Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Komisyonun çalışma usul ve esasları hakkında görüşmeler |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 15 .02.2016 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli Bakan, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, ben fiilî olarak iki aydır çalışan bir milletvekiliyim ve burada yasamayı temsil ediyoruz. Yürütme organı geliyor, hesap soruyoruz, sorularımızı soruyoruz, eleştirilerimizi söylüyoruz ve ciddi, bir günde on altı saat çalışıyoruz burada ortalama olarak. Bütün milletvekili arkadaşlarımla birlikte 20'nin üzerinde bakanla görüşme yaptık ve şunu düşünüyorum: Yasama, yürütme, yargı dediğimiz organlar, bir demokrasinin içinde hani çok klişe bir laf vardır: Denge, denetim. Denge içinde olmazsa ve birbirini denetlemezse, etkin bir şekilde denetlemezse orada demokrasi adına çok şeyi kaybetmiş oluruz.
Şimdi, baktığımızda denge var mı? Bence bugüne kadar yaptığımız çalışmalara göre denge yok çünkü 20'nin üzerinde bakanla görüşme yaptık, sorularımızı sorduk. Bakanlarımızın bazıları samimiyetle netameli sorulara da cevap verdiler ama bazı bakanlarımız yalnızca icraatın içinde konuşmaları yaptılar ve ortalama iktidar ve muhalefet partisinin her bakana yaklaşık 100 sorusu varken bunun 15-20'sine cevap verdi bakanlarımız -netameli olmayanlarına- ve geri kalan 80'ine cevap vermediler ve hep şu dendi, Sayın Başkanın da telkiniyle: "Sayın bakanlar, yazılı cevap verebilirsiniz." Hepsine bu çağrı, bu hatırlatma yapıldı ve bakanlarımız da "Yazılı cevap vereceğiz." dediler ve bugüne kadar -yirmi altı gün oldu görüşmeler başlayalı- tek bir yazılı cevap gelmedi bakanlardan. Bu, yasama organını yok saymaktır. Hepimize saygısızlıktır. İktidar-muhalefet ayırt etmiyorum. İktidar partisi üyelerimiz de sorular soruyorlar ve onlara da bilmiyorum yazılı cevap geldi mi? Gelmedi herhâlde. Gelseydi açıklarlardı. Bu açıdan bir denge yok. Yani sayın bakanlar burayı bir anlamda yok sayabiliyorlar. Çünkü normalde bir üç gün, beş gün, bilemediniz bir hafta içinde bu cevaplar gelmeli ki... Bakın, biz muhalefet yapıyoruz ve muhalefet şerhlerimizi hazırlıyoruz. Belki gelecek cevaplara göre muhalefet şerhlerimizi değiştirebiliriz, ona göre muhalefetimizi oluşturabiliriz. Ancak, cevaplar maalesef gelmiyor. Bu çerçevede bu noktadaki önerim: Bu Bakanlık görüşmesine de başladık -ancak, şu çağırıyı yapıyorum bütün komisyon üyesi arkadaşlarıma- bu cevaplar gelmeden bu Bakanlığı da görüşelim ama bundan sonraki bakanlıklara iki gün ara veriyoruz diyelim ve iki gün sonra bütün cevaplarla birlikte başlayalım. Yürütme de anlasın ki yasama organı bir soru soruyorsa denetim için soruyordur ve bu cevaplar gelmelidir. Yani bizim itibarımızı hep beraber korumamız lazım, bu Komisyonun itibarını. Bu yönde bir çağrı yapıyorum Sayın Başkana ve bu yönde de bir oylama yapmasını talep ediyorum.
İkinci mesele: Bakın, yasama-yürütme-yargının -özellikle yasama ve yürütme organları burada, yargı da gerçi burada- bir denge ve denetim içinde olmasından bahsettik. Ancak pek çok bakanla görüştük üslup açısından hepsi belli bir düzeydeydi, ancak, geçen gün Çalışma Bakanı Sayın Süleyman Soylu buraya geldiğinde, açıkça şu ifadeleri kullandı, bakın, benim şahsımla ilgili, Komisyonunuzun bir üyesi olarak -yani bir partili olarak bakmayın bir komisyon üyesi olarak- "Benim İlçe Başkanımı dağa kaçırdın sen." dedi, iftira. "Değneksiz köy buldun, dolaşıyorsun. Bundan sonra yok böyle bir şey." diyerek şahsımı tehdit etti. Kendisi yüzlerce korumayla gezen bir bakan, bir milletvekilini, buraya yürüyerek gelen bir milletvekiline "Değneksiz köy buldun, bundan sonra yok öyle bir şey." dedi.
SALİH CORA (Trabzon) - Kendisi şu an burada yok.
BAŞKAN - Sayın Cora, müsaade eder misiniz.
SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Başkanım, bu konuda açıklama yapmıştı, olay kapandı.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Üçüncüsü...
BAŞKAN - Sayın Cora, siz müsaade ediniz lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Sizin açınızdan kapanmış olabilir Sayın Cora, bizim açımızdan kapanmadı.
BAŞKA - Bir milletvekili düşüncelerini...
SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Bakan açıklama yapmıştı o konuda.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır bir açıklama yapmadı.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Gelecek burada yapacak.
BAŞKAN - Sayın Cora, komisyonun nasıl işleyeceğini, nasıl nizamını...
AHMET YILDIRIM (Muş) - Burada söylediyse burada yapacak.
SALİH CORA (Trabzon) - Burada yaptı, burada yaptı.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır yapmadı, yapmadı, yapmadı...
AHMET YILDIRIM (Muş) - Özür diledi mi?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yapmadı, yapmadı...
SALİH CORA (Trabzon) - Özür dileyecek bir şey yok.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Yoksa, o zaman ben de konuşacağım...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bırakın bitireyim Sayın Cora, bırakın, bırakın lütfen. Bırakın, müsaade edin, bitireyim, siz de konuşun.
SALİH CORA (Trabzon) - Bugün Adalet Bakanı burada.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bitireyim siz de konuşun, bitireyim siz de konuşun.
Evet "Başına yıkarız." dedi yine şahsıma dönük olarak. (AK PARTİ sıralarından "'Kandili yıkarız.' demişti." sesi)
Hayır, tutanaklarda var efendim. Bu şekilde "Değneksiz köy buldun, dolaşıyorsun, bundan sonra yok öyle bir şey." diyerek açıkça bir Komisyon üyenizi, şahsımı tehdit etti Sayın Bakan. Sonra ifadelerinde tevil etme şu şekilde: "Ben sana demedim." diye bir ifade kullandı. Ancak, şahsından bu ifadeleri tutanaklarda olduğu şekliyle düzeltmesini istedik, Sayın Başkandan bu çağrıyı yaptık. Sayın Başkan, tutanaklarda tekrar var, son ifadesinde "Tutanaklardaki neyse odur." dedi. Aynen böyle ve hiçbir düzeltme yapmadı Sayın Başkan ve "Benim şahsımda özür yoktur." dedi, politik şeyinde, öyle bir ifadesi de var "Özür diye bir şey yoktur benim meşrebimde." gibi bir şey söyledi.
Şimdi, bakın, Sayın Başkan, sonuç olarak Genel Kurul usulleri Komisyonumuzda da uygulanır gibi bir şeyler söylüyor.
Bakın, ben, kravat takmıyorum. Mesela Genel Kurulda kravat zorunluluğu var, ben kravat takmıyorum.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Burada da var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, bunun için takmıyorum üç gündür, çünkü Genel Kurul usulleri burada uygulansaydı, Sayın Başkan, Sayın Bakanı...
YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Ondan önce de takmadınız. Hayır, hayır, ondan önce de takmadınız.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakanı...
SALİH CORA (Trabzon) - Seni uyardık, yine takmadın.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, Sayın Bakanı...
BAŞKAN - Arkadaşlar, bana müsaade edin, bakın...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - ...sizleri hedef alan değil.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakanı...
BAŞKAN - Müsaade edin, Sayın Paylan şu an Başkanlık Divanı ve benim tutumuma ilişkin konuşuyor ve ben kendimi savunabilirim.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakanı uyarıp düzgün bir üslupla konuşmasını ve konuşmasını düzeltmesini isterdi. Ya da sonunda -hep o çağrıyı yaptım- bir kınama yapmasını isterdi, en azından "İfadelerinizi doğru bulmuyorum." demesini beklerdim kendisinden. Çünkü sonuç olarak bir Komisyon üyesine -Başkan tarafsız ya sonuç olarak, öyle düşünüyoruz, öyle olmasını istiyoruz- bir Bakanın bu ifadelerine; tehdit içeren ifadelerine, iftira içeren ifadelerini doğru bulmadığını dahi ifade etmedi Sayın Başkan. Bu çerçevede, tutanaklar elimizde. Ben Sayın Meclis Başkanıyla konuştum; kendisine hem bu sorulara cevap verilmemesiyle ilgili hem de şahsıma yapılan saldırıyla ilgili gerekli ifadelerde bulundum. Bugün resmî yazı da yazacağım kendisine, ifadeleri, tutanakları ekleyerek. Ancak, ben bekliyorum ki bu Komisyon bu tutumu alsın. Bugün bana yapıldı yarın size yapılabilir, başka bir arkadaşım olabilir. Bu düzey, nasıl Genel Kurulda olmuyorsa burada da olmamalı. Meclis Başkanı nasıl bir tutum alıyorsa böyle durumlarda burada da almalı ki bir daha bu düzey, bu tehdit, bu iftira düzeyleri burada olmasın.
Bu anlamda Komisyonumuza ben bir çağrı yapıyorum: Bu noktada bir tutum alalım arkadaşlar. Sayın Meclis Başkanına, Başkanlığımız olarak bir yazı yazalım ifadeleri ekleyerek. Gerekiyorsa burası tutum alsın, gerekiyorsa Meclis Başkanlığımız bu ifadelerin düzeltilmesi ve bir milletvekiline bu şekilde bir tehdit ve iftiranın yapılamayacağına dair bir tutum almaya çağırıyorum Sayın Başkanı.
Her iki konuda da görüşlerinizi ve tutumunuzu merak ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tabii ki, öncelikle...
AHMET YILDIRIM (Muş) - Ben de usul üzerine söz istiyorum.
BAŞKAN - Tabii, tabii. Önce Sayın Paylan'a... Yani tek tek yapmam lazım bu işi.
Sayın Paylan, sorular noktasında haklılar. Sayın Bakan, burada sorulan soruların yazılı cevaplanması istemiyle, kalanlarla ilgili olarak biz birleşimleri kapattık.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Dinlemiyor şu anda.
BAŞKAN - Bugün -evvelki gün zannediyorum- itibarıyla biz bütün tutanakları da kendilerine ileterek, yani sorularla ilgili karışık olduğu için tutanakları da ilettik. Üzerinde çalışıyorlar. Maliye Bakanlığı bunu tamamladığını bildirdi. Bugün akşamüzeri, öğleden sonra Maliye Bakanlığıyla ilgili soruların cevapları gelecek. Diğer bakanlıklara da en geç yarın saat 11'e kadar cevapları göndermelerine ilişkin bir süre verdik demiyorum ama bir talepte bulunduk. Çünkü bunu söylediğimde siz onu süre gibi algılarsınız. Maalesef Komisyon olarak süre verme şeyimiz yok ama talepte bulunduk ve onların da takibini Bütçe Başkanlığımız yapıyor. Maliye Bakanlığının sorularını da bugün dağıtacağım.
İkinci konuya gelince: Tabii bu konuda yeni bir tartışmaya yol açmak istemiyorum. Ancak, Sayın Bakan, ben, kendisine tutanaklarda geçen ifadeleriyle ilgili söz verdiğimde -ki size de söz verdim, Sayın Bakana da söz verdim- işte "Benim İlçe Başkanımı kaçırdınız, teşkilat mensubunu kaçırdınız. Sen..." ifadeleriyle ilgili olarak...
GARO PAYLAN (İstanbul) - "Değneksiz köy buldun..."
BAŞKAN - ...sizin şahsınızı kastetmediğini ifade etmiştir. Onun için o tarafını geçiyorum.
Diğer konu ki kendisinin özür dilemediği ve karşılıksız bıraktığı konu bir gün önce...
GARO PAYLAN (İstanbul) - "Değneksiz köy buldun."u düzeltmedi.
BAŞKAN - Müsaade ederseniz...
DİSK Genel Kurulunda meydana gelen hadiseler üzerine kendisinin çıkışta yapmış olduğu bir açıklamada, Sayın Cumhurbaşkanımıza "katil" diye bağırılması noktasında Sayın Bakana "katil" diye bağırılması noktasında genel kurulu terk ettiğinde çıkışta "Asıl katili içeride arayacaksınız." ifadesi üzerine sorulduğunda, ısrarla, siz -ki Sayın Aydoğan, kendisi Sayın Bakanın bu sözünün kendi partinizin Genel Başkanına söylenildiğini ifade etmiş olmasına rağmen- bu ismi Sayın Bakanın ağzından duymak istediniz ve defaatle soruldu Sayın Bakan iki üç sefer "6-7 Ekim olaylarının talimatını veren insan." dedi. Fakat sizin duymak istediğiniz sadece bu değildi. Sayın Bakanı sıkıştırdınız en sonunda Sayın Bakan da "6-7 Ekim olaylarının talimatını veren Selahattin Demirtaş." dedi.
Bunun bir öncesine dönüyorum. Siz kendi konuşmanızı yaparken, gene Sayın Bakan, seçim çalışmaları esnasında Trabzon'dayken -ki aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisinin teşkilat başkanıydı- teşkilat mensuplarının PKK tarafından kaçırılmasından dolayı yapmış olduğu "Size Kandil'i de, dünyayı da başınıza yıkarız." ifadeleri noktasında...
GARO PAYLAN (İstanbul) - "Ey Selahattin Demirtaş" diyerek...
BAŞKAN - Efendim?
GARO PAYLAN (İstanbul) - "Ey Selahattin Demirtaş" diyerek...
BAŞKAN - "Ey Selahattin Demirtaş" diyerek de olabilir, evet...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Öyle, öyle.
BAŞKAN - Tamam öyledir, mutlaka öyledir, siz öyle diyorsanız öyledir, hayır demiyorum.
300'e yakın parti merkezinizin tahrip edildiğini söyleyerek, sanki, Sayın Bakanın talimatı doğrultusunda birtakım güçlerin ortaya çıkarak ya da durumdan vazife çıkararak sizin binalarınızı tahrip ettiği noktasında sizin de Sayın Bakana yönelik direkt bir suçlamanız oldu. Şimdi, siz de bu konuyla ilgili olarak özür dilemediniz. Siz de o konudaki 6-7 Ekim...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Suçlama değil ki siyasi sorumluluktaki insanın açtığı yoldur. Ben onu tehdit etmedim.