KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN YEGİN (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanımı ve birlikte buraya geldiği çalışma arkadaşlarını, Komisyon üyelerimizi ve salonda bulunan bütün herkesi ben de saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bugün önemli bir tarih. 3 Kasım, AK PARTİ iktidarlarının Türkiye'yi başlayan yeni yüzyılda gerçekten yeni bir döneme taşıdığı bir tarih. Türkiye'nin sınırları içerisinde bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarının olduğu, Türkiye'nin insanlar içerisinde yaşam tarzına göre, statüsüne göre, etnik kökenine göre, mezhebine göre farklı tartışmalar üzerinden ayrıştırıldığı bir dönemin; Türkiye'nin birçok konuda vatandaşa hizmet götürme noktasında devletin hizmetlerinin zayıf kaldığı bir dönemin kapandığı, artık Türkiye'nin bir inkişafa geçtiği ve bütün unsurlarıyla memleketi, milleti bir gören, bütün unsurlarıyla memlekete, millete aynı standartta hizmet götürülmeye çalışılan, siyasi nazarla bakılan bir dönemin başladığı ve bugünlere taşındığı bir tarih oldu. O yüzden bizim için önemli bir tarihtir, Türkiye için önemli bir tarihtir; onun altını çizmek istedim.

Şimdi, konuşmalarda gençlik üzerinden bahisle farklı konulara da gidilerek bugünkü sorunlardan bahsedildi ama bakın, AK PARTİ'den önceki dönemlerde öğrenim kredisi sorunları vardı, öğrencilerin kütüphanelerle ilgili sorunları vardı, bilimsel araştırma merkezleriyle ilgili sorunları vardı, bursa erişimle ilgili sorunlar vardı; harç, burs, öğrenim kredisi sorunları vardı; spor yapacak alanların olmamasıyla ilgili ciddi sorunları, eksikleri vardı gençlerin.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Gene sorunlar var Sayın Yegin.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Var yine, var; hepsini bitirebilmiş değiliz ama çok daha fazla vardı. Olimpiyatlarda arzu edilen neticelere o gün de ulaşamıyorduk ama bugün çok daha büyük mesafeler aldık. Gençlerin yurt dışına gitmesiyle ilgili o zaman da bir şeyler vardı, bu zaman da var ama o zaman gençlerin yurt dışına gitmesiyle ilgili temel saik, ülkenin o döneme ilişkin yaşadığı ve o günün göstergelerinden hareketle geleceğe ilişkin verdiği umutsuzlukla... O dönem gençlerin üniversitelere gittiklerinde üniversitelerde başarılarına veyahut da okuma arzu, isteklerine, aldıkları puanlara göre değil yaşam tarzlarına göre akademisyenlerin öğrencileri kategorize etmesini talimat eden bir YÖK'ün bütün eğitim sistemi üzerindeki baskısının ürettiği umutsuzluktan, rahatsızlıktan, mobbingden ve buna maruz kalmasalar bile buna maruz kalan arkadaşlarını görüp hüzünlenen insanların, buradan ümidi kesen insanların göçünün, bu ülkeden başka ülkelere gitme ihtiyacının olduğu bir dönem vardı; bugün başka bir dönem var. Hepiniz çocuklarınızı üniversitelerde okutuyorsunuz, üniversiteleri bittikten sonra çocuklarınız gitsin, bir yurt dışı görsün istemiyor musunuz? Çocuklarınızı yurt dışına dillerini daha fazla geliştirsinler diye veya gidip alanlarında, yurt dışında herhangi bir yerde bir master yapsınlar, birkaç sene de orada yaşasınlar, sonra gelsinler, ülkelerine hizmet etsinler diye göndermek istemiyor musunuz? Mesela, yok mu sizin grupta beyefendi, gülüyorsun, yok mu?

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Hangi parayla göndereceğiz çocukları yurt dışına?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Dolayısıyla o dönemin yurt dışına gitme nedenleri, gerekçeleri, saikleri farklıydı, bu dönem gerçekten bunların hepsi farklı. Biz bu ülkenin gençlerinin hiçbirini mezhebinden, etnik kökeninden, yaşam tarzından dolayı ayırmadığımız, bu hayata ilişkin, yaşam tarzına ilişkin tercihlerinden dolayı ayırmadığımız, bu ülkede üretilen her bir hizmeti sonuna kadar kullanabilecekleri ve o aldıkları hizmetlerden sonra Cenab-ı Allah'ın kendilerine bir kul olarak verdiği kabiliyetleri inkişaf ettirmek istedikleri her alanda -projesiyle olsun, eğitimiyle olsun, sporuyla olsun, teknolojisiyle olsun, neyle ilgili olursa olsun her alanda- büyük bir destek verebileceğimiz alanları açtığımız için, o öğrencilerin, bu ülkenin gençliğinin kendine güveni geldiği için, bugün kendini dünyayla eş, bu ülkeyi dünyadan daha yüksek seviyelere taşıyabilecek, muasır medeniyetler seviyelerinin üzerine taşıyabilecek bir ülkenin altyapısını ve ürünlerini gördüğü için bu ülkenin gençleri yurt dışına gidip, oralarda görüp ondan sonra buraya dönmek istiyorlar.

Şimdi, dolayısıyla meselelere farklı yerlerden bakıyoruz. Doğru yer dersem şimdi diyeceksiniz ki: "Hep siz doğrusunuz." Evet, çoğu zaman bizim bakış açımız doğru çıkıyor, zaten yirmi küsur yıldır da bu millet bizim bakış açımızı ve uygulamalarımızı doğru bulduğu için hamdolsun bizi, bizim anlayışımızı, Cumhur İttifakı'nın anlayışını yeniden iktidar ediyor ama sizin baktığınız yer veya göstermek istediğiniz tablo farklı bir tablo, o yüzden problemler yaşıyoruz.

İSMET GÜNEŞHAN (Çanakkale) - Kibir içinde...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Yok, yok, kibir değil. Bakın, mesela, yurt meselesi; 57 ilçede 190 yurdu olan bir sistemden 258 ilçede 190 yurttan 830 yurda, 258 ilçede 182 bin kapasiteden 955 bin kapasiteye ulaşan ve başvurularının yüzde 96'sının karşılandığı bir yurt sistemine laf söylüyorsunuz. 12 kurumdan dijital teyitler alınarak -şehit yakınlığı, gazi yakınlığı, depremzede, engel durumu, yetim, öksüz olması, devlet korumasında olup olmaması, millî sporcu olması veya sınavda başarı sırası özelliklerine göre- kura yöntemiyle yüzde 96'sı yerleştirilebilen yurt kapasitemize ve sistemimize laf söylüyorsunuz. Ahşap mobilyalı, bazalı, banyolu, mini buzdolaplı odalarıyla -hepiniz öğrenciydiniz, o yurtlarda kalanlarınız oldu- sıcak suyuyla, aylık 32 GB internetin ücretsiz sunulduğu hizmetle ve sabah kahvaltısı, akşam yemeği için ayda 3.600 TL paranın ödendiği ve bu bütün hizmetler için günlük 10-15 liraya tekabül eden, 375 lira ile 570 lira arasında aylık bir ödemenin alındığı yurt sistemine burada söylemediğiniz lafları bırakmıyorsunuz.

Bunların yanında, isteğe bağlı ve talebe bağlı olarak mesleki gelişim kurslarının, sanat kurslarının, dil kurslarının, el sanatları kurslarının, müzik, görsel sanat kurslarının, değerler eğitimi kurslarının olduğu, psikoloji, tarih, çevre gibi konularda atölye çalışmalarının yapıldığı, insan, toplum, edebiyat atölyelerinin olduğu, spor psikologlarının dahi içerisinde barındırıldığı yurt sistemine dünya kadar laf söylüyorsunuz. "Öğrenciler yurtta yer bulamıyor." diyorsunuz.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Özür dileriz ya, kusura bakma!

ORHAN YEGİN (Ankara) - Sen kusura bakma çünkü dün, Maliyenin bütçesinde "'8,5 milyon insan yurt istiyor ve bizim yurt kapasitemiz 1 milyon.' diye övünüyorsunuz." diye önerge verdiniz.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Asla, asla, öyle bir şey... 8,5 milyon öğrenci var.

ORHAN YEGİN (Ankara) - 8,5 milyon öğrencimiz var, doğru ama bu 8,5 milyon öğrencinin kaçı örgün eğitimde, kaçı açık öğretimde? Bu 8,5 milyon öğrencinin her gün üniversiteye gidenlerinin kaçı kendi ilinde, kaçı başka bir ilde?

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Övünülecek bir şey mi açık öğretim?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başka bir ilde okuyan öğrencilerin kaçı kendi kiraladıkları evde, farklı yurtlarda veya akrabalarının, arkadaşlarının yanında veya yurtlarda? Dolayısıyla...

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Yurtların başındaki kişi burada, Bakan burada, sor bakalım kaç kişi aramış "Yurt çıkmadı." diye.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Sorun bakalım.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Tamam, sor bakalım kaç kişi aramış.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bu sene kaç kişi yurt başvurusu yapmış, kaçı yerleşmiş Bakan Bey onları söyleyecektir.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Tamam, sor bakalım Genel Müdür burada.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yüzde 3.

ORHAN ERDEM (Konya) - Yurt çıkmadı diye arayanlar çok az.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Dolayısıyla 1'inci fazda, 2'nci fazda, 3'üncü fazda yerleştirmeler oluyor arkadaşlar. Öğrenci şu şehri kazanmış, diyor ki "Hemen şu yurda bir başvurayım." Başvuruyor, ailesiyle beraber geliyor. Ben de öyle yaptım, önce yurt başvurusu yaptım üniversiteye gittiğimde sonra ailemle beraber kayda gittim, kayıttan sonra kiralık ev aradım, buldum, 2-3 arkadaşımla beraber kiralık eve çıktım.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Siz bile kalmıyorsunuz düşünün yani.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ben 1'inci fazda yurt talebi yapmıştım, 1'inci faz açıklandığında ben açığa düştüm, çekildim oradan, yedekten birini getirdi 2'nci fazdan. O gitti, özel bir yurtta kalmaya başladı veya akrabasının, halasının yanında kalmaya başladı, 2'nci fazda da o çıktı, 3'üncü faz geldi. 3'üncü fazla beraber yüzde 96'sı yerleştirilmiş. Siz "Öğrenciler sokakta yatıyor, öğrenciler parkta yatıyor..." Sizin gösterdiğiniz tablo ve sizin göstermek istediğiniz fotoğraf, sizin bir şekilde ya sizin organize ettiğiniz ya da organize edenlerin tezgâhına düştüğünüz o görüntüler bu ülkenin görüntüleri değil kardeşim, değil, değil, değil.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Yazık ya, vallahi yazık.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Oradan öyle mi gözüyor Sayın Yegin?

NURTEN YONTAR (Tekirdağ) - Siz öyle görebilirsiniz, yapmayın yani.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Türkiye'nin sorunları bu, Sayın Bakan cevap verecek bunlara.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Dolayısıyla bunların hepsini bir kenara bırakacağız.

Sayın Bakanım, biz bugün yurtlarımızın geldiği noktayla övünüyoruz, 1 milyona dayanmış yurt kapasitemiz var. Sadece öğrencilerimize yurt olmuyor bunlar, zaman zaman farklı problemler yaşadığımız oluyor; pandemi problemi yaşıyoruz, deprem problemi yaşıyoruz, aynı zamanda bizim için acil anlamda ihtiyaç duyulduğunda toplumsal nitelik de taşıyor. Aynı zamanda siz başka bir şey daha yaptınız; yazın öğrencilerimiz Türkiye'yi gezsinler, Anadolu'yu gezsinler, ülkelerini daha iyi tanısınlar, daha güzel tatil yapsınlar diye bu yurtları öğrencilerimize yazları otel gibi kullanmalarına imkân veren çok güzel bir düzenleme de yaptınız. Allah sizlerden razı olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yegin, bir dakika ilave süre vereceğim, toparlayın lütfen.

Buyurun.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Konuşacak konu çok, çok notum vardı. Gençlik komplekslerinden gençlik merkezlerine, Deneyap atölyelerinden Müzekart'a kadar "Anadoluyuz Biz" gönüllük projelerinden millî sporcu burslarına kadar, olimpiyatlarda başarılara kadar, sportif yetenek taramalarına kadar, dünya kadar işi götüren Bakanlığımıza, Hükûmetimize çok teşekkür ediyoruz. Tüm bunları hangi şehirde yaşıyor olursa olsun, hangi etnik kökene, hangi sınıfa, hangi mezhebe, hangi meşrebe ait veya dâhil olursa olsun, saçına ister toka, ister taç, ister türban, ister başörtüsü taksın, ister sakalı uzun, ister bıyığı pos olsun hiçbirini ayırt etmeden yapan bu Hükûmete, bu Hükûmetin liderine, bu ittifaka ve bu anlayışı bugüne kadar yirmi küsur yıldır taşıyıp getirenlere ve arkasında duran millete teşekkür ediyor, hürmetlerimi arz ediyorum.