KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli yargı üyeleri ve basın mensupları hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, sizin bir önceki bütçenizi denetleme ve yeni bütçenize onay vermek için buradayız ve eleştiri ve görüşlerimizi sunuyoruz. Yani bir şekilde hepimiz, hep birlikte kuvvetler olarak buradayız. İşte yasama burada, yürütme olarak oradasınız ve yanınızda yargı mensupları var. Yani "kuvvetler ayrı olmalı" diye bir klişe var. Ancak cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu olmadı. Zaten insanlık mücadelesi gücü elinden tutanın gücünü denetlemek, frenlemek, kontrol etmek üzere bir mücadeledir. Krallara ve padişahlara baktığımızda buna karşı bütün insanlık tarihi boyunca -çok detaya girmeye gerek yok- bunların gücünü nasıl meclislere verebiliriz ve bir yargı mekanizmasıyla bunu nasıl yargılarız, nasıl denetleriz mücadelesi ve biliyorsunuz, bu da bir klişe güçler arasında bir denge olmalı ve güçler arasında bir denetleme olmalı meselesi, lise ders kitaplarından bir klişe. Ama bir tek şu salona bakalım, bakın, şu salondaki fotoğrafa bakalım. Sayın Başkan orada, yasama olarak biz buradayız, siz "Hükûmet" yazan bir sıranın arkasında tam ortada oturuyorsunuz, solunuzda ve sağınızda yüksek yargının temsilcileri var ve şunu söyleyeyim "Hükûmet" yazan bir bankın arkasındalar. Hâlbuki burada oturmayı reddetmeliler baştan "Biz burada oturmayız." demeliler "Hükûmet" yazıyor çünkü orada. Siz Hükûmet değilsiniz, siz yargısınız, yüksek yargının başkanlarını temsil ediyorsunuz, öyle değil mi?

BAŞKAN - Kurumları.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, kurumları ve sonuçta başkanın görevlendirdiği -öyle yazıyor, okudunuz yasayı- kişilersiniz. Vücut dillerinize baktığımda Sayın Bakan gelirken -tabii ki, insan saygı gösterir ama- vücut dillerine yansır ast-üst ilişkisi. Yani, ceket iliklemeye çalışmak şeklinde vücut dilleriyle karşılaştım, sabahtan beri izliyorum. Bunlar bağımsız olmadığını net bir şeklide gösteriyor. Merak etmeyin, sizin için söylemiyorum, cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman bağımsız olmadı ama buna artık bir dur demeliyiz.

BAŞKAN - İnsaflı eleştiriler değil Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hiçbir zaman olmadı. Yargı bağımsız oldu mu hiç, siz hiç biliyor musunuz hangi dönemde oldu?

BAŞKAN - Siz buyurun, ben sadece eleştirilerin yani söylem biçiminizin insaflı olmadığını söyledim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hangisini Sayın Başkan?

BAŞKAN - Buyurun, sonra konuşuruz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, söylediniz ama buyurun söyleyin, siz benim sözümü kestiniz. İnsaflı olmadığını söylediniz, hangisinin olduğunu söyleyin, düzelteyim.

BAŞKAN - Davranış biçimidir, insanların karşılıklı nezaket meselelerini bir ast-üst ilişkisine bağlıyor olmanız doğru değil.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tersi, karşılıklı olsa... Bakın, denge ve denetimden bahsettim.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Siyasi iradeye bir saygı olarak görmeniz lazım.

BAŞKAN - Ayrıca, bütçe hakkı gereği bütçeden pay alan bütün kurumların gelip Meclise harcamalarıyla ilişkili olmak üzere yetki almaları ve hesap vermelerinden daha tabii de bir şey olamaz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Çok doğru, haklısınız, katılıyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Bağımsız yargı olarak da gelebilirdiler.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, mesele şu: Birbirimize saygı göstermek başka bir şey. Ben de Sayın Bakana sonsuz saygı duyuyorum, sayın yargı mensuplarına da aynı şekilde ancak karşılıklı olsa bu vücut dili anlayacağım. Bakın, görüntülere bakalım, isterseniz beraber izleyelim. Yani, karşılıklı o vücut dili bir denge hâlinde olsaydı burada derdim ki burada tam bir denge var. Bakın, siyasi iradeye saygı olarak dediniz.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Tamam.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Aynı şekilde siyasi irade de yargıya karşı aynı saygıyı duymalı aynı vücut dili kullanılmalı.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Aynı saygıyı duymadığını nereden çıkartıyorsun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani o denge net olarak ortaya konulmalı.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Saygısızlık mı yaptım yani.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, öyle değil, estağfurullah, vücut dillerine yansır efendim. Estağfurullah, öyle demedim. Yani, sizin orada üst olduğunuz belli yani diğerlerinin de size daha ast olduğu belli. Bu bütçe hakkına da yansır. Bakın, bütçeleri siz belirliyorsunuz, yargı kurumları sizden talep ediyorlar, öyle değil mi?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Paylan, hiç bizden talepleri yok. Kendi bütçelerinden kendileri harcıyor, bizimle uzaktan yakından alakası yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Artışları ama sonuç olarak, efendim, nereden belli oluyor?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bizimle hiç alakası yok. Kendi bütçelerinden kendileri harcama yapıyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, artışları nasıl belirleniyor? Parayı kim veriyor?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Devlet bütçe yapıyor. Bütçe yaparken...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Devlet de parayı kim veriyor efendim? Artışlara kim karar veriyor?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Maliye veriyor.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Maliye Bakanlığı veriyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - E, herhâlde, herkese Maliye verecek, kim verecek?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani, sonuç olarak efendim, siyasi irade karar veriyor, onu demek istiyorum. Bağımsız bir bütçe yok. Gelip kendi bütçelerini savunma hakları yok. Yani, bunu diyorum. Kendi bütçelerini yapma ve gelip burada savunma hakları yok. Burada güçler arasında bir denge ve denetleme mekanizması yok, bunu söylüyorum. Bu fotoğraf budur. Bu fotoğrafı el birliğiyle değiştirmeliyiz.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Yanlış bir fotoğraf çizdiniz.

BAŞKAN - Şebnem Hanım, siz kendi bütçenizi kendiniz yapmıyor musunuz?

YARGITAY GENEL SEKRETERİ METHİYE ŞEBNEM GÜNAYDIN - Kendimiz hazırlıyoruz.

BAŞKAN - Kendiniz yapıyorsunuz.

YARGITAY GENEL SEKRETERİ METHİYE ŞEBNEM GÜNAYDIN - Kendimiz yapıyoruz.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Kalkınma Bakanlığına sunuyor, Maliye Bakanlığına sunuyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, gelip burada savunmuyorlar.

BAŞKAN - Anayasa Mahkemesi ne durumda? Şu mikrofonu uzatın, o da kayıtlara geçsin Sayın Genel Sekreter.

ANAYASA MAHKEMESİ GENEL SEKRETERİ SELİM ERDEM - Kendimiz hazırlayıp sunuyoruz. Evet.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Hayır, Sayın Başkan, kendilerine onaylatmaya çalışmanıza gerek yok. Burada bağımsız yargı Adalet Bakanlığı dışında ayrı gelebilirdi.

BAŞKAN - Yok, ben sadece Sayın Paylan, yanlış yerden tuttu diyorum efendim.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Buna mâni olan ne?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Öyle değil, ya öyle olmadığını hepimiz biliyoruz sonuç olarak. Mevzu, gelip kendi bütçelerini savunmuyorlar ve kendileri gelip burada hesap vermiyorlar. Mesele bu Sayın Başkan. Biliyoruz her şeyi de. Neyse...

HAMZA DAĞ (İzmir) - Orada cevap verse kendisi gelip "Siyasi cevap verdi." deyip daha sonra da öyle eleştirirsiniz yani. Eleştirecek konu çok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, kendileri cevap vermeliler.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Siyasi sorulara Sayın Bakan cevap verecek.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Efendim, bakın, her şeyden önce, müsaade edin, bu salonun düzenini değiştirmemiz gerektiğinde mutabıkız herhâlde. Burada bağımsız kurullar gelip kendi noktalarında oturmaları, bağımsız yargı gelip kendi bölümünde oturup bütçesini sunmalı, hesap vermeli, karşılıklı olarak bu şeyi ibra etmeli, bütçede onaylamalıyız.

BAŞKAN - Şimdi, bakın, siz daha yeni milletvekilisiniz, siz söyleminizde de ifade ettiniz, iki aylık milletvekiliyim dediniz. Burada yıllardır konu bütünlüğü açısından Adalet Bakanlığıyla beraber görüşülüyor. Ama, Genel Kurul aşamasına baktığınızda yüksek yargı organlarının bütçelerinin Cumhurbaşkanlığı ile başbakanlıkla onlarla beraber görüşüldüğünü göreceksiniz. Meclis, Cumhurbaşkanlığı ve yüksek yargı beraber değil mi? Orada o şekilde, Sayıştay da orada, o şekilde görüşülüyor. Ama, burada konu bütünlüğü açısından bugüne kadar böyle uygulandı ama önümüzdeki bütçe sürecinde bunu da değiştireceğiz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam.

BAŞKAN - Buyurun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim. Süreme umarım ilave edeceksiniz, bayağı sataşma oldu.

BAŞKAN - Beş dakika zaten ilave ediyorum size.

Buyurunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Dördüncü güç olarak da Sayın Bakan... Şimdi, üç güç, yasama, yürütme, yargının pozisyonlarını belirledik ancak demokrasilerde olmazsa olmaz dördüncü güç basındır ve ülkemizde maalesef, özgür basın adına diyebileceğimiz pek bir şey kalmadı. Bu üç güçte, bakın, yasama, yürütme, yargı üçü arasında denge ve denetleme kurulsa bile basın yoksa üç güç de hata yapar, her üç güç de bakın. Şu anda ülkemize basına baktığımıza çok büyük çoğunluğu ne kadar şahane bir Hükûmet olduğunuzu, her şeyi ne kadar dört dörtlük yaptığınızı, bütün politikalarınızın ne kadar haklı olduğunu onaylamak dışında hiçbir şey yapmıyor ama biliyorsunuz ki bunlar yalnızca parti bültenleridir. "Basın" dediğiniz ise gücü, güçleri eleştirir. Siz eleştirilmekten değil, eleştirilmemekten korkmalısınız bütün güçler olarak, yasamayı da katarak söylüyorum. Eleştirilmezsek hata yaparız, Tıpkı iktidarınızın bugünlerde yaptığı gibi. Ülkemiz hem içeride hem dışarıda barışını tesis edememiş bir ülke ve maalesef, demokrasi sıralamasında her gün geriye gidiyor, yargı bağımsızlığı ve yargı etkinliği bakımından her gün geriye gidiyor.

Sayın Bakan, bugünlerde Anayasa'yı tartışmaya tekrar başladık. Şimdi, AKP'nin önerisi olarak bütün bu iklimde her derde deva bir başkanlık ama altını üstünı paketin içi henüz açılmadığı için bilemiyoruz. Her derde deva bir Başkanlık önerisi var. Bütün bu güçler, başkanlık denetlenecek, eşitlenecek, denge denetimi olacak, bütün demokratik kurullar, kurallar oluşacak. Ancak, "anayasa" dediğimiz şey... Bir anda bir sistem değişikliğiyle en muhteşem anayasayı bile koysanız biliyorsunuz ki iç hukuk eğer ki ona uygun değilse, teamüller ve pratikler buna uygun değilse oradan bir demokrasi çıkmaz ve güç daha çok tek kişide buluşur ve bu iş diktatörlüğe kadar gidebilir. Oysaki bizim bir yol temizliğine ihtiyacımız var. Yani, yalnızca Anayasa'yı en muhteşem kelimelerle bile uygulasak, ortaya koysak ortada bir demokrasi olmayacağını hepimiz biliyoruz. İnanın, mevcut Anayasa'nın bile eğer ki iç hukuku temizlense, pratikler ve teamüller oluşturulsa özgürlükçü bir ülkede yaşayabiliriz. Ama, tek çare olarak başkanlığı koyduğunuz için ve detayları belirtmediğiniz için ve reform ve yol temizliği anlamında henüz herhangi bir öneri sunmadığınız için... Bunu duymadık, bunu özellikle hassaten sizden duymak istiyorum. Mesela, önerilerimiz var. Siyasi Partiler Yasası'yla, güvenlik yasalarıyla, Terörle Mücadele Yasası'yla, Türk Ceza Kanunu'yla ilgili, yol temizliğiyle ilgili neler düşünüyorsunuz? Bunların Anayasa tartışmalarıyla birlikte eş güdümlü olarak yapılması esastır. Yalnızca yasalar değil Sayın Bakan, pratikler de yani basın özgürlüğü, gazetecilerin hâlâ...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (İstanbul) - ...bir haberden dolayı içeride...

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

Buyurun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Beş dakika vermeniz lazım, sataşma oldu.

BAŞKAN - Buyurun, sataşan yok size. Size kimse sataşabilir mi?

Buyurun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Estağfurullah.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Doğru sizin dışınızda...

BAŞKAN - Benim dışımda olmaz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Siz iki dakikamı kestiniz. Beş dakika verin, bir daha istemeyim.

İfade özgürlüğü konularında Sayın Bakan... Akademisyenler bildirisiyle ilgili, biliyorsunuz, terörle mücadele polisleri akademisyenlerin kapısında gece gündüz akademisyenlere bir cadı avı uyguluyorlar. Sayın Cumhurbaşkanının açıklamasından hemen sonra, hemen arkasından YÖK Başkanı bir açıklama yapıyor, hemen ardından da soruşturmalar açılıyor. Bütün bu görüntü dahi yargının bağımsız bir şekilde bu soruşturmaları açmadığını gösteriyor. O akademisyenler bildirisini bir ilkokul çocuğuna bile okutsanız, bir lise öğrencisine bile okutsanız içinde herhangi bir şiddet ve şiddet çağırısı olmadığını, barışa çağrı, diyaloğa çağrı, müzakereye çağrı olduğunu bilir ama buna rağmen bir cadı avı başlatılmış durumda. Bütün bunlar yol temizliğinin araçlarıdır.

Çok kolay hain ilan ediyoruz. Burada geçmişte hain olmayan hiç var mı arkadaşlar? Hepimiz bir dönemde haini olduk öyle değil mi ülkenin?

BAŞKAN - Yok o kadar. Siz kendi adınıza konuşun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, hayır, herkese oldu.

BAŞKAN - Siz kendi adınıza konuşun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Herkese oldu, hiç demeyin.

BAŞKAN - Siz kendi adınıza konuşun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, devletin haini olarak söylüyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan, bari siz taraf olmayın.

BAŞKAN - Ama, ben olmadım canım, Allah Allah! Herkes kendi adına konuşacak.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Siz müdahale ediyorsunuz.

BAŞKAN - E, Sayın Paylan "Ben hainim..." Ben ne yapayım yani? "Hain oldum." diyor. Ben olmadım. Hayret bir şey yani! Asla da kabul etmiyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Devletin haini diyorum, devletin gördüğü olarak söylüyorum.

Bakın, devletin bu ülkenin Genelkurmay Başkanını dahi ne noktaya soktuğunu biliyoruz. Anlatabiliyor muyum?

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Devlet vatandaşını hain olarak görmez.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Devletin haini diyorum, bakın, mevzu o.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Devlet, devlete ihanet edeni hain olarak görür.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, anayasalar, biliyorsunuz, yazılmaz, yapılır ve katılımcı bir anlayışla yapılır, çoğulcu bir anlayışla yapılır, yol temizliğiyle yapılır, iç hukukun temizlenmesiyle yapılır. Bütün bunlarla ilgili görüşlerinizi merak ediyorum Sayın Bakan.

Son olarak, Sayın Bakan, biliyorsunuz, tutuklu ve hükümlülerle ilgili izinler istiyoruz sizden görüşmek için. Ben birkaç kez sizden izin istedim, Can Dündar, Erdem Gül ve 2 ayrı tutukluyla ilgili. 4'üncüsünde cevap verdiniz ancak 4 tutukluyla ilgili izin istemiştim, Can Dündar ve Erdem Gül'le ilgili 4'üncüsünde bu izni verdiniz ancak diğer 2 tutukluyla ilgili bu izni vermediniz. Ben bunu niçin vermediğinizi, niçin bu ayrımı yaptığınızla ilgili olarak bir yazı yazdım size. Yani, burada bir keyfiyet mi var? Buranın hukuku nasıl oluşuyor? Hangi keyfiyete göre buna izin veririm, buna izin vermem... 20 CHP milletvekili şu anda Can Dündar ve Erdem Gül'ü bildiğim kadarıyla ziyaret etti, henüz bir HDP milletvekili ziyaret edemedi. En az 10 HDP milletvekili izin istedi, ilk kez bana verdiniz ancak ayrımcılık yaptınız. 4 kişiyle ilgili istedim, 2'sine verdiniz, 2'sine vermediniz. Yani, hukuk pratikleri anlamında da böyle bir durumda olmamamız gerekiyor yeni anayasayı konuşacağımız günlerde.

Sıcak gündem olarak da ülkemiz tekrar savaşa sokulmak isteniyor Sayın Bakan. Biliyorsunuz, bu ülke Birinci Dünya Savaşı'na da bir provokasyonla girdi, ülkemiz pek çok provokasyon yaşadı. Şimdi de "Oradan havan topu geliyor." iddiasıyla ülkemiz savaşa sokulmak isteniyor. Sorumluluk makamında olan bir Hükûmet üyesi olarak size çağrı yapıyorum. Bu oyunu bozmak lazım Sayın Bakan. Bakın, PYD açıklama yaptı "Tek bir kurşun atılmadı." diye. MİT tutanaklarında, o dinlenen, siz montaj diyorsunuz ama "Biz oraya göndeririz, 2 tane oradan havan topu atarız, orda da ordumuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (İstanbul) - ...oraya girer." diye...

BAŞKAN - Bir dakika daha ilave edeceğim. Lütfen toplayın.

Buyurun.

İşte, "Oraya biz göndeririz 2 kişi, oradan havan topu atarlar, biz de oraya atarız, oradan ordumuzu sokarız." diye tutanaklar varken ve bu devletin tarihinde defalarca bu provokasyonlar yapılmışken... 12 Eylül öncesinde de biliyorsunuz, pek çok ajan provokatörler bu işleri yapmışken bu oyunu bozmalıyız el birliğiyle. Meclis el koymalı. O anlamda yarın bu işin Meclise gelmesi ve ivedilikle bu konuda bilgi verilmesi için buradan size çağrı yapıyorum.

Teşekkür ederim.