Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a)Tarım ve Orman Bakanlığı b)Orman Genel Müdürlüğü c)Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç)Türkiye Su Enstitüsü d)Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 13 .11.2023 |
AYTEN KORDU (Tunceli) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli hazırun; teşekkür ederim.
Maalesef mevsimlik tarım işleriyle ilgili sağlıklı bir veri olmadığını belirterek sözlerime başlamak istiyorum. Bu verisizlik hâli de aslında mevsimlik tarım işçilerine yaklaşımın nasıl olduğunu açıkça göstermekte. 2012 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan raporda çocuk işçiler hariç yaklaşık 500 bin mevsimlik tarım işçisinin olduğu belirtilse de gerçek rakamın bu olmadığını buradaki hazırun dâhil herkes çok iyi bilmekte aslında. Mevsimlik tarım iş gücü olarak işçilerin her yıl aslında mart ayıyla birlikte başlayan, çoğunun Diyarbakır, Mardin, Urfa ve Batman'dan olmak üzere Adana'ya, Mersin'e, Afyon'a, Ordu'ya, Düzce'ye, Giresun'a, Rize'ye, Konya'ya, Aksaray'a, Sakarya'ya ve Samsun'a sebze hasadına gittiği bilinmekte. Yaklaşık 50 tane ile çeşitli tarımsal alanlarda dört ve sekiz ay arası çalışmaya gitmekteler. Bu yurttaşlarımızın çoğunun, aslında 90'lı yıllarda inkâra, imhaya karşı "Kürt'üm." diyen, Kürt olduğunu söyleyen ve eşit yurttaşlık talebinde bulunan halka ilişkin akla gelebilecek her türlü hak ihlalini yaşatarak, köyleri yakılarak zorla göç ettirilen Kürt halkının kendisi olduğunu, mevsimlik tarım işçilerinin büyük oranda bunlardan oluştuğunu bir kez daha burada söylemek istiyorum. Bu tekçi ve ırkçı anlayışın kendisinin de mevsimlik tarım işçilerinin her yıl ırkçı saldırılara maruz kalmasına, bu saldırılardan dolayı yaşam güvencelerinin dahi tehlike altında olmasına, emeklerinin karşılığını bile alamadan bulundukları yerleri terk etmek zorunda kalmalarına -bu politikaların bunlara- sebep olduğunu söylemek istiyorum. Bunlardan bir iki tane hızlıca örnek vermek istiyorum: Diyarbakır ve Mardin'den Afyon'a mevsimlik tarım işçisi olarak giden işçilerin -Kürtçe konuştukları için "terörist" denilerek- 19 Temmuz 2021'de ırkçı saldırıya uğrayarak 7 kişinin yaralanması; fındık toplayıcılığı için Mardin Mazıdağı'ndan Sakarya'ya giden ve içlerinde kadınların yoğunlukta olduğu 16 Kürt işçisinin 4 Eylül 2020 tarihinde işveren ve köylüler tarafından saldırıya uğraması; yine, Sakarya'nın Kocaali ilçesinde fındık tarlasında çalışan Şırnaklı mevsimlik tarım işçisi Esat Atabay'ın yevmiyesini istediği için ırkçı saldırıya uğrayarak kafasının yarılması gibi sadece birkaç tane örnek verdim; bu örnekler çok fazla, burada zaman olmadığı için bunları örnek olarak vermek istedim.
Yine, alınamayan önlemler yüzünden her 2 mevsimlik işçiden 1'inin doğduğu andan itibaren seyahat etmekte olduğu, yaklaşık 50 farklı ile gitmekte olduğu ve mevsimlik tarım işçilerinin günde ortalama on iki saat düşük ücretlerle çalışarak, sağlıklı olmayan koşullarda seyahat ederek çadırlarda yaşamlarını sürdürdüğü bilinmektedir. Ucuz iş gücü olarak kayıtlarda bile doğru yer almayan ve emeği sömürülerek çalışan mevsimlik tarım işçileri, alınamayan önlemler yüzünden, çalışmaya giderken traktör römorklarında, kamyon kasalarında, trafiğe ve güvenliğe uygun olmayan araçlarla yaptıkları yolculuklarda yaşamını iş cinayeti olarak yitirmektedir. Yine, bu önlemler ve bu iş cinayetlerinden AKP Hükûmetinin ve bu iktidarın sorumlu olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.
Tarım işçilerinin çoğu sigortasız çalıştırılmakta, bunu burada pek çok kişi söyledi; ekonomi, sağlık, barınma, eğitim gibi alanlarda da ciddi zorluklarla karşı karşıyalar. İSİG Meclisinin yaptığı açıklamaya göre, en az 1.803 tarım işçisinin çalışırken iş cinayetlerinde hayatını kaybettiği açıklanmıştır ki bu, sadece kayıtlar altına alınanlardır, kayıtlar altına alınmayanlar ayrıdır. Temel ihtiyaçlarını bile yerine getiremedikleri -mutfak, tuvalet, banyo gibi alanlar hiç yer almamakla birlikte- elektrik ile içme ve kullanma suyuna erişim imkânlarının da oldukça kısıtlı ve yetersiz olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, zaman kaybetmeden tarım işçilerinin koşullarının iyileştirilmesi, sosyal güvenlik kapsamına alınmaları için acil önlemlerin alınması gerekmektedir.
Tarım emekçilerinin durumu sadece bir emek sorunu değildir; erkek egemen sisteme karşı devletin yarattığı ayrımcı politikalardan kaynaklı olarak ayrıca karşı karşıya kalınan cinsiyetçi ve ayrımcı koşullarda çalışan kadın emekçilerin sorunlarıdır, sosyal güvencesi olmayan çalışanların güvencesizlik sorunudur, ailelerdeki büyük nüfusun çoğunluğunun çocuklu oluşundan ve bu çocukların çoğunluğunun 3 ve 12 yaş arası olmasından kaynaklı, okula gitmesi gereken ama tarlada çalışan çocukların eğitim sorunudur. Sağlık, beslenme, zamanı gelince aşı gibi temel haklarından mahrum kalan çocukların sorunları gibi içinde devasa sorunları barındıran sorunlar yumağıyla karşı karşıyadır. Son üç örneği vermek istiyorum: Bu yaz Urfa'dan İnegöl'e gelen bir ailenin çocuğu Esmanur Solmuş bunlardan birisidir, ezilerek yaşamını yitirdi; Urfa'dan Kandıra'ya gelen, 9 yaşında olan bir kız çocuğu elektrik çarpması sonucu yaşamını yitirdi; Batman'dan Ordu'ya çalışmaya gelen Mahsun Ak isimli kişi traktör altında kalarak yaşamını yitirdi. Bunlar hep çocuk işçiler ve iş cinayetleri, bunları da örnek vermek istedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Kordu, toparlayın lütfen.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Hemen toparlıyorum.
Özellikle mevsimlik tarım işçisi kadınlar hem tarım işleri hem annelik hem de günlük işleriyle ataerkil bir sistem içerisinde birden fazla rol üstlenmek zorunda kalmaktalar. Gezici veya geçici konumda çalışan kadın tarım işçiler tarımsal işçiliğin yanı sıra cinsiyetçi politikalardan kaynaklı da görünmeyen ev içi emeği dâhil, ağır bir sorumlulukla karşı karşıyalar. Bir yandan yemek yapma, bulaşık yıkama, çocuk bakma, su temini gibi birçok işi yaparken bir yandan tarlada çalışarak emeğinin erkek egemen iktidar ve bu sistem tarafından 2 kez daha sömürülmekte olduğunu bir kez daha belirtmek istiyorum. Yetersiz koşullar, bozuk koşullar nedeniyle hijyen, düşük sosyoekonomik düzey, genç yaşta evlenme, çok sayıda ve sık aralıklarla gebelik, doğum; tarım alanlarında doğum öncesi ve sonrası sağlık hizmetine erişememe annenin ve bebeğin sağlık risklerini artırmakta, hatta bebek ve anne ölümlerine neden olmaktadır. Ücretli tarım işleri arasında mevsimlik tarımda çalışanların sosyal güvenceleri bir an önce sağlanmalı, aralığa bırakılan yasal boşluklar bir an önce tamamlanmalı ve SGK kapsamına bir an önce alınmaları gerekmektedir. Yine, tarım işlerine yönelik yasal mevzuattaki boşlukların doldurmasıyla birlikte...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)