| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) a) İçişleri Bakanlığı b) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı c) Emniyet Genel Müdürlüğü ç) Jandarma Genel Komutanlığı d) Sahil Güvenlik Komutanlığı e) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü f) Millî Savunma Bakanlığı g) Savunma Sanayii Müsteşarlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 14 .02.2016 |
NURİ OKUTAN (Isparta) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; herkesi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Aslında, söylenecek çok şey var. Hem çok kısa hem de konu İçişleri Bakanlığı olunca benim de İçişleri Bakanlığı mensubu olmam münasebetiyle belli ki bu tür şeyleri daha yüz yüze, daha kolay, daha sahici konuşmak icap edebilir. Bu bakımdan, benim durumum zor ama başta Sayın Bakan olmak üzere, arkadaşlarımın durumu da çok zor. İşin doğrusu, ben onların yerinde olmak istemezdim yani fevkalade zor bir dönemi yaşıyorlar. Bir de hem çözüm süreci diye yürütülen çözülme süreci dönemini yürüttüler hem de şimdi bunların belki telafisi sayılabilecek bir dönemi hep birlikte yürütüyorlar. O bakımdan, çok zor, ince bir ayar gerekiyor. Ben kendilerine kolaylıklar diliyorum. Peşin peşin şunu da ifade etmek istiyorum: Hem şahsım hem partim olarak millî olunduğu müddetçe, yerel olunduğu müddetçe ve terörle mücadele edildiği müddetçe, devlete, millete sahip çıkıldığı müddetçe biz kendilerinin yanındayız. Hiçbir zaman şöyle bir duygu içinde değilim, bunu da ikide bir dile getirmek de çok hoşuma gitmez, partimizin de böyle bir görüşü var: Efendim, siz çözüm sürecinde şunları yaptınız, bunları yaptınız. Bunları çok konuşabiliriz, çok şeyler yapıldı, çok yanlışlar yapıldı. Devletin temel niteliklerinin korunması, kollanması, geliştirilmesi açısından dahi çok yanlışlıklar yapıldı ama bunları yüze vurmak, incitmek, efendim, belagatle bir de laf çakmak filan gibi böyle bir şeyin içinde hiç olmayız, olmadık, sözümün başında da bunları ifade edeyim. Ama, bir doğrunun bulunması ve sonuç alınması icap eder. Arkadaşlarımı -doğru olmayabilir ama benim gördüğüm yaklaşım, böyle bir yaklaşım- biraz mahcubiyet içinde görüyorum, sanki ikircikli bir yapı içinde görüyorum; bir taraftan terörle mücadele ama diğer taraftan da "Ya, keşke bu noktaya gelmeseydik." filan denilebilecek bir tavır içinde olduklarını görüyorum. Bunu belki bir mahcubiyet, elini, kolunu nereye koyacağını bilememe hâliyle açıklıyoruz. Eğer, şundansa mahcubiyet biz kendilerinin yanındayız: "Ya, bakın, 300 şehit verildi, 300 şehidimiz oldu -belki daha da olacak- efendim, şu kadar yaralımız var, orada şu kadar bölge insanından da suçlu, suçsuz, vesaire filan maalesef, kaybımız var dolayısıyla bu iyi bir şey değil. Buna keşke sebep olmasaydık." Bunun iç dünyanızda bir muhasebesi var da, bundan dolayı bir mahcubiyet varsa bu olabilir yani biz sizin arkanızdayız, mahcup olmayın. Zamanı, usulü, yeri gelince bunları konuşuruz. Ama, şimdi Türkiye çok ciddi bir sıkıntı içinde, bu sıkıntıları giderirken geri dönüp bakmayın, biz sizi destekliyoruz. Ama, mahcubiyet şundansa "Ya, 'çözüm' filan dedik. Biz bir anlaşma yapmıştık, bu anlaşmada da sözümüzde duramadık. Şimdi böyle bir mücadelenin içinde kendimizi bulduk. Ne yapacağız, şimdi ne söyleyeceğiz?" gibi, elini kolunu çok bir yere koyamama gibi bir anlayış varsa, bu doğru bir şey değil. Lütfen, millete gerçekleri aktaralım ve böyle bir mahcubiyetten, kafa karışıklığından bir an önce kurtulalım, böyleyse, bunu varsayım içinde konuşuyoruz.
Buradan Sayın Bostancı -yani, benim de yakınlığım vardır önceden, birçok kez bu konuları konuşmuşluğumuz da var- iki de bir şöyle bir konuyu dillendiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURİ OKUTAN (Isparta) - Bir taraftan HDP'ye dönüp işte "Terörün üstüne gittik mi siz rahatsız oluyorsunuz." Efendim, işte, hani, kudret-şefkat ikilemi içinde devleti tanımlamıştı. MHP'ye de dönüp "Vatandaşa şefkat gösterince de siz ayağa kalkıyorsunuz." filan, bu çok abes, çok yanlış, çok kaba ve haksız bir tutumdur, en azından bu cümlelerle kibar olmaya çalışarak ifade edeyim, kimse halkının kucaklanmasına, halkın sarıp sarmalanmasına, halkın bu memleketin birinci sınıf vatandaşı hissetmesine ve devletin şefkatine karşı değil, MHP öyle bir çizgide değil, ben de o bölgede yirmi yılımı harcadım, mülki idare amirliği yaptım. Bir tane örnek gösterirseniz bütün vebali üzerime alırım. Devlet o bölgede kucaklayıcı olacak, her tarafta kucaklayıcı olacak, orada da bilhassa kucaklayıcı olacak, daha fazla halkın bu devletin vatandaşı olmaktan, bu milletin parçası olmaktan gurur ve onur duyacağı bir hayat tarzını biz oralarda sergilemeliyiz. Buralarda MHP hiçbir zaman karşı çıkmadı, karşı da çıkmayacak. Biz böyle bir anlayış içinde değiliz. Bizim karşı olduğumuz şey şu. Yani sanki çok da belki temele indirgemeden, kabaca tarif etme açısından yorumlarımı ifade etmek isterim. Yalnız şöyle bir yansıma ve görüntü içinde pozisyon: Çözüm süreci dediğimiz şeyi kimse doğru dürüst bilmiyor, belki Sayın Bakan biliyor, birkaç kişi daha biliyor işin aslını, diğerleri yorum yapıyor. Yani bazen işimize geldiği vakit böyle tarif ediyoruz, bazen başka türlü tarif ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika daha süre vereceğim, lütfen toparlayın.
NURİ OKUTAN (Isparta) - Madem Ispartalılık var Sayın Başkan...
BAŞKAN - Onun için zaten verdim bunu da.
Buyurun.
NURİ OKUTAN (Isparta) - Daha oraya gelmedik, biraz toparlayalım.
Çözüm bu manada şefkatli bir yaklaşımsa burada anlaşılmayacak bir şey yok, kişi hak ve hürriyetlerinin geliştirilmesi, o bölgedeki vatandaşımızın kendini birinci sınıf vatandaş hissetmesiyle ilgili bir şeyse bunu niye saklıyoruz? Yani onu söyleyelim ama çözüm sanki öyle uygulandı ki bir örgütle bir görev dağılımı yapıldı sanki -biraz tabii sivrilterek anlatıyorum kompoze edebilme adına- örgüte bölge teslim edildi, bölgede verdi topladı, adamlar atadılar, cezalandırma yaptılar, gençleri toparladılar, eğitim yaptılar, yerleştiler ama Hükûmet tarafı da bu geçmişte terörle mücadele eden gerek kurumlar, gerek şahıslar, gerek eşraflar, gerek esnaflar o bölgeden, onlarla da burunlarını sürtme görevi yaşandı. İyi... Bunlar bir arayış içinde olmak belki normal sayılabilir ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız.
Sayın Okutan, lütfen toplayın.
NURİ OKUTAN (Isparta) - İsterseniz konuşmayım Sayın Başkanım, bir müddet daha toparlayacağım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim ben hemen yani.
NURİ OKUTAN (Isparta) - Toparlayayım.
Biz hülasa, şunları söyleyelim: Bölgede, Cizre'de örgütün kendisi bir siyasi temizliğe gitti ve ablukaya aldı ve sokağa çıkma yasakları uyguladı. Bunlar bizzat geçmiş dönemde oldu ve bir tanesi de benim hemşehrim, Sayın Başkanın da hemşerisi bölgede polis olmasına rağmen, kimlik sorularak içeriye alınmak istendi ve kimlik göstermeyince de yakıldı; tedavi edildi, Sayın Başkan da, kendisi de bilirler. Bu yeni bir şey değil.
Bölgede Kürtlerin temsilcisi sayılacak başka orada siyasi faaliyetler, siyasi organlar varken onlar tek tipe indirildi ve abluka altına alınarak bir tür sokağa çıkma yasakları vesair...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son sözünüzü alayım Sayın Okutan lütfen.
NURİ OKUTAN (Isparta) - Ben bu kısa süre içerisinde bunları ancak aktarabiliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
NURİ OKUTAN (Isparta) - Olsa olsa şöyle yapılabilir: Kucakladık, kucaklamadık filan öyle değil yani derine gitmek istemiyorum ama ben Naci Hoca'ya buradan cevap veriyorum, kucaklamaya filan kimsenin karşı çıktığı yok, olsa olsa kucağa oturma var yani örgütün bölgede kucağına oturulmuştu ve gelinen nokta, bunu hiç iyi yapmamıştır.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Hiç yakışık almıyor bu gerçekten.
NURİ OKUTAN (Isparta) - Dönüp kucaklıyoruz da...
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Neyi ifade eder? Sözlükte bu tabiriniz neyi ifade eder açıklar mısınız. Size yakışmaz!
NURİ OKUTAN (Isparta) - "Kucaklama" nedir? Kucakladı da "kucaklamaya karşı çıkma" nedir?
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - "Kucaklama"nın ne olduğu bellidir. "Kucağa oturma" ne demek? Nezaketinize yakışıyor mu!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Okutan.