KOMİSYON KONUŞMASI

SALİH CORA (Trabzon) - Sayın Bakanım, Sayın Bakan Yardımcımız, değerli bürokratlar, Komisyonumuzun kıymetli temsilcileri, milletvekili arkadaşlarımız; Sayın Bakanımızın bütçe sunumunda birçok reforma değinildi. Ben bunlardan özellikle sosyal güvenliğin tek çatı altında toplanmasına dair 5502 sayılı Yasa'yla ilgili birkaç hususa değineceğim.

Bildiğiniz üzere, 5502 sayılı Yasa 16/5/2006 tarihinde yürürlüğe girerek Türkiye'de daha önce aylık durumda olan BAĞ-KUR, Emekli Sandığı ve SSK kurumları birleşerek bunlar tek çatı altında toplanmıştır. Yine aynı ayda yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'yla Sosyal Güvenlik Kurumu tüm yönleriyle beraber 2008 tarihinde çalışmaya başlamıştır.

Tabii, aslında daha önceki yıllarda, özellikle 2002 yılından önce Sosyal Güvenlik Kurumunda yapılan yasal değişikliklerle, mevzuatlarla ve uygulamalarla beraber bu kurum tabiri caizse delik deşik olmuş, dipsiz bir kuyu konumuna dönüşmüştü. Türkiye'de sosyal güvenlik alanında bizim dönemimizde çıkarılan bu reformla sosyal güvenlik sisteminde norm ve standart birliği hedeflenmiş ve bu sağlanmıştır. Ülkemizde son derece dağınık olan sosyal güvenlik hizmetlerinde bir standart sağlanmıştır. Daha önce mevcut her üç sosyal güvenlik kurumunda sunulan gerek sağlık hizmetleri gerek emeklilik hizmetleri birbirinden farklılık arz etmekteydi. Bu da vatandaşlarımız arasında eşitsizliğe ve adaletsizliğe yol açmaktaydı. Sağlık hizmetlerinin uygulanması bakımından bakıldığında, özellikle geçmişte BAĞ-KUR sigortalıları ve emeklileri devlet hastanelerine ve üniversite hastanelerine gidebilmekteydi, Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerine gidememekteydi, sadece piyasa eczanelerinden ilaç alabilmekteydi. Buna karşın Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalıları ise sadece SSK hastanelerine gidebilmekteydi. Diğer hastanelere gittiğinde hastane kapılarından geri döndürülmekteydi. Emekli Sandığı mensupları nispeten biraz daha iyi durumdaydı, her taraftan hizmet alabilmekteydi.

Emeklilik uygulamaları açısından da aynı şekilde farklılık arz eden uygulamalar mevcuttu. Yani BAĞ-KUR, Emekli Sandığı sigortalıları yirmi beş yılda emekli oluyordu, Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalıları ise 5 bin günde emekli olabilmekteydi. Bunun gibi örneği çoğaltmak mümkündür. Yapılan bu sosyal güvenlik reformuyla bu dağınık yapı ortadan kaldırılmış, norm ve standart birliği sağlanmış, vatandaşlarımız gerek sağlık hizmetlerinden gerekse emeklilik koşulları açısından eşit şartlara kavuşturulmuştur. Emeklilik koşulları 30/4/2008 tarihinden sonra ilk defa sigortalı olanlar açısından artık eşitlenmiş durumdadır.

Yine bu reformlarla beraber BAĞ-KUR sigortalıları için iş kazası meslek hastalıkları uygulaması getirilmiş, evlenme yardımı getirilmiş, emzirme yardımı getirilmiş, engelli çocuğu olan annelere de erken emeklilik imkânları sağlanmıştır.

Bunun dışında Genel Sağlık Sigortası uygulaması da aslında tarihî bir olaydır. Hep burada yapısal reformlardan bahsediyoruz, bunlar aslında Sosyal Güvenlik Kurumundaki en önemli yapısal reformlardan biridir. Genel Sağlık Sigortası uygulaması hedefleri yönünden bakıldığında çok önemli bir sosyal sorumluluk projesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada amaç, sigortası olmayan dolayısıyla sağlık hizmetlerinden faydalanamayan vatandaşlarımıza sağlık hizmeti sunulmasıdır. Çünkü sağlık hizmeti en temel insanlık ihtiyaçlarından biridir. Burada, vatandaşlarımızın bulunduğu gelir grubu yapılacak gelir testi sonucunda belirlenip ona göre ya tamamen ücretsiz ya da çok cüzi primlerle, kendisine ve bakmakla yükümlü olduğu ailesine sağlık hizmeti sunulmaktadır. Bu uygulamada 18 yaşın altındaki nüfusun tamamı, geliri ne olursa olsun tamamen ücretsiz olarak sağlık hizmetlerinden faydalanmaktadır. Bu da yaklaşık 17 milyon nüfusa tekabül etmektedir. 18 yaşını dolduran ve sigorta kapsamı dışında olan vatandaşlarımız ise gelir testine tabi tutulmakta, onda da yapılan test sonucunda aile içinde fert başına geliri brüt asgari ücretin üçte 1'inin altında ise yine ücretsiz sağlık hizmeti sunulmaktadır, üstünde ise kademeli olarak yine cüzi primlerle sağlık hizmeti vatandaşlarımıza sunulmaktadır. Kurumca yapılan Genel Sağlık Sigortası tescillerinin önemli kısmının yani yüzde 60, yüzde 70'lik kısmının gelirinin asgari ücretin 1/3'ünün altında olduğu, dolayısıyla tamamen ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlandığı görülmektedir. Bu uygulamayla beraber gerçekten bunun sosyal bir uygulama olduğu açıkça görülmektedir.

Tüm bu olumlu yönlerin yanında, uygulamadan kaynaklanan bazı eksiklikler nedeniyle vatandaşlarımızın önemli bölümünün Genel Sağlık Sigortası prim borçlarıyla karşı karşıya kaldığını da görmekteyiz. Burada vatandaşlarımızın zamanında bilgilendirilememesi ve bu konudaki bilinçlendirme eksikliğinden bu durumların gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Örneğin, vatandaşımız genel sağlık sigortası kapsamında olduğunu bilmemekte veya bilse bile kayıtsız davranması sonucunda bu borçlar oluşmakta ve gecikme zamlarıyla birlikte önemli yekûnlar teşkil etmektedir. Tabii, bu süreç içerisinde sağlık hizmetlerinden de faydalanamadıkları için bu borçlanma karşılarına çıktığında bir tepki göstermektedirler. Çünkü, faydalanmadığı hizmetin borcunu ödemek zorunda kalmaktadır. Genel sağlık sigortası prim borçlarıyla ilgili 6552 sayılı Yasa'yla bir prim affı, bir yapılandırma düzenlemesi getirilmiş ise de bu durum maalesef çözülememiştir. Hâlen birçok kişinin genel sağlık sigortasından dolayı prim borcu bulunmaktadır. Bu konuda nasıl bir çözüm getireceğiz? Sayın Bakanımız bu konuda bir açıklama yapacaktır.

Yine, son olarak da kayıt dışı istihdamla alakalı bir konuya değinerek sözlerimi sona erdirmek istiyorum. Kayıt dışı istihdam, çalışma hayatımızın en önemli sorunlarının başında gelmektedir. Çalışan işçilerin hiç bildirilmemesi veya eksik gün bildirilmesi ya da aldığı ücretin eksik bildirilmesi şeklinde tanımlanan kayıt dışı çalışmanın ülke ekonomisi için hayati önem arz ettiği bilinmektedir. Bu, aynı zamanda, yargıda da çok ciddi bir yargı yükü de oluşturmaktadır. Bu şekilde birçok davalara da şahit olmaktayız. Ülkemizde on iki yıl önce yüzde 50'ler seviyesinde olan kayıt dışı çalışma oranı gerek Bakanlığımızın gerekse Sosyal Güvenlik Kurumunun bu yöndeki ve bu dönemdeki çalışmaları sonucunda çok ciddi bir düşüş seyrederek yüzde 34'lere kadar inmiştir. 1 puanlık kayıt dışılığın ekonomimize katkısının 1 milyar TL'ye yaklaştığını düşünürsek...

BAŞKAN - "Katkısı" derken? Sayın Cora "maliyeti" herhâlde, değil mi? "Katkısı" değil, "maliyeti" olacak.

SALİH CORA (Trabzon) - Evet, ekonomimize maliyeti olarak değerlendirelim, doğrudur. Bu maliyetin 1 milyar TL'ye yaklaştığını düşünürsek bu kayıt dışıyla mücadelenin de ne kadar önemli olduğu anlaşılır. Bu anlamda bu çalışmaların önemi ortadadır ancak bakıldığında, hâlen, bizce yüzde 34 gibi yüksek seyreden bir kayıt dışılığımız vardır. Bu yüksek oran kayıt dışılıkla ciddi mücadelenin artarak devam etmesi gerektiği sonucunu da ortaya koymaktadır. Kayıt dışı istihdam, ülke ekonomisi açısından olduğu kadar işveren ve çalışanlar açısından da son derece olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. İşverenler açısından bakıldığında, haksız rekabet şartlarının oluşturacağı işveren maliyeti yüksek iken kayıt dışı işçi çalıştıranın daha düşük maliyetle daha fazla kâr elde edeceği de açıktır. İşçiler açısından baktığımızda ise gelecekte yaşlı ve muhtaç duruma düştüğünde emekli olamama vesair risklerle karşı karşıya kalacaktır. Ben bu vesileyle bu yönde de ne gibi tedbirler alınmakta olduğunu sormak istiyorum.

Ben, özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Süleyman Soylu'yla yakın çalışma içerisinde oldum. Kendisi mesai mefhumu gözetmeksizin, açlık, uykusuzluk bakmadan, yoğun bir mesai harcayarak, geceleri gündüz yapıp gündüzleri gece yaparak çalışan bir kişidir, çok gayretlidir. Sosyal Güvenlik Kurumunda ve çalışma hayatında çok önemli hizmetlere vesile olacağına yürekten inanıyoruz. Bu maksatla da o kurumda mevcut standartların daha da yukarısında, daha da üst düzeylerde reformlar gerçekleştireceğine inanıyoruz. Kendisine başarılar diliyoruz, bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz.