Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Ticaret Bakanlığı b) Rekabet Kurumu c) Helal Akreditasyon Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 01 .11.2023 |
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımız, hoş geldiniz.
Sunumunuzda bol bol ihracattan, ihracat rakamlarından, dış ticaretten bahsettiniz. Hakikaten de şu an Türkiye ekonomisi için, özellikle cari açık veren, özellikle çifte açıkla karşı karşıya olan ülkemiz için ihracat önemli bir durumda. Bu sene, 2023 yılında 255 milyar dolarlık bir ihracatla kapatması planlanıyor; geçen sene de hemen hemen buna yakındı, 254 milyar dolarlık bir ihracatımız vardı. Geçen sene zannedersem 109 milyar dolarlık bir dış ticaret açığımız var, bu sene bu açığın 112 milyar dolara çıkması bekleniyor. Güncel rakamlara baktığımız zaman, Ocak-Eylül 2023 rakamlarına baktığımız zaman ihracatımızın 187 milyar dolara çıktığını görüyoruz, bir önceki sene, 2022 yılında 188 milyar dolardı. İthalatımızın da 274 milyar dolara çıktığını görmekteyiz ve burada dış ticaret dengesinin de eksi 87 milyar 228 milyon olduğunu görüyoruz. Burada benim dikkatimi çeken konulardan bir tanesi ihracatın ithalatı karşılama oranı. Geçen sene ocak-eylül döneminde ihracatın ithalatı karşılama oranını yüzde 69,3 iken bu dönemde yani 2023 Ocak-Eylül döneminde bu oranın yüzde 68,2 olduğunu görmekteyiz. Planınız yıl sonunda da yüzde 69,5'le kapatmak. Şimdi, seneye ne olacak peki? 2024'te, 2025'te, 2026'da, önümüzdeki süreçte ne olacak diye baktığımızda orta vadeli plandaki rakamlara bakıyoruz; 2023'te planlamanız, hedefiniz yüzde 76,81'miş, 2023 gerçekleşmesi yüzde 69,5 yani hedefte ciddi bir sapma var. Peki, bu yüzde 80'lere, yüzde 85'lere çıkacak mı önümüzdeki yıllarda? Valla burada Ticaretin Düzenlenmesi, Geliştirilmesi ve Kolaylaştırılması Programı'ndaki rakamlara baktığımız zaman 2026 yılında hedefiniz yüzde 73. Bakın, bu çok düşük bir rakam olarak karşımıza çıkmakta.
Bir diğer husus, mesela dış ticaret hacminin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı. Siz Ticaret Bakanısınız ve bunun mümkün olduğu kadar yüksek olmasını istersiniz. 2023'te planlanan yüzde 70'miş, gerçekleşme -tam rakam- yüzde 58,3. Peki, düzelecek mi bu yani 2023 hedeflerine, 2023'te koymuş olduğunuz hedefe yani yüzde 70'e ulaşabilecek miyiz? Tam tersi, düşecek yani sizin programınıza göre düşeceğini tahmin ediyorsunuz; 2024 yılında yüzde 57'ye, 2025'te yüzde 55'e, 2026'da yüzde 54'e düşeceğini tahmin ediyorsunuz.
Burada, sunumunuzda birçok şeyden bahsettiniz; işte, dünya ticaretinden, mal ticaretinden almış olduğumuz payın küresel olarak yüzde 1,01'den, 1,02'ye çıktığı, 1,03'e çıkacağı şeklinde birçok rakamlar verdiniz ve şöyle bir rakam da verdiniz: Orta yüksek ve yüksek teknolojili ürün ihracatımızın payının 2022 yılında yüzde 36'yı bulduğundan bahsettiniz. Burada ikisini birden vermişsiniz yani orta yüksek ve yüksek teknolojinin ikisini birden vermişsiniz. Sunumunuzda da dikkatimi çekti, yüksek teknolojili ürün ihracatından bahsetmediniz, ikisini birden verdiniz. O rakamlara baktığımız zaman yüzde 3,6 olduğunu görüyoruz yani ocak-eylül döneminde 3,6; geçen sene aynı dönemde yüzde 2,8, yıl sonunda da yüzde 3,6 olacağını tahmin ediyorsunuz. Geçmişe döndüğümüz zaman çok ciddi şekilde kendimizi tekrar ettiğimizi ve patinaj çektiğimizi hatta geriye de düştüğümüzü görmekteyiz.
Sunumunuzda bahsetmediğiniz bir diğer husussa... On İkinci Kalkınma Planı'nda biliyorsunuz bazı hedefler konuldu, özellikle yüksek teknolojili ürünün imalat sanayisi ihracatındaki oranının yüzde 3'ten yüzde 17'ye çıkarılması gibi çok önemli bir hedef var ama sunumunuzda bu hedeften hiç bahsetmediniz ve bu hedefe yönelik adımlardan da hiç bahsetmediniz. Biz sunumunuzda bunu görmek isterdik. Neden görmek isterdik? Çünkü özellikle yüksek teknolojili ürünlerin ihracat içindeki payımızın artması gerektiğini biz düşünüyoruz çünkü 2053'teki o hedeflere ulaşmak istiyorsak yani dünyadaki en büyük ilk 10 ekonomi içerisine girmek istiyorsak, dünyadaki en iyi 100 üniversite arasında 5 tane üniversite hayal ediyorsak; işte, dünyadaki en marka değeri yüksek 100 firma arasında 5 tane Türk firması olmasını hayal edebiliyorsak esasında bunun yolu yüksek teknolojili ürün üretebilmek ve bunu ihraç edebilmekten geçiyor. Bunu becerirsek şayet, becerebilirsek şayet bu hedeflerimize ulaşmak kolay olacaktır diye düşünüyoruz.
Şimdi, peki, bunu yapabilecek altyapımız var mı; şu an dünyadaki konumumuz ne, bir onu irdelemek istiyorum. Türkiye toplam ihracatta dünyada 29'uncu sırada. Herhâlde 2021'de 28'inci sıradaydı. Şu anda 29'uncu sıraya düşmüş durumda ancak yüksek teknolojili ihracatında değer olarak 36'ncı sıradayız. Arada bir makas var. Yüksek teknoloji ihracatının imalat sanayisi ihracatına oranı sıralamasında ise sıramız 70'inci. 1'inci Hong Kong, 2'nci Filipinler, 3'üncü Malezya; sıralama bu şekilde gidiyor. 1'inci Hong Kong'un oranı yüzde 70,54; bizim yüzde 3,6. Hemen üstümüzdekilere bakıyoruz -Dünya Bankasının zannedersem 2021 rakamlarından bahsediyoruz, hemen üzerimizde Arjantin var, Ukrayna var, Bolivya var, Surinam var yani bu konuda almamız gereken bayağı bir mesafe var.
Şimdi, yüksek teknoloji üretmek için, bunu ihraç etmek için yapılan çalışmalar var; ampirik çalışmalar var, makaleler var. Bunlara baktığınız zaman belli şartlar var, belli şartları yerine getirirseniz bunu yapabiliriz, Türkiye de bunu yapabilir. Nedir bunlar? Tasarrufların etkin yatırımlara dönüştürülmesi, nitelikli eğitim, nitelikli insan gücü istihdamı, beşerî sermaye, -biraz önce hatiplerimizin de bahsettiği gibi- transit ticaret, açıklık -bu da önemli- ve doğrudan yabancı yatırım girişi. Yani bunları gerçekleştirebilirsek şayet bu hedeflere ben ulaşılabileceğine inanıyorum.
Peki durumumuz ne? Yani bunların arasında mesela en önemlisi beşerî sermaye. Yani beşerî sermayenin bugün için kalkınmada, büyümede en az fiziki sermaye kadar önemli olduğu hatta daha önemli olduğu artık bilinen bir gerçek. Peki, şu anda ülkemizin beşerî sermayesi ne durumda, mevcut iş gücü ne durumda; buna bakmamız lazım. 2019 senesi Dünya Ekonomik Forumu'nun Küresel Rekabetçilik Raporu verilerine göre Türkiye mevcut iş gücü becerileri sıralamasında oldukça aşağılarda yer almakta. Bazı başlıkları size anlatmak istiyorum. İşbaşı eğitim konusunda 122'nci sırada, mesleki eğitim kalitesinde 128'inci sırada, mezunların beceri donanımında 103'üncü sırada, dijital becerilerin varlığı konusunda 116'ncı sırada. Yani dijital beceri önemli, anahtar kelimelerden bir tanesi olacak önümüzdeki süreçte çünkü ikiz dönüşümden bahsediyoruz, dijital dönüşümden bahsediyoruz. Genel sıralamada ise 61'inci sıradayız.
Gene Dünya Ekonomik Forumu'nun Geleceğin İşleri 2020 Raporu'na göre Türkiye, aktif popülasyon içerisinde dijital becerileri en düşük OECD ülkesi konumunda. Şimdi, böyle bir beşerî sermaye yapısıyla bizim bu hedeflere ulaşma, bırakın bu hedefleri yani yüzde 5 hedefimiz vardı yıllarca, o yüzde 5 hedefe ulaşma şansımızın olduğunu ben düşünmüyorum. Bir de biraz evvel bahsettiğim gibi, uluslararası doğrudan yatırımlar sayesinde de teknoloji transfer edilebilir ve bu sayede de yüksek teknoloji ürün ihracatı artırılabilir. Ya, burada Filipinler, Malezya gibi ülkelerin en büyük özelliği bu, ihracatlarında yüksek teknolojinin bu kadar yüksek olmasının.
Bakıyoruz uluslararası doğrudan yatırımlara, 2015 yılında 19,2 milyar dolar yabancı sermaye bu ülkeye gelmiş, 2022 yılında bu rakam 13,3 milyar dolara düşmüş; ciddi bir düşüş var. 2023 Ocak-Temmuz dönemini bir önceki aynı dönemle, 2022'yle kıyasladığımız zaman yüzde 26'lık bir azalma var ki bu rakam 5 milyar 360 milyon dolar yani altı ayda, yedi ayda yalnızca 5 milyar 360 milyon dolarlık doğrudan yabancı sermaye girişi olmuş, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 26 düşmüş, bir önceki dönem 7 milyar 681 milyon dolarmış.
Bir de bunun yapısına bakmak lazım. 2015 yılında -biraz evvel bahsettim- 19,2 milyar dolarlık bir yabancı yatırım girişi vardı; bunun 12 milyar doları sermaye girişiymiş, 4 milyar doları da gayrimenkul girişiymiş. 2022 yılına baktığımız zaman da bu tablonun tam tersine döndüğünü yani gayrimenkul yatırımlarının artmış olduğunu, sermaye yatırımlarının zaman içinde azaldığını görüyoruz yani neredeyse kafa kafaya gelmişler. 6 milyar 791 milyon dolar sermaye yatırımı olmuş, 6 milyar 273 milyon dolar da gayrimenkul yatırımı olmuş. Sermaye yatırımlarının yapısına baktığımız zaman da sadece yüzde 24'ü imalat sanayisine yatırım yapmış yani yurt dışından ülkemize yatırım yapanların sadece yüzde 24'ü imalat sanayisine yatırım yapmış, ağırlık da yüzde 62,8 olarak hizmet sektörü ve perakende sektörü çok ciddi bir artış içerisinde.
Yani uluslararası doğrudan yatırımlar her geçen gün azalmakta, yapısı bizim istediğimiz gibi değil, gelen yabancı gayrimenkul alıyor. Sermaye yatırımlarında çok ciddi azalma var, imalat sanayi yatırımlarında çok ciddi azalma var. Bu şartlar altında uluslararası doğrudan yatırımlar sayesinde teknoloji transfer etme şansımız çok zor gözüküyor ve daha da düşecek bu; bakın, bu yatırımlar daha da düşecek. Yani bu ülkeye 2005 yılına kadar her yıl ortalama 1 milyar dolarlık yatırım gelirken 2005 yılında birdenbire sıçrama yaptı; 15 milyar dolarlara, 20 milyar dolarlara çıktı. Neden? Çünkü Avrupa Birliğiyle müzakerelerimiz başlamıştı fakat daha sonra, 2018 yılından sonra kademe kademe kademe düştük. 2018'de ne oldu? 2018'de de tek kişilik hükûmet sistemi, işte, Türk tipi hükûmet sistemi, başkanlık sistemi, adına ne derseniz deyin, o sisteme geçtik. Bizim, bu sistemle devam ettiğimiz müddetçe uluslararası yatırımları buraya çekme şansımız yok. Beşerî sermayemizin yapısından biraz evvel bahsettim. Bu şartlar altında bunu artırabilme şansımızın olduğunu ben zannetmiyorum.
Sayın Bakanım, sizin ilk sunumunuz bu. Geçen sene bu koltukta Sayın Bakanımız oturuyordu değil mi?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Yarısını bana sorun, yarısını oraya sorun.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Şöyle: Hayır, değişmeyen bir şey var yani bakanların yerleri değişiyor fakat değişmeyen bir şeyler var. Nedir bu?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Devlette devamlılık esastır.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Evet.
Şimdi, ben her sene şunu yapıyorum: Manisa'daki esnaf, sanatkâr odalarına diyorum ki: Yarın Ticaret Bakanlığının bütçesi görüşülecek. Ya, derdiniz ne, sıkıntınız ne?
Şimdi, bakıyorum, hemen hemen her sene -bu 6'ncı bütçe mi oluyor bizim- beş yıldan beri her sene...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bizim 21 ya.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Ben kendi şahsıma söyleyeyim. O zaman yirmi yıldır bir şey değişmiyor, daha kötü bir şey.
Ben beş yılına şahidim; beş yıldan beri esnafların dertlerinde herhangi bir "Ya, şu da gitmiş kardeşim; bunu da silelim, bunu da silelim. Ha, bu sene bütçede bunlar görüşüldü, esnafın şu derdi ortadan kalktı." diye bir şey yok. İlk sene 1 sayfaydı, daha sonra sayfa sayısı artmaya başladı, en son 4-5 sayfaya kadar geldi.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bakırlıoğlu, Esnaf Genel Müdürü de aramızda bak, o da milletvekili oldu.
CAVİT ARI (Antalya) - Her geçen gün de artar.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Tamam yani o, benim dediklerimi daha anlar.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - O da on sene yaptı Genel Müdürlük.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Boşuna mı görüşüyoruz yani Sayın Bakırlıoğlu?
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Öyle gözüküyor herhâlde.
CAVİT ARI (Antalya) - Her geçen gün artıyor.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Şimdi, her geçen gün artıyor, ciddi sıkıntıları var esnafın. Bakın, esnafımızı -ben de esnaf kökenli birisiyim yani hayatımı Akhisar'ın merkez çarşısında açmış, 4 yaşından beri çarşıda faaliyet göstermiş, arastada faaliyet göstermiş bir kardeşinizim- özellikle pandemi döneminde çok yalnız bıraktınız, kaderine terk ettiniz. Bunun üzerine gelen ekonomik sıkıntılar esnafı hakikaten çok zor duruma getirdi. Çok ciddi mağduriyetleri var; mesela emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili bir düzenleme yapıldı ama bu düzenlemeden en az faydalanan ne yazık ki emeklilerimiz oldu, hiç faydalanamadı hatta. Yani yıllardır dile getirdiğimiz bir adaletsizlik vardı -yani normal SGK'liler 7200 gün prim ödedikleri zaman emekli olabiliyorlardı ama esnafımız 9000 gün- bunu yıllarca dile getirdik, iktidar da seçim öncesinde "Evet, biz de 7200 güne indireceğiz." dedi; hani nerede? Bu sözün bir an önce hayata geçirilmesi lazım.
Bir diğer husus, 4 Ekim 2000 öncesinde oda vergi kaydı olduğu hâlde BAĞ-KUR kaydı olmayan on binlerce esnafımız var. Bunlar da çok ciddi mağduriyet içerisinde.
TALAT DİNÇER (Mersin) - Tescil mağdurları.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Tescil mağdurları var, hakikaten büyük bir mağduriyet içerisindeler. Biz yıllardır bunu söylüyoruz, bununla ilgili en ufak bir adım atılamadı, bu insanlar hâlen daha emekli olamıyor, yasal düzenleme lazım.
Ya, şunu yaptık, bakın, çok büyük bir adaletsizlik yaptık, burada da bahsettik: Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında az da olsa emeklilerimize 5 bin lira bir ikramiye verildi, 5 bin lira. Peki, niye çalışan-çalışmayan ayrımı yapıldı? Bugün, çalışan, üreten, alın teri döken esnaf kardeşlerimiz var, zanaatkârlarımız var, yani şimdi bu adamlar üretiyor diye, üretime katkı sunuyor diye niye cezalandırılıyor? Bu büyük bir adaletsizlik, esnaf kardeşimiz "Bunun hesabını sorun." diyor.
Başka bir şey; yani bir ara, iki sene önce ve geçen sene esnafı gezdiğimiz zaman en büyük problemlerinden bir tanesi elektrik maliyetleriydi, kira maliyetlerinden daha fazlaydı. Ha, şimdi sayenizde kira maliyetleri artık tutulacak gibi değil ama elektrik önemli bir maliyet. Neden esnafımıza bu zor günlerinde onlara indirim sağlayacak bir düzenlemeye gidilmiyor?
En büyük problemlerden bir tanesi, bakın, yani ben hangi esnafın kapısını çalsam, desem ki "BAĞ-KUR primini ödeyebiliyor musun kardeşim?" Esnaf bana diyor ki: "O ne?" Ya, bak, birçok esnaf BAĞ-KUR priminin ne kadar olduğunu dahi bilmiyor çünkü ödemiyor, ödeyemiyor daha doğrusu. Yani şu anda BAĞ-KUR primi 4.628; indirim var, düzenli ödeyenler için 3.957 lira ve bu asgari ücret oranında artmakta ve esnafımız bunu ödeyemiyor. Önümüzdeki sene de muhtemelen bu enflasyon rakamlarına göre asgari ücrette yüzde 51 artış olacak, gene bu 4.628 yüzde 50 artacak. Yıllardır yapılandırma yapıyoruz, netice alamıyoruz. Bu konuda mutlaka bir düzenleme yapılması gerekli.
Bir de biraz evvel hatip arkadaşlarımız da bahsetti; esnafımız, sanayicimiz, tüccarımız krediye ulaşmakta çok ciddi problem yaşıyor. Ulaştı diyelim -dün baktım- bankalarda ticari krediler ortalama yüzde 48, yüzde 50 ve üstü olan tutarlar var. Esnafımıza devlet destekli ucuz kredi veriliyor, doğru, iyi bir şey bu ama bunda da problem var, buna ulaşmak da çok büyük problem çünkü finansman yok; adı var, indirimli kredi var ancak ortada para yok. Esnaf Kefaletlerde aylar sonrasına ancak verilebiliyor, Esnaf Kefaletler şu anda kendi öz kaynaklarıyla 500 bin lira isteyen ortağına ancak 50 bin lira verebiliyor. Bu kaynakların artırılması lazım. Ya, sunumunuzda... Bilmiyorum, geçen sene 80 milyar lira mıydı, tam hatırlamıyorum.
TİCARET BAKANI ÖMER BOLAT - Bu yıl 139 milyar lira.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - 139 olacak, geçen sene 80 milyar lira civarındaydı; bu kaynaklar yetersiz, bunların mutlaka artırılması lazım.
Ya, yıllardan beri "Bu AVM'lerle ilgili düzenleme artık ne zaman yapılacak?" diye burada bütün muhalefet milletvekilleri bunu devamlı söylüyor. Esnaf bunu dile getirmekten, biz söylemekten bıktık; hâlâ da bu AVM'lerle ilgili düzenleme, perakende yasası bir türlü gerçekleşmedi ve en büyük problemlerden bir tanesi. Bakın, şu son günlerde bu faizlerin artmasıyla beraber pos cihazlarındaki komisyonlar yüzde 0,74'ten yüzde 4'lere kadar çıkmış durumda yani postan geçiyorsun, ertesi gün yüzde 4 kesinti olarak hesabına geçiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bakırlıoğlu, ilave süre veriyorum.
Buyurun lütfen.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Taksitli olduğu zaman altı ayda yüzde 14-15'lere çıkıyor, altı ayın valörü... Üç aylık bir süre için yüzde 12-13'lerde kesinti oluyor. Şimdi, esnaf artık kredi kartlı satış yapmak istemiyor çünkü kesinti fazla. Karşısındaki müşterinin cebinde para yok, mecbur kredi kartından alışveriş yapmak zorunda. Hâl böyle olunca eski bir yönteme başvurmaya başladılar, biz zamanında çok yapardık onu. Veresiye defterlerimiz vardı bizim, veresiye defterlerine artık dönülmeye başlandı. Kredi kartından alışveriş yapamadıkları için artık veresiye defterlerine dönülmeye başlandı. Şimdi, bizim amacımız ne? Bizim amacımız, mümkün olduğu kadar bütün yapılan alışverişleri kayıt altına almak değil mi? En büyük amacınızın bu olması lazım değil mi? Ama şu anda sırf bu pos komisyonlarının yüksek olmasından dolayı esnaf ister istemez, mecburen kayıt dışılığa itiliyor. Bu konuda da mutlaka bir düzenleme yapılması lazım.
Bütçemizin Türkiye'deki esnaflarımıza, tüccarlarımıza, ihracatçımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum.