KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

Şimdi, bütçedeki çelişkiden bahsedildi "'Hem ekonomiyi büyüteceğiz hem de cari açık azalacak.' diyorsunuz, nasıl olacak bu?" Ha, önce şunu söyleyeyim, az önce tartışma oradan çıkmıştı: Hükûmetler gelir, beş yıllık vaatte bulunur, bunun beş yıl içerisinde yapılacak vaatlerini sayar ve bunu bir zamana yayar. Biz de zamana yayarak milletimize verdiğimiz bütün sözleri tutmuşuz. Hatta verdiği sözlerin de ötesine geçmiş, hiçbir seçim beyannamemizde, hiçbir parti programımızda, hiçbir yerde olmamasına rağmen konut edindirme yardımlarını (KEY ödemelerini) biz bu millete ödemedik mi Başkanım? EYT'yle ilgili bir vaadimiz var mıydı bizim geçen seçime giderken, yapmadık mı Başkanım? Dolayısıyla AK PARTİ verdiği sözleri yerine getirir, fazlasını da getirir, yeter ki bunu gerçekleştirebilecek kaynakları, imkânları üretebilecek bir zemin oluşsun ve bunu geliştirmek için de bütün çabasını ortaya koyar. Şimdi "Çelişki var, 'Hem ekonomiyi büyüteceğiz hem cari açığı azaltacağız.' diyorsunuz. Nasıl olacak bu? 'Yani hem ihracat artacak hem cari açık azalacak.' diyorsunuz. Bizim ihracatımız biraz ithal bağımlı bir ihracat. Nasıl olacak bu?" dediler. Şimdi, evet, düne kadar öyleydi ama bakın, biz bugün petrol kuyuları... Allah'a hamdolsun, bölgeyi terörden arındırdık, bugün Gabar'da petrol kuyularımız var ve Allah izin verirse 2024'te, 2025'te Türkiye'nin ihtiyacı olan petrolün yüzde 10'undan fazlasını, yüzde 15'inden, yüzde 20'sinden fazlasını; yıl geçtikçe artacak... Bizim cari açığımızın temel sebebi nedir? Enerji ithalatımız değil mi, öyle değil mi Başkanım? Bizim enerji giderimiz cari açığımızın temel nedeni. Şimdi, buyurun, Mersin Akkuyu Nükleer Santrali'ni açacağız Allah izin verirse ve Türkiye'nin enerji tüketiminin yüzde 10'unu sadece Mersin Akkuyu karşılayacak ve başka yeni santraller açacağız; yeni enerji santralleri, yeni güneşler, rüzgârlar vesaire. Dolayısıyla bizim özellikle dışa bağımlılıkta karşı karşıya olduğumuz durumdan her geçen sene Allah'ın izniyle, Hükûmetimizin gayretleriyle, teşvikleriyle, destekleriyle, oluşturduğu özel sektörüyle, kamusuyla, bir ekosistemle beraber -bizi cari açığa mecbur eden yıllardır- bütün bu sebeplerin hepsinden kurtulacağız inşallah. Şu anda, bizim özellikle teşvik programımızda kısıtlı ve seçimli teşviklerimiz var, kredileri buna göre çoğu yerde veriyoruz ve özellikle ithal ikame ürünlerin üretimi konusunda devletin çok büyük teşvikleri ve destekleri var ve bu konuda çok büyük mesafeler aldık. Dolayısıyla evet, biz, hem ekonomiyi büyüteceğiz, büyüyen ekonomiyle beraber bu aziz milletin bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir Türkiye'yi; bu sosyal güvenlik sistemini yüzyıllarca daha da geliştirerek taşıyabilecek bir sosyal güvenlik ekonomisini ve zenginliği, refahı bu milletle ve inşallah -çevremizdeki, bize güvenen coğrafyalarda- hep beraber bu güçlenmiş Türkiye'yle beraber huzuru taşıyacağız.

Şimdi, buradan şuraya geçelim: Şimdi, 2053 hedefleriyle ilgili de konuşmalar oldu ve "2023 hedeflerini daha tutturamamışız. Hani, 2053'e ne hedef koyuyorsunuz?" tarzı bir hareketle... "Yani ihracatta hedeflerin yarısı noktasındayız, millî gelirde yarısı noktasındayız, hiçbiri tutmamış, neden tutmamış?" "Yani 'pandemi' diyorsunuz, 'Ukrayna savaşı' diyorsunuz ama siz 2023'ü 2011'de söylemiştiniz, pandemi 2019'da geldi, Ukrayna savaşı 2021 başladı." gibi sözler oldu. Şimdi, biz, 2011'de yani bu 2023 hedeflerini koyduğumuzda neredeydik? 21'inci ekonomiydik dünyada. Bugün 17'lerde olduğumuz söyleniyor; 17 mi, 19 mu; 17 olması tarzı bir şeyler var.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - 2014'te 16'ncı ekonomiydik.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Tamam, belki 10'a gelememişiz ama dün konuştuğumuz yerden çok daha ileriye gitmişiz. Kişi başına millî gelirimiz 10 bin dolardı, şimdi onun biraz üstünde. Gayrisafi yurt içi hasıla 770 milyar dolardı, şimdi 1 trilyon doları aşmış. Evet, 2 trilyon dolar olmamış ama dolar cinsinden aşmışız. İhracatımız 135 milyar dolardı, 500 milyar dolar hedef koymuştuk; doğru, yapamadık ama 255 milyar doların üzerine çıktık çok şükür, daha da aşacağız bunları. İstihdam sayılarımız artmış. Turist sayımız, turizm gelirlerimiz artmış; 28 milyar dolardan bugün 55 milyar dolara gelmişiz ve daha ötesine geçeceğiz. "Bölünmüş yollar" demişiz "otoyollar" demişiz "demir yolları" "hızlı trenler" demişiz o gün, o programda; hepsini yapmışız Allah'a şükür, yapıyoruz, yapacağız da. Dünya mal ticaretindeki payımız 0,5-0,6'lardan bugün 0,8'lere gelmiş. "Kayıt dışı istihdamı düşüreceğiz." demişiz, yüzde 40'ın üstündeymişiz, bugün 30'lara -evet, beğenmiyoruz, hoş bulmuyoruz biz de ama- düşürmüşüz, daha da düşüreceğiz inşallah. Nükleer santralde hedef gecikmeli de olsa yolunda yürüyor. 120 bin doktordan 150 bin doktora gelmişiz. Borsada işlem gören şirket sayımız 300'lerdeymiş, bin hedef koymuşuz, gelememişiz ama 600'leri aşmışız. Bunları neye rağmen yapmışız, hani hedeflere niye ulaşamadık? Bakın, biz 2023 hedeflerini açıkladıktan sonra Türkiye'de -kısa kısa, çoğunu atlayarak- neler olmuş bir söyleyeyim size: Bakın, Çukurca'da patlamayla başlamışız, 24 askerimiz şehit olmuş. Van'da 7,1 büyüklüğünde deprem olmuş, 605 vatandaşımızı kaybetmişiz. Şubatta "MİT krizi" diye anılan çatlak oluşmuş. Suriye'de çatışmalar başlamış ve büyük bir göç dalgasıyla ve bu dalganın getirdiği hem sosyolojik hem ekonomik problemlerle karşı karşıya kalmışız. Taksim Gezi olayları olmuş; anlatmama gerek yok, hepimiz biliyoruz, farklı pencerelerden baksak da etkilerini biliyoruz, ülkeye etkilerini, ekonomiye etkilerini biliyoruz. Reyhanlı'da bomba yüklü 2 araç patlamış, onlarca vatandaşımız şehit olmuş. 17-25 Aralıkta FETÖ mensuplarının yaptığı bir kumpasla karşı karşıya kalmışız. MİT tırları üzerinden oluşturan iftiralarla ülkemiz dışarıda da küçük düşürülmeye ve yıpratılmaya çalışılmış. IŞİD, Musul Konsolosluğumuzu basmış ve üç aydan fazla bir süre 50 kişiyi rehin tutmuş. 6 Ekim olayları, sokağa çıkma çağrıları ve 33 kişinin hayatını kaybetmesi. "Hendek" dedikleri çukur eylemleri başlamış bu ülkede, bunlarla uğraşmışız bunlardan sonra. 10 Ekimde gar patlaması olmuş, 102 vatandaşımızı kaybetmişiz bu patlamada, bu hain saldırıda. DHKP-C'li militanlar gelmiş, ofislerinde savcılarımızı şehit etmişler. Nelere, nelere muhatap olmuşuz. Yine, Suruç'ta IŞİD bomba patlatmış. 15 Temmuz olmuş, hain bir grup insanlarımızın üzerine mermiler sıkmış, bombalar atmış, Meclis bombalanmış, şu içerisinde oturduğumuz Meclis. Sultan Ahmet'te bombalar patlatılmış. 17 Şubatta Devlet Mahallesi'nde bomba yüklü araçla saldırı olmuş ve 30 vatandaşımızı kaybetmişiz. Peşine, 13 Martta, Güvenpark'ta yine bomba yüklü araçta intihar saldırısı. 28 Haziran'da Atatürk Havalimanı'nda 3 ayrı patlama, 44 kişi hayatını kaybetmiş. 24 Ağustosta Fırat Kalkanı'nı yapmışız. İstanbul Reina saldırısı olmuş, 40 kişiyi kaybetmişiz. Bankacılarımız gözaltına alınmış, kredi notlarımız anlamsız bir şekilde düşürülmüş durduk yere. Tatbikat hedeflerinin, uluslararası örgütlerin hedeflerinin üzerine bu ülkenin Cumhurbaşkanının fotoğrafları konulmuş; bakanlarımıza Amerika'dan yaptırım kararı gelmiş, mal varlıklarına el konulmuş. Afrin'e Zeytin Dalı Harekâtı yapmışız, Pençe Harekâtı başlamış... Elazığ depremi, İzmir depremi, orman yangınları, seller, afetler, Düzce'de, orada, burada depremler ve Barış Pınarı Harekâtları ve bu süreçte halk oylamasıyla beraber 10-11 seçim olmuş. Ve pandemi ve Ukrayna savaşı, komşulardaki gelişmeler, küresel enflasyon, kapanmalar ve 11 ilde deprem ve büyük bir felaket. Ya, bütün bunlara rağmen, bütün bu yaşananlara rağmen biz 2011'de söylediğimiz meselelerin neredeyse tamamında hedefimizin yarısının yani dün olduğumuz yerin yüzde 50 üstüne çıkmışız, bazılarında ötesine geçmişiz. Bütün bunları başarmışız. "Ne yaptınız?" Ne yapmışız.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Bunlarda sorumluluğunuz yok mu sizin?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Evet, şimdi, biz "İçeriden ve dışarıdan müdahaleler bunları engelledi." dediğimizde de alınıyorsunuz. Evet, gerçekten, alınıyorsunuz...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bu sorunlar İkinci Dünya Savaşı'ndan daha ağır sorunlar değil. Bak, İkinci Dünya Savaşı'nı düşün, neler yaptınız İsmet Paşa'ya ya?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bak, bunlara rağmen bunu başarmışız ve bak bir şey söyleyeyim: Bunu hep beraber başarmışız; Alevi'siyle Sünni'siyle, Kürt'üyle, Türk'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, 5 vakit namazını camide kılanıyla, cumadan cumaya, bayramdan bayrama gideniyle, şerbet içeniyle, bir kadehini yemeğinin yanına koyanıyla, hepsiyle yapmışız ya. Kimseyi ayrıştırmadan, herkesi bu milletin, bu memleketin ana unsuru görerek, herkese "Yeter ki memleketinle, milletinle bir derdin olmasın, bir düşmanlığın olmasın. Gel, bu ülkeyi hep beraber kalkındıralım." demişiz ve bu ülkeyi hep beraber kalkındırmış, bu noktaya gelmişiz. Şimdi, arkadaşlar diyorlar ki: "Ya, sanki yirmi iki yıldır iktidar siz değilsiniz, sanki bu ülkeyi siz yönetmiyorsunuz; yeniden, durmadan hedefler koyup duruyorsunuz." Ya, bunları biz kimle yaşadık arkadaşlar? Son yirmi yıldır, son yirmi iki yıldır bu ülkede yaşamamış gibi konuşmak doğru bir şey değil, gerçekten değil. Dolayısıyla biz buna rağmen bunların hepsini -Allah'a sonsuz şükürler olsun- başarmışız. Şimdi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, sürem bitti.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - İlave süre vereceğim size.

Buyurun, toparlayın Sayın Yegin.

İki dakikayı ilave süreniz var.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Tamam -şu notları başka günler konuşuruz- son cümlem şu olsun: Şimdi, biz "Yirmi yılda şunları, şunları yaptık." dediğimizde birçok şey söyleniyor. "Köprü" deniliyor "Yandaşa para kazandırdınız..." "Hızlı tren" diyoruz, Her şeye bir bahane "Şehir hastanesi" diyoruz, bir bahane; her şeye bir bahane.

Ondan sonra millet "Yahu, siz ne yapıyorsunuz arkadaş? Ya, bu insanlar hizmet ediyor, hizmet takdir edilir." dediğinde, bu sefer diyorlar ki: "Ya, tamam da yani yirmi yıldır iktidardalar." E, elbette olacak yani dünya döndükçe sanki kendiliğinden gelişiyor yani dünya döndükçe, gün döndükçe, güneş döndükçe eğer ülkeleri yönetenlerin hiçbir katkısı yok, kendi kendine gelişiyorsa... Yahu, arkadaş, AK PARTİ'den önce Türkiye'de başka yirmi seneler olmadı mı? 1923'te kurduk, bugün 100'üncü yılımızı kutluyoruz, diğer dört yirmi senede memleket niye inkişaf edemedi?

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Etti, sıralama aynı, değişen bir şey yok.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Söyleyelim biz niye edemediğini çünkü her on yılda bir milletin kafasına getirdiler, bir darbe vurdular, öz güvenini hapsettiler, yok ettiler. Biz de o darbelerle karşılaştık ama üstesinden hep beraber gelmeyi bildik. Hadi, geçelim bizi, komşularımızda bu gün dönmedi mi, tarih dönmedi mi, yirmi yıl olmadı mı? Suriye ne hâlde, orada yirmi yıl yaşanmadı mı? 2002'de mi kaldı Suriye hâlâ? Irak'ta, İran'da... "Hadi, hep doğudan örnek veriyorsun Orhan Bey gel batıya..." Buyurun, Avrupa Birliği ülkesi Bulgaristan ne hâlde, yirmi yıldır niye ilerleyemedi?

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Bulgarlar şu anda Edirne'yi yağmalıyorlar farkındaysan.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bulgaristan levası kaç lira biliyor musun?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Avrupa Birliğinin bütün karşılıksız fonlarına rağmen...

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Bir dönem bizimkiler gidiyordu Bulgaristan'a alışverişe, şimdi onlar geliyorlar.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Yunanistan'ın Avrupa Birliğinden fon alabilmek için verilerini yalan yanlış verdiği açıklanmadı mı?

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Bulgarlar şu anda Edirne'yi yağmalıyorlar.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Dolayısıyla demek ki bu işler günün dönmesi, güneşin dönmesi, tarihin dönmesi, yılların geçmesiyle olmuyor.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Ya, siz nerede yaşıyorsunuz ya? Bir Edirne'ye gidin, esnafla konuşun.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, değerli arkadaşlar, müsaade edin.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bu işler birbirine inanmış bir kadro, birbirine inanmış bir siyaset-millet ilişkisi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tamamlayın Sayın Yegin.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bitiriyorum Başkanım.

...birbirine adanmış bir çalışanlar ordusu, yürekli çalışanlar ordusu ve arkasında kapı gibi duran milletin desteğiyle beraber büyük bir liderlikle oluyor; öyle gün dönmesiyle, güneş dönmesiyle, tarihin uzamasıyla değil.

Teşekkür ederim.