| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) a) Millî Eğitim Bakanlığı b) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı c) Yükseköğretim Kurulu ve üniversiteler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 11 .02.2016 |
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Saygıdeğer Bakanım, kıymetli bürokratlarımız; öncelikle şu anda Komisyonumuzun enerjisi düşük gibi görülebilir. Bu, dün gecenin sabaha doğru bitmesinden ve daha sonra sabahın erken saatlerinde tekrar tüm üyelerin yeniden hayata başlamasından kaynaklanıyor.
Şimdi, birkaç saat önce, Cumhuriyet Halk Partisi Antalya Milletvekili Sayın Mustafa Akaydın'ın, doğrusu tahammülde zorlanarak dinlediğimiz, birkaç açıklaması oldu, keşke burada olsaydı, izaha da belki muhtaçtı ama not alabildiğim kadarıyla muhtemelen Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü tarafından da tevil edilecektir. Şunları söyledi çok da üzüldük, bu çağda bunların hâlâ konuşuluyor olması da doğrusu üzüntü verici: "Bu okulların sadece imam yetiştirmek amaçlı kurulduğu -imam-hatipleri kastediyorum- 15'li yaşlardan sonra girileceği, sayılarının tespit edilmesi..." Yani, artık, herhâlde Cumhuriyet Halk Partisinin resmî görüşü değildir diye ümit ediyorum. Artık, bu zihniyet çöpte. Doğrusu son derece zorlandık ama burada bir tartışmaya yer açmamak için sabrettik. Bir şeyi hatırlatacağım, hani belki bu bir travma gibi gelebilir size ama...
MUSA ÇAM (İzmir) - Sabrettiğiniz nedir anlamadım?
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Kayıtlarda var, şimdi süreyi şey yapmayalım.
...biz bunu ailelerimizde yaşadık, yakınlarımızda yaşadık ve bir nesil hâlâ o acılarla yaşıyor. Bir zaman dilimine gidelim. Yanlış hatırlamıyorsam 1999 yılı ve Sayın Bakanın da birlikte çalıştığı, dönemin Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu... Yönetmelikti diye hatırlıyorum, genelge de olabilir. İmam hatip lisesi son sınıftaki öğrencilerin başka liselere geçişinin engellenmesiyle ilgili bir hukuki belge gönderildi ve âdeta tutsak gibi o dönemin lise son sınıf öğrencileri cezalandırıldı. Bunun içinde benim ailemin bizzat mensupları da var. İlginç bir şey söyleyeyim: Nevşehir İmam Hatip Lisesinden o dönemde üniversiteyi 2 kişi kazandı, sadece 2. Biri Türkiye 680'incisi diye hatırlıyorum, 700'lerden biraz daha azdı. O, benim ailemden biri 680'incisi, gitmesi gereken okul normal şartlarda Çapa Tıp yahut emsali ve hayali tıp fakültesi öğrencisi olmak ve hâlâ -bunlar bizim için çok acı- hastanelere gittiğinde gözü doluyor. Gittiği okul ise yani bunu bir alçaltma, yükseltme anlamıyla, mukayese anlamıyla söylemiyorum ama insanların hayallerini çaldılar; Erzurum ikinci öğretim sınıf öğretmenliği. Şimdi, o dönemleri bitirdiyse AK PARTİ iktidarı -yani bunu propaganda, vesaire ihtiyaç da yok, o amaçla söylemiyorum ama- sadece bu başarı bile sizleri ve sizden önceki bakanlarımızı kutlamaya değer Sayın Bakanım, bunlar için teşekkür ediyoruz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Mustafa Hoca'nın ne dediğinden... İsim verdiniz ya ne dediğini de söylerseniz...
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Tabii, tabii. Zaten kayıtlardan da çıkabiliriz, ben kısa kısa şey yaptım, burada olmadığı için de ayrıntıya girmek istemedim ama alalım isterseniz tutanakları. Yani, sizin de bunu samimiyetle tevil etmenizi arzu ederek söylüyorum sevgili üstadım.
MUSA ÇAM (İzmir) - Hoca, imam-hatiplere de ihtiyaç olduğunu, yeteri kadar olması gerektiğini ve yeteri kadar kurulması gerektiğini söyledi.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Kuranın CHP olduğunu söyledi.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Tutanağı alacağız.
NURETTİN DEMİR (Muğla) - O zaman ama Türkiye'de... İyi de şimdi de o çektiğiniz çilenizin intikamını mı alıyorsunuz?
BAŞKAN - Evet, Sayın Gizligider'i bir dinleyelim. Lütfen siz devam edin.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Cümlenin başında dedim ki: "Zorlanarak tahammül ettik ama sabrettik." Siz de zorlanmayarak tahammül edin, daha sonra...
NURETTİN DEMİR (Muğla) - İmam-hatip liselerini getirdiğimiz için teşekkür etseniz...
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Gizligider bütün konuşmaları dinledi, şimdi söz kendinde.
Siz devam edin lütfen.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Anlatmaya çalışıyorum. Sanırım, sözcü tarafından tevil edilir diye umut ediyorum.
Bu okulların imam yetiştirmek amaçlı olduğunu söyledi ve sayılarının buna göre yani öğrencilerinin buna göre tespit edilmesi gerektiğini, 15 diye hatırlıyorum, 15'li yaşlarda alınması gerektiğini... Yani bize göre bu zihniyet çöptedir ve mümkünse bu konuda bir tevil ve izah arzu ediyorum, bunu da samimiyetle ve iyi niyetle söylüyorum. Arzu ederseniz hemen tutanakları alalım, eğer bir yanlış anlaşılma varsa da ne olur düzeltin.
Devam edecek olursak, Saygıdeğer Bakanım, şöyle bir tespitimiz var, bunları bizler de yaşadık: Kazara gün geldi, gerekti, bu tabii askere gittiğimizde oldu yedek subay olarak ki 30'lu yaşlara dayanmıştık artık; dikiş dikmemiz gerekti şapkaya ve biz bunu yapamadık çünkü hep annemiz yapmıştı, gün geldi yapamadık. Yani, şunu anlatmaya çalışıyorum: Hayata dair el becerilerinden tutun da ihtiyaç duyacağımız temel gereksinimleri öğretimimizin herhangi bir seviyesinde vermeliyiz diye düşünüyoruz ve doğrusu, bu, belki o bilgilerden daha çok zaman zaman öne çıkıyor diye düşünüyorum. Yani, şu anda yumurta kıramayan nesil olmak kötü gibi geliyor bize. Bunu da formasyon noktasında katkı sağlaması amacıyla paylaşmak istiyorum.
Yine, efendim, şu anda Gençlik ve Spor Bakanlığının hemen hemen her ilde gerçekleştirdiği -yer yer büyük ilçelerde de var- yer yer olimpik, yarı olimpik yahut çırpınma havuzu denen havuzlarla ilçeleri ve illeri buluşturması söz konusu. Bunu yerelde yapanlar var, yapamayanlar var ki bunun için öncelikle bütün ilçelerde olması gerekiyor, şu anda bütün illerde var, bazı büyük ilçelerde var. Yani, havuzla öğrencileri sistematik olarak buluşturma ihtiyacı var. Biz Orta Anadolu'nun çocukları olarak denize gittiğimizde hâlâ o problemleri yaşıyoruz. Bu, hem bedensel gelişim hem zihinsel gelişim anlamında son derece faydalı olacaktır diye düşünüyorum ve bu fikrimi paylaşmak istiyorum.
Yine, efendim, çok fazla karşılaştığımız ciddi bir sorun var, yine olmaz olasıca bu 28 Şubat döneminin hâlâ bitiremediğimiz bir sıkıntısı: Köylerde ilkokullar kapatıldı ve o ilkokul binalarının önemli bir kısmı metruk yani kimi çökmeye namzet kimi farklı sıkıntılara sebep olabiliyor, çok ayrıntıya girmek istemiyorum. Muhtarların talebi var, bazen Diyanetin talebi var, hasılı, onlarla ilgili sorunlar hâlâ geliyor, bunu da paylaşmak istiyorum. Yani, bizim özelimizde de var, onu ben özelde de sizle paylaşayım yani yeniden oraları yeşertme ihtiyacı var, bunu paylaşmak istiyorum.
Efendim, yine üniversite eğitimine dair tespitlerimiz var, nicelik sorunun önemli şekilde çözüldüğünü doğrusu tespit ediyoruz. Ancak, nitelikle ilgili nasıl bir yol izleyeceğiz? İstediğimiz seviyenin çok gerisindeyiz, bunu gözlemliyoruz. Yani, nasıl bir yol izleyeceğiz, ne yapmak lazım, bize biraz daha somut bir yol haritası paylaşırsanız biz de bunu alanda da paylaşabiliriz, bilgilenebiliriz diye düşünüyorum.
Bir de efendim, mezunu olduğum aynı zamanda bir Anadolu lisesi uygulaması vardı 1980'lerde sanırım rahmetli Özal'la başladığını hatırlıyorum, yanlışım da olabilir. Bu Anadolu lisesi uygulamasına işte beş yıllık ilköğretimin ardından sınavla alınıyordu. İşte mesela, biz 72 kişi olarak, 36- 36 iki sınıf olarak girmiştik. Niteliği yüksek bir eğitim seviyesiydi, aynı zamanda şöyle bir şans yakalamıştık, şu anda yer yer muhalefet milletvekillerimizce de haklı olarak bir tespit var: Ciddi bir yabancı dil eğitimine tutulmuştuk, çok da büyük faydasını gördük. Hatta bazen bu okulların vakıfları oluyordu, -tabii, bu maddi durumlarına göre değişiklik arz edebiliyordu- İngiltere'den yahut Amerika'dan yani ana dili İngilizce olan öğretmenler getirilerek bu formasyon sağlanabiliyordu. Şu anki seviyemizde bütün okullar Anadolu lisesi oldu, gerçek Anadolu liselerini yahut o boşluğu nasıl dolduracağız? Bu noktada acaba bir çalışma varsa bilgi verirseniz çok memnun olurum. Aynı zamanda, onun şu faydası vardı: İşte Anadolu'nun -tırnak içinde söylüyorum- zeki ama fakir çocukları -tırnak içinde söylüyorum, lütfen yanlış anlaşılmasın- yani kolej eğitimi yahut o çok yüksek eğitimi alma ihtimali maddi olarak olmayan çocukları o eğitimin hatta daha üstünü alabiliyordu ve -bu yükseköğretimde de farklı bir- âdeta Türkiye'nin beyinleri noktasında ciddi bir katkı sağlıyordu. Buradaki boşluğu doldurmak adına da eğer bir çalışma varsa aydınlanmak isteriz.
Teşekkür ediyorum.