Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a)Millî Savunma Bakanlığı b)Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 16 .11.2023 |
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, Bakanlığımızın değerli bürokratları, basınımızın değerli mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, sunuşunuzu dikkatle dinledim, sonrasında yeniden kitapçığa baktım. Sayın Bakan, açıkçası bu Türkiye'nin savunma perspektiflerine ilişkin olarak bir vizyon, bir açılım beklerdim burada fakat böyle bir şeyi göremedim, direkt olarak konulara girmişsiniz. Konu konu... Hâlbuki burada önemli olan -Millî Savunma Bakanlığını konuşuyoruz- ne oluyor, dünya nereye gidiyor, Türkiye burada nasıl yer alacak, nasıl bir gelecek perspektifi... Jeostratejik bir bakışa ihtiyaç var fakat bu bakış sunuşunuzda yok. Yüz yıl sonra, bakın, Orta Doğu yeniden yapılandırılıyor. Türkiye'nin ciddi problemleri var. "Mavi vatan" dediğimiz konu; belki orada kısmen "Yunanistan'la aramız iyi oldu." gibi bir kısım ifadeler var ama, nedir? Kara suları, kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge... Montrö Sözleşmesi'nden bahsetmişsiniz ama bir tarafta da AKP iktidarının ısrarla gündeme getirdiği Kanal İstanbul var; Kanal İstanbul, aslında Montrö Sözleşmesi'nin delinmesi demek. Yani ben açıkçası bu konulara ilişkin olarak nasıl bir perspektif, nasıl bir savunma perspektifi var önümüzdeki orta vadede, uzun vadede -Millî Savunma Bakanlığı olarak- bunu beklerdim ama ne yazık ki göremedim.
Şimdi, tabii, ikinci bir konu, önemli bir konu, bu kurumsal yapı işi. Millî Savunma Bakanlığını konuşuyoruz ama Savunma Sanayii Başkanlığı burada yok; Bakanlığınıza bağlı değil, Cumhurbaşkanlığına bağlı. Fakat sunuşunuzda buna ilişkin ve sonuçta esas itibarıyla Savunma Sanayii Başkanlığının konu olduğu bir kısım projelerden bahsetmişsiniz ama yok burada. Yani sonuç itibarıyla böyle bir kurumsal yapı olabilir mi? Siz var, bir bütçeniz var burada ama ayrıca burada başka bir bütçe var, Savunma Sanayii Destekleme Fonu var mesela; o Fon çok önemli bir fon. Şu anda bütçe dışı fonda 3 tane bütçe dışı fon vardır, onlardan 1 tanesi de Savunma Sanayii Destekleme Fonu ve bunun ciddi kaynakları var.
Gene aynı şekilde birçok şirket var savunma sanayisi alanında çalışan, kamu ortaklığındaki, daha çok kamunun; ASELSAN'lar, HAVELSAN'lar, ROKETSAN'lar, bunlar da yok. Yani biz Millî Savunma Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz ama Millî Savunma Bakanlığının esas itibarıyla... Yani savunma sistemleri açısından burada kısmen bir şeyler söylemişsiniz ama ona ilişkin olarak yapı sizin içinizde değil. Ve daha da vahimi şudur: Biz bunu önümüzdeki cuma günü konuşacağız fakat cuma günü Cumhurbaşkanlığı bütçesi içinde sadece sizin Savunma Sanayii Başkanlığını konuşmayacağız, 13 tane ayrı kurumun bütçesini konuşacağız, aynı zamanda bütçenin maddelerini konuşacağız, aynı zamanda kesin hesap kanunu teklifinin maddelerini konuşacağız. Yani böyle bir kurumsal yapıya, Millî Savunma Bakanlığı olarak bunun ayrı olmasının hiçbir mantığı, hiçbir açıklaması yok. Bu konudaki düşünceniz nedir, öğrenmek isterim.
Diğer taraftan, savunma sistemleri konusuna geldiğimiz zaman, aslında ciddi bir -burada da kısmen bahsetmişsiniz tabii- problem var. 2018'den başlayan, önce S-400'lerin alınması sonra Türkiye'nin F-35 yeni beşinci nesil savaş uçağı projesinden çıkartılması, arkadan, sonra F-16'lar, yeniden F-16 almak istemesi ve modernize etmek için modernizasyon kiti istemesi; bunların hepsi iç içe. Yani böyle bir şeye nasıl girişildi? Neden Türkiye S-400... S-400'leri aldık, 2,5 milyar dolar para ödedik -2018 yılında ödediğimiz para, o zaman yaklaşık 5 liraydı dolar kuru, şimdi 30 liraya çıktı- ve bir türlü aktive edemedik, duruyor bir depoda herhâlde, nerede duruyor, öğrenmek isterim sizden. Orada duruyor bir yerde. Ne oldu o zaman? Ama neye mal oldu Türkiye'ye bu vizyonsuzluk, bu yanlış adım? Türkiye'nin F-35 gibi... Ki sadece şey de değil, burada bir tedarikçi olarak değil, Türkiye üretici olarak da bu sistemin içinde yer alacaktı. F-35'in yapımında belli birtakım işler Türkiye'ye verilmişti ve aynı zamanda hem üretim de olacaktı, belki onun ihracatıyla ekonomiye katkı sağlanacaktı. Sonuç itibarıyla ülkenin dışarıyla olan ilişkilerinde savunmasını güçlendirmesi elbette doğru bir şey ama böyle bir şey olmadı. Cumhurbaşkanının bir ifadesi var tabii -hem arkadan F-16'yla bağlantıladılar- demiş ki: "Geri adım atmamız söz konusu değil, ABD ya uçaklarımızı verecek ya da paramızı." Bu sözün üzerinden iki yıl geçti Sayın Bakan, hiçbir şey yok. F-16'ları alamadık. F-16'ların en son modelini F-16 Blok 70, 40 adet ondan bir talep var. Alamayınca, F-35'ten çıkınca "Bari bunları alalım, parayı da ödedik." gibi bir yaklaşım içinde herhâlde oradan karşılıklı mahsuplaşma olacak, öyle anlaşılıyor yani devlet işlerinin aslında ne kadar ciddiyetsiz biçimde gittiğini gösteriyor. 79 adet de F-16 uçak modernizasyon kiti var ama burada bir şey olmuş değil.
Alçak ve orta irtifa hava savunma sistemleri, füzeler... Ben 24'üncü Dönem Milletvekiliydim, 2011 yılında bütçe görüşmelerinde şöyle konuşuldu, kayıtlarda, tutanaklarda var: "Önümüzdeki beş yılda bunların üretimine başlanacak." Füze sistemi; başlandı mı, merak ediyorum. Bir siper gibi bir şey var galiba ama füze, nedir, hangi aşamadadır, bunu öğrenmek isterim.
Yüksek irtifa ve hava savunma sistemiyle ilgili 2013 yılında bir uluslararası ihale açıldı, bir Çin firması kazandı, hatta 2'nci sırada da bir Fransız-İtalyan ortaklığı vardı. Fakat ciddi anlamda gene aynı bugün S-400'lerde olduğu gibi birtakım itirazlar geldi, yaklaşık iki yıl boyunca gene sürüncemede kaldı, 2015 yılında bu iptal edildi, ihale Çin firmasına verilmedi. Gene benzer konseptler, NATO, bunun üzerinden devam eden bir konuşma oldu. Nedir, bu alanda ne yapıyor? Burada ilginç olan şu: Burada sadece S-400'de olduğu gibi bir satın alma değil aynı zamanda Türkiye'de ortak üretim planlanıyordu ama benim gördüğüm kadarıyla bu alanda hiçbir gelişme yok ve biraz önce söylediğim gibi S-400'ler alınarak herhâlde bu süreç, buradaki gecikme ikame edilmeye, telafi edilmeye çalışıldı ama yapılan bir şey yok.
Tank ve Palet Fabrikası Katarlılara satıldı. Gerçi Cumhurbaşkanı "Yapılan işlemin adı satış değil, özelleştirme değil, işletme hakkı devridir." diyor. İyi ama bu kadar önemli stratejik bir yapıyı -bunun içinde yani baktığınız zaman tank palet yani çok önemli bir şey, özellikle kara savunması açısından- neden Katarlılara sattık ya da işletme hakkını devrettik? Ben anlayamıyorum, bunun bir mantığını bulamıyorum yani oradan gelen para para değil ki cüzi bir para, neden böyle bir şeye giriyoruz? Yani baktığım zaman sözler ve iddialar ile yapılan işlemlerin arasında o kadar büyük bir açık var ki o kadar büyük bir boşluk oluşmuş ki o zaman bu inandırıcılığını yitiriyor. Bu sürecin içinde birçok işin keyfî olduğunu ve aslında dediğim gibi, Türkiye'nin kendi konseptlerinin belki yeniden ne yapacağız, ne edeceğiz gibi bir şey içinde, uluslararası sistemde bölgesel bir denge arayışının bir ürünü olarak ortaya çıktığını bize düşündürtüyor. E, bu da şimdi baktığımız zaman Türkiye gibi cumhuriyetin 100'üncü yılını kutlayan böyle bir ülkeye hiçbir şekilde yakışmıyor.
Askerlik konusu, mesela bu konuya nasıl yaklaşıyorsunuz, merak ediyorum. Gerçekten bu şekilde, bu zorunlu askerlik devam edecek mi yoksa profesyonel orduya mı geçilecek? Uzun zamandır tartışılıyor, hatta bir dönem hazırlıklar da yapıldı fakat kaldı ve şimdi "bedelli askerlik" diye bir sistemle gidiliyor. Tamam, sonuçta bedelli askerlikle sorunu bir biçimde, bir ölçüde çözüyorsunuz, oradan hatta bir gelir geliyor, belki o geliri de alıyorsunuz ama buna karar vermek gerekiyor. Yani bugün artık dünyanın, teknolojinin bu kadar ilerlediği bir yerde zorunlu askerliğe gerek var mı? Ya da bunlar konuşulmalı, bunlar tartışılmalı; bunlar konuşuluyor mu, bunlar tartışılıyor mu? Bu konuda orta vadede ne düşünüyorsunuz, böyle arada mı devam edeceğiz? Ve burada son derece ciddi bir eşitsizlik var. Belli bir yaşın altında, parası olmayan insanların çocuklarının hepsi gidip askerlik yaparken parası olanlar bedelli askerlik ya da yurt dışından gelip dövizli askerlikte askerlik hizmetlerini karşılıyorlar. E, şimdi, burada da bir eşitsizlik oluşuyor. Bu konular aslında ciddi anlamda karar verilmesi gereken konular, bunlar ciddi konseptler.
"Vaktim var mı?" diye bakıyorum Sayın Başkan.
Son olarak şunu söylemek isterim: Depremde askerin müdahalesi olduğunu söylemişsiniz, doğru ama ilk iki gün açıkçası deprem bölgesinde asker yoktu. 1999'daki Marmara depreminde askerin derhâl olay yerinde olduğunu, depreme hemen müdahale ettiğini ve orada yaraların sarılmasında, arama kurtarmada, güvenliğin, asayişin sağlanmasında önemli katkıları olduğunu biliyoruz fakat burada yoktu ve bu kamuoyunda da konuşuldu. Bunun EMASYA Protokolü'nün iptal edilmiş olmasının getirdiği bir kısım yanlışlıklardan olduğu söylendi, Cumhurbaşkanı gerekli talimatı vermediği için olduğu söylendi. Neden, merak ediyorum; neden iki gün gecikmeyle Silahlı Kuvvetler buraya, deprem bölgesine müdahale etti? Oysa yetişmiş personeli olan, bir anlamda bir disiplin içinde çalışması söz konusu olan askerin, ordunun orada bulunmuş olması eğer ilk anda müdahale edilseydi bence kayıpları ciddi anlamda azaltırdı diye düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayın lütfen.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bitireceğim Sayın Başkan.
Birkaç konu daha var ama onları da artık zamanım bitti, sorular kısmında dile getirmek istiyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.