KOMİSYON KONUŞMASI

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli heyetimiz; milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının sunumunu okudum. Çok uzun süreli inceleyebilecek vaktimiz olmuyor elbette ama okuduğumdan yola çıkarak bazı notları değerlendirmek isterim. Sayın Bakanım, örneğin -notlarım bu kitapçığın içinde var- diri fayların özelliklerinin belirlenmesi için araştırma platformu kurulmuş olduğu yazıyor. Şubat ayında yaşadığımız depremde gördüğümüz zarara bu platformun bir katkısı oldu mu? Şimdi, onca insanımızı kaybettiğimiz bu deprem felaketinde aslında bu platforma değil bilim insanlarının verilerine ve mühendislik verilerine uymamız bu sonuçların en azından yüzde 90'ını yaşamamamızı sağlayabilecek gerekçelerdi; orada biraz eksiğimiz var.

Örneğin, yine, kitapçığınızda söz edilen 9 binden fazla araç teslim etmiş olmanın Türkiye'de yoksulluğa ya da satın alma gücüne hiçbir katkısı yok. Siz, bu 9 bini 900 bine de çıkartabilirsiniz ama asıl önemli olan, Türkiye'de ortalama kaç insanın bu araca erişebildiğidir çünkü bir insan bir araç alırken bir tane araca ödüyor, bir tane bankaya ödüyor, kredilere ödüyor, yani satın alma gücü açısından eksiğimiz var. Mesela, batarya üretim tesisine teşvik vermeniz -yani elektrikli araçlar için konuşuyorsunuz- hızlı şarj istasyonu sayısında Avrupa 1'incisi olmamız... Ben Rize'den geliyorum, bunun Rize'de yaşayan hiçbir seçmene faydası yok. Bizim ihtiyacımız olan şey, çay toplayan insanıma ya da orada tarımdan, hayvancılıktan, turizmden geçinen insanıma yönelik sanayi ve teknolojide ne yaptınız, ben buna bakıyorum yani insanların elleriyle, makaslarıyla çay toplamak yerine daha teknolojik bir ürün önerip toplatıp toplatamadığınıza. Yani atıyorum, bir günde insanın -bunlar örnektir- 100 kilogram yerine 500 kilogram çay toplayabileceğine dair bir öneri yapabildiniz mi? Çip üretim tesisi de aynı, benzer biçimde, bizim için çok bir karşılığı olmayan şeylerdir.

Şimdi, Sayın Bakanım, tabii, kurumunuz, Bakanlığınız nezdinde önce şunu söyleyeyim: Arkadaki heyetinizin içinde sadece 1 kadınımız var, onu tebrik ediyorum, unvanını hatırlayamadım, beni bağışlayın. Bir defa, arkadaki heyetin yarısının kadın olması dileğimi önce bir söyleyeyim, bu da not olarak sizde bulunsun.

Yine, aranızda, heyetinizin içinde DOKAP Başkanı var, benim ilçemdendir; bir Genel Müdürümüz var, o da benim ilçemdendir, birkaç kişi var orada. DOKAP Başkanımızdan bana -sağ olsun- kurumla ilgili veriler geldi, bir kısmı elimde, bu özel olduğu için paylaşmıyorum ama verdi, bana bir sunum yaptı bununla ilgili. Aslında burada yaptığı işlerle ilgili çokça bir itirazım yok ama yönlendirmem olması lazım. DOKAP'ın asıl hedefinin bölgenin insanında... Tekrar ediyorum: Tarımda ve turizmde -alt başlıkları bu olan- hayvancılıkta ve balıkçılıkta olan projelerini desteklemesi gerekiyor. Onun dışında, örneğin, sahiplendiği ve ana nüve olarak gördüğü Yeşil Yol Projesi'ni doğru bulmuyoruz. Neden doğru bulmuyoruz Sayın Bakan? Çünkü bu Artvin'den batıya doğru 600 kilometrelik bir proje ve bu projenin yararlanıcıları sadece maden üreten şirketler ve o yol üzerinde turizm tesisi sahibi olacak firmalar olacaktır, bizim öngörümüz budur. Dolayısıyla, mademki bunlar sahip olacak, bu yatırımı bunların yapması, DOKAP'ın -daha asli görevleri- tarımda ve turizmde olan vatandaşımızı desteklemesi gerekiyor.

Sayın Bakan, teknoloji dediğimiz zaman elbette şunu hatırlatmak lazım: Yakın tarihte, hepimizin bildiği, Aydın, Kastamonu, Bartın, Sivas, Muş ve bir iki gün önce Rize'de yaşanan asansör facialarına değinmek istiyorum. Ne oldu bu illerimizde? İşte, bir kısmında yaşamını yitirenler oldu, bir kısmında yaralananlar oldu ve en son Rize'de -bu arada, bir parantez içinde onu da söyleyeyim- dinlemeye gidip ne olduğunu anlamak üzere öğrencilerimizin yanında bulunan Sayın Valinin davranışı çok olumluydu, çok yerindeydi ama bu konuyla ilgili şunu söylemem lazım: Sorunun kaynağı, burada denetim eksikliğinin kaynağı... Kamu adına görev yapan -TMMOB gibi, Makine Mühendisleri Odası gibi- denetleme yetkisi olan kurumların, odalarımızın, mühendislerimizin bu denetleme yetkisinin ellerinden alınıp başka yerlere verilmesi nedeniyle bu kazaların yaşandığını biliyoruz. O yüzden, bunları, bu yetkileri tekrar odalarımıza iade etmeniz gerekiyor, onlardan yararlanmanız gerekiyor, doğru olan da budur.

Gelelim, şimdi yine, kitapçıkta söz ediliyor "Yaylalarımızı turizme açıyoruz." meselesine. Niye açıyoruz arkadaşlar? Yaylalar zaten açık, herkesin gidişine açık olan yerlerdi, zaten oralara vatandaşlar kendileri gidebiliyorlardı. Ama şimdi biz biliyoruz ki bu "kentsel dönüşüm" başlığıyla, Ayder Yaylası'nda yapılan yerlerde, artık meralarda, insanların ineklerini, hayvanlarını otlattıkları yerlerde tanesi 10 milyon liranın üstünde olan evler yapılıp satılmaya başlandı. Demek ki biz böyle bir açılım istemiyoruz; bizim istediğimiz, hayvancılığı destekleyen, yaylacılığı destekleyen işlerdir. Sayın Cumhurbaşkanımız da dün oradaydı -dün veya evvelsi gün mü oradaydı, öyle biliyorum- onun bile fotoğrafları o beton yapılaşmasının önünde olmadı, doğal çimlerin olduğu yerlerde ya da bizim "kuzine soba" dediğimiz bir -sobayı herkes bilir- sobanın başında doğallığı ifade eden görsellikleri vardı ama Ayder'in doğallığını bozdunuz. Bunun benzeri Trabzon'un Uzungöl'ünde oldu ve buradaki turizm faaliyetleri yabancıların tekeline geçmeye başladı. Bizim istediğimiz turizm modeli, orada yaşayan yerli insanlarımızın kendilerinin doğal hâliyle kendi bahçelerinden, evlerinden, sebzelerinden elde ettikleri gelirlerle yerel konuklarını küçük küçük, 1-2 katlı evlerinde ağırlayabilecek kültürel turizm modellemesidir ama sizin bu yaptığınız modellemede turizm tesislerinden belli insanlar faydalanabilecek ve vatandaşlar kendi iradesiyle, hayvanıyla oralara giremeyeceklerdir ya da trekking yapanlar giremeyeceklerdir; bunun şu anda örneklerini görüyoruz. Mesela, günübirlik turizmle ilgili teklif edilen kanun teklifiyle diğer Bakanlığımıza, Turizm Bakanlığımıza rica ettik, dedik ki: "Ne olursunuz, bakın, sadece tek bir tane bungalovu ya da evi olan emeklileri ya da genç girişimci olup sadece işi olmadığı için bu işi yapan 1 tane bungalov çakmış olan genç bir girişimciyi, bunları bu kanundan muaf tutun." "Hayır." dediler. Şimdi, ben biliyorum, bu kanun sizin teklifinizle, muhtemelen burada iktidar milletvekillerinin oylarıyla kabul edilecek, Genel Kurula inecek ama bizim dediğimiz şeyler de hafızanızda kalacak; ben eminim çünkü bu işten zarar görenler aslında vatandaşlarımız.

Şimdi, ben Rize'den kırk altı yıl sonra seçildim, geldim Sayın Bakanım, kendimi şöyle ifade ediyorum, diyorum ki: Ben oradaki dağım, dereyim, denizim, yaylayım, çiftçiyim, balıkçıyım, ormancıyım yani Rize'nin bütün insanlarıyla ilgili bir kaygım var, buranın insanlarının sorunlarını anlatmaya çalışıyorum. Mesela, Sayın Cumhurbaşkanı geldi, çayın kilogramını 11,30 TL ilan etti, biz 15 TL teklif ettik ama vatandaş inanmadı, Sayın Cumhurbaşkanına dedi ki: "Kabul ediyoruz, sizi görevlendiriyoruz." ve seçti ama 11,30'da tutamadı Sayın Cumhurbaşkanı onu. Şimdi, bugün satın alma gücü itibarıyla o 11,30'un da bir değeri kalmadı; e, ona bir fark verin dedik, ona fark vermediniz.

"Çalışana kadro vereceğiz." dediniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Ocaklı, süreniz doldu, bir dakika uzatıyorum.

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Peki, toparlıyorum.

Yani, bizim derdimiz, sanayi ve teknolojiyle ilgili bütün aktarılabilecek kaynakları -aslında yapılması gereken şey- halkın kendisine aktarmaktır. Bunun böyle olabilmesini çok ummuyorum ama belki notunuza alıp en azından bir şeyler değiştirirsiniz.

Sayın Mehmet Muş -Muş Başkanım yok burada- dedi ki: "Biz sizin orada olmanızdan çok mutluyuz." Biz de yer değiştirdiğimizde çok mutlu olacağız -bunu duyar o nasıl olsa- biz oraya geçtiğimizde çok mutlu olacağız.

Saygılar, sevgiler sunuyorum.