KOMİSYON KONUŞMASI

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Büyük Millet Meclisimizin Değerli Başkanı, Değerli Sayıştay Başkanı, Kamu Başdenetçisi, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, iki gün sonra cumhuriyetimizin ilanının 100'üncü yılını kutlayacağız ve bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçesini görüşüyoruz. Yüz üç yıl önce Ankara'da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, o zamanki adıyla Büyük Millet Meclisi hem Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başarmış hem de aynı zamanda cumhuriyeti ilan etmiş bir Meclistir. O yüzden Türkiye'de Parlamentonun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemi çok büyüktür, her şeyden de önemlidir. Bunun, bu önemin gereğini yerine getirmek de hepimizin, bizlerin milletvekili olarak ve sizlerin de Türkiye Büyük Millet Meclisinin yöneticileri olarak sorumluluğudur diye düşünüyorum ki biraz önce yüz üç yıl önceden bahsettim, o Gazi Meclis bütün yetkileri kendinde toplamıştır ve literatürde "meclis hükûmeti" denilen bir sistemle bu başarıları elde etmiştir.

Ben, cumhuriyetimizin 100'üncü yılında, Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızı başaran ve cumhuriyetimizi kuran başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları, Gazi Meclisimizin üyeleri, bu uğurda canını veren şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi saygıyla ve minnetle anıyorum.

Şimdi, tabii, konuşurken aslında, burada, Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığımız toplantılarda sık sık bu hükûmet sistemine geliyor konu. Şimdi, şöyle: 3 tane hükûmet sistemi var literatürde; başkanlık sistemi, parlamenter sistem ve yarı başkanlık sistemi. Onun dışında başka bir sistem yok. Bugün Türkiye'nin uyguladığı sistem bu 3 sistem de değil, tamamen kendine özgü -âdeta, biz ona çoğu zaman ucube bir sistem diyoruz- bir sistem. Güçler ayrılığının olmadığı, yasama, yürütme ve yargının tek bir kişinin şahsında birleştiği bir sistemle Türkiye yönetiliyor. Buna kesin ve net bir biçimde karşıyız. Bazen arkadaşlarımız "Türkiye başkanlık sistemine geçti." diyorlar ama şunu hatırlatmak isterim; başkanlık sisteminde katı güçler ayrılığı vardır; hem başkanın hem oradaki parlamentoların seçilmeleri, seçilme tarihleri, seçilme usulleri, çalışmaları, görev ve yetkileri ve birbirleri üzerindeki denetimleri açısından baktığınız zaman, başkanlık sistemi son derece katı bir kuvvetler ayrılığını ortaya koymaktadır fakat bizim sistemimizde, dediğimiz gibi, böyle bir ayrılık yok, bütün güçler, baktığınız zaman, âdeta bir kişinin şahsında birleşmiştir; bu son derece yanlış bir sistem.

Diğer taraftan, şunu söylemek gerekir: Türkiye'nin tarihsel deneyimi, Türkiye'deki siyasi partilerin yapısı, Türkiye'nin siyasi kültürü ve gelenekleri de parlamenter sistem içinde şekillenmiştir. Yaklaşık yüz elli yıla dayanan, Birinci Meşrutiyet'ten başlayan bir parlamenter sistem geleneği vardır. Bu parlamenter sistemi güçlü tutmak, Parlamentoyu etkin kılmak bu açıdan çok önemlidir diye düşünüyorum ve yapılan kanunların, Parlamento içinde kanunların, kanun yapım süreçlerinin, görüşülmesi, yasalaşması süreçlerinin de çok daha etkin bir biçimde yapılmasını gerekli kılar.

Biz "güçlendirmiş parlamenter sistem" diyoruz. Oradaki "güçlendirilmiş"ten kastımız şu, İç Tüzük'teki bir kısım değişikliklerle muhalefetin yetkilerinin, söz hakkının arttırıldığı bir sistemi söylüyoruz. Daha katılımcı, daha çoğulcu bir demokratik modele geçmek Türkiye'nin önündeki en büyük hedef olmalıdır diye düşünüyorum. Bugün, baktığınız zaman, dünyada da zaten parlamenter sistemin, temsilî demokrasinin krizi yaşanıyor. Bu anlamda da bu sistemi daha demokratik kılmak, kanun yapım süreçlerine sadece Parlamentodaki siyasi partilerin değil, onun dışındaki toplumsal kesimlerin de katılacağı bir yapıya dönüştürmek Türkiye'nin geleceği açısından son derece önemlidir. Bu yüzden, bugün, Türkiye'de uygulanan sistemin ne başkanlık sistemi ne de yarı başkanlık sistemi olduğunu belirtmek isterim.

Şimdi, tabii, işin başka bir tarafında da -zamanımıza da bakıyorum Sayın Başkan, herhâlde tolerans göstereceksiniz- parlamento hukuku konusu var. Sonuç itibarıyla, Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızı da başaran ve öncesinde de yaklaşık yüz elli yıllık geçmişi olan Parlamentonun bir kısım temel metinleri var. 1877 tarihli Heyet-i Âyan Nizamname-i Dâhilisi, 1927 tarihli TBMM Dâhili Nizamnamesi ve en son, şu anda da yürürlükte olan, meri olan 1973 tarihli İç Tüzük var. Ayrıca da yazılı hukuk kurallarının dışında, Meclisin gelenekleri, teamülleri var ve buna göre, Meclis, Parlamentoda kanun yapım tekniklerini belirlemiş, şekillendirmiş.

Bununla birlikte, özellikle son yıllarda, bu Meclisin çoğunluğunu oluşturan AKP iktidarlarının, parlamento hukukunun temel kurumlarını ve kurallarını ciddi anlamda aşındırdığını söylemek istiyorum. Buna ilişkin birkaç uygulamayı da vermek istiyorum. Mesela, bunların en başında gelen, torba kanun uygulamasıdır Sayın Başkan. Bu, torba kanun uygulaması son derece yanlış bir uygulamadır. Birbiriyle ilgisiz olan birçok kanun maddesinin getirildiği, hatta Komisyonda görüşüldüğü zaman verilen birtakım önergelerle bunların iyice genişlediği ve bunların hepsinin bir bütünlük içinde görüşülmesini zorlayan bir sistem. Biz buna karşıyız, yıllardır da karşıyız. Aslında baktığımız zaman şunu görüyoruz geçmiş dönemlerde: Ben 24'üncü Dönem milletvekiliydim, orada da gene o dönemki Başkanımız, sonraki dönemlerde de hep izledim, konuşulduğu zaman "Torba kanun uygulamasına karşıyız." deniyor ama ne hikmettir torba kanun uygulaması devam ediyor. Daha on gün-on beş gün önce gene bir torba kanun geldi içinde daha çok turizmle ilgili bir kısım maddelerin var olduğu, temel anlamda normalde de başka bir komisyona gitmesi gereken bir kanun Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi. Bu torba kanun uygulaması şu açıdan da yanlıştır, şunu söyleyelim, hem ülkemizde hem dünyada kanun teknikleri açısından iki tip kanun var: Kod kanun ve çerçeve kanun. Kod kanun kendi içinde bütünlüğü olan bir görüşme sistematiğidir, aynı konuyla ilgili maddeler birliktedir; çerçeve kanun ise birbiriyle ilişkisiz olan kanunlardır. Bu ikisi bir kere hiçbir şekilde bir araya gelmez, oysa bize en son gelen ve iki gün önce, üç gün önce Genel Kurulda da yasalaştırdığımız torba kanunda hem kod maddeler vardı -ki yaklaşık 7 maddeydi- hem de toplam 33 madde, geri kalan 26 madde de bu çerçeve kanunundan oluşuyordu. Böyle bir kanun sistemi yok, yani mevzuatımızda da yok, Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik'e de aykırı fakat ilginç biçimde Parlamento bu uygulamaya devam ediyor. Bu konuda da Meclis Başkanı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yönetimi olarak bundan sonra torba kanun uygulamalarına izin vermemenizin önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca şunu da söylemek gerekiyor: Parlamento hukukunda Türkiye legalistik yani mevzuat eksenli sayılan ülkelerden biri, bu açıdan da baktığımızda bugünkü uygulamanın aslında hukuki bir temeli de yok.

Diğer taraftan, ciddi bir sorun da bu esas komisyon-tali komisyon sorunu. Bakın, gene en son gelen kanun bize esas komisyon olarak geldi, hâlbuki konunun bizimle ilgisi yoktu. Burada yapılırken, sevk edilirken kanunlar sonuç itibarıyla bu Komisyona geldi, hatta burada da tartıştık. Sonuçta İç Tüzük buna cevaz veriyor, TBMM İçtüzüğü'nün 34'üncü maddesi diyor ki: "Bir komisyon, kendisine havale edilen teklifi, başka bir komisyonun ihtisası dâhilinde görürse, gerekçeli olarak teklifin o komisyona havale edilmesini isteyebilir." Yani aslında İç Tüzük'ümüz bir sürü şeyi almış, içermiş fakat ne yazık ki uygulamada bu kanuni hükümlere, İç Tüzük hükümlerine uyulmuyor. Nasıl Türkiye'nin Anayasası varsa Meclisin anayasası da Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'dür, fakat ısrarla uyulmadığını ve buna ilişkin kuralların ihlal edildiğini görüyoruz.

Gene başka bir problem: Tali komisyonların çalışmaması. Örneğin son gelen torba kanun bizimle ilgili olmamasına rağmen bize geldi asli komisyon olarak, tali komisyon olarak da Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna gitti fakat ilgili komisyon, tali komisyon çalışmadı. Hâlbuki Meclis İçtüzüğü'nde tali komisyonların çalışmaması diye bir şey yok, İç Tüzük'ün 23'üncü maddesi ve 37'nci maddesi son derece açık fakat çalışmadılar. O zaman Meclisteki ihtisaslaşmanın ne önemi kalıyor? O zaman neden komisyonları kuruyoruz? O zaman bütün komisyonları lağvedelim, bir tek Plan ve Bütçe Komisyonu olsun. Buradaki amaç ihtisaslaşma, konunun uzmanı insanların, o konuyla ilgili milletvekillerinin o komisyonda olması; komisyonda çalışanların, uzmanların, komisyon kadrosunun, personelinin de gene o konuyla ilgili hem hafızaya sahip olmuş olması hem de o konuda gerekli bilgi ve birikime sahip olmasıdır ve sonuç itibarıyla bunun için komisyonlar var. E, bu komisyonları, uymadığınız zaman buna, dediğim gibi ya asli komisyon olarak gitmemesi gereken komisyona gittiğinde, tali komisyon olarak görüşülmesi gerekirken görüşülmediği zaman bu olmuyor. Hâlbuki şu olabilir, ne var sonuç itibarıyla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Türeli, ilave süre veriyorum size.

Buyurun lütfen.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hâlbuki ne acelemiz var, önemli olan kanunların hızlı yapılması değil; tabii ki belli bir hız olacak, elbette geciktirme olmamalı ama sonuç itibarıyla onların doğru bir biçimde çıkmasına ihtiyaç var. Ama biz şunu görüyoruz, geçmiş dönemde de gördük: Bir kanun çıkıyor, arkasından gene başka bir torba kanunda o kanunla ilgili maddeler geliyor, "Ne oldu, daha yeni konuştuk?" diyoruz. Diyorlar ki bize: "Biz unutmuşuz birtakım şeyleri, bunları, şimdi unuttuklarımızı ekledik." Ya da son dönem olduğu gibi, son torba kanunda da olduğu gibi normalde Parlamentonun yapması gereken kanunlar Cumhurbaşkanı kararnameleriyle düzenlendiği için Anayasa Mahkemesinin iptal kararları var, şimdi o iptal kararları yerine getiriliyor. Bu kadar verimsiz bir çalışma sistemi olmaz.

Bakın, parlamento hukuku şu anda dünyanın her yerinde de ders olarak okutuluyor, bizde de lisans, yüksek lisans ve doktora dersi olarak okutuluyor yani o parlamento hukukunu anlatırken tabii ki bizim Anayasa'ya ve İç Tüzük'e bakıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bitireceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Onları temel ders notları olarak izliyorlar. Oraya baktığı zaman başka, uygulama başka. Yani bu açıdan Parlamentonun itibarının yeniden sağlanması son derece önemli.

Son bir sıkıntı da yine, aşağıda, Genel Kurulda, özellikle torba kanun formatında gelen kanun tekliflerinin temel kanun olarak görüşülmesi. Temel kanun olarak görüşmenin kendi içinde bir bütünlüğü olur, bölümler hâlinde oluyor, biliyorsunuz, maddelerde konuşulmuyor ancak önerge verdiğinizde konuşuluyor. Arkadaşlarımız bölüm üzerine çıktığı zaman, neyi konuşacaklarını şaşırıyorlar çünkü birbiriyle ilgisiz o kadar çok düzenleme var ki bunun içinde. Bu anlamda, Parlamentonun görevini en iyi biçimde, en liyakatli biçimde yapmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.