| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunuseven ve Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ile 119 Milletvekilinin; İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4997) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 15 .03.2023 |
HASAN SUBAŞI (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli hazırun, sayın milletvekilleri, baro başkanları, sayın bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2018 yılıydı, Sayın Abdulhamit Gül'ün Adalet Bakanlığında bir toplantı yapılmıştı ve Sayın Gül o zaman konuşmasında -hatırlıyorum, arkadaşlar da mutlaka hatırlar- yargıya güvenin azaldığını, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştı. Yine, AİHM kararlarıyla uyumsuzluk olduğundan söz etti ve adalete erişilebilirlik konuşuldu, tartışıldı ve bunların giderilmesi için bir çalışma yaptıklarından söz etmişlerdi. Sonra da 30 Mayıs 2019 tarihinde Adalet Bakanlığı yol haritasını açıkladı ve Yargı Reformu Strateji Belgesi olarak düzenlenen çalışmaları kamuoyuyla paylaştı. Ardından, 2021 Mart ayında Sayın Cumhurbaşkanı İnsan Hakları Eylem Planı'yla ilgili de süreci başlatmıştı. Bunlar çok olumlu gelişmelerdi ama tereddütlerimizi de belirtmiştik, bu sistemde bunların nasıl yapılabileceğine dair kaygılarımızı da bildirmiştik. Ama peşi sıra 1'den 6'ya kadar, adına "yargı reformu" dediğimiz reform paketleri açıklandı, bunlar günün şartlarına göre yapılmış çözümlerdi. Bir kısmı doğru, bir kısmı yanlış, yeterince incelenmemiş 6 tane paketi bugüne kadar yıllarca emekten sonra geçirmiş olduk.
Bugün de geldiğimiz noktada yedinci yargı paketinden bahsediyoruz ama ben her zaman olduğum gibi bunlara "reform paketi" denilmesini doğru bulmuyorum çünkü reformla ilgisi yoktur. Ama "Reform ihtiyacımız var mı?" derseniz Türkiye'nin tam da bu konularda çok ciddi reforma ihtiyacı var; adalet reformuna, hukuk reformuna, bir yargı reformuna ihtiyaç olduğu doğrusu kuşkusuz. Ama bunlar fayda vermemiş olmalı ki geldiğimiz noktada, yıllar sonra, bu yedinci pakete baktığımızda sizlerin de yargıya hiç güveni kalmamış. Zaten bir ölçtüğümüz zaman yargıya güven arttı mı? Hayır, artmadı, azaldı. Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı; o gün yola çıktığımızda onlardan söz ediliyordu. Yargının bağımsızlığı ile tarafsızlığıyla ilgili bir gelişme var mı? Hayır, o yolda da bir gelişme yok, bunu siz de gayet iyi görüyorsunuz. Yargının insan haklarıyla ilgili bir uyumu söz konusu mu? Hayır, hiç değil. Üstelik, bu konuda İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan yargıçların terfi ettirildiğini de görüyoruz. Yani siz hem bunları görüyorsunuz hem de uyumsuzluğu teşvik ediyorsunuz iktidar olarak. Onun için bunlardan sonuç almak zaten bu nedenlerle mümkün değil.
Bu yedinci pakete baktığımız zaman, siz mahkemelerden de ümidinizi kesmişsiniz çünkü mahkemelerin önemli bir görevini bugün yine de kurumsal olarak güvenilirliği üst seviyelerde olan noterlere yüklemek suretiyle bu defa onları neredeyse sorunlu hâle getirmek için hazırlanmış bir paket görünümünde. Yani bunları yüklediğimiz zaman hem hukukun temel ilkelerine bir uyumsuzluk söz konusuyken, Sayın Kaboğlu Hocanın da belirttiği gibi Anayasa'ya aykırılık söz konusuyken bir de noterleri de yakın zamanda bu durumda iş yapamaz, çalışamaz, fonksiyonlarını kaybetmiş kurumlar olarak karşımızda görürüz.
Yine, bugünkü borçlanma sisteminde hemen hemen Türkiye'nin büyük bir ölçekte borçları varken 2 bin liraya kadar olan borçları sildiniz. Her ne kadar silseniz de aflar da çıkarsanız yapılandırmalar da yapsanız bugün Türkiye'de insanların büyük çoğunluğu borçlu olduğu için icra iflas dairelerine yük çok büyük çapta yüklenmiştir. Ayrıca, burada konuta hacizle ilgili birtakım iyileştirmeler yapılırken bir taraftan icra hâkimlerini de yine hiç çalışamaz hâle getiriyoruz yani o da bir çözüm olmuyor.
Yine, içeriğe baktığımız zaman, 10 ile 11'inci maddelerde Basın İlan Kurumuyla ilgili Avrupa'da temsilcilikler açmaktan söz ediliyor. Bunun maliyeti, masrafı söz konusuyken ve Basın İlan Kurumunu bu konuda tek yetkili sayarak temsilcilikler açma yetkisi verilirken...
Biraz önce konuşmacıları dinledik, hepimiz de onu çok iyi biliyoruz, deprem bölgelerinde çadırları dahi doğru düzgün yerlerde kuramazken, çadır ihtiyacını gideremediğimiz gibi insanlarımızın çok büyük sorunlarla karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Böyle bir sorunumuz varken, Kızılay neredeyse ticaret yapar hâle gelmiş ve bütün güvenilirliğini yitirmişken siz ilk maddelerde, mademki insanlar Kızılaya bağış yapmaz hâle geldi, hiç değilse yediemindeki malların tasfiye sürecinde Kızılaya devredilmesiyle katkı sağlamaya çalışıyorsunuz herhâlde. Yani doğrusu, bunlar çok garip uygulamalar, Kızılayın bu kadar tartışıldığı bir ortamda bundan hiç söz etmeseydiniz de hiç değilse Çocuk Esirgeme Kurumu gibi bugün hâlâ ayakta olan, güvenilir olan birtakım kurumlarımıza devri düşünseydiniz yani en çok tartışılan bir kurum olarak Kızılayı burada hiç zikretmeseydiniz.
10'uncu, 11'inci maddelerde Basın İlan Kurumu demiştim, gerçekten depremle ilgili bu kadar sorunumuz varken burada masraf etmek, yeni temsilcilikler açmak ve o temsilciliklerde çalışanlara dünya kadar maaş vermek Türkiye'nin gündeminde hiç olmaması gerekir. Bu bana şeyi hatırlattı, Elâzığ depremi olmuştu, 113 kişi ölmüştü; o depremin yaraları sarılmadan o hafta Mecliste Ahlat'taki saray ile İstanbul'daki Kanal İstanbul gündeme gelmişti ve bunu eleştirmiştik "Türkiye'nin gündeminde bu mu olması gerekir?" diye. Şimdi, doğrusu, bunlar da bize onu hatırlatıyor ve bunu bu yönüyle de eleştiriyorum.
Naci Görür Hocanın -ondan misaller verildi- geçenlerde bir paylaşımını çok ilginç bulduğum için burada da dillendirmek istiyorum, söz etmek istiyorum. Şanlıurfa şehir merkezinde büyük bir yıkım oldu ama oradan 19 kilometre ilerideki, on iki bin yıl önce yerleşme alanı olarak belirlenen Göbeklitepe'de hâlâ ayaktaki sütunlarda 1 milim bile değişiklik olmamış. Yani binlerce yıldır yerleşim alanlarında insan hayatı söz konusu olduğunda devletlerin, kamunun ne kadar duyarlı ve dikkatli olduğunu görürken biz bugün hemen seçime dönük yüz binlerce temel atmakla ve bunların planlarını yapmakla meşgulüz ki doğrusu, insan hayatını ilgilendiren bu konularda, yeni yerleşimlerde çok ciddi araştırmalar yapılması gerekmektedir. Artık, aceleyle kanun yapmak, aceleyle yerleşim alanları ve bu tür şeylerde temel atmak gibi alışkanlıklarımızdan vazgeçerek neyi hazırlamaya çalışıyorsak çok ciddi tartışarak esaslı yasalar hazırlamalıyız ve bugün gerçekten ihtiyacımız olan hukuk reformunu ve yargı reformunu çok ciddi ele almak zorundayız.
Bugün doğrusu, yine, 21 kanunda değişiklikle hazırlanıveren şu 48 maddelik torba yasaya baktığımız zaman, bazı olumlu pratik çalışmalarla birlikte temelde hiçbir reform özelliği taşımadığı da orta yerde çok besbellidir.
Noterlere bu kadar yükün, noterlik kurumunu da belirli bir süre sonra felç edebileceğini tekrar buradan söylüyorum.
Ayrıca, 22'nci maddedeki gizli soruşturmacı -doğrusu, gizli tanık kurumu çok can yakmıştı- bir keyfîliğe ve amacından sapmaya yol açabilir diye burada uyarmak istiyorum.
29'uncu maddede Kabahatler Kanunu'nun 43/A fıkrasına göre bir değişiklik yapılıyor. Burada kamu-özel tüzel kişilikleri ayrımı yapılmaksızın sadece "tüzel kişilik" tabiri kullanılmıştır. Yani birinin bir hatası yüzünden ya da ona yüklenebilecek bir kabahati yüzünden bir kamu tüzel kişiliğine 50 milyon liraya kadar ceza verilebilecektir. Buradan da bu kamu tüzel kişiliğinden sadece ilk başta belediyeler akla gelebilir ve bu yolla, zaten zor durumda olan belediyelerimize bu bir sopa gösterme maddesi gibi kullanılmamalıdır diye o konuda da uyarımı işaret etmek istiyorum.
26'ncı maddede Sayın Kaboğlu'nun uyarısı son derece haklıdır. Annenin cezasının ertelenmesi konusunun "ebeveyne" şeklinde değiştirilmesi ve 18 yaşına kadar engelli çocuğun bakımının sadece annede değil, bazı hâllerde babanın da böyle bir mesuliyeti olduğu düşünülerek "ebeveyn" olarak düzeltilmesinde yarar olduğunu düşünüyorum.
Ara buluculuk... Yine, söylediğim gibi yargıya güven gerçekten o kadar azalmış ve iktidarca da artık öyle görüldüğü için bu konu noterlere ve ara buluculuk müessesesine dağıtılması öngörülmüş. Oysa Türkiye'de o kadar çok hukukçu yetişiyor ki en çok hukukçu yetiştirdiğimiz alan yani hukukçular 20 bin... Arkadaşlar bahsetti, doğrudur. Her yıl 20 bin civarında stajyer avukat ortaya çıkıyor. Bu kadar hukukçumuz fazlayken hukukçu yetiştirerek, mahkemeleri işler ve çalışır hâle getirmek mümkünken mahkemelerden umudu keserek ara buluculara ve noterlere ve değişik kurumlara yükü yüklemeye çalışmanın pratikte hiçbir faydası yoktur. Onun için yargıyı, mahkemelerimizi güvenilir hâle getirmekten, işler kurumlar hâle getirmekten başka çare yoktur. Onları adalet dağıtan güvenilir kurumlar hâline getirmeyi hedeflemeliyiz diye düşünüyorum.
37'nci madde de ara buluculuk kurumunda taşınmaz devri hatta sınırlı ayni hak kurulması hakkında bir madde. Çok risklidir, tapu güvenliğini sarsan, Anayasa'ya aykırılık teşkil eden bir maddedir. Hiçbir şekilde tapudaki işlemler dışında -ki çok şekil şartlarına bağlıdır mülkiyet hakkını geçirmek- şekil şartları çok belirli olan bu tapu ve taşınmaz devrinin bu şekilde ara buluculuk müessesiyle devrinin hiç doğru olmadığını ve bizim hukuk sistematiğine aykırı olduğunu işaret etmek istiyorum.
Yine, yabancılar hakkında yürütülen adli işlemler sırasında yurt dışına çıkmama konusunda mahkeme kararına karşı Valilik yetkisi doğrusu son derece sakıncalıdır. Yine o da hem Anayasa'mıza hem hukuk sistematiğimize tamamen aykırıdır.
Sayın Başkan, 2 önerge vermiştik, bu arkadaşlar da bahsettiler. Daha önce basına yansımıştı, bu yargı paketiyle ilgili. İnfaz koruma memurları hakkında aynı diğer emsalleri gibi iyileştirmeden söz edilmişti ve bu basına da yansımıştı. Çok büyük çapta bir beklenti oluştu. Yine aynı şekilde Sağlık Bakanlığı sağlıkçılarına iyileştirmeler söz konusuyken, ek ödeme ve tazminatlar verilirken, düzeltmeler yapılırken Adalet Bakanlığına bağlı sağlıkçılarla ilgili hiçbir düzenleme yapılmaması Anayasa'ya karşı eşitlik ilkesine aykırılıktır ve bu da basında geçmişti ve bu konuda da büyük bir beklenti oluşmuştur; bunların da eklenerek maddeler arasında görüşülmesi ve karara bağlanmasında yarar görüyoruz.
Ben, sonra maddelerde de görüşlerimizi belirtmekle birlikte genel olarak bu ifadelerle görüşümü belirtmek istedim.
Teşekkür ediyorum.