KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) - Sayın Başkanım, kıymetli Komisyon üyelerimiz; hakikaten çok güzel bir dönemi hep birlikte başlattık. Değerli Başkanımıza geçtiğimiz dönem yaptığımız çalışmalara olan atfı, özetleyici konuşması için teşekkür ediyorum.

Tabii, bu dijital mecralar yeni kamusallıklar oluşturma iddiasıyla yola çıktı. Mesela, bir siyaset bilimci olarak bütün siyasal mücadele tarihini özetle derseniz bulacağım muhtemel cümlelerden, çıkarımlardan biri kamusal alanda var olma mücadelesi ve bu var olmanın biçimleridir. Dolayısıyla bizim binlerce yıldır siyaset yaparken ürettiğimiz ne kadar kavram, ne kadar tavır, ne kadar söylem varsa bunları bu mecralarda, dijital alanda bazen kopyaladılar yani güvenliği konuşurken biz dijital alanda güvenliği konuşmaya başladık; bazen yeni meydan okumalar ortaya çıkarttılar, mesela anonimlik gibi; bunlarla biz mücadele etmeye devam ediyoruz.

İşin teknik bir tarafı var yani arkasında bir kod var, algoritma var, bu algoritmaya ve koda dayalı çalışan devasa yapılar bunlar ama bir taraftan da orada var oluyoruz ve bu mecralar, bir kamusallık iddiasıyla kendilerini sunuyorlar. Bu kamusallık içerisinde de biz nasıl davranmamız gerektiğini, aynı trafikte nasıl davranmamız gerektiğini olduğu gibi düzenlemeye dair, bunun hukukuna dair tartışıyoruz. Sadece ülkemizi değil, dünyadaki tüm parlamentoların en önemli gündemleri bu konular oluyor. Güvenlik konusunda nasıl farklı düşünüyorsak, özgürlük kavramına nasıl farklı bakıyorsak -o yüzden farklı siyasi partiler olarak buradayız- bunun doğasına dair de dolayısıyla farklı düşünüyoruz, farklı yaklaşımlarımız oluyor. Ama bu yeni kamusal alanlara dair çok sayıda da farklı gelişme oluyor. Başkanımız ifade etti, örneğin, bu şirketlerin tamamının dünyadaki en önemli yetkililerini geçen dönem ağırladık, bunlarla konuştuk. Zaman zaman bütün partiler olarak da burada ortak beyan ettiğimiz çok girişimler oldu; burada ortak politikaları, bu şirketlere karşı eleştirilerimizi ortak şekilde yönelttik. Örneğin, Whatsapp'ın ortaya koyduğu yeni veri güvenliği politikası, bu Komisyonun iradesi ve bu Komisyonun devletin çeşitli birimlerini harekete geçirici faaliyetleri sayesinde tıpkı Avrupa Birliği üyesi ülkelerde, tıpkı Amerika Birleşik Devletlerinde olduğu gibi ülkemizde de uygulanmadı. Bunlar da bu Komisyonun geçmiş dönemde ortaklaşa ortaya koyduğu başarılar oldu. Ama aynı zamanda bu dönemde şunu da gördük: Bu kamusallık iddiasıyla ortaya çıkan dijital mecralar alınıp satılabiliyormuş yani bunlar da şirketlermiş, öyle bize sundukları gibi çok nötr ortamlar da değillermiş. Algoritmalarla, ortaya konan kodlarla ülke siyasetlerine müdahaleleri zaten tartışma konusuydu ama bir politik aktörü istedikleri zaman susturabiliyorlar, bir başka politik aktörün paylaşımlarını da istedikleri zaman... Her türlü kod ve algoritmanın dışında, bu alanda, bu kamusallıkta mücadele eden, var olma biçimi geliştirmeye çalışan aktörlerin dışında, bizzat o evreni oluşturanlar tarafından belirlendiğini de, yine, geçmiş birkaç yıl içerisindeki uygulamalarda hem Batı ülkelerinde yani çok gelişmiş olarak addettiğimiz, demokratik süreçlere sahip varsaydığımız ülkelerde dahi bunu gördük.

Tabii "dijital mecralar" diyoruz. Bu, sadece sosyal medyadan ibaret değil, eminim buradakilerin de birçoğunun evinde akıllı süpürgeler var, bu süpürgeler dahi bugün veri toplayan akıllı cihazlar. Otomotiv sektörü dev bir dönüşüm içerisinde. Artık, kullandığımız arabalar sadece yakıt bakımından değişmiyor, içerisinde bizi sunduğu hizmet bakımından da büyük bir dönüşüm içinde ve bunlar veri toplamaya, bu verileri analiz etmeye ve bu verilerden bir başka hizmet üretmeye devam edecek.

Yine, insanlığın en önemli tartışma gündemlerinden biri, binlerce yıldır tartıştığımız bir konu, bununla ilgili onlarca da örnek verilebilir ama zamanımız kısıtlı elbette. Bilimin gelişmesi için ya da bilimsel bilginin gelişimiyle ilgili tarihselliğe baktığımızda, bazen bizim çok kabul etmediğimiz, tahkir ettiğimiz, acıdığımız yahut kabul etmediğimiz gelişmelerin olduğunu görüyoruz. Örneğin, anatomi bilimini buradan sonra incelesek "Anatomi bilimi ne zaman gelişmiş?" "İkinci Dünya Savaşı'yla da yaşananlar arasında ne ilgisi varmış?" Aynı durum bu dijital mecraların gelişimiyle de ilgili, söz konusu.

Şimdi, yapay zekâ büyük bir kolaylık getiriyor bütün iş kollarında ama anonim bir bilgiyi işliyor, bizim bütün dijital ayak izlerimizi analiz ederek bu makine öğrenmesini gerçekleştiriyor ve onun üzerine bir şeyler kurguluyor. Öyleyse bu yeni kamusallık içerisinde tartışmamız gereken bir konu da anonimlik. Yani hangi bilgi ne zaman anonim hâle gelecek, bunun işlenip üzerinden bir gelir elde edilmesi ne anlama geliyor ve buradan da dev bir ekonomi politik durum ortaya çıkıyor ki bu dijital mecralar artık tamamen kendi kendilerine yeten bir sistem kurmaya çok yaklaştılar. "Metaverse" biraz bunu anlatıyor, kripto paralar biraz bunu anlatıyor, anlattıkları başka birçok şeyin dışında bu dijital alanı kendi kendine yeten, bu yeni kamusallığı kendi kendine yeten ve içinde tutarlı hâle getirmeye çalışan bir sistematikten bahsediyoruz. Elbette buna karşı siyasetin söylemesi yahut o alanda yeni oluşan güç çatışmalarına dair bizim söylememiz gereken, siyasi mücadele vermemiz gereken noktalar olacak.

Tabii, bizim burada en sıcak anlamda tartıştığımız, dezenformasyonla mücadele. Bunu aşıp başka boyutlara geçemedik, toplumsal olarak da en yakıcı problem bu, biz siyasetçiler arasında da yaşadığımız en önemli konu bu. Ama dediğim gibi gerçek hayatta ne varsa dijitalde bunun benzeri bir mücadele yaşandığı, kavramlara, olaylara bakışımızı da buna göre şekillendirdiği için ben aşağı yukarı bütün partilerin bu konudaki metinlerini, politika belgelerini okumuş biri olarak şunu söyleyebilirim: Soyut düşündüğümüzde aslında az çok ne yapmamız gerektiğini biliyoruz ama o siyasetin yoğun gündemi ama o siyasetteki anlık çatışmalarımız o soyutta ürettiğimiz doğru, adaletli neyse ona ulaşmamıza da engel oluyor. Bu manada her birimizin biraz kendi içinden geldiği mahalleyle konuşarak, kendi içinden geldiği siyasi parti içerisinde de bu konuları dile getirerek bir ortak mücadele üretmemiz lazım. Başkanımızın "partilerüstü" söylemini de ben bu çerçevede değerlendirdim ve çok değerli buluyorum.

Tabii, bu Komisyonun sınırlarının dışında ama her birimiz daha fazla kendi mahallemizde bir baskı ve siyasal söylem baskısı altındayız. Dijital mecralara bunun yansıması, linç vesaire sadece bunun o alandaki görüntüleri. Yani esasında bu alandaki dinamikler, bu alanın varlığı bunu oluşturmuyor; bizim hepimizin bir araya gelip siyasi kültürü ülkemizde getirdiğimiz nokta buna neden oluyor. "Niye?" derseniz, bu mecralar yokken hatta yüzlerce yıl önce de insanlar siyasi lince uğradılar, politik aktörler makamlarını kaybettiler, varoluşlarından oldular. Bütün insanlık tarihini değiştiren en önemli olaylardan biri Fransız İhtilali, 1793'te. "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler." Yüzlerce tarihsel çalışma yapıldı, bunun söylendiğine dair bir şey bulunamadı ama tüm insanlığın gelişimini etkiledi, büyük bir politik linç gelişti ve hanımefendi idam edildi. Dolayısıyla aslında bunları konuşurken her zaman gerçek hayatta yaptıklarımızın, oluşturduğumuz kültürün oraya nasıl yansıdığını asla ve asla unutmamalıyız.

Burada çok değerli yorumlar yapıldı, veri güvenliğiyle alakalı mutlaka önümüzdeki dönemde çalışmalıyız. "Dark web" gerçekten, yine, gerçek yaşamda nasıl merdiven altı diye tabir ettiğimiz bir şey varsa, nasıl illegalite varsa internetin o kötü, çirkin yüzünü oluşturuyor; buna dair de birlikte çalışmamız gerekiyor. PKK terör örgütü burayı eleman devşirmek için kullanıyor, burayı uyuşturucu ticareti yapmak için kullanıyor ve sonuçta orada yapılan bütün faaliyetler gerçek hayatta da toplumsal düzeni bozucu, bu ülkenin kardeşliğini dinamitleyen bir duruma dönüşüyor. O yüzden, bunu asla unutmadan, gerçek hayatta var olanların, o politik kültürün buna yansımasını asla unutmadan bir politik tutum geliştirmemiz gerekiyor.

Tabii, bu geçirdiğimiz seçim süreci de hepimize daha fazla ders verdi bu konuda. Açıkçası seçim çalışmaları yoğunluğundan belki atlamış olabiliriz, Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir çıkışı oldu ve özellikle kendisiyle ilgili "fake" bir videonun üretileceğini ve kendisini sevenlerin bu manada uyardığına şahitlik ettik. Bu, aslında demokratik kültürümüz bakımından çok kötü bir durumdu. Bir siyasetçi düşünün, bir cumhurbaşkanı adayı düşünün; sonra bu yaşanmadı.

YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) - Sonra Cumhurbaşkanı "Montaj da olsa..." dedi ya yani bu tartışmalara girersek işte konuyu boğarız.

AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) - Yo, yo, boğmayacağım.

YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) - Yani ben demiş olmuyorum, sadece böyle bir şey yaşandı, onu bilin. Sayın Cumhurbaşkanı "Montaj video olsa ne olacak?" dedi.

AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) - Ben tamamlayayım, sonra siz sözün...

YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) - Bu tartışmalara girmeyelim istiyoruz.

AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) - Yo, yo, girmeyelim buna.

YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) - Girersek çıkamayız.

AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) - Yo, girelim, ben girmekten yana değilim.

YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) - Sorun yok.

AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) - Eyvallah.

YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) - İşimiz o, dışarıda ama burada olmaz.

AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) - Devam edeyim mi?

Müsaadeniz var mı Başkanım?

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Devam edin.

AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) - Ve bu, aslında karşılaştığımız tüm bu zorlukların da önemli bir göstergesi; bir siyasetçi, bir toplumsal iddia sahibi yahut toplumun önüne çıkıp söz söyleyecek kimse kendisini böyle bir süreçte hissetmemeli. Ve arkasından, bu zorluğu bizimle paylaşırken Sayın Kılıçdaroğlu "17-25 Aralık sürecinde de Sayın Erdoğan için benzeri yapılmıştı." diyerek aslında tarihimiz, siyasi tarihimiz -bu konuştuğumuz konular zira işte, orada aşağı yukarı düşündüğünüzde 2013, 2014 Türkiye'nin bu konuları en fazla konuşmaya başladığı bir dönem- ve tarihî bir tespitte bulunmuş oldu tüm ülke açısından. Dolayısıyla burada ben şuraya varacağım: Bir siyasetçi kendisiyle ilgili böyle bir sorun gördü, bununla ilgili üzerinde bir baskı hissetti ve bunu kamuoyuyla paylaştı; arkasından, karşısındaki adaya zamanında bu linçin yapıldığını ve bunun yanlış olduğunu kamuoyuna söyledi, bir tespitte bulundu. Bunun dışındaki tüm politik tutumları, yaşananları ben bir tarafa koyuyorum. Demek ki bu manada beyaz bir sayfa açma, artık bunu bir araç olarak kullanmama yönünde iki şey duymuş olduk. Öyleyse gelin -bu, 2018 sonrasında da 2023 seçimlerini geride bıraktık- bunu bir milat olarak kabul edelim; konulara bakarken, bu konuları ele alırken, yaklaşırken hepimiz biraz kendimizi zorlayarak gerçek, fiziki dünyada ürettiğimiz ön yargıları, fiziki dünyada ürettiğimiz siyasal pozisyonları biraz esneterek dijital alandaki yapacağımız konuşmaları, tartışmaları değerlendirelim, ele alalım. Yoksa kendi başımıza bir şey geldiğinde, kendi haklılığımızı ifade etmek için geçmişe bu denli dönüp bir muhasebe yahut işte, oralarda kaybettiğimiz bir şeyleri ararız. Belki beş yıl, on yıl buralarda biz ülke olarak kaybettik ama bu elli yıl, yüz yıl, iki yüz yıl olmasın; bugünden vereceğimiz kararlar, bugünden ortaya koyacağımız siyasi irade bunlara zemin hazırlayacak. Ve bilgiye yaklaşımımız, bilgi meselesine nasıl baktığımız da çok ama çok değerli. Bununla ilgili iki uç var: Biliyorsunuz, "1984" romanı ve "Fahrenheit 451" âdeta ütopya edebiyatında iki farklı dünyayı temsil ediyor. Bilgiyi yok etmek yahut çok bilginin olması bazen aynı şeye de hizmet edebiliyor. Biz bu yeni kamusallığı düzenlerken, bu yeni kamusallığı konuşurken, bu yeni kamusallıkta mücadele verirken biraz daha kalıplaşmış ön yargılarımızı, siyasi pozisyonlarımızı esneterek ve daha geniş bir tarihsel gelecek perspektifiyle bu konuları ele alarak bakacağımız hayırlı bir dönem diliyorum.

Hepimize hayırlı olsun.