| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a)Kültür ve Turizm Bakanlığı b)Radyo ve Televizyon Üst Kurulu c)Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ç)Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü d)Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı e)Vakıflar Genel Müdürlüğü f)Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı g)Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ğ)Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu h)Atatürk Araştırma Merkezi ı)Atatürk Kültür Merkezi i)Türk Dil Kurumu j)Türk Tarih Kurumu k)Kapadokya Alan Başkanlığı l)Uludağ Alan Başkanlığı m)Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .11.2023 |
SURURİ ÇORABATIR (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Kültür ve Turizm Bakanlığımızın çok değerli bürokratları, değerli Komisyon üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, ülkemiz için çok stratejik bir sektör olan, döviz girdisi, cari açığa katkısı olan ve dünyayla çok rahat rekabet edebildiğimiz bu alanda Kültür ve Turizm Bakanlığının genel bütçe içinden aldığı payın, Bakanlığın işlevine hem ekonomik hem kültürel hayatımızda yerine getirmesi beklenen icraatlarına göre yeterli olmadığını yani bütçenin yeterli olmadığını söyleyerek başlamak istiyorum. Ben Ümit Bey'e katılıyorum, hakikaten Kültür ve Turizm Bakanlığının dünyayla rekabet şartları da düşünüldüğünde bütçesinin çok daha fazla olmasını beklerdik. Tabii, burada ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizden dolayı, kaynak probleminden diğer bakanlık bütçeleri için de aynı sorunun teşkil ettiğini görüyorum ama burada Kültür ve Turizm Bakanlığının önemli bir farkı var bence Sayın Bakan çünkü ülkemize direkt döviz girdisi açısından baktığımızda, bu seneki beklenti 55 milyar dolar civarında ve ithalatı olmayan bir sektör, cari açığa da çok büyük katkısı var; ondan dolayı hakikaten Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin daha fazla olmasını beklerdim. Siz "38 milyar dolar." dediniz, inşallah, bizim vereceğimiz tekliflerle hep beraber kabul edilirse bu bütçe artar.
Konuşmanızda -bugün ben şaşırdım- çok ağırlıklı kültür, turizm ve deprem bölgesiyle ilgili yaptığınız diğer çalışmalardan da bahsettiniz ama görüyorum ki hakikaten bu bütçe, bahsettiğiniz kültür ve tabiat varlıklarını bile ayağa kaldırmaya yetmez. Bakanlığın faaliyet ve hedefleri açısından On Birinci Kalkınma Planı ile On İkinci Kalkınma Planı'nı karşılaştırarak yol almamızın daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Hemen her iki planda yer verilen ziyaretçi sayısının, kişi başına düşen harcama rakamının, geceleme sayısının artırılması, kaynak pazarlarının çeşitlendirilmesi ve yatak sayısının artırılması gibi hedeflere burada da yer verildiğini görüyoruz. Bunun yanı sıra, kriz yönetimi ve kriz planlaması, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının kurulması, destinasyon bazlı planlama, projelendirme, pazarlama çalışmalarının yürütülmesi, turizm temel yasalarının çıkartılması, turizm işletmelerinin girdi maliyetlerini azaltacak -ki buna değineceğim birazdan- sektörel teşviklerin de hayata geçirilmesinden söz edilmekteydi. Yine, bu planlarda turizm alanlarının taşıma kapasitelerinin belirlenmesi ile altyapı çalışmalarının buna göre yapılması, kıyıların bütüncül bir bakış açısıyla planlanarak yönetilmesi, iklim değişikliğinin -ki bu da Türkiye için çok önemli- sektör üzerindeki etkisi, sektöre doğrudan istihdam sağlayacak ara eleman yetiştirilmesinde Millî Eğitim Bakanlığıyla istişare edilerek yönetilmesi gibi hedefler konulduğunu hep beraber hatırlıyoruz.
Her zaman olduğu gibi objektif bir değerlendirme yapmam gerekirse, kimsenin beklemediği bir hız ve büyüklükte yayılan pandemi dönemine rağmen On Birinci Kalkınma Planı'nda Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının kurulması, destinasyon (varış yeri) bazlı pazarlamaya başlanması, sonrasında Bakanlığımızın bu dönemde yasal düzenlemelerle her alanda turizme ilişkin plan yetkilerini üzerine alması, Basit Konaklama Belgesi'yle bütün konaklama sektörünün turizm belgesi alma zorunluluğu ile Turizm Bakanlığının altında tek bir çatı altında birleştirilmesi ve kıyı kullanımında da Turizm Bakanlığının yetkisinin artırılarak bütüncül bir yaklaşımla, Anayasa hükümleri doğrultusunda ve sektörün talepleri çerçevesinde yeni bir anlayış getirilmesi beklenmektedir; bunu zaman gösterecek. Sayın Bakanın yapılan planların takipçisi olduğunu bildiğim için On Birinci Kalkınma Planı'nda yer alan, hangi turizm alanlarının ya da bölgelerinin taşıma kapasitelerinin -özellikle hem sosyal hem fiziksel açıdan- tespit edilip edilmediğini de öğrenmek isterim. Bu anlayış ülkemizin turizmi için hakikaten çok önemli. Altyapı ve üstyapının birlikte, dengeli gelişimi plansız yapılaşmayla en iyi mücadele yöntemi olacaktır. İçme ve kullanma suyu, atık su arıtma sistemi gibi hiçbir altyapısı olmayan bölgeler için hem yerel hem de merkezî yönetim olarak nasıl bir bütüncül yaklaşım getireceğimizi de Bakanlığın öncü olacağı planlamalarda görmek isteriz, ki bununla ilgili adımlar atıyorsunuz, özellikle altyapıyla ilgili. Biraz önce siz de söylediniz hem Muğla hem Antalya'daki arıtmalarla ilgili; bunları karşılıklı, yap-işlet-devret modeliyle oradaki mevcut belediyelerle yapıyorsunuz ama tabii -biraz önce Ümit Bey'in söylediği gibi- çevre şartlarının da iyileştirmesinde özellikle denizin kullanımında altyapılar bizim için çok önem arz ediyor. Turizmin hızla gelişeceği öngörülen, planlama yetkisinin belediyelerde olmadığı Didim, Çeşme, Datça, Bozburun Yarımadası gibi Marmaris'i de içine alan turizm bölgelerindeki plansız gelişmeyi engellemek için büyüyen yerlere ilişkin bir çözüm planı hazırlığınız var mıdır?
Turizm sektöründe -biliyorsunuz, sizinle o günleri de beraber yaşadık- en sık karşılaştığımız durum, kriz. Bundan sonrası için de kriz yönetimi ve kriz planlaması için, stratejik öneme sahip ülkemizin turizm sektöründe faaliyet gösteren STK'lerle ilgili bir strateji belgesi, modeli, örgütlenmesi oluşturmak gerektiği inancındayım, bu da On Birinci Kalkınma Planı'nda yer alan hususlardan biriydi. Bakanlığımızın bu konuda bir çalışması var mı? Varsa bizlerle paylaşmalısınız; Meclis çatısı altında çözüm bulmamızda sizlere destek olacaktır.
Planlarda turizm işletmelerinin girdi maliyetlerini azaltacak sektörel teşviklerin hayata geçirilmesinden söz edilirken, maliyet enflasyonu ve vergi artışları gibi bunun tam tersi uygulamaları ne yazık ki hep birlikte yaşıyoruz. Özellikle konaklama vergisi ve turizm payının üst üste gelmesi, hatta bunların hesaplanma biçimi -cirodan hesaplanıyor biliyorsunuz-sektöre bu dönemde özel bir yük getirmiştir. Zarar eden işletmeler gelir vergisi bile ödemezken bu payı ödemek zorunda kalıyorlar. Tabii, ben şimdi konaklama vergisini falan söylüyorum ama sektör olarak -biz bunu sektörde görev yaptığım dönemlerde sizinle tartıştığımızda konuşuyorduk, hani konaklama vergisinin konulmasını ama inşallah, önümüzdeki günlerde sektöre yük olacak, rekabetini etkileyecek bir vergi artışı sürpriziyle falan karşılaşmayız- bu konuda hesaplama yönteminde -en azından sektör açısından- bir iyileşme beklendiğini ifade etmek isterim.
Bu arada Sayın Bakan, Merkez Bankası kaynaklı iki yıl ödemesiz -biliyorsunuz pandemi ve Rusya-Ukrayna çatışmasından sonra- düşük faizli renovasyon kredileri veriliyordu, malum, ekonomik durumdan dolayı, geçen şubat ayından beri, onaylananlar da verilmiyor; Sayın Merkez Bankası Başkanımız buraya geldiğinde, kendisine konuyu ilettiğimizde bu konuyla ilgileneceğini söyledi.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MEHMET NURİ ERSOY - Veriliyor.
SURURİ ÇORABATIR (Antalya) - Hepsi verilmiyor Sayın Bakanım. Yani yatırım için olanlar... Renovasyon için alanlarda bir durma söz konusu; Merkez Bankası Başkanı bununla ilgileneceğini söylemişti, sizden bu konuda sektör adına da gelen talepler doğrultusunda destek rica ediyorum. Tabii, bunun ekonomik durumdan dolayı olduğunu da tahmin ediyorum.
Yine, On İkinci Kalkınma Planı'nda en göze çarpan hususlardan biri de sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm. Önümüzdeki yıllara damgasını vuracak bu programların tesislerde uygulanması söz konusu olacak. Bu konuda sektöre olan inancımız ve uyum hızına güvenimiz tamdır bizim ama biliyoruz ki programların sadece tesislerimiz tarafından uygulanması bir şey ifade etmiyor. Benim, burada bu Plan ve Bütçe Komisyonunda ve OVP'de karşılaştığım bütün söylemlerde herkes iklim değişikliğinden bahsediyor ama bir eylem planı yok. Bunu GSTC'yle turizmciler için siz başlatmışsınız ama bu sadece bizimle olmuyor; yerel ve merkezî yönetimlerin bütüncül bir yaklaşımla alt ve üstyapı gelişimini de planlı bir şekilde geliştirmesi yani topyekûn bir yatırım gerekiyor. Örnek olarak, otellerimizde kurallarına göre ayrıştırılmış çöpler olanakları olmayan ilçe belediyelerinde aynı çöplerde tekrar birleştiriliyor yani oraya, merkeze götürüp atıyor. Kanalizasyonu dahi olmayan, sezonda nüfusunun 10 katına yakın misafir ağırlayan, kullanma suyu olarak tuzlu deniz suyu, kuyu suyu kullandıran beldeler için de sadece bu güzel tanıtım videolarını sergilemekle olmayacaktır ki bu iklim değişikliğiyle ilgili rekabet açısından. Çünkü biliyorsunuz, rakip ülkelerde bu konuyla ilgili çok önemli gelişmeler var; krediler durdurulacak, uçak fiyatlarına zam gelecek, otellere zam gelecek, cezalar olacak. Onun için bunu bir an önce turizm sektöründe devreye almak lazım.
Belediyelerin kaynaklarının güçlendirilmesi bilincindeyiz. Bu kapsamda Avrupa örneğinde olduğu gibi, hazinenin tahsil ettiği konaklama vergisinin bir bölümünün yerel yönetimlere aktarılması uygun olacaktır. Turizmle ilgili her türlü görev, yetki ve sorumluluğunu yasal olarak alan Bakanlığın bu konuda gerekli koordinasyonu sağlayacağını, geleceğe dönük planlarını affa dayalı değil akla dayalı yapacağını düşünüyorum.
Sektörün önümüzdeki yıllardaki en büyük sorunlarından bir tanesi kalifiye personel istihdamına ilişkin olacaktır. Siz sunumunuzda da söylediniz, Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili bir protokol imzaladınız. Bu protokol proje okulları kapsamında devam ediyor. Burada, sunumunuzda yabancı dil eğitiminden de bahsettiniz. Tabii, bunu daha da geliştirmek lazım çünkü biliyorsunuz pazar çeşitlenmesinden dolayı, gelen misafirlerin kendi dillerinde hizmet alabilmesi için bu öğrencilerin yetiştirilmesi çok önemli. Ama tabii, liselerin de daha cazip hâle getirilmesiyle ilgili veya üniversiteye geçiş sınavlarında -dün Millî Eğitim Bakanı da bu konudan bahsetmişti- bir hak verilmesiyle ilgili bir çalışma olursa turizm meslek liseleri kalifiye eleman yetiştirmekte bize çok faydalı olacaktır; sektörün en büyük problemidir.
Tabii, burada en önemli sorunlardan bir tanesi de personelin özellikle turizm bölgelerinde, Ege ve Akdeniz'de ev kiralama problemi. Bununla ilgili de -geçen yine kanunda geçti- lojman tahsisleriyle ilgili... Bunun da bir an önce devreye girmesinin personel için avantaj olacağını düşünmekteyim.
Tabii, turizm eğitimi geliştirme merkezleri vardı bir ara biliyorsunuz, geçmiş dönemde, TURSAM'la ilgili; bu okulların, yasal düzenleme yapılarak belki Kültür ve Turizm Bakanlığının kontrolü altında tekrar gündeme gelmesi olumlu olacaktır sektör için.
On Birinci Kalkınma Planı'nda yer alan bir ifadeyi aynen kullanmak istiyorum. "Dağınık hâldeki mevzuatı Turizm Temel Yasası'nı çıkararak çözmek planlanmıştır." Bu konunun hangi aşamada olduğunu öğrenmek isteriz. On İkinci Kalkınma Planı'nda yer verilen "turizm karar destek platformu" "kesintisiz uçtan uca seyahat yaklaşımı" "varış noktası" "varış noktası yönetimi" "varış noktası yönetimi örgütü" gibi kavramlarla nasıl bir yol alınmak istediğini de hem finansman modeli hem de hukuksal altyapı açısından izahı mümkünse anlamak isteriz.
Dijitalleşmeden biraz önce Sayın Ümit Bey de bahsetti, hakikaten çok önemli yapay zekâ kullanımı, şimdiden sektörün bir bölümünde yer almaya başlamakla birlikte, kullanımdan doğacak risk analizlerinin yapılmasını şimdiden önlem almayı ve bu sürece geçişi hızlandıracak finansal kolaylıkları da sektör beklemektedir. Ayrıca Bakanlığımızın, Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünde eğitim konularının yanı sıra dijital uygulamalar ve bunların sektörde kullanım biçimlerine ilişkin bir eğitim seferberliğini de başlatmasını talep etmekteyiz.
Özellikle, ben, Sayın Bakan, sizinle çalıştığımız dönemde de -meslektaşız- sektöre olan katkılarınızı yakından takip ediyordum ama burada size bir serzenişimizi... Ki sizin de beklentiniz bu doğrultudaydı daha önce bu yasayla ilgili, benim talebimle ilgili. Turizmcilerin yıllardır beklediği bir hayal var, o da gerçekleşmesine ramak kala vazgeçilen meslek birliği yasası. 2005 yılına kadar hazırlık çalışmaları Bakanlığımız tarafından samimiyetle ve sektörle birlikte sürdürülmüştü, bunların hepsi karşılıksız kaldı. Turizm sektörünü her kesimin işine geldiği, bir ucundan tuttuğu, kendi işine geldiği gibi evirerek çevirerek yorumladığı bir sektör olmaktan çıkarıp kendi meslek normlarını, yatırım ve işletmecilik kurallarını kendisinin belirlemesi gerektiği noktasındayız. Bugün, geçmişin yükünü bir kenara bırakarak, ülke ekonomisindeki yeri ve önemi herkes tarafından kabul edilen sektörün artık bir meslek birliği yasasının olması için çalışılmalıdır.
Sayın Bakana ve burada bulunan tüm siyasi parti temsilcilerine çağrıda bulunmak istiyorum: Turizm, siyasetüstü tutulması gereken, ülkemiz için çok önemli bir sektördür ve tüm rakip ülkelerde öncelikli sektördür, rakip ülkelerin hepsinde bir meslek olarak kabul edilir. Biraz önce Bakan Bey bunlardan bahsetmedi, turizm kısmını biraz pas geçti. Değerli vekillerim, değerli Komisyon üyelerim; 120 milyar dolarlık yatırımı, 55 milyar dolarlık geliri olan, 1,5 milyondan fazla emekçiye sahip çıkan bu sektörün ne yazık ki bir meslek birliği yasası yok; biz meslek birliği yasası için katkı vermeye hazırız. Yine, Ümit Bey'in biraz önceki konuşmasına istinaden söylüyorum, TÜRSAB turizm sektöründe meslek örgütü niteliğini kanunla kazanan bir kuruluştur, bu mesleğin icrası hem rehberliği hem mesleği hem konaklama hizmetlerini hem de sektörü besleyen diğer alanları doğrudan ilgilendirmektedir. Hızla gelişen iletişim teknolojileri, hizmet ürünü oluşturmasından bunları satış ve pazarlamasına kadar boyut değiştirmesiyle sonuçlanmıştır. Sektörün değişen dinamikleri ve bu yasada değişiklik yapılması artık günümüz koşullarına göre zorunlu hâle gelmiştir. Bu konuda uzun zamandır bir çalışma yapıldığı bilinse de Sayın Bakanın beyanıyla, 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Yasası'nda yapılacak olan değişiklikler turizm sektörünün tamamını ilgilendiren mahiyettedir. İnanıyorum ki bu çalışmaların, Bakanlıkta gerçekleştirilen mutfak çalışmalarının ilerleyen aşamada STK'ler TÜRSAB ve diğer kurum ve kuruluşların görüşlerine başvurarak gerçekleştirilmesi herkesin mutabık kalacağı bir metin ortaya çıkması ve sonrasında da diğer STK'lerle birleştirilerek biraz önce meslek birliği yasasından bahsettiğim gibi bir çatı örgütte hepsinin buluşturulması çok önem arz etmektedir.
Sayıştay raporlarından bahsettiniz Sayın Bakanım, hakikaten çok doğru bir konu. Burada, elektrik enerjisi desteğinden mahrum bırakılması konusunda Sayıştay raporunda bir paragraf görüyoruz. Elektrik desteği turizmcilere daha önce sağlanıyordu -biliyorsunuz, 2022 Yılı Raporu'nda böyle bir madde var- bu elektrik desteği bizim maliyetlerimiz açısından turizmciler için çok önem arz ediyor.
Sağlık turizmi çok önemli bir gelişme gösteren alternatif bir turizm şekli olmakla birlikte, ülkemize gelen talepler gün geçtikçe yükselmektedir ama talebin çokluğu kontrolsüz büyümeye yol açmaktadır; sağlıkta bu konuda risk alamayız. Sağlık açısından baktığımızda, konaklama ve turizm açısından sizin Bakanlığınız açısından, baktığımızda yönetebilecek durumdayız konaklama, acenteler ve hava yolları açısından ama bunu kontrollü bir şekilde, Sağlık Bakanlığıyla çok acil istişare ederek çözmemiz lazım. Çünkü bu, Türkiye için çok önemli bir gelir kaynağı olacak fakat biliyorsunuz, bunda merdiven altında da giden, elinde çantayla gezen birçok kuruluş var, bu risk getirmektedir.
Döner Sermaye Kanunu'nda yaptığımız bir değişiklikte döner sermaye gelirinin genel bütçeye dâhil edilerek, bunun özellikle deprem bölgesindeki tarihî yapıların hasarlarının giderilmesinde kullanılacağını söylemiştiniz, ben de bunun takipçisi olacağımı söylemiştim ama biraz önceki sunumunuzda görüyorum ki deprem bölgesinde bunlarla ilgili altyapı, özellikle tarihî varlıkların... Özellikle Hatay, Urfa, Adıyaman gibi deprem illerimizde bunların ayağa kaldırılmasıyla ilgili yaptığınız çalışmaları yakından takip ediyoruz. Tabii, burada, döner sermayeden gelen paranın buraya kullanılması çok önem arz ediyor.
Ören yerlerindeki kazıların hızlandırılması ve kazı sürelerinin erken bitirilmesiyle ilgili çabalarınızı takip ediyoruz ama bilim insanlarının, özellikle son dönemde yerli akademisyenlerimizin başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarının hızlandırılması ve bunların bir an önce gün yüzüne çıkarılması turizme ek bir gelir sağlayacaktır. Bu konuda yalnız şöyle bir kuşkum var: Depolama ya da yeni müze ve ören yerleri açma hazırlıklarınızın olması gerekir, bu eserleri gün yüzüne çıkardığımızda sahada kalmaması gerekir. Vaktizamanında ülkemizden yurt dışına kaçırılan tarihî eserlerimizin geri dönüşlerindeki performansınız... Biraz önce söylediniz ama izninizle merak ettiğim bir konuyu aydınlatmanızı rica edeceğim. Bu eserlerle ilgili herhangi bir iade prosedürü mü işleniyor ülkelerle, yoksa buradan herhangi bir satın alma mı söz konusu oluyor? Bu, 2022'de ne kadar olmuştur? Bu bütçe içerisinde böyle bir kaynak kullanımı var mıdır? Bir dönem müze ve özel ören yerlerine gelen ziyaretçilerin sayılarını aylık takip edebiliyorduk ama bundan sonra TÜİK üzerinden takip edilmesine karar verilmiş, bunun herhangi bir sebebi var mı? Bunu çok rahat takip edebilir miyiz?
Ben nokta olarak söylüyorum Sayın Bakan.
Doğası gereği parayla anılsa da döner sermayenin kuruluş felsefesinde geleneksel el sanatlarımızın korunması, desteklenmesi, sürdürülebilirliğinin sağlanması... Ortam ve ekonomik koşullar ne yazık ki bu türleri konuşmamıza bu dönemde imkân tanımıyor ama biz tarihimizin, kültürümüzün bir parçası olan geleneksel sanatlarımızla da ilgiliyiz. Hâlihazırda Bakanlığınızda ne kadar sanatçımız var? Bunlara ne tür destekler sağlıyorsunuz? Bunlar da merak ettiklerimiz arasında.
Kültür Yolu Festivallerine değindiniz ama doğu ve güneydoğu illerimizde yaygınlaştırılması oraya da bir ivme katacaktır; Diyarbakır'ı biliyorum, Trabzon'u biliyorum.
Bir diğer husus da bir türlü çözüme kavuşmayan D400 Kara Yolu. Antalya'daki havalimanıyla ilgili yapılan ihale oranın misafir kapasitesini gelecek dönemlerde ağırlayacak nitelikte olmakla birlikte, özellikle Alanya-Gazipaşa istikametine, Manavgat-Serik istikametine gidildiğinde D400 Kara Yolu kesinlikle ve kesinlikle bu yükü kaldırmayacaktır. Bunun ihalesi 2 kere yapıldı, 2 kere iptal edildi. Yine, biraz önce söylendi, turizm bölgelerine raylı sistemin yapılması önem arz etmektedir.
Son olarak, 2634 sayılı Yasa'nın 33'üncü maddesinde düzenlenen para cezaları oldukça yüksektir. Biliyorsunuz, bütün turizmci arkadaşlarımızın üzerindeki maliyet yükleri, personel maliyeti yükleri, vergi yükleri hakikaten çok fazla. Cezalar, takdir hakkı bulunmadığından dolayı yüksek bir oranda uygulanmaktadır. Bundan dolayı küçük işletmelerde fark gözetilmediği için onlara biraz fazla gelmektedir.
Sektörün yine üzerinde ecrimisil yükü var. Geçen gün, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanına bu konuyu anlatmıştım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SURURİ ÇORABATIR (Antalya) - Bir dakika daha süre rica edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun lütfen.
SURURİ ÇORABATIR (Antalya) - Son, bitiriyorum, bağlıyorum.
Biliyorsunuz, Sayın Bakan, ecrimisil uygulamaları değişik ölçüm teknikleri, değişik iskelelere göre ölçüm ve meblağ teknikleri ve bunun yanında bölgesel, ilçesel farklılıklar göstermektedir. Bununla birlikte, bir de TEFE, TÜFE oranında artması gereken... Yani miktarlar bazen o bölgeye gelen müfettişler tarafından belirlenmektedir, bu da sektöre çok büyük yük getirmektedir.
Hakikaten turizm bizim için çok önemli bir sektör, stratejik bir sektör. 2024 yılının, inşallah, bulunduğumuz jeopolitik konumdan dolayı da ülkemiz için hem bütçenin hem turizmin... Kültürle birlikte bütçenin hayırlı olmasını temenni eder, teşekkür ederim.