| Komisyon Adı | : | (10 / 462, 1737, 1908, 2372, 4832, 5448, 7097, 7098, 7099, 7100, 7101, 7102, 7103) |
| Konu | : | 1.- Tarım ve Orman Bakanlığı Su Ürünleri Genel Müdürlüğü 2.- Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Su Ürünleri Mühendisliği Bölümü 3.- Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi 4.- Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi 5.- Su Ürünleri Mühendisleri Derneği 6.- Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Merkez Birliği 7.- DSİ Genel Müdürlüğü Etüt, Planlama ve Tahsisler Dairesi Başkanlığı 8.- Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü 9.- Bodrum ve Milas Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birliği 10.- Burdur İç Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birliği 11.- Kayseri İç Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birliği 12.- Milas İç Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birliği 13.- Muğla Alabalık Yetiştiricileri Birliği Temsilcisi 14.- Trabzon İç Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birliği |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 03 .04.2023 |
HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkan, kıymetli bürokratlar, kıymetli milletvekilleri, kıymetli misafirler; şimdi, sunumu tam dinleyemedim -birkaç sorum var aslında da- yetişemediğim için özür diliyorum, kusuruma bakmayın.
Şimdi, öncelikle, bu çevrecilik, ekolojik yaklaşım açısından bir değerlendirme yapacağım. Gelişmiş ülkelerin hepsi gelişimini tamamladı, dünyanın büyük kaynaklarının neredeyse tamamını sömürdü, dünyayı koruma görevini de gelişmekte olan ülkelere verdi. Şu anda, kıyı balıkçılığından, işte, denizlerimizdeki balıkçılıktan bahsederken dünyanın yarıdan fazlasında sucul alanlarda balıkçılık yapıldığını, okyanusların, rezervlerin nasıl hunharca kullanıldığını takip etmeden Türkiye'de yapılan işlemleri işte, para kazanma amacıyla falan diye değerlendirmek çok yanlış. Neden? Zaten sektörün sorunlarını konuşmak için toplandık burada, sektör dediğiniz zaman, balıkçı, üretici, üretecek, satacak, vatandaşımız yiyecek; bir ekonomik döngü. Yani burada ekolojik ve ekonomik dengeyi sağlamak da Bakanlığa düşüyor. Şimdi, bunu yaparken ne yapacak? Hem ekolojik tarafı değerlendirecek hem ekonomik tarafı değerlendirecek yani Sayın Genel Müdüre sorulan soruların büyük bir çoğunluğu aslında, kirlenmeyle alakalı kısımlar onların ilgi alanı değil, Su Yönetimi Genel Müdürlüğünün bu alanda şeyi var. Kıyılarda, denizlerde, iç sularda, 25 havzada bildiğim kadarıyla Su Yönetimi Genel Müdürlüğü bütün işlemleri tamamladı, DSİ bu çalışmaları sürdürüyor. Kirlilik düzeylerini sadece kimyasal kirlilik açısından değil ekolojik kirlilik açısından da tamamladı ve izleme çalışmaları da devam ediyor. 25 havzada, kıyıda, nehirlerin çıkış yaptığı alanlarda -denizlerde de var- denizlerde de bu çalışmalar devam ediyor. Şimdi, örnek verirken işte "Balıkçılıkta şu kadar şunu yaptınız, ekoloji bozuldu." falan derken denize bırakılan lağım girişlerini görmezden gelmek... Mesela, İzmir Körfezi'nde midyeden bahsederken kirliliği hiç gündeme getirmemek birazcık farklı yaklaşım oluyor, ekolojiyle de bir alakası yok, ekolojik yapının korunmasıyla da herhangi bir alakası yok.
Şimdi, ülkede balıkçılığı etkileyen en önemli sorunlardan biri, iklim değişikliği. Neden? Çünkü gelecekte bizim yerli türlerimiz yok olma eğilimine doğru gidiyor. İstilacı türlerle ilgili Bakanlığın yaptığı çalışmalar da var; birine ben misafir olarak da katıldım, istilacı türlerle ilgili proje çalışmaları yaptığınızı da biliyorum. Şimdi, benim sorum bunun üzerine aslında. İstilacı türler dediğimiz türler, bir müddet sonra diğer türlerin ortamdan yok olmasıyla beraber yerli türlerimiz hâline gelecek; bu kaçınılmaz bir durum. Bu durum oluşana kadar bizim alacağımız önlemler Bakanlık tarafından planlanıyor mu? Yetiştiricilikte de aynı. İstilacı türlerin sularımıza gelme sebebi, sıcaklık ve tuzluluk değişimleri. Yani balık keyfi yerindeyken hiç hareket etmez, Kızıldeniz'den yukarı göç etmez. Bu, insanlarda da aynı zaten, iklim değişti mi biz de göç etmeye başlıyoruz. Kavimler Göçü zaten dünyayı şekillendirdi. Şimdi, bir geçiş aşamasındayız, istilacı türler bizim sularımızı şekillendirecek. Fakat bu sular şekillendirilirken var olan türlerimizden balıkçılarımız veya su ürünleri yetiştiricilerimiz hayatlarını nasıl sürdürmeye devam edecek? Biz ülke olarak bu dönemi kazançlı bir şekilde nasıl geçireceğiz? Birincisi bu. Bu kısa vadede alınacak önlemleri içeren bir paket oluşturulması lazım; uzun vadede bu türlerin hangisi bizim için kullanılabilir, hangisi yetiştiriciliğe uygun, hangisi gelecekte ekonomik olarak kullanılabilecek türler olabilecek şeklinde bir planlama da yapılması gerekiyor. Mesela, balon balığıyla ilgili mücadeleniz doğru, şimdilik doğru fakat bunu tüketme ihtimaliniz söz konusu değil, balon balığını bitirme ihtimalimiz yok, aslan balığı vesaire. Şimdi, Kızıldeniz kökenli birçok balık türü gelmeye devam ediyor. Bu sorun sadece sularda değil karasal alanlarda da söz konusu, oradan da gelen istilacılar var.
İkincisi, demin de değindiğim, mesela, bizim yetiştiricilikte kullandığımız türler su sıcaklığının artışıyla etkileniyor. Karadeniz'de su sıcaklığı yükselirken tuzluluk oranları artıyor. Buralara uygun yetiştiricilikte kullanılacak balık türleri veya tipleri veya balıklar...
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Cinsleri.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Cinsleri. Her ne diyorsanız, bunlar belirlendi mi?
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Siz biyologsunuz, daha iyi bilirsiniz.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Ben kendim için söylemiyorum, dinleyenler için söylüyorum.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Tür deyin, cins deyin, familya deyin.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Tür o zaten, familya değil, türe geliyor o.
Şimdi, bu, kayıtlara girdiği için, kayıtlarda okuyanların hepsi biyolog olmadığı için bunları anlama durumu açısından söyledim.
Şimdi, bunların belirlenmesi gerekiyor. Özellikle, iç sularda çok fazla değinilmiyor, Komisyonda da çok fazla üzerine gidilmedi fakat iç sularda daha büyük tehlike söz konusu çünkü buharlaşmadan, yağış azalmasından sularımız azalıyor. Özellik yaz aylarına doğru ve yaz aylarında birçok göletimizde balık üretimini DSİ durduruyor. Niye? Su kodu seviyesinin altına düştüğü zaman yapacak bir durum yok, bunu durduruyor. Su miktarının azalması su sıcaklığını da artırıyor, bu konuyla ilgili üreticilik açısından, su ürünleri yetiştiriciliği açısından nasıl önlemler alınıyor? Çünkü aslında bir de sizin direkt ilgi alanınıza girmese de Doğa Koruma ve Millî Parkların alanına giriyor galiba, yerli türlerin korunması kısmı; o da ayrı bir sorun. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, Doğa Koruma ve Millî Parklar, siz, hep beraber, ortak bir çalışma yapıyor musunuz? Bunun içerisine Meteorolojiyi de dâhil edip gelecek simülasyonlarına göre, biz hangi türleri kaybedeceğiz -ekonomik türler de olabilir bunların arasında- bunların korunmasına yönelik önlemler var mı? Mesela, bizim, diyelim Eğirdir Gölü'nde bir tane balık türümüz var veya Burdur Gölü'nde yaşayan tek bir tane balık türü var, bunu nasıl koruyacağınıza, gelecek değişimlerde bunu korumayı nasıl başaracağınıza dair çalışmalarınız var mı ki bu sadece sizi ilgilendiren bir alan değil, suyla ilgili tüm kurumları ilgilendiren bir alan.
Kirlenme durumları zaten -dediğim gibi- sizin çalışmalarınız, sizin yaptığınız ölçümler, karşıda verdiğiniz ölçümler genellikle yetiştiriciliğe dair ölçümler ve insan sağlığı açısından etki edip etmeyeceği kısımlarıyla ilgili. Su Yönetimi Genel Müdürlüğünün yaptığı çalışmalarda bütün kirleticiler ele alınıp değerlendiriliyor. İnşallah, havza yönetim planları oluşturuldu, yavaş yavaş devreye sokulacaktı. Durumun çok iyi takip edilmesi gerekiyor hem iç su hem de denizlere bırakılan su açısından, nehirlerimizin denize taşıdığı su açısından oldukça önemli.
Şimdilik benim sorularım bu kadar.
Teşekkür ediyorum.