KOMİSYON KONUŞMASI

NAMIK TAN (İstanbul) - Sayın Başkanım, öncelikle, bugün burada bulunan meslektaşlarımı Sayın Ahmet Yıldız Başkanlığındaki Dışişleri heyetini hem hasretle hem de sevgiyle selamlıyorum; hepsine teşekkür ediyoruz. Gerçekten uzun süre ayrı kaldığımız arkadaşlarımızı burada görmek beni çok mutlu etti, bizleri çok mutlu etti. Bunu söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Sayın Başkanım, siz, toplantının başında, dış politikanın bir millî politika olarak ele alınması konusundaki hassasiyeti vurguladınız. Bunun için size teşekkür ediyorum. Zira partimizin Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin dış politikasına yönelik son on beş yıllık eleştirilerinin merkezinde politikaların eskiden olduğu gibi meşveret anlayışına dayanmaması, tek bir siyasi partinin görüşüne göre şekillendirilmesi bulunuyordu. Cumhuriyet Halk Partisi olarak vurgulamak istediğimiz en önemli hususlardan biri, iç politika ve dış politikanın ayrı değerlendirilmesi ihtiyacıdır. Dış politika meseleleri iç siyasetteki kutuplaşma için malzeme hâline getirilmemelidir. İç politikada birbirimize ne kadar karşı olursak olalım dış politika meselelerinde bir araya gelebilmeliyiz. Biz, maalesef, bu konuda uzun zaman dışlandığımız duygusunu taşıyoruz; sadece biz değil, bütün muhalefet partileri dış politika yapım sürecinden uzakta kaldılar. Bu durumun mutlaka değişmesi gerektiğine inanıyoruz. Sizden en büyük beklentimiz Değerli Başkanım, ileride büyük ihtilaf yaşayacağımız anlaşma metinleri önümüze gelirse Türkiye'nin tamamının, hepimizin ortak çıkarları için yapmak istediğimiz yapıcı eleştirilerimize kulak tıkanmaması. Komisyondaki kararları, mümkün mertebe, oy çokluğuyla değil de oy birliğiyle Genel Kurula indirebilmemiz. Önceki yasama dönemlerinde bazı komisyon başkanları, maalesef, bu anlayışı göstermedi. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu Komisyonda sizlere yapıcı muhalefet sözü veriyoruz fakat bunun karşılığında büyük sakıncalar gördüğümüz bir metin önümüze geldiğinde de sizden anlaşma metinlerini bir kez daha gözden geçirmenizi, gerekirse yeniden incelenmesi için geri göndermenizi, hatta Komisyon gündeminden geri çekmenizi bekliyoruz. Karşılıklı anlayışa göre hareket ettiğimiz takdirde Komisyonda kararlı, sağlıklı bir şekilde kararları çıkarabileceğimize inanıyoruz. Demokratik anlayışa uygun olarak biz burada hak ettiğimiz saygıyı gördüğümüz takdirde size elimizden gelen desteği vereceğiz. Bizler farklı görüşleri ve kesimleri temsil eden siyasi partiler olsak da her birimizin fikirlerinin bu toplumda karşılığı var. Biz bu karşıtlıklardan ne kadar çok uzlaşma çıkarırsak Türk dış politikasına o kadar katkı verebileceğimize inanıyoruz.

Dışişleri Bakan Yardımcımız Sevgili Yıldız'a sunumu için teşekkür ediyoruz. Uluslararası sorunların ve çatışmaların barışçıl yolla çözümü, çatışmalarda sivillerin şiddetten korunması gibi hususlar Türk dış politikasının temel ilkelerinden olagelmiştir. Bu anlayışı gerçekten sürdürebildiğimiz takdirde daha güçlü ve sözüne güvenilir bir Türkiye olabileceğimize inanıyoruz.

Sayın Yıldız'ın popülist milliyetçilik ve nefret söylemi konusundaki görüşlerini de ilgiyle dinledik. Bu görüşlere sonuna kadar katılırken, sağ popülizm ve nefret söyleminden kendi ülkemizin de muzdarip olduğunu not düşmek isteriz. Batı'da maalesef yükselen bir İslamofobiya dalgası mevcut. Biz de Türkiye olarak bu İslamofobiye karşı mücadelemizi bir yumuşak güç olarak en etkin şekilde vermeliyiz; bunda hiçbir şüphe yok. Öte yandan, kendi ülkemizde geleneksel medyada ve sosyal medyada da en az İslamofobi kadar çirkin bir antisemitizm dalgasının yükseldiğini de unutmamak lazım. Hamas'ın son saldırısı çerçevesinde gelişen olaylar bu konuda daha dikkatli olmamız gerektiğini bize âdeta dikte ediyor diye düşünüyorum. Siyasetçilerimiz söylem ve eylemlerinde dikkatli olmalı ki Türkiye'de toplum, ırkçılığın bir başka çeşidine kapılmasın. Biz dünyada İslamofobiye karşı konuştuğumuz zaman birileri de bize "Siz, önce kendi kapınızın önünü temizleyin, kendi toplumunuzdaki Hristiyan ve Yahudi düşmanlığı bu kadar ciddi boyuttayken siz kime ne anlatıyorsunuz!" demesinler ve bunları, bu tür eleştirileri veya tepkileri aldığımız takdirde zira sözümüzün ağırlığı azalacaktır; bu sözleri kimseye söyletmemeliyiz.

Partimizin İsrail-Filistin çatışmasında iki devletli çözümü ve özgür bir Filistin'i desteklediğini kayda geçirmek isterim. Türkiye'nin de bu aşamada ara bulucu olması konusunda Hükûmetin çabaları bizi memnun ediyor ama bundan sonuç alınabilmesi için çok daha dengeli hareket etmemiz gerektiğine inanıyoruz. Bu ara buluculuğun yürütülmesi sırasında laik dış politika ilkelerinden ayrılmadan yol alabilirsek hem İsrail hem Filistin hem de dünyanın geri kalanı nezdinde sözümüzün ağırlığının artacağına inanıyoruz.

Biz, Filistin'in resmî ve meşru temsilcisi olarak Filistin Kurtuluş Hareketi'ni yani El Fetih'i görüyoruz. Filistin'de kalıcı barışın sağlanabilmesi, İsrail'in mevcut hükûmetinin hukuka aykırı yayılmacı yaklaşımının engellenebilmesi, dünyada Filistin'e yönelik desteğin artması için de El Fetih'le daha güçlü ilişkiler kurulması gerektiğine inanıyoruz. Hamas'la temasların çok dikkatle sürdürülmesi gerektiğine dikkat çekmek istiyoruz.

Bunları açıkladıktan sonra Sayın Yıldız'a birkaç sorum olacak. Bu sunuşunuzda, sizin de daha önce heyet başkanı olarak görev yaptığınız, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde Kavala hakkında alınan karara ilişkin herhangi bir yorumunuz olmadı. Bunun büyük önem taşıdığını düşünüyorum. Sizin de hassasiyet göstereceğinize yürekten inandığım, Türkiye'nin Avrupa Konseyinden dışlanması sürecinin önüne geçilmesi konusunda neler yaptığınızı öğrenebilir miyim? Zira Bakanlığımızın açıklamasının benim kırk yıla yakın meslek hayatımda gördüğüm -hani bir diplomatik ifade bulmaya çalışıyorum ama bulamıyorum- en kötü açıklamalardan biri olduğuna inanıyorum. Orada Osman Kavala'nın isminin zikredilmemesinin sebebi nedir? Neden böyle bir şeyi uygun gördünüz ve "Bir kişi." dediniz? Hani kimden, neyi saklamaktasınız? Yahut saklanmakta... Ben sizleri tenzih ediyorum çünkü bu işlerin içinde, elbette, tabii iktidarın talimatlarıyla ve onların, efendim, gösterdiği istikamette ilerliyorsunuz ama bunun sebebini merak ediyorum. Yani size bu bir şekilde... Hani bu açıklamayı yapmaya... Dışarıda hazırlanmış bir açıklama önünüze kondu, öyle bir yaptınız? Çünkü ben o açıklamayı sizlerin yazabileceğine asla inanmıyorum.

İkincisi bizim Hamas'la bir temasımız var mı? Hamas lideri Halid Meşal'ın saldırı sırasında Türkiye'de olduğuna dair birtakım haberler ve yayınlar çıktı, bu yöndeki haberler doğru mudur?

Kıbrıs'la ilgili olarak bir soru sormak istiyorum, ondan sonra da bir başka sorum daha var ve bitireceğim. Biz Kıbrıs'ta Birleşmiş Milletler gözetiminde ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde herhangi bir müzakere yürütecek miyiz? Yani, şu anda, bizim Kıbrıs'la ilgili çözüm planımız veya önerilerimiz nedir? Bu konuda ne düşündüğünüzü veyahut ne öngördüğünüzü, ne gibi çalışmalarınızın olduğunu merak ediyorum.

Son olarak da çok kısa bir süre sonra, NATO'da, bir NATO üyesi olarak, İsveç'in NATO'ya üyelik sürecine onay verme yolunda, işte, belki de hazırlayacağınız bir kararı burada görüşeceğiz. Bu konudaki gelişmeleri anlatmanızı yahut bize bu konuda bilgi vermenizi rica ediyorum.

BAŞKAN FUAT OKTAY - Evet, toparlayabilirsek memnun olurum.

NAMIK TAN (İstanbul) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, buradaki sunuşunuzun başlığı şöyle: "Türkiye Yüzyılı Dış Politikası." Bundan önceki dış politikalarımız bizim hangi ülkenin politikalarıydı da şimdiki yüzyılda Türkiye Yüzyılı politikaları, dış politikası oluyor, bunu sormak istedim.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.