KOMİSYON KONUŞMASI

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle Sayın Bakanım sizi tebrik ediyorum. Sayın Bakan Yardımcımızı tebrik ediyorum. Bu isabetli atama dolayısıyla ki kendisiyle de iki yılı aşkın bir süre Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda birlikte çalıştık. Dört yıl bir süre de Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve bağlı olarak Karma Parlamento Komisyonunda birlikte çalıştık. Bazı gözlemlerimizi paylaşmak istiyorum gerek sizinle gerek heyetimizin tamamıyla.

Öncelikle bu lobi faaliyetlerindeki bu klasik lobiciliği aşmamız gerektiğini düşünüyoruz, tespit ediyoruz. Zira, yaşadığımız bir olaydan hareketle anlatmak istiyorum. Bunun çok ivedi olduğunu düşünüyorum.

17-25 Aralık sürecinin çok kısa bir zaman sonrasında ocak ayı içerisinde 3 kişilik bir heyetle Strasburg'da bir lobi faaliyeti, aslında ilerleme raporunun öncesinde klasik lobi faaliyeti amaçlı bulunduk. Ve şunu gördük, çok ilginçti: Bizden önce birileri gitmiş malum yapının mensupları ve ilk kez duyduğumuz -yani zaten gerçekleşmemiş ama- çok fahiş iddialarla inanın ki âdeta bir bilgi kirlenmesi bombardımanına tutmuş, o kadar feci.

İkincisi, bu meseleye dair yine bir tespitimizi anlatmak istiyorum ki burada alınmaya mahal olmayacağını ve kastımızın söylediğimizden başka bir şey olmadığını baştan söyleyerek anlatalım. Avrupa'nın birçok başkentinde ve Avrupa Birliğinin önemli merkezlerindeki bürokratlarımızın heyecanının kaybolduğuna dair tespitlerimiz var. Yani olmayacak bir rüya, asla ulaşılamayacak bir amaç doğrultusunda biz de rutin işlerimizi yapalım, bürokrasinin, memuriyetin taban gereksinimlerini ifa edelim gibi bir hava var. Bunu özelde somutlaştırabilirim. Bunu paylaşmak istiyorum.

Bir de, efendim, bizden önceki konuşmacılar da bu TTİP meselesine haklı olarak çok değindiler. Burada hakikaten kafalar çok karışık ve bizim anlayabildiğimiz kadarıyla... 2013'ten beri bu komisyon gündeminde de olmuştu, Karma Parlamento Komisyonunun gündeminde de olmuştu, ikili görüşmelerde lobi faaliyetlerinde de gündeme geldi. Aslında burada Avrupa Birliğinin, özellikle yeni üyelerinin de kafasının bizimle ilgili karışık olduğunu tespit ettik ki o da şu: Yaklaşık 2017 gibi planlanıyor yürürlüğe girmesi, 2016 sonu 2017, tabii tahminî bir takvim bunlar. İşte Amerika Birleşik Devletleri'yle Avrupa Birliği arasında bir ticaret anlaşması ama belki dünyanın ticari hacminin yüzde 60-65'i gibi -yanlış bilmiyorsam- neredeyse dev bir birleşme söz konusu.

Burada bizi tedirgin eden şu: 1996'dan beri gümrük birliğine tabiyiz ve Avrupa Birliği üyesi olmadan gümrük birliği... Zaten bu tek, bir istisna, örneği bir kez yaşanmış bir istisna. Bundan kaynaklı olarak biz, doğal olarak bu anlaşmaya tabi olacağız ama bu gümrük uygulaması meselesi nasıl olacak? Kâbus senaryosu aşağı yukarı şu: Türkiye'yi tek taraflı olarak bağlıyor. Buna bağlı olarak da Amerika Birleşik Devletleri'nden Türkiye'ye girecek mallara gümrük vergisi uygulanmayacak, buna karşılık Türkiye'den Amerika Birleşik Devletleri'ne satılacak mallara gümrük vergisi uygulanacak. Türkiye hem vergi kaybına uğrayacak hem gümrüksüz mal akımı sebebiyle kendi sanayisini, ekonomisini korumakta güçlük çekecek. Ucuz mal ithalatı patlayacak, ihracat azalacak, kapasite düşecek. Zincirleme etki sebebiyle işsizlik, cari açık vesaire... Yani aslında bir felaket senaryosu baktığımızda. Hele hele bizim coğrafyamızda hem de bugünlerde yaşadığımız şu sıkıntılarla birlikte düşündüğümüzde bir felaket senaryosu.

Peki, bu iş nasıl aşılacak? Biz bunu o zaman komisyon sürecinde de konuştuğumuzda anladığımızın kısa özeti şu olmuştu: Bu konuda görüşülüyor. Yani alternatifler üzerinde konuşuluyor. Hatta geçtiğimiz ekonomi bakanlarımızdan bu konuda açıklamalar da yer yer gündeme geldi. Gerekiyorsa gümrük birliğinden çekilmek yani bu dakika itibarıyla artık bize faydası değil zararı olacaktır yahut Amerika'yla bir serbest ticaret anlaşması imzalamak, ki Amerika Birleşik Devletleri bunu niye imzalasın? Orada dev bir soru işareti var.

Bir de şu var ki herhâlde bildiğim kadarıyla da bunun üzerinde duruluyor: Avrupa Birliğini bu konuda ikna etmek noktasında bir yoğunlaşıldı.

Yani burada aslında bir bilgi kirliliği de var; bizlerde de var, doğrusunu söyleyeyim. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin komisyon üyesi milletvekilleriyle görüştüğümüzde onlarda da bunu doğrusu büyük bir soru işareti olarak algıladık. "Ya, o iş nasıl olacak yani?" Amiyane tabirle söylüyorum. "Ya, bu iş nasıl olacak?" durumunda bir büyük soru işareti var. Bu konuda bizi aydınlatırsanız son derece memnuniyet duyarız.

Diğer söylediğim iki meselede de, özellikle lobi faaliyeti meselesinde, istirham ediyoruz, lütfen bu klasik ve doğrusu -kaç kez diyelim- 100 kez diyelim, daha fazla diyelim çünkü hakikaten bu sayı abartılı değil, denenmiş ve başarısız olmuş bu lobi faaliyetine bir son vermemiz gerekiyor. Birebir lobicilik mi, burada mı Türkiye'yi anlatmak çünkü bazısı şöyle sanıyor, ben bunu kulağımla duydum. İşte, Fatih Çarşamba görüntülerinin Türkiye'nin tamamında hâkim olduğu... Ha, bizim bundan utanacak bir hâlimiz yok ama yanlış bir algı. Kimi hâlâ develerin, Arabistan görüntüsü meselesi gibi, kimi böyle sanıyor, kimi tamamen apayrı senaryolar sanıyor. Bunun üzerinde biraz kafa yormamız gerekiyor. Buna dair de özelde sizlerle paylaşacaklarımız olacak.

Çok teşekkür ederim.