıldı. Neden yakıldı? Çünkü çalıştığı maden ocağı kaçaktı ve Vezir de güvencesiz ve kayıtsız bir şekilde orada çalıştırılıyordu. Sırf bunlar ortaya çıkmasın diye de bir insanı yakıp küle çevirdiler, artık bu durumdayız maalesef ülkede.

Sayın Bakan, siyasi iktidar kendisinden önceki döneme atıfta bulunarak yapmakla yükümlü olduğu şeyleri bir lütuf gibi sunmayı seviyor. Yurttaşı bir tebaa gören bu anlayışı bizler doğru bulmuyoruz çünkü yurttaşlar bu yüksek vergileri ödüyorsa siz de hizmet üretmek zorundasınız yurttaşlara. Bugün, enerji bir haktır yani bir barınma hakkı, su hakkı değerinde vazgeçilmez bir haktan bahsediyoruz çünkü bugün elektrik ve doğal gaz artık bir lüks değil temel bir ihtiyaç hâlini bulmuş durumda. Ne yazık ki özelleştirme politikalarıyla birlikte enerji hakkından istifade etmenin de maliyeti her geçen gün artıyor. Şöyle bir bakıyorum, AKP öncesinde elektrik üretiminin yüzde 60'ı ve dağıtımının tamamı kamunun elinde, bugün ise enerji dağıtımının tamamı özelleştirilmiş durumda, üretim ise yüzde 20 dolaylarında karşımıza çıkıyor. Neoliberal politikalardan dolayı yurttaş dert bile yanamaz duruma getirildi, bizler de onların sorunlarını gündeme taşıdığımızda, her seferinde "Serbest piyasa koşulları." deniliyor bize, halkın üstün yararı hiçbir şekilde gözetilmiyor.

Sayın Bakan, Bakanlığınızın bir önergeye verdiği cevapta şu var: 2021-2022 yıllarının Mayıs ayı sonu itibarıyla toplamda 607.807 abonenin borcundan dolayı elektriğinin kesildiği bilgisi var. Bunların 400 binine yakınına da yasal işlem başlatılmış durumda. Yine, doğal gazı kesilen abone sayısına baktığımızda, yine 2021-2022 yıllarının Mayıs ayı sonuna kadar toplamda 49.859 kişi bu şekilde doğal gazı kesilmiş durumda. Elbette, Sayın Bakanın en güncel rakamları burada bize de açıklaması gerekiyor. Verilen oranların toplam abone sayısına oranının düşük olduğu da düşünülebilir ama önümüzde bir kara kış varken, elektrik ve doğal gaz zamları da kontrolden çıkmışken devlet kendi yurttaşını bir rakam olarak görmemeli diyoruz.

Sayın Bakan, BİSAM'ın açıkladığı bir rapor var, raporda şöyle diyor: !Açlık sınırı 13 bin lira -yine- yoksulluk sınırı 45 bin lira." Asgari ücret açlık sınırına bile yaklaşmış değil maalesef. Buna karşın, 2022 yılında konut tarifesinde, düşük kademede yüzde 89,5; yüksek kademede yüzde 184,2 oranında bir zam yapılmış. Şükür ki Ekim 2023 itibarıyla elektrik tarifesi mesken aboneleri için sabit bırakılmış ama ticarethane ve sanayi aboneleri için de yaklaşık yüzde 20'lik bir artış söz konusu maalesef. Aynı durum doğal gaz için de geçerli. Karadeniz'de rezerv müjdesi verildi "Vanalara yüklenin." denildi ama sonuç, yakın zaman önce yapılan zamla konut tarifesinde 11, sanayi tarifesinde ise 15 kez zam yapıldı.

Değerli hazırun, bugün, ormanların, akarsuların, göllerin, dağların, börtü böceğin zarar görmesi pahasına bir enerji politikası maalesef sürdürülüyor. Ülkemizin her köşesinde yayılan toplam baraj sayısı 900 civarında, toplam HES sayısı 700 dolayında. Hasankeyf gibi on iki bin yıllık bir değerimiz bile bir baraj uğruna yok edildi. Bunlar aynı zamanda göç demek, yerinden edilme demek, yüz binlerce insanın toprağından uzaklaşmak zorunda kalması demek. Üretim alışkanlıkları mekân değişikliği nedeniyle ortadan kalkarken insanlar tamamıyla tüketici hâline getirildi. Özellikle, bölgemizde enerji hakkı bir ciddi sorun şeklinde karşımıza çıkıyor. Urfa, Diyarbakır, Batman, Mardin, Van, Siirt ve Şırnak gibi illerde yüksek elektrik faturaları ve zamansız elektrik kesintileri günlük yaşamı maalesef felç eder hâle gelmiş durumda.

Yine, bereketli topraklarda çiftçiler bir DEDAŞ zulmü altında Sayın Bakan. "GAP" denildi ama çiftçiler gerektiği ölçüde sulamadan yararlanamıyor, bu sebeple onlarca metre yerin altında su çıkarmak zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla elektriğe ihtiyaç var, bununla beraber doğal olarak elektrik borcu da artıyor ama katlanan borçlar artık ödenemez hâle gelmiş durumda, bu nedenle çiftçiler kamu kurumlarında işlem bile yapamıyorlar. Depremden etkilenmelerine rağmen, DEDAŞ, çiftçinin hesabına yatan mazot ve gübre desteğine bloke koymuş durumda. DEDAŞ'a bu yetkiyi veren kim? Tabii ki Hükûmet. Bakanlığınız Tarım ve Orman Bakanlığıyla da iş birliği içerisinde bu garabete son vermek için harekete geçmelidir diye düşünüyoruz. Aynı şekilde, VEDAŞ'ta da bu zulüm devam ediyor, aygıt orada da hâlihazırda devrede. Kentlerimizde yoksulluk yüksek oranda, ciddi bir işsizlik söz konusu; hizmete bakıldığında, ciddi bir enerji hakkı ihlali var, bölgede enerji yoksulluğu gerçeği var, enerji kullanım hakkından yoksun bırakılma gerçeği var. Bakın, elektrik direkleri, hatları, telleri birçok yerde çok eski hatta orada bazı trafolarımız 1990'lı yıllardan kalma. Bunlar yetmezmiş gibi bir de seçim bölgem Van'da karşılaştığımız üzere, güvenlik güçleriyle birlikte mahallelere yapılan baskınlar ve yurttaşın elektriğinin kesilmesi, astronomik oranda cezalar; bunlar âdeta rutine dönüşmüş durumda. Bu, sadece Van'la sınırlı da değil; Hakkâri'de, Muş'ta, Ağrı'da da maalesef bunun örneklerini görüyoruz.

Bu tabloda şu var: Özellikle sayaçların direğe çıkarılması... Bu, kabul edilebilir bir durum değil Sayın Bakan. VEDAŞ kendince "kayıp kaçağı önlemek" diye bir gerekçe sunuyor burada. Son süreçte aslında VEDAŞ yeni bir tarz da deniyor, bu sefer de sayaçları söküp kasaları kilitleme yöntemiyle karşı karşıyayız ama bunun hiçbir somut olguya dayanmadığı, genelleyici bir yaklaşımla toptan cezalandırma mekanizması kurduğu ortadadır. İnsanlarımıza potansiyel şüpheli muamelesi yapılmasını asla kabul etmiyoruz. Eğer kayıp kaçağı önlemek istiyorsa orada VEDAŞ öncelikle altyapıyı yenilesin, 1990'lı yıllardan kalan trafoları ve hatları değiştirsin. Dolayısıyla ülkenin hiçbir yerinde kullanılmayan yöntemlerin buralarda kullanılmasını kabul etmediğimizin bir kez daha altını çizmek istiyoruz. Oradaki insanlar potansiyel suçlu değildir, bunun adı "zorbalık"tır; görüntü kirliliği bir tarafa, insanların tükettikleri elektrik miktarını kontrol etme hakları bile bu şekilde ellerinden alınmış durumda.

Şimdi, Sayın Bakan, bir diğer konu doğal gaz. Siz de sunumunuzda doğal gaz ve petrol boru hatlarının olduğu bir harita göstermiştiniz ve Iğdır-Nahçıvan arasındaki bu süreci de tamamlayacağınızı ifade ettiniz ama size şunu sormak istiyorum: Iğdır'dan geçecek bu kocaman doğal gaz hattından niye Iğdır halkı yararlanamıyor? Bakın, Iğdır'da 5 mahallede doğal gaz yok; Özgür Mahallesi, Cumhuriyet Mahallesi, Karaağaç Mahallesi, Emek Mahallesi, Pir Sultan Abdal Mahallesi ve Iğdır'ın diğer ilçelerinde de doğal gaz sıkıntısı var. Yine, Ağrı'da da aynı durum söz konusu. O doğal gaz hatları hem Van'dan hem Ağrı'dan geçiyor, Ağrı'da da doğal gazın var olduğu ilçelerde bile ciddi eksiklikler var çünkü bazı mahallelerde var, bazı mahallelerde yok; mahallelerin bir kısmında bir yıldır altyapı çalışması yapılıyor, her yer kazı alanına dönmüş durumda ama sonuç alıcı hiçbir çalışma yok. Yine, benim seçim bölgem Van'da da Özalp ve Saray üzerinden bu doğal gaz hatları gelmesine rağmen...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Sayyiğit, buyurun lütfen.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - ...Özalp'ta doğal gaz kullanımı yok, Saray'da doğal gaz kullanımı yok, Van merkezin bazı mahallelerinde yok, diğer ilçelerde de hâlen maalesef bu sıkıntılarla karşı karşıya kalıyoruz.

Önceki Bakan nüfusu 10 binin üzerinde olan her yere doğal gaz götüreceğini ifade etti ama üzerinden yıllar geçmiş. Siz de daha iki ay önce Saray, Başkale, Özalp, Çatak, Bahçesaray ilçelerine doğal gaz götürme hedefi koymuşsunuz. Yirmi bir yıldır iktidarsınız Sayın Bakan, iktidarı muhalefetten sanki 2023'te almışsınız gibi bir konuşmayı açıkçası biz tuhaf buluyoruz. Bakın, doğal gazı hemen yanı başımızda, İran'dan alıyoruz -bunu tekrar ediyorum- İran'dan almamıza rağmen oradaki bölge illerinde niye hâlen yaygın bir şekilde biz bu doğal gazı kullanamıyoruz?

İşsizliğin, yoksulluğun en yüksek; millî gelirden kişi başına düşen payın en az olduğu illerde pahalılık maalesef zirvede. Bu tablonun en kısa süre içerisinde değişmesi gerekiyor diyor, teşekkür ediyorum.