| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) a) Millî Eğitim Bakanlığı b) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı c) Yükseköğretim Kurulu ve üniversiteler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 11 .02.2016 |
SÜLEYMAN SENCER AYATA (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, çok değerli uzman katılımcılar, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, bugün hoca takımından iltifat alıyorsunuz, ben de bu konuşmamı sizi ciddiye aldığım için yapacağım. Çok da somut bir önerim olacak şu ciltle ilgili. Sayın Akaydın'ın da değindiği gibi üzerinde "Millî Eğitim" de yazıyor ve saydım hızlı bir şekilde on altı sayfadaki tablolar, 2002-2014-2015 kıyaslaması, 10'a yakın sayıda da tablo var. O tablolar 2006-2014-2015 kıyaslaması. Yani iki tür tablo var, bir tür tablo 2002-2015.
Şimdi, siz Mecliste bir konuşma yapıyor olsanız veyahut da kamuoyuna bir açıklama yapıyor olsanız çok haklı olarak uzmanlarınızdan, çalışan personelinizden "Bana 2002-2015 getir." dersiniz ama bu bir doküman, bu hepimizin çok önem verdiği devletin bir dokümanı; bununla ilgili çok kısa bir iki değerlendirme yapacağım. Yani bunu yapmak neden yanlıştır? Kabul edilir edilmez dilim döndüğü kadar anlatmaya çalışacağım.
Şimdi, çok zengin güzel bir tartışma oluyor. Ben de her zaman için başka işim ne olursa olsun eğitimdeki gelişmeleri yakından izlemeye çalışan bir kişiyim. Şunu görüyorum en genel olarak: Bu dönemde iktidar partisi, iktidar partisi mensupları, ona yakın duran görüş sahibi kimseler özellikle nicelik boyutunu, özellikle yapılan bir eğitim atılım boyutunu öne çıkarıyorlar, geçmiş dönemlerle de kıyaslama yapıyorlar. Diğer taraftan muhalefet de şu üç konuyu esas olarak dile getiriyor: "Güzel ama bu nicelik zaten kendi içinde yetersiz olabilir fakat esas sorun niteliktedir." deniliyor; bugün de zaten hep bunu dinledik. İkincisi "Sorun eşitliktedir." deniliyor, bugün çok fazla dile getirilmedi. Üçüncüsü de "Eğitim sisteminin aşırı siyasallaşmasındadır." deniliyor. Yani, neredeyse eğitim sisteminin siyasal amaçlar için araç hâline getirilmesi, araçsallaşmasıdır. Bunlar eleştiriler, ben sadece özet olarak söylüyorum.
Şimdi, keşke, ben şunu kişisel olarak arzu ederim, hepimiz arzu ederiz, bir Almanya'da, bir İngiltere'de gördüğüm gibi Türkiye'de de medya, muhalefetin işte "eşitlik, nitelik, siyasallaşma" iktidarın da "atılım, niceliksel gelişme" temalarını en önemli üç maddeden biri yapsa her gün ama Türkiye o değil, siyasi kültürümüz o değil; o zaman, çok verimli, yararlı bir tartışma olur, önce bunu belirteyim.
Nitelikle ilgili de konuşmayacağım ama nitelik sorunu tabii ki ciddi. Niteliğin ölçülebilir boyutları var, nitekim burada PISA skorlarıyla ilgili bir boyut buraya konulmuş, konulması yerindedir. Ölçülemeyen boyutları da var, ölçülebilir boyutlardan arkadaşlarım başka örnekler verdiler, atıf sayısına değinmediler. Atıf sayısına kadar, patent sayısına kadar birçok önemli gösterge var. Buralarda nitelik iyi göstermiyor, eğitim sisteminin topyekûn çıktısı uluslararası ölçülere göre iyi göstermiyor, insani gelişmişlik endeksinde eğitim konusunda önemli basamak sıçramaları yapamıyoruz; Bu açık, bunu biliyoruz. Bu, sisteminin total çıktısıdır, bütünsel çıktısıdır; burada sorun var, üzerinde durmak gerekir.
Şimdi, nicelik konusuna gelince: Ben bakın kişi olarak söyleyeceğim, söylediğiniz okullaşma rakamları beni kişi olarak memnun etmiştir, gerçekten memnun oldum ve şunu da açıkça söyleyeyim, nicelikteki bu değişmenin kötü tarafı olmaz hepsi iyidir yani yapılmış olması yapılmamış olmasından iyidir, kesinlikle iyidir ne kadar eksik olsa da. Fakat şunun üzerinde duralım: Bakın, neden bu 2002-2016 yanlış? Ben çok kaba, sizi rakama boğmadan birkaç örnek vereceğim.
Şimdi, 27 ile 50 arası -çok da rakamları kaba söyleyeceğim- hep tartışılıyor ya, geçmiş şöyle geçmiş böyle. 27 ile 50 arasında okuryazar orunu yüzde 10'dan 35'e çıkmış; öğretmen sayısı 10 binden 35 bine çıkmış; okul sayısı 5 binden 15 bine çıkmış; meslek okulu öğrencisi sayısı 6 binden 55 bine çıkmış. Bakın, bunlar, burada 2002 ile 2015'le kıyaslanmayacak ölçüde daha büyük bir sıçramayı ifade ediyor. Hem de nasıl bir arka plan, millî gelir 50 dolar, 5 bin dolar değil, hiç olmayan veya tahrip olmuş bir fiziki altyapı artı 60 milyon insanın öldüğü 5 milyonun insanın açlıktan öldüğü bir Avrupa dünyası, İkinci Dünya Savaşı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süre veriyorum.
SÜLEYMAN SENCER AYATA (İstanbul) - Yani, bu dönemde gerçekleştirilmiş bu ama ben her zaman olduğu gibi, şu tartışmaya getirmek istemiyorum: O dönem iyiydi, bu dönem... Artık bu tartışmalar bıktırıyor bir yerde fakat tekten bakıp da efendim, bunu 2012-2015 diye alırsak; birincisi, kendi geçmişimizle kıyaslama konusunda önemli hata yapmış oluruz, çok daha parlak dönemler geçmişte vardır, niceliksel kıyaslamalar açısından vardır. Biz son dönemde tarihi çok tahrif ediyoruz veya yanlış öğreniyoruz.
Şimdi, ikinci söyleyeceğim şu: Bir de içinde yaşadığımız dünya var, ben esas oraya dikkati çekmek istiyorum. Zaten sistem çıktıları dediğim zaman da esas buna işaret etmek istedim.
Şimdi, çağların özellikleri olur. Evet, eğitim, dünya tarihinde her zaman önemlidir ama bir sanayi toplumunda kol emeğinin sayısı, sanayide kaç işçinin çalıştığı çok daha önemliydi kaç kişinin okuduğundan. Şimdi, bilgi çağına geçiyoruz deyince yalnız Türkiye'de değil dünyanın her yerinde eğitim konusunda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - İkinci ek süreyi veriyorum.
SÜLEYMAN SENCER AYATA (İstanbul) - ...bütün uluslararası göstergelerin -sizin de çok iyi bildiğiniz gibi- ortaya koyduğu çok net gelişmeler oldu efendim. Yani, bütün bu söylediğiniz göstergelerde Afrika'daki gelişme de benzer tempoda, Asya'daki de. Biz çoğu zaman sadece içeridekini söylüyoruz. Çok kısa bir örnek vereceğim, şimdi nedir örnek: Diyoruz ki, bir bakın on beş sene önce var mıydı? AVM'ler yapıldı, yollar açıldı, şu gökdelen sayısına bakın, şu ihtişama bakın. Ben Sao Paulo'ya gittiğim zaman daha fazlasını görüyorum, Manila'ya gittiğim zaman da o yoksul ülkede bunu görüyorum, Bangkok'a gittiğimde Türkiye'den fazlasını görüyorum çünkü dünyadaki kentleşme böyle bir kentleşme. Bilgi çağına geçerken de eğitimdeki bu sıçrama benzer bir sıçrama yani Türkiye'de olmuyor. Tam tersine birçok arkadaşımın ortaya koyduğu gibi, hepimizin eğri oturup doğru düşünmesi lazım ama müfredattan kaynaklanan ama ölçülebilir değerlerden kaynaklanan ciddi bir nitelik sorunuyla karşı karşıyayız.
BAŞKAN - Toparlayabilir misiniz Sayın Ayata.
SÜLEYMAN SENCER AYATA (İstanbul) - Son defa istiyorum.
Şimdi onun için Sayın Bakan benim sizden ricam şu: Strateji Geliştirme Daire Başkanlığındaki arkadaşlarım böyle bir raporu size getirmiş olabilirler, gelecek sefer lütfen bunu 2005-2014, onluk beşlik dilimlere göre düzeltelim, çok daha iyi olacaktır. Gelişmeler varsa zaten o dönem içerisinde de görülür. Şöyle deyin bakın, Dünya Bankasına gitseniz, sunum yapıyor olsanız Sayın Bakan -mutlaka yapıyorsunuzdur- AB çevrelerine gitseniz, Birleşmiş Milletlere gitseniz 2002-2015 diye sunamayacaksınız. Mecliste sunun, sonsuz saygım var ama burada bu dokümanda lütfen yer almasın.
Çok teşekkür ediyorum.