KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Sayın Başkan, çok Değerli Bakanımız, çok değerli milletvekillerimiz, değerli hazırun; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Millî Eğitim Bakanlığı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Tabii ki eğitim gerçekten de çok zor bir iş ve yaptığınız değişikliklerin neticesini belki yıllar sonra alabildiğiniz bir alan ve aynı zamanda, hitap ettiğiniz kesim de çok büyük.

Tabii, AK PARTİ iktidarlarında hem altyapı anlamında olsun hem insan kaynağı anlamında olsun hem de eğitimin müfredatı konusunda çok büyük değişimler, dönüşümler yaşandı yani geriye dönüp baktığımız zaman, ülkemizdeki derslik sayısını 343.194'ten 613.875'e -neredeyse 2 katına- çıkarmışız, ilim olan Uşak'ta da 2.222'den 3.380'e çıkarmışız. Aynı zamanda da insan gücümüzü, öğretmenlerimizin sayısını da katbekat artırmışız; 350 bin civarında öğretmenimiz varken, 798.735 öğretmen atayarak bugün 1 milyon 34 bin civarında öğretmenimiz görev yapmaktadır. Tabii ki "Öğrenci sayımız ne?" derseniz; 19 milyon ilköğretimde, ortaöğretimde öğrenci sayımız var; aşağı yukarı 207'ye çıkmış üniversite sayımız, yine, yaklaşık 8 milyonun üzerinde de yükseköğretimde okuyan öğrencilerimiz var.

Tabii, burada "Bu derslikler artırıldıktan sonra, derslik başına düşen öğrenci sayısı ne olmuş?" derseniz; ilköğretimde 36'dan 23'e düşmüş, Uşak ilimizde de 16,5'e düşmüş; ortaöğretimde 30'dan 22'ye düşmüş, Uşak ilimizde de 17,41'e düşmüş.

Diğer taraftan, tabii ki eğitimde en önemli unsurlardan bir tanesi, bu atanamayan öğretmenleri hep dile getiriyorlar. Biz aşağı yukarı 800 bine yakın öğretmen atamışız ama hâlâ sorun çözülmüş mü? Çözülmez. Tabii, bu sorunu çözmek öğretmenleri atamakla olmaz; bu sorunu çözebilmek için mutlaka yükseköğretim kurumlarında bir planlamaya gitmek gerektiğini ben düşünüyorum.

Değerli Bakanım, özellikle eğitim, bizim gençlerimiz, yarınlarımız, her şeyimiz. Tabii, şimdiye kadar farklı siyasi partiler eğitim üzerinden ülkeyi dizayn etmeye çalışmışlar; biz bunun en yakın örneğini 28 Şubatta görmüşüz. 28 Şubat sürecinden sonra sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçilmiş ve bunun neticesinde de meslek liselerinin önü kesilmiş. Dolayısıyla da bundan kim zarar görmüş derseniz, ülke zarar görmüş, hepimiz zarar görmüşüz. İşte, katsayı adaletsizlikleri ortadan kaldırılmış ve dolayısıyla da herkese eşit fırsat verilmiş.

Sayın Bakanım, tabii ki eğitimde siz de büyük çaba sarf ediyorsunuz. Burada, ilkokuldaki öğrencilerimizdeki temel amacımız ne bizim? İlk önce ahlaklı, vicdanlı, dürüst, namuslu insanlar yetiştirmek; vatanını, milletini seven ve millet ve tarih bilinci olan insanlar yetiştirmek. Dolayısıyla da bu öğrencilerimize çok şey yüklememizin bir anlamı yok. Mesela, sizin Türkçeyle ilgili attığınız bu adımları takdirle karşılıyoruz. Yani ben şunu gördüm: Gerçekten de ilkokul mezunu olup da adını, soyadını yazamayan vatandaşlarımız var bizim. Bu yönde, Türkçedeki geçme notunu 70'e çıkarmanız çok anlamlı.

Diğer taraftan, esas önemli olan konu, ortaokuldaki öğrencilerimizin daha çok becerilerini geliştirebilmesi, aldığı eğitimin hayatta onun için bir faydasının olması lazım. Çok fazla bilgi yükleyerek yani hayatta kullanılmayan bir bilginin ne kadar anlamı olabilir diye ben düşünüyorum.

Tabii ki bizdeki esas problem, meslek liselerinin sayısının az olması, Anadolu liseleri, fen liseleri gibi düz lise ayarındaki liselerin çok daha fazla olması ve öğrencilerin büyük kısmının üniversiteye yönlendirilmesi. Oysa biz, ortaöğretimdeki insanımızın büyük bir kısmını meslek liselerine göndererek bu sorunu aşabiliriz diye düşünüyorum. Burada, işte, Bakanlığımızın son dönemde hem eğitimdeki çıraklara asgari ücretin yarısı kadar ücret vermiş olması ve diğer taraftan kalfalara da asgari ücretin üçte 2'sini vermesi devrim niteliğinde adımlardır. Bunu, bizim mesleklerimizin geleceği açısından da çok önemli bir adım olarak ben görmekteyim Sayın Bakanım. Dolayısıyla da bunların sayısının daha çok çeşitlendirilmesi lazım, ortaokula giden insanların yatkınlıklarının tespit edilmesi lazım, neye yatkınsa o alanda meslek eğitimi alması lazım ve bu öğrencilere de aldığı eğitimin üzerinde üniversiteye geçişlerde de çok büyük kolaylıklar sağlanması lazım. Yani biz liseye kadar gidiyoruz, temel amacımız ne? Üniversiteyi kazanmak. Üniversiteyi kazanamazsak ne oluyoruz? Boşta kalıyoruz ve vasıfsız işçi konumuna düşüyoruz. Oysa, bugün gerçekten de meslek lisesi mezunu olup da mesleğini iyi yapan bir kaynakçının mühendisin 3 katı ücret aldığı yerleri biliyorum ben. Dolayısıyla da burada, Millî Eğitim Bakanlığımızın başlattığı, organize sanayi işlerinde endüstri meslek liselerinin açılmasıyla devletimiz önemli bir katkıda bulunuyor ve bunların sayısının mutlaka artırılması gerektiğini ben düşünüyorum.

Tabii ki AK PARTİ iktidarlarında biz eğitimde gerçekten de pek çok sorunu çözdük ama sorun tamamen bitti mi derseniz, bitmez çünkü hayat devam ettiği müddetçe her gün yeni bir şeyle karşılaşıyoruz, yeni sorunları çözmek için çaba sarf ediyoruz. Tabii, özellikle belki şunu diyebilirsiniz: "İşte, okullarda taşımalı sistemin olmasıyla ilkokuldaki, ortaokuldaki öğrencileri taşıyoruz, lisedeki öğrencileri taşıyoruz." Eskiden köyde duran bir vatandaşımız liseye gittiği zaman ilçeye gitmek zorundaydı, onları falan da kaldırmış olduk.

Diğer taraftan, Sayın Bakanım -esas mesela- ders kitaplarını ücretsiz hâle getirdik. Biz de bu... Türkiye'de her ilde bir üniversite açılmasıyla üniversite sayımız 207'ye çıktı. Bu belki ilk anlamda "Ya, ne gerek vardı?" diyebilirler ama sonra sonra şunu göreceğiz biz: Başka ülkelere baktığınız zaman üniversite sayılarının ne kadar çok olduğunu görüyorsunuz. Biz bu alanda daha da gelişirsek, işte, üniversitelerimizi 2053'te 100 üniversite arasında 5 üniversiteyi girdirmeyi hedefliyorsak, diğer taraftan, 2028 yılı sonu olan On İkinci Kalkınma Planı'nda en başarılı 500 üniversite arasında 10 üniversitemizin olmasını istiyorsak Sayın Bakanım, yükseköğretimde mutlaka değişiklikler yapmamız lazım. Nasıl değişiklikler yapmamız lazım? Özellikle bizim öğretim elemanlarımızın devlet memuru zihniyetiyle hizmet vermemesi lazım. Şimdi, şöyle bir şey...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ne demek "devlet memuru zihniyeti", ne demek "devlet memuru" ya? Devlet memurlarını aşağılıyor.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Hayır, öyle demiyorum ben.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Öyle diyorsun. Üniversitede hoca mı bıraktınız?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Neticede, performansı artırıcı sistemler olması lazım. Eğer siz bugün Amerika'yla, Almanya'yla, İngiltere'yle yarışmak istiyorsanız daha çok bilim üreten ve daha çok araştırma yapan öğretim elemanları olması lazım. Biz üniversitenin yönetimine buradan, üniversiteden para vermeyelim.

VELİ AĞBABA (Malatya) - "Devlet memuru" ne demek? Hoca mı bıraktınız?

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Ağbaba, şimdi söz alacaksınız, şimdi size söz vereceğiz.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Biz şöyle yapalım: Sayın Bakanım, daha önce de ifade etmiştim, biz öğrenci başına her üniversiteye para verelim. Üniversitenin yönetimi hangi öğretim elemanıyla çalışacaksa kendisi karar versin. Biz maaşlarının alt ve üst sınırlarını belirleyelim ve dolayısıyla da burada daha çok öğrenci çeken, daha çok başarılı olan üniversiteler daha çok öğrenci alacaktır veya... Bir kriter de üniversitenin dünya sıralamasındaki yerini baz alabilirsiniz ve öğrenci başına, ona göre prim verebilirsiniz. Bu sisteme geçmediğimiz müddetçe...

Devlet memurlarını küçümsediğim için değil, vicdanlı devlet memurları canla başla çalışıyor, canla başla çalışıyor.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Buna bir açıklama getir. Böyle bir şey olur mu ya!

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ben şöyle bir şey... Devlet memuru şöyle bir şey arkadaşlar: 657 sayılı Yasa'da...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bakan da devlet memurluğundan geliyor. Devlet memurlarının yüzüne bakarak hakaret ediyorsun ya!

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Hayır, öyle bir şey yok. Veli Ağbaba, olayı sapıtma, olayı sapıtma.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - İsmail Bey, karşılıklı konuşmayalım.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Şimdi şöyle bir şey...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Dediğini bir tekrar etsene.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Benim ne demek istediğimi sen biliyorsun. Bir susarsan ben sana anlatıvereyim.

Arkadaşlar, şimdi şöyle bir şey, diyelim ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika, hemen toparlayalım.

VELİ AĞBABA (Malatya) - On dakika versen toparlayamazsın. Yarım saat versen toparlayamazsın.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Toparlarım.

Bizim öğretmenlerimiz var, bunların içinde canla başla çalışan öğretmenlerimiz var, çok gayretli öğretmenlerimiz var, bir de normal gayret gösteren öğretmenlerimiz var, bir de çok fazla kendini üzmeyen öğretmenlerimiz var, tamam mı?

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Milletvekillerinden de canla başla çalışan var, yayan var.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Diyelim ki bunların hepsine eşit maaş veriyoruz. Diyelim ki bunun performansını artırmak için arkadaşlar, performans sistemi...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Milletvekillerine de performans sistemi getirelim, çok konuşana çok para verelim; maaş alamazsın.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Bak, hastanelerde performans sistemi uygulandıktan sonra arkadaşlar, hekimlerimizin verimlilik oranı arttı.

Veli Ağbaba, sen bunları anlamazsın, bilmezsin, zaten onun için orada duruyorsun, hep muhalefette duruyorsun.

Dolayısıyla Sayın Bakanım, ben bütçenizin hayırlı uğurlu olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım.