KOMİSYON KONUŞMASI

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, Sayın Komisyon Başkanı, Komisyon üyeleri ve değerli milletvekilleri; bildiğiniz üzere, son on iki yılda ağır bir sığınmacı ve kaçak işgali altında Türkiye. Buna "işgal" diyorum çünkü resmî rakamlara göre 3 milyon 264 bin 248 sığınmacı ülkemizde bulunmaktadır. Gayriresmî rakamlara göre ise kaçaklar vatandaş olanlarla birleştirildiğinde Türkiye'deki yabancı sayısı yaklaşık 10 milyon civarında olarak düşünülmektedir. Bu sebeptendir ki son zamanlardaki kalkınma planlarında da "Uluslararası Göç" başlığı önem arz etmektedir. 2024-2028 yıllarını kapsayan beş yıllık kalkınma planının bu başlığı altındaki görüşlerimi paylaşmak istiyorum ben de sizinle.

İlk olarak düzensiz göçün önlenmesinin temel amaç olduğu ifade edilmiştir. Biz de buna tamamen katılıyoruz. Bize göre de "Hudut namustur." ilkesi bir ülke için olmazsa olmazdır ama maalesef bugüne kadar sadece Suriye sınırında açık kapı politikası izlenmemiş, Doğu Anadolu'daki sınırlarımızdan geçmeye çalışan kaçakları da caydırmayarak o bölgede de bir nevi açık kapı politikası izlenmiştir. Bu bölgede caydırıcı tedbirler almak olmazsa olmazdır diye düşünüyoruz.

İkinci olarak göç yönetimine ilişkin kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi öngörülmektedir. Göç İdaresi Başkanlığının 2022 Faaliyet Raporu'na göre, Göç İdaresi Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatlarında toplam 13.209 personel görev yapmaktadır. Mevcut personel sayısı ve niteliğinin artırılması oldukça önemlidir. Ayrıca, mevcut geri gönderme merkezlerinin sayısının ve kapasitesinin artırılması da gerekmektedir. Göç yönetimine ilişkin danışma kurulu oluşturulması da kalkınma planında bahsi geçen maddelerden biridir. Danışma kurulunda üniversite temsilcilerinin, uzmanların yanı sıra siyasi parti temsilcilerinin de yer almasının oldukça önemli olduğunu düşünmekteyiz. Bu planda "Göçle ilgili detaylı istatistikler kamuoyuyla düzenli olarak paylaşılacaktır." denilmektedir ki bu şeffaflık açısından çok önemlidir. Ancak, hepimizin bildiği gibi, Türkiye'de en büyük sorun, açıklanan resmî rakamlara kimsenin itibar etmemesidir. Bu sebeple, bu rakamların gerçeği yansıtan rakamlar olması Türkiye'nin geleceği için çok önemlidir. Yetkililerin açıklayacağı rakamlar eğer pandemi ve enflasyon rakamları gibi olacaksa bunun hiçbir faydası olacağını düşünmüyoruz. Bu konuda da dikkatleri çekmek istiyoruz. Ayrıca, kalkınma planında "Türkiye'de bulunan yabancıların sosyal, ekonomik ve kültürel hayata uyumları desteklenecektir ve göçmenlerin sosyal ve kültürel hayata uyumlarını sağlamak üzere Türkçe dil eğitimi gibi yaygın eğitim programları düzenlenecek, iletişim ve bilinçlendirme faaliyetleri yürütülecektir." ifadeleri bulunmaktadır ki bu ifadeler bize Türkiye'de bulunan sığınmacıların önümüzdeki süreçte de Türkiye'den gitmeyeceğinin ve Hükûmetin entegrasyon politikaları izlediğinin açık bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

Dikkat çekici bir husus da "gönüllü geri dönüş" ifadesidir. Son yapılan araştırmalara göre Türkiye'de yaşayan Suriyeli sığınmacıların yüzde 94'ünün ülkesine dönmeyi düşünmediği görülmektedir. Ülkesine dönmeyi düşünmeyen sığınmacıların ülkelerine gönüllü döneceklerini nasıl düşündüğünüzü merak ediyoruz.

Buradan bir soru daha sormak istiyoruz: Bugüne kadar gönüllü geri dönüş sayısı acaba elimizde var mıdır? "Yabancıların gönüllü geri dönüşü" derken kastedilen şey tam olarak nedir ve düzensiz göçle gelen kişi "yabancı" olarak mı adlandırılmaktadır?

Kalkınma planında yer alan ifadelerden bir tanesi de "Düzensiz göçle mücadelede kaynak ülkelerde ve sınırlarımızda önleyici uygulamalar artırılacaktır." ifadesidir ki bu ifadeyi de yerinde bulmaktayız. İYİ Parti olarak bizim Türkiye'de sığınmacı ve kaçaklarla ilgili sorunlara çözüm olarak hazırladığımız "Millî Göç Doktrini"nin temel ilkelerinden bir tanesi de "önleyici göç" ilkesidir. Yani göçü gerçekleşmeden, menşesi ülkede durdurmak ve gerekli önlemleri... Göç dalgası Türkiye sınırına ulaşmadan engelleme anlamına gelmektedir.

Kalkınma planının "Uluslararası Göç" kısmında yer almayan önemli bir husustan da bahsetmek istiyorum, bu da iklim krizi neticesinde oluşacak göçtür. Gelecek on yıllarda küresel iklim krizinin etkisinin artmasıyla birlikte "iklim göçmenleri" kavramı daha sık gündeme gelecektir. Yapılan çalışmalar 2050 yılına kadar iklim krizi sebebiyle yaşanacak yerinden edilme sayısının en az 216 milyon kişi olacağını ortaya koymuştur, bunun 100 milyonu da Türkiye'nin hinterlandından beklenmektedir ki bu insanların çok cüzi bir kısmı bile rotasını Türkiye'ye çevirirse bunun da ülkemizi çok ciddi olarak etkileyeceği gözden kaçmamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Tamamlıyorum, son cümlem.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Evet, bir dakika veriyorum; toparlayın lütfen.

Buyurun.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Son olarak "Yurt Dışında Yaşayan Türkler" başlığına da değinecek olursak burada denilmektedir ki: "Kültürel kimliğini muhafaza eden, ana vatan bağını sürdüren, yaşadığı ülkede bireysel ve toplumsal haklarını koruyarak sosyoekonomik hayata dâhil olan yurt dışında yaşayan Türklerin, Türkiye ile yaşadıkları ülke arasındaki siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve bilimsel ilişkilere olumlu katkı yapması ve geleceğinin güvence altına alınması temel amaçtır." Bu amacı gerçekleştirmek için de yapılacak en iyi şeyin "Türk dünyası bakanlığı"nın kurulması olacağını düşünüyoruz. Çalışma sahası Avrupa, Amerika, Avustralya ve dünyanın diğer kıtalarına yayılmış tüm Türklerle ilgilenmek için bakanlık seviyesinde bir teşkilata kesinlikle ihtiyaç olduğunu savunmaktayız.

Sözlerime son vermeden, hepinizi saygıyla selamlıyorum ve teşekkür ediyorum