KOMİSYON KONUŞMASI

SERHAT EREN (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Suriye'de 2011 yılında başlayan siyasal ve toplumsal kriz aradan geçen on iki yılda çözülmeden devam etmektedir. Yaşanan savaş ve çatışmalar nedeniyle on iki yılda yüz binlerce insan yaşamını yitirmiş, Afrin, Serekaniye, İdlib, Ezaz, Bab, Cerablus, Gire Spi ve Suriye'nin başka alanlarında milyonlarca insan yerinden, yurdundan koparılarak göçe zorlanmıştır. Göç eden milyonlarca insan gittikleri yerlerde insanlık dışı muamelelerle karşı karşıya bırakılmıştır. Bugün, Suriye'nin neredeyse tamamında ciddi anlamda açlık, yoksulluk, işsizlik, güvenlik ve sağlık sorunları yaşanmaktadır. Milyonlarca insan sefaletten kurtulmak için bir an önce barış ve istikrarın sağlanmasını istiyor. Başta Suriye ve bölgedeki güçlerin yaşanan siyasal ve toplumsal krizleri çözmede yetersiz kaldığı görülmektedir. Bölgede demokrasiyi, müzakereyi, diyaloğu sürdürme çabası içerisinde olan tek yapı kuzey ve doğu Suriye özerk yönetimidir. Kuzey ve doğu Suriye özerk yönetimi Arap, Kürt, Süryani dâhil, tüm etnik ve inanç topluluklarının Suriye'nin ana unsuru olduğunu kabul etmiştir. Demokratik değerlere bağlı, merkeziyetçi olmayan, yerel yönetimlere dayalı yeni bir demokratik siyasi sistemi savunmaktadırlar.

AKP iktidarı, Suriye'de herhangi bir Kürt yönetiminin oluşmasına karşı olduğu için, sınır içinde terörle mücadele bahanesiyle Kürtlere, sınır dışında ise sınır güvenliği bahanesiyle Rojava'ya saldırmaktadır. Oysa kuzeydoğu Suriye'deki Kürtler, Araplar, Süryaniler, Ermeniler, Türkmenler yüzlerce yıldır orada yaşamaktadır ve o toprakların sahipleridirler. Dünyanın dört bir yanından gelip Suriye topraklarını işgal eden cihatçı çetelere, IŞİD barbarlığına, bir yandan da faşist Esad rejimine karşı kendi kimliklerini, özgürlüklerini ve topraklarını savunmaktadırlar. Bu halklar, yüzyıllardır Suriye'de yaşamaktadır ve orada da kendi topraklarını koruyanları terörist olarak addedemezsiniz.

Bugün, YPG'yi terör örgütü olarak kabul eden kaç ülke var? Bunu Sayın Bakana da sormak istiyorum. Türkiye dışında sadece Katar. Türkiye'de çözüm sürecinde YPG lideri Salih Müslim'i Türkiye'de ağırladınız, YPG'lileri Türkiye'deki hastanelerde tedavi ettirdiniz, doğru yaptınız ancak çözüm süreci bitti, Salih Müslim de terörist ilan edildi, orada yaşayanları da terörist ilan ettiniz.

Sayın Bakan "Suriye'de PYD/YPG'nin tüm tesis ve faaliyetlerinin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da meşru hedefimiz olacağının herkes tarafından bilinmesini istiyoruz." dediniz. Suriye'de YPG'ye ait dediğiniz tesisler oradaki halkın kendi tesisleri. Hakan Fidan, Ankara saldırısının ardından, 4 Ekimde "Özellikle, Irak ve Suriye'de YPG'ye ait olan bütün altyapı, üstyapı tesisleri, enerji tesisleri bundan sonra güvenlik güçlerimizin, Silahlı Kuvvetlerimizin, istihbarat unsurlarımızın topyekûn meşru hedefidir. Üçüncü tarafların YPG'li teröristlerden ve şahıslardan uzak durmasını buradan tavsiye ediyorum." dedi. İnsan Hakları İzleme Örgütü de Türkiye'nin kuzey ve doğu Suriye özerk yönetiminin kontrolü altındaki bölgelere yönelik 5-10 Ekim tarihlerinde gerçekleştirdiği saldırılara ilişkin rapor yayınladı. "Türk saldırıları su ve elektriği kesiyor, saldırılar milyonlarca kişi için devam eden insani krizi derinleştiriyor." başlıklı raporda Türkiye'nin elektrik ve su istasyonları dâhil olmak üzere bölge sakinlerinin hakları ve refahı için gerekli olan kritik altyapıyı hedef aldığı tespit edilmiş. Bu saldırılar tahminen 4,3 milyon kişiyi etkiledi ve en az 18 su pompalama istasyonu ile 11 elektrik santrali çalışamaz hâle getirildi.

Erdoğan, Gazze'ye dair "Şu anda Gazze'ye su verilmiyor, elektrik yok, verilmiyor; hani insan hakları?" şeklinde sözler sarf ediyor. Gazze'deki hastane de Rojava'daki değil mi? Gazze'ye insan hakları var da Rojava'ya yok mu? Kobani korona hastanesi ile İsrail devleti tarafından Gazze'deki bombalanan hastaneler arasında ne fark var? Bakın, burada, Kobani korona hastanesinin vurulmasına ilişkin görüntüler.

Kürtlerin özgürlüğüne, kimliğine, taleplerine gözlerini kapatıp kulaklarını tıkamakla, güvenlik politikalarıyla, ölümle, kanla, savaşla on yıllardır bu mesele nasıl çözülemediyse bundan sonra da aynı yöntemlerle çözülemeyecek. Bugün halklarımız için barıştan başka seçeneğimiz yok. Türk, Kürt, Ermeni, Süryani halklarının ortak bir geçmişi var, bu gerçek ortak geleceğimizi de beraber kurmamızı gerektiriyor. Ortak geleceğimiz için bu savaşa artık son vermeliyiz; birlikte, bir arada, eşit yurttaşlık temelinde yaşamak dışında başka şansımız yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERHAT EREN (Diyarbakır) - Sayın Başkan...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Açtım, buyurun.

SERHAT EREN (Diyarbakır) - Kürtler bugün barıştan yanadır, Kürt halkı yaşamdan yanadır. Savaş için birçok şey harcandı, ekonomik olarak çöktük; savaşın çok pahalı olduğunu, barışın çok daha az maliyetli olduğunu biliyoruz artık. Ya, bir kere olsun barışmayı deneyelim, kaynaklarımızı savaş için değil barış için harcayalım.

Teşekkür ederim.