Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
Konu | : | Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız'ın "Türk Dış Politikası" konulu sunumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 19 .10.2023 |
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Sayın Başkanım, konu bağlamından koptu; Komisyona değil dışarıya konuşuyor arkadaşlarımız, bence buna gerek yok. Burası Dışişleri Komisyonu, Dışişleri Komisyonunun bir ağırlığı var, bu ağırlığa uygun bir şekilde davranılsın.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Sayın Başkan...
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Müsaade ederseniz ben bitireyim hanımefendi.
Sayın Bakan Yardımcısı, güzel bir sunum yaptı, her zaman olduğu gibi detaylara girmedi ama detaylara girilebilecek bir şey olursa... Yani bütün Türk dış politikasının aynı anda konuşulduğu bir ortamda detaylara girmek zaten mümkün değil ama daha konu bazlı sunumlar olursa belki daha faydalı olur. Özellikle şu anda İsrail ve Gazze arasındaki bu savaşı konuşuyoruz, İsrail'in zulmünü de konuşuyoruz, belki daha güncel bir konu olur.
ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Anlatmaya çalıştığım...
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Evet, Boğaziçili hanımefendi izin verirse ben de konuşacağım.
Benim 2 tane başlığım var, bir tanesi soru.
Bir tanesi şu: Bu ortak dış politika meselesi kıymetli bir şey. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının daha önce yapmadığı bir şey, bunu da kayda geçsin diye söylüyorum. Fakat ortak dış politika meselesinin dış politika yapım aşamasında bir ortaklığa ihtiyacı var ki ortaya politika çıktıktan sonra "Gelin, buna ortak olun." dili yapıldı şimdiye kadar; hâlbuki, dış politika yapım aşamasında bir ortaklaşma ortaya çıkarsa, o zaman ortaya çıkan dış politika daha millî bir dış politika hâline gelir, tartışmasız biz de bu konuda mutluluk duyarız.
Bir diğer konu, bu dış politika meselelerinin günlük siyasetin bir parçası olmaktan çıkarılması lazım. Yani bütün konulardan bahsetmiyorum, bazıları çok yakıcıdır; işte, İsrail-Filistin meselesi yıllara sari bir meseledir, insanlık suçuna da savaş suçuna da dönüşmüş durumda, maalesef, öyle görünüyor işin gidişatı. Ama bütün meselelerin günlük siyasetin bir parçası yapılmadığı bir ortamda dış politika meseleleri daha soğukkanlı bir şekilde konuşulabilir; öbür türlü, günlük sıcak siyasetin bir parçasına dönüşüyor, ondan dolayı sıkıntı yaşıyoruz.
Bazen şöyle cümleler kullanılıyor: "Sivillere saldırı kabul edilemez ama..." "Sivillere saldırı kabul edilemez, nokta." demek lazım. Hiçbir zaman hiçbir sivile saldırı kabul edilemez. Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ki açıklamalar da genelde bu minvalde ki bence doğrusu bu, "Kimin tarafından yapıldığını gözetmeden, kabul edilemez." deyip geçmek lazım, vurgulamak lazım daha doğrusu.
Esas şey şu, esas sıkıntı şu: Filistin davası konusunda aslında Türkiye'deki neredeyse bütün siyasi partiler, bütün siyasi gelenekler, ortak bir bakışa sahip. Herkes Filistin'deki davanın haklılığı konusunda mutabakat içindedir. Bu mutabakatı zedeleyecek bir davranıştan kaçınılmalı Türkiye siyasetinde. Kimisi Hamas tarafından bakar, bu mutabakatın bir parçası olduğunu düşünür; kimisi İslami Cihat tarafından bakar, bir parçası olduğunu düşünür; kimisi El Fetih tarafından bakar, bir parçası olduğunu düşünür. Beni ilgilendiren şey, ortak mutabakat, bir dava konusu olmasıdır yani Filistin davasının haklılığıdır. Çünkü Hamas da değişir -umarım o kadar uzun sürmez Filistin davasının çözülmesi ama- El Fetih de değişebilir, başka birisi de değişebilir ama Filistin davasının haklılığı değişmez, dolayısıyla bizim buradan bakmamız lazım.
Sorum şu Sayın Bakan Yardımcım: Hani İsrail'i kınama, yaptıklarının yanlış olduğu; bunu birçok arkadaşımız söylediği için ben oraya tekrar tekrar dönmek istemiyorum ama bu savaşın yayılma riski nedir? İran'ın bu işe dâhil olma ihtimali nedir? Eğer böyle bir durum söz konusu olursa bunun Türkiye'yi etkileme riski nedir?
Teşekkür ederim.