Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 26 .10.2023 |
ORHAN YEGİN (Ankara) - Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızı, Strateji ve Bütçe Başkanımızı, Bakan Yardımcılarımızı, burada bulunan bütün herkesi, Kıymetli Komisyon Başkanımızı, Komisyonumuzun kıymetli üyelerini; salonda bulunan basın mensubu, bürokrat, çalışan bütün arkadaşları ben de saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, geçen yılki bütçe cümlelerinden başladı Yaşar ağabey, benim de aklıma gerçekten onlar gelmişti. Geçen yıl biz bütçeyi konuşurken "Bu bütçe, bilmem 1.500-2.000 odalı sarayın, yandaşın, tek adamın, savaşın bütçesidir. Şiddetini artıran, derinleştiren iktidarın bütçesidir. Meclisi bir kez olsun tezkeresiz açmayan, silaha, tanka, topa para harcayan iktidarın bütçesidir." diye bir sürü laflar söylenmişti.
Yine, geçen yıl seçim vardı, o yüzden şu cümle çokça zikrediliyordu her yerde: "Bu bir veda bütçesidir." Hatta "veda bütçesi" denildikten sonra da şöyle deniliyordu: "Haziranda seçim var, çekip defolup gideceksiniz, altı aylık yapın. Bize bir enkaz bırakacaksınız zaten, bırakın sonraki altı ayı biz yapalım." "Nas bütçesidir." denildi, şu denildi, bu denildi -toparlayalım- hepsinin sonunda "Geliyor gelmekte olan." denildi.
Seçimlere gittik hep beraber, Cenab-ı Allah bize nasip etti, millet bizi takdir etti, biz geldik. Belki bu bütçede, biraz birileri birtakım dersler alır, daha makul yerlerden gideriz dedik. Gidenler var, teşekkür ediyoruz, çok saygın konuşmalara tanık olduk ama işte, mesela "Kendiniz hazırlıyorsunuz bütçeyi, kendiniz tasarladığınız bir bütçe getirdiniz." Evet, biz kendi işimizi kendimiz yaparız yani başkaları bir şeyi tasarlayıp bizim önümüze koyup "Alın bunu geçirin, oylayın. Şunu yapın, bunu konuşun..." Eğer böyle bir beklenti varsa bizden, biz hiçbir zaman bunu böyle yapmadık.
Biz AK PARTİ olarak, biz Cumhur İttifakı olarak, biz bu ülkede siyaset yapan insanlar olarak sivil toplum örgütlerimizle, meslek odalarımızla, çalışan temsilcilerimizle, işveren temsilcilerimizle, hepsiyle beraber konuşuruz; bürokratlarımızla konuşuruz, siyasilerimizle konuşuruz. Evet, bütçemizi de siyasetimizi de siyasal söylemimizi de dış politikamızı da iç politikamızı da biz kendimiz belirleriz ve kendimiz belirlediğimiz o tezin, o tartışmanın arkasında dururuz. Dolayısıyla böyle bir beklentiyi çok tuhaf karşıladığımı söylemek isterim.
Yine, bu sene devam edildi "zenginlerin bütçesi" "savaş bütçesi..." "Komik bir bütçe." denildi, bir Cem Yılmaz sempatikliği atıldı içeriye "Şaka gibi bir bütçe." denildi. Sonra, ardından yine "savaş bütçesi" "güvenlikçi bütçe" "militarist bütçe" ve bu bütçede en yüksek payın savaşa ayrıldığından bahsedildi, "En yüksek para ona ayrıldı." denildi.
O kavramı bir kenara bırakarak söylüyorum -muhtemelen kastettikleri Savunma Sanayisine, bizim güvenliğe ayırdığımız parayla ilgili bütçedeki kısımdan bahsediliyor, o bile yanlış ve burada çarpıtılarak söylendi- bu bütçede en yüksek pay yine Millî Eğitime ayrılmıştır, daha sonra Sağlığa ayrılmıştır, daha sonra farklı alanlara ayrılmıştır ve sırasıyla, elbette güvenliğe de çalışanlarıyla, askeriyle, polisiyle, bunların maaşlarıyla, o terörle mücadelede veya sınır ötesi operasyonlarda yapılacak işlerle ilgili ihtiyaç duyulacak konular, ekipmanlar, malzemelerle ilgili de hepsiyle ilgili de elbette ki o bütçeler de ayrılmıştır.
Şimdi, kurumların özerkliğinden, dün bir eleştiri cümlesi kurup onun üzerinden kendi zihinlerindeki özerklik tezlerine atıf yapma uyanıklığına tanık olduk bence ve aynı anda Anayasa değişikliğiyle ilgili maddenin ikinci tur oylamasına yani parti kapatmayla ilgili maddenin oylamasına ataları katılmayan bir partinin temsilcisi, dün partilerine kapatma davası açılmasının bizim ayıbımız olduğunu söyledi.
Biz 2'nci kez iktidara geldiğimizde, ilkinde yüzde 33'le seçilip hizmet ettikten sonra, 2007 yılında yüzde 47'ye oyumuzu çıkartıp iktidara geldikten sonra, iktidardayken oyunu artırmış bir parti olarak kapatma davasına muhatap olmuş bir partiyiz ya. Ben o dosyanın içinde vardım. Niçin biliyor musunuz? Sizin yargılandığınız meselelerle hiç alakası olmayan bir mesele için. Gençlik kolu başkanıyken o zaman, ramazan ayında bir iftar çadırı açtığım için ben de o dosyanın içerisine atıldım. Şimdi, yaptığınız işlerden, söylemlerinizden dolayı partinize kapatma davası açılmış, bunun sorumlusu bizmişiz gibi böyle, tuhaf tuhaf cümlelere muhatap oluyoruz. Cevap vermeyelim, şuradan geçelim diyoruz ama bu kadar da olmaz yani bu kadar da olmaz.
Şimdi, efendim, Cumhurbaşkanlığı sistemi üzerinde duruldu bugünkü konuşmalarda. Biz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin öneminin, ehemmiyetinin altını her zaman çizdik. Milletimiz de aslında bu sistemin iyi bir sistem olduğunu gördü, referandumda geçirdi. 2018'de geldik beş sene, bütün problemleriyle; savaşın, pandeminin olduğu bir dönemde biz bu sistemle bu ülkeyi yönettik ve sizler "Bu sistem yanlış, şöyle kötü, böyle kötü; tek adam, şudur budur" gibi birçok şeyi söylediniz. Biz ittifaktaki birkaç parti olarak arkasında durduk, siz çok daha fazla muhalefet olarak -bugün burada olan ve dışarıdakiler, buraya giremeyenler dâhil- bu sistemin karşısında durdunuz, birçok şeyi söylediniz. Hatta bir genel başkan dedik ki "Bu seçimde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi meselesi kapanacak; ya alacağız kapatacağız ya alamayacağız, artık kapanacak." Böyle bir tartışma ama görüyoruz ki hâlâ bu tartışmalar burada yapılıyor. Aslında millet son seçimin biraz öncesinde, o kurulan masada, hani ortaklardan birinin "kumpas masası, şantaj masası" vesaire diye birtakım şeyler söyleyerek ayrılıp terk ettiği ve sonradan, birkaç gün sonra yeniden oturduğu o masada, seçim öncesinde, aslında...
RIDVAN UZ (Çanakkale) - Size demiştik efendim, yanlış anlaşılmasın.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Yo, yo; şunu söyleyeceğim: Yani Cumhurbaşkanlığı sisteminden geri gitmenin ne kadar riskli bir şey olduğunu gördü; sonra seçime gitti, yeniden Cumhurbaşkanlığı sisteminin arkasında durdu ve seçim sonrası ittifakın içerisinde yaşanan tartışmalarda hatta ittifakın belli bölümünün kendi içerisinde yaşanan farklı tartışmalarda bu ülkede Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bu ülke için, böylesine zorlu bir coğrafyada, böylesine zorlu bir dönemden geçtiğimiz bir süreçte ne kadar ehemmiyetli ve önemli olduğunu bence bir kez daha görmüş oldu.
Şimdi, bütçeyi inceleyince, anlaşılan o ki "Seçime kadar idare edelim, sonrasında ne olursa olsun niyetindesiniz." denildi.
CAVİT ARI (Antalya) - Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi o ortamı yarattı, bunu unutmayın.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Biz seçime ilk defa hazırlanmıyoruz, ilk defa seçime girmiyoruz; 2001 yılında kurulduk, 2002'de seçimler oldu; 17'nci, 18'inci seçimimizi yaptık belki, belki referandumlarla beraber daha fazla. Dolayısıyla biz hep seçime gitmiş bir partiyiz, biz seçime giderken seçime dönük bütçe yapıp ondan sonra başka başka şeyler yapan parti hiçbir zaman olmadık. Evet, seçimi her zaman önemsedik; seçim dönemlerinin elbette belli hassasiyetleri, belli talepleri, belli farklı ihtiyaçları olur; bunlara bigâne kalmadık ama biz hiçbir zaman "Seçime gidiyoruz, şu bütçeyi dağıtalım da ondan sonra ne olursa olsun. Hele şu seçimi bir aşalım da ne olursa olsun." anlayışında olmadık. Biz Millet İttifakı ve onun Cumhurbaşkanı adayı gibi "Şu seçimi bir kazanalım da ne olursa olsun." duygusuyla -gençlerin tabiriyle- tüm tuşlara basmadık yani "Hem vergiler kalkacak hem her şey bedava olacak." diyorlardı. Dolayısıyla muhalefetteyken konuşmak biraz kolay ama iktidar sorumluluğu, yapacağını konuşmayı, bu millete yapacağını onun karşısına vaat olarak sunmayı getiriyor.
Şimdi, Sayın Ağbaba burada yok, buradayken dedi ki "7200 güne indireceğiz; şunu yapacağız, bunu yapacağız. Hani kardeşim, nerede?" Ya, arkadaş, yani bir parti iktidara gelirken der ki "Ey milletim, beni seçerseniz önümüzdeki beş yıl içerisinde şunları, şunları, şunları yapmayı size taahhüt ediyorum." Bunun kimini ilk yılda yapar -öyle mi Başkanım?- kimini üç yılda yapar, kimini beşinci yılının sonuna doğru yapar; hepsinin bir programı vardır.
CAVİT ARI (Antalya) - Yani kandırdınız mı esnafı, onu mu söylemek istiyorsunuz?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Hepsinin bir programı vardır, onu söylüyorum.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Öyle mi anladın?
CAVİT ARI (Antalya) - Öyle anlaşılıyor, söylediğinden o anlaşılıyor.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Hepsinin bir programı vardır. Dolayısıyla o programa uygun olarak yapacağı şeyi yapar.
CAVİT ARI (Antalya) - Seçime bir ay kala Meclis kapalıyken Esnaf ve Sanatkârlar Odası Genel Başkanı ile Bakanın şovu ne anlama geliyor? Ne anlama geliyor bu şov?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Dolayısıyla biz, AK PARTİ olarak bugüne kadar millete ne söz vermişsek arkasında durmuşuz hatta arkasında öyle bir durmuşuz ki söz vermediğimiz şeyleri bile yapmışız.
CAVİT ARI (Antalya) - Esnafı kandırmışsınız, açıkça söylüyorum; ifade ediyorsunuz esnafı kandırdığınızı.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Mesela, neyi yapmışız...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yegin, bir saniye.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Yegin'e söz verdim...
CAVİT ARI (Antalya) - Bir şey yok Başkanım, esnafı kandırdığını söylüyor; bu kadar basit.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir şey demiyorum, şunu söylüyorum, onu söylemiyorum...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Kandırmak size mahsus; sana mahsus, sana, sana! Bizzat seni kastederek söylüyorum, sana mahsus!
CAVİT ARI (Antalya) - Meclis kapalıyken Bakan ile Esnaf ve Sanatkârlar Odası Genel Başkanı Palandöken protokoller imzaladı, şovlar yapıldı; ne oldu?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şov yapmak bizzat sana mahsus! Grubuna demiyorum, sana diyorum; sana mahsus!
CAVİT ARI (Antalya) - Şovlar yapıldı, ne oldu? Hepsi hikâye çıktı. Beş yıl içinde yapacakmış! O zaman söyleseydiniz beş yıl içinde yapacağız diye. İşte, oyları böyle çaldınız!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, Başkanım, bu değersiz konuşmayı bırakalım, bu fuzuli konuşmayı bırakalım, biz yolumuza devam edelim.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Fuzuli sesler duymamıza gerek yok, biz işimize bakalım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yegin, bir saniye...
CAVİT ARI (Antalya) - Fuzuli sensin! Fuzuli sensin! Saygılı ol!
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, bir müsaade edin, bir saniye...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Sayın Arı, fuzuli ses etme.
CAVİT ARI (Antalya) - Fuzuli sensin!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Fuzuli!
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...
CAVİT ARI (Antalya) - Sensin! Saygılı ol! Saygısızlık yapma!
ORHAN YEGİN (Ankara) - La ilahe illallah ya, çattık adama ya.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bakın, değerli arkadaşlar, bir müsaade edin; bunlar, bakın, artık kırıcı...
CAVİT ARI (Antalya) - Neye müsaade edeceğiz Başkanım? Veli Ağbaba'nın söylediği, seçim öncesinde Esnaf ve Sanatkârlar Odası Genel Başkanı ile Sayın Bakanın protokollerle bütün esnaf oda başkanlarını ikna edecek, kandıracak şovlar yapıldı.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bir hükûmet beş yıllık programında "Şunları, şunları yapacağım." der ve onları yapar.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yegin, söz vereceğim size, bir saniye müsaade edin.
CAVİT ARI (Antalya) - Seçimi etkileyecek şovlar yapıldı! O zaman söylendi mi beş yıl içinde yapılacak diye?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Arı...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Korsan konuşma yapma ya.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şov yapan sensin, bizatihi sensin! Şovun merkezisin sen, sen şovun merkezisin!
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Arkadaşlar, müsaade edin...
CAVİT ARI (Antalya) - Sensin be! Saygılı ol! Terbiyesizlik yapma!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya, ayıp ediyorsun ama ya.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Terbiyesizin merkezi de sensin, terbiyesizliğin merkezi de sensin!
CAVİT ARI (Antalya) - Sensin! Şovmen sensin!
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Birleşime on dakika ara veriyorum.