| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı hakkında (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Orman ve Su İşleri Bakanlığı b) Orman Genel Müdürlüğü c) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç) Meteoroloji Genel Müdürlüğü d) Türkiye Su Enstitüsü e) Ekonomi Bakanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 12 .02.2016 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Bakan, kamu kurum ve kuruluşlarının çok değerli yöneticileri, saygıdeğer basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. İyi akşamlar diliyorum.
Sayın Bakan, kutluyoruz, görevinizde başarılar diliyoruz.
Türkiye, dış ekonomik ilişkiler açısından enteresan bir döneme giriyor tabii ki. Yıllık ortalama dolar kuru 2014 yılında yüzde 24,3 arttı; 2014, 2015 yıllarındaki toplam kur artışı yüzde 43'ü buldu. Diğer bir ifadeyle, Türk lirası 2015 yılında yüzde 20'ye yakın, son iki yılda ise yüzde 30'a yakın değer kaybetti.
Merkez Bankasının reel efektif döviz kuru endekslerine göre, Türk parası, Türk parası yıllık ortalamalara göre, son beş yılda reel olarak yurt içi üretici fiyatları enflasyonuna göre yüzde 12,3, tüketici fiyatları enflasyonuna göre yüzde 17,4 oranında reel anlamda değer kaybetmiş. Gelişmekte olan ülkelerin paralarına göre son beş yılda Türk lirası reel olarak yüzde 19, gelişmiş ülkelerin paralarına göre de yine reel olarak yüzde 12,6 oranında değer kaybetmiş gözüküyor. Türk parası hem cari olarak hem de reel olarak değer kaybediyor, buna rağmen ihracatımız azalıyor, müteahhitlerimiz yurt dışından daha az iş alabiliyor, turizm geliri de azalıyor. Türk parasının yüzde 20'ye yakın değer kaybettiği 2015 yılında Türkiye'nin ihracatı yüzde 8,7 oranında azaldı. Hatta altın ihracatını hariç tutarsak, ihracatta 2015 yılında yaşanan azalış yüzde 11,5'i buldu. 2015 yılında ihracat son dört yılın en düşük rakamına geriledi. Türkiye İhracatçılar Meclisinin ocak ayına ilişkin verileri ihracatta yaşanan azalmanın 2016 yılında da devam ettiğine işaret ediyor. Ocakta ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14,4 oranında azaldı ve aylardan sonra ilk kez 10 milyar doların altına indi.
Türk parasının değer kaybetmesi demek Türkiye'nin yabancılar için daha ucuz hâle gelmesi demektir. Bu da daha çok turist, daha çok turizm geliri anlamına gelir. Oysa 2015 yılında Türkiye'nin turizm geliri de yüzde 10'a yakın oranda azaldı arkadaşlar.
Sayın Bakan, konuşmanızda müteahhitlik hizmetleriyle ilgili bölümde "1972-2002 döneminde, otuz yılda üstlenilen toplam proje bedeli 46 milyar dolar iken 2003-2015 yılları arasında bu rakam 276 milyar dolar olmuştur. Söz konusu rakam yurt dışındaki toplam işlerin yüzde 85'ine tekabül etmektedir." dediniz. Bu 1972-2002-2003 ve 2015 yılları arasında ama ben bir örnek de vermek istiyorum: Özellikle, Türk müteahhitlik firmaları -yine sizin iktidarınız döneminde- 2013 yılında yurt dışında 417 proje, 2014 yılında 328 proje üstlenirken, 2015 yılında üstlenilen proje sayısı 177'ye düştü. Yani, siz 2002'le mukayese ederken artmış görünebilir ama kendi yıllarınız içerisinde 2013, 2014, 2015 yıllarını mukayese ettiğinizde ciddi anlamda bir düşüşün olduğunu görüyoruz ve 2015 yılında 177'ye düşmüş. Müteahhitlik firmalarının 2015 yılında üstlendiği projelerin bedeli 2013 yılına göre yüzde 33, 2014 yılına göre yüzde 24 oranında azalmış. Türk müteahhitlik firmalarının yurt dışındaki inşaat işlerinden elde edip Türkiye'ye getirdikleri para geçen yılın ilk on bir aylık döneminde yüzde 70 oranında azalmış, 1 milyar dolardan 300 milyon dolara düşmüş arkadaşlar. Demektir ki eğer kendi içerisinde, önceki yıl ve bir önceki yıla göre mukayese ettiğinizde, müteahhitlik hizmetlerinde ciddi anlamda büyük bir gerilemenin olduğunu görüyoruz. Bu gelişmeler Türkiye'nin dış ekonomik ilişkiler anlamında nasıl bir gerileme döneminde olduğunu açıkça göstermektedir. Türkiye'nin dış ekonomik ilişkilerde yaşadığı bu olumsuz gelişmeler AKP'nin bir türlü anlayamadığı ekonominin yapısal sorunlarının yanı sıra, kime hizmet ettiği belli olmayan, Saray entrikalarıyla yönlendirilen dış politikasının, daha doğrusu politikasının eseridir. Gerçekten de bu dış politikanın kime hizmet ettiğini bilmiyoruz ama Türkiye'ye hizmet etmediğini çok iyi biliyor ve görüyoruz. Öylesine bir dış politikasızlıkla karşı karşıyayız ki bütün komşularımızla kavga hâlindeyiz. En çok ihracat yaptığımız ilk 15 ülkenin 5'yle kavgalıyız ve kötü durumdayız. Ne tesadüf ki geçen yıl bu 5 ülkeye yaptığımız ihracatımız da azalmış durumda. "Musul'u geri aldıktan sonra Türk askeriyle savaşacağız." naraları atılan, Irak'a yapılan ihracat geçen yıl yüzde 21,4 azaldı. Suriye politikası yüzünden çatıştığımız İran'a yapılan ihracat yüzde 5,7 düştü, Mısır'a yaptığımız ihracat yüzde 5,1 azaldı, İsrail'e ihracatımız yüzde 8,5 düştü, Rusya'ya ihracatımız yüzde 40 azaldı. Kavgalı olduğumuz ülkeler Türkiye'den artık daha az mal alıyor. Türk firmaları, müteahhitleri artık bu ülkelerde iş yapamaz duruma geldi. En son çıkan haberlere göre, Fiba Holding gerilen Türkiye-Rusya ilişkileri yüzünden iş yapamadığı için Rusya'daki bankasını satışa çıkardı. Türkiye artık kavgalı olduğu bu ülkelerden ihale alamıyor, bu ülkelerden Türkiye'ye daha az turist geliyor. Türkiye ekonomisi artık yerinde saymakta ve saymaya devam ediyor.
Dediğim gibi, ne yazık ki bugünkü ekonomik zorluklarımızın altında, AKP'nin ekonomiyi kötü yönetmesinin yanı sıra, uyguladığı dış politikayla Türkiye'nin çıkarlarına ihanet etmesinden de daha büyük bir payı bulunmaktadır. Ne yazık ki Türkiye'nin ekonomik çıkarları ve dolayısıyla, ekonomik hedefleri AKP tarafından birilerinin ham hayallerine, ihtiraslarına kurban ediliyor. Daha iki yıl önce yürürlüğe giren Onuncu Kalkınma Planı'nda Türkiye 2018 yılı için 277 milyar dolar ihracat hedefliyordu. Bu yıl hazırlanan Orta Vadeli Program 2016-2018 yılı için ihracat hedefi 201 milyar dolar. O da olursa tabii ki, gerçekleşirse yani. Onuncu Kalkınma Planı'nda 2018 yılı turizm geliri hedefi 40 milyar dolardı. Orta Vadeli Program 2016-2018 yılı için turizm geliri hedefi 31 milyar dolar yani 9 milyar daha düşük olarak revize edilmiş.
Türkiye AKP döneminde çok yüksek cari işlemler açığı verdi. 2011 yılında cari açık 75 milyar dolara kadar yükseldi, 2015 yılında ise enerji fiyatlarının azalması ve altın ihracatının artması gibi nedenlere bağlı olarak 32-33 milyar dolara kadar geriledi ama yine de millî gelirin yüzde 4,5'u kadar bir cari işlemler açığıyla karşı karşıyayız. Yıllardır olduğu gibi 2015 yılında da cari açığın millî gelire oranı millî gelirin büyüme oranından yüksek. Türkiye ekonomisinin büyüme hızının yüzde 4'ün altında kaldığı 2015 yılında, millî gelirin yüzde 4,5'u kadar açık vermek başarı sayılmamalı. Yani, Türkiye yıllardır verdiği cari işlemler açığı kadar millî gelirini büyütemeyen bir ekonomik politikaya mahkûm edilmiş ve sıkıştırılmış durumda. Cari işlemler açığı 2015 yılında miktar olarak azalmış olabilir ancak dış dengesizlikler büyümektedir. 2015 yılında Türkiye, cari işlemler açığının finansmanı konusunda zorlanmış, 2014 yılından sonra, 2015 yılında da finansman açığı vermiştir. Yani, Türkiye son iki yıldır dışarıdan cari açığını finansa edecek kadar bile borç para bulamıyor, sermaye çekemiyor; aksine Türkiye'den dışarıya sıcak para çıkışı yaşanıyor. Cari işlemler açığı yüzünden döviz rezervi azalıyor, parası hızla değer kaybediyor. Amerika, Avrupa Birliği gibi ekonomilerin sorunları devam ediyor; Avrupa Birliği, ABD, Çin gibi büyük ekonomilerin içinde bulunduğu durum ve bu ülkelerin aldığı kimi kararlar Türkiye gibi ülkelerde şok yaratıyor. Türkiye'nin bu tür şoklara karşı koyacak cephanesi, tamponları gittikçe zayıflıyor, eğer döviz kurlarında bugünkü istikrarsızlık devam ederse 290 milyar dolarlık bir dış borç yüküyle karşı karşıya. Bunlar, özel sektörde iflaslar, işten çıkarmalar alıp başını gidecek. Türkiye ekonomisi giderek zayıflamaktadır, içeriden ve dışarıdan gelecek şoklara daha fazla dayanamayabilir.
Sayın Bakan, dün, Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonuna Sayın Cumhurbaşkanıyla birlikte gittiniz ve orada konuşma yaptınız, siz de yaptınız ve Sayın Cumhurbaşkanı da yaptı. Cumhurbaşkanı o konuşmada aynen şöyle diyor... Konuşma burada, metin olarak; Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı konuşması ve sizin konuşmanız elimde. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "2015'in ilk üç çeyreğinde Türkiye yüzde 4 büyüdü. Geçtiğimiz yıl sanayi üretiminde yıllık ortalama artış yüzde 3,2 olarak gerçekleşti. Böylece yılın tamamındaki büyüme hızımızın yüzde 4 seviyesinde gerçekleşmesi neredeyse kesinleşmiş oldu." -konuşma metninde- "Kamu ve özel toplam yatırımlarında 2015'in ilk üç çeyreğinde yüzde 9,7'lik bir reel artış yaşandı." diyor ve devam ediyor Sayın Cumhurbaşkanı. Cumhurbaşkanı "Ekonomimiz iyi gidiyor." görüntüsü verebilmek için halkının karşısına yanlış rakamlarla çıkıyor. Bir defa 2015 yılının ilk üç çeyreğinde Türkiye'nin büyüme oranı yüzde 4 değil Sayın Bakan, TÜİK'in verileri de elimizde; 3,4. Sanayi üretiminin yıllık bazda yüzde 3,2 artmış olması...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süre veriyorum Sayın Çam, buyurunuz.
MUSA ÇAM (İzmir) - ...yılın tamamındaki büyümenin yüzde 4 olmasını bize garanti etmez. Bu TÜİK'e bir talimattır aynı zamanda, büyümeyi yüzde 4'ten daha düşük hesaplama mesajıdır; doğru bir tavır ve doğru bir davranış biçimi değildir Sayın Bakan.
Kamu ve özel sektörün yatırımlarında 2015 yılının ilk üç çeyreğinde reel büyüme de Cumhurbaşkanının iddia ettiği gibi yüzde 9,7 değil, yüzde 3,3'tür. Cumhurbaşkanının, istatistikleri böylesine çarpıtarak güllük gülistanlık göstermeye çalışması doğru bir tutum ve davranış biçimi değildir. Bu, aynı zamanda, TÜİK'e karşı yapılan bir mobbing uygulamasıdır.
Sayın Bakan, son zamanlarda Ekonomi Bakanlığının İnternet sitesine girdiğimizde -biraz önce buradaki sunumlarınızda da görmüştük- İnternet sitesinde var, "Turkey, Discovery the potential" sloganı karşılıyor. Adına yani Türkçesi herhâlde tercüme edersek "yeni Türkiye markası" diyorsunuz galiba, anlayabildiğimiz kadarıyla. Bir de bu yeni Türkiye markasının tanıtımında şöyle deniliyor: "Azmi inovasyonla bilenen, genç ruhu tutkuyla büyüyen, inancıyla gelişen bir ülkeyiz biz. Türkiye, yeni markasıyla hikâyesini dünyaya anlatıyor." Keşke, gerçeğimiz de böyle olsa Sayın Bakan. Bunun böyle olmasını samimi olarak, içten isteriz, olmasını isteriz ama bunun böyle olmadığını hepimiz açık ve net biliyoruz. Bugün, Türkiye'ye dışarıdan ya da içeriden bakanlar, azmi yolsuzluk, yasaklı, yoksulluk ve kanunsuzluk, adam kayırmayla bilinen, genç ruhu işsizlikle sürünen, gazetecisinin, yazarının tutuklu olduğu ve AKP Hükûmetine biat etmeyen, itiraz eden kimi iş adamlarının iflas noktasına kadar sürüklendiği, vergi müfettişleriyle çok zor ve baskı altında tutuldukları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.
Buyurun.
MUSA ÇAM (İzmir) - İş adamlarının çok zor koşullar altında fabrikalarına ve iş yerlerini korumaya çalıştıklarını biliyoruz. O nedenle, sizin İnternet siteniz çok pembe bir tablo gösteriyor ama Türkiye'nin, gerçek anlamda, pembe bir tablo içerisinde olmadığını söylüyor, 2016 yılının bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum.