| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri (Devam) a) Sağlık Bakanlığı b) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu d) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu e) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 10 .02.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakan, Dışişleri Bakanlığımızın ve basınımızın değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.
Öncelikle, Sayın Bakanım, yeni Kabinedeki göreviniz hayırlı, uğurlu olsun. İnşallah, memleketimiz için güzel hizmetler yaparsınız.
Tabii, biz Dışişleri Bakanlığımızın, bütün bakanlıklarımızın başarılı olmasını istiyoruz, nihayetinde ülkemiz için çalışıyor ama Dışişleri Bakanlığımızın belki daha da fazla başarılı olmasını istiyoruz çünkü dışarıdaki yüzümüz. Sizin başarınız ülkemizin başarısı, ülke menfaatleri açısından bu çok önemli. Fakat maalesef -benden önceki diğer konuşmacılar da ifade etti- bugün baktığımızda, Türkiye'nin dış politikayla ilgili veya dış âlemdeki konumu, pozisyonu, etkisi son derece zayıf, geçmişe göre daha kötü ve sıkıntılı. İnşallah, bu sıkıntılar bir an evvel atlatılır diye temenni ediyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri ilk iş başına geldiğinde işte, komşularla sıfır sorun politikasıyla işe başlandı ve şu anda "sırf sorun" hâline geldi, her tarafımız sorun. İşte, bu, "değerli yalnızlık" olarak adlandırıldı filan ama maalesef, gelinen nokta iç açıcı değil, dış politikamızın temel karakteristiği istikrarsızlık. Yani tabirimi lütfen mazur görün, çocuk gibiyiz yani bir iyiyiz, bir kötüyüz; bir böyle kanka oluyoruz, ertesi gün kavga ediyoruz. Yani Suriye'yle, Rusya'yla, hangi ülkeyle bakarsanız bakın, benzer durumlardayız maalesef. Yani bu istikrarsızlık neden kaynaklanıyor? Burada "benchmark" olarak aldığımız şeyde mi bir problem var, duygusal mı davranıyoruz, bunu pek anlayamıyorum. Ama şunu anlıyorum, şunu biliyorum ki dış politikamız millî menfaatlerimiz odaklı değil maalesef. Böyle olmuş olsa esasında o git gel olmaz o zaman yani oradaki şeyleri anlamak mümkün olur. Ancak ben dış politikamızın ülke menfaati ve millî menfaatler odaklı olmadığını düşünüyorum.
Şimdi, birkaç örnek vereyim bu iddialarımıza, özellikle istikrarsızlık anlamında: Avrupa Birliği konusu... Ben Kalkınma Bakanlığında çalışırken de Dokuzuncu Plan'ı hatırlarsınız, Dokuzuncu Plan'da 5 eksen üzerine oturtmuştuk ve şu söylenmişti: Temel vizyonunda, planın vizyonunda da vardı, planın her tarafında vardı, önümüze hangi konu gelirse gelsin Avrupa Birliği bakış açısıyla bakacağız yani mali konulardan sosyal, iktisadi -artık ne derseniz- bütün konulara bu perspektifle bakılacak, bu perspektif çerçevesinde değerlendirilecek. İşte, şöyle oldu, böyle oldu, Onuncu Plan'a; bunu ne zaman yaptık? 2007'de başladı. Onuncu Plan'ı yaparken Avrupa Birliği hiç yoktu bakın planda, Kalkınma Planı'nda bir tane Avrupa Birliği cümlesi neredeyse bulamazsınız. Bir, başlangıçtaki "Gelişmeler" kısmında AB'yle ilgili iki tane paragraf var, hepsi o; o da ayıp olmasın diye yazılmış gibi duruyor orada. Şimdi, bu tabii ciddi bir istikrarsızlık yani biz bir planı aynı Hükûmet döneminde -kaldı ki Hükûmet değişse bile devlet politikasıdır Avrupa Birliği- Avrupa Birliğinde bir uçtan öbür uca savrulduk. Şimdi, bugün geldiğimiz noktadaki yeniden sıcak ilişkilerin başlatılması da kuşkuyla karşılanıyor, inşallah bu da kalıcı olur. Yine, ülke odaklı, millî menfaatlerimiz odaklı olacaksa yani bunun göçmenlerle ilişkilendirilmesine bile razı olabiliriz ama orada tabii akıllı bir politika uygulamak lazım yani birkaç milyar dolar veya birkaç milyar euro için ülkemizi çok da rencide edecek duruma düşmemek gerekir.
Şimdi, Rusya meselesi... Yani Sayın Cumhurbaşkanının Başbakanlığı döneminde veya Cumhurbaşkanlığı döneminde, "Şanghay'a gireceğiz, Şanghay'a girmemiz lazım.", Putin'le bu konular görüşüldü, bu noktalardaydık biz. Hatta Avrupa Birliğine alternatif olarak Şanghay konuşuluyordu, hâlbuki hiç alternatif olacak bir şey de değildi. Türkiye bu tür hatalara düştü, bunlar yüksek sesle söylendi yani sadece içeride konuşulan ifadeler değil. Burada da ciddi zikzaklarımız oldu yani şimdi, bir tane küçücük bir uçakla biz Suriye politikasından tamamen silindik. Bu kimin aklıdır? Yani Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz burada Türkiye'nin tutumunun elbette ki arkasında olduğumuzu filan ifade ettik ama şimdi, burada biraz daha içe dönük olarak konuşuyoruz, geriye dönüp bir bakmak lazım. Yani bir şey yapıyoruz, bir hareket ediyoruz, bunun bir adım sonrasını, iki adım sonrasını... Yani millet yüz yılı hedeflerken, yüz yılı planlarken biz iki adım sonrasına bakmadan işler yapıyoruz. Sonra, oradaki zikzaklar, oradaki beyanatlar, "Kim olsa vururuz.", "Rusya olduğunu bilseydik vurmazdık." İçeride ayrı konuşmalar, dışarıda ayrı konuşmalar yani bunları kabul etmek mümkün değil. Bunlar bu ülkeye yakışacak ifadeler değil. Tabii, ciddi ekonomik maliyetleriyle karşılaşacağız şimdi, bir sürü hesaplar yapılıyor yani 10-20 milyar dolar civarında rakamlar yapılıyor. Rusya öyle bir şey ki yani hem sattığımız malda bağımlıyız Rusya'ya, ihracatta hem de aldığımız malda bağımlıyız, hani o da bizimle bir tarafında bağımlı olsa problem değil. Yani enerji alıyorsunuz, bağımlısınız, işte yaş sebze, meyve, birtakım şeyler satıyorsunuz, bir dış ticaretimiz var, bağımlısınız. Yani ekonomik açıdan da ciddi bir bağımlılığımızın olduğu bir ekonomi. Tabii, diğer işin boyutları da ayrı bir şey. Yani oradan "Şanghay'a girelim." derken geldiğimiz nokta, bir savaşın eşiğine geldik ve bunun sonucunda, Suriye politikasında artık Türkiye yok. Bayır Bucak Türkmenlerini orada Rusya vuruyor, bugün Sayın Başbakan da açıkladı yani "Rusya sivilleri öldürüyor, orada Türkmenleri vuruyor." diye. Biz neredeyiz? Yani Bayır Bucak Türkmenlerinin, Türklerinin durumunu biz savunmayacağız, biz bunu dillendirmeyeceğiz de kim dillendirecek, bunu dünyada kim konuşacak? Burada ifadeniz var, şurada bile ne kadar tedirgin bir şekilde "Bayık Bucak bölgesi ve orada yaşayan soydaşlarımız Rusya'nın doğrudan hedefi oldu, tepkimizi gösterdik." Ya, bu tepkiyi biz ta dünyanın öbür ucunda olan siviller, bir yerde bir sivil öldürülse de bu kadar tepkiyi zaten gösteriyoruz.
Sayın Bakanım, Türkiye yok burada. Yani orada bizim soydaşlarımız, masum insanlar öldürülüyor, Türkiye yok. Soydaştan moydaştan da kaldı ki şikâyetçi falan değiliz, elbette soydaşımız diyeceğiz. 8 defa değil, siz burada 18 defa, 28 defa, 58 defa soydaş demeniz lazım. Keşke bu olsa. Ama, tabii, günübirlik politikalarla bu işleri yürütünce maalesef bu olmuyor.
Şimdi, PYD konusu, aynı şey. Yani bunların liderleri Türkiye'de bizim baş misafirlerimizdi bir zamanlar, şimdi biz onlara terör örgütü diyoruz. Elbette, terör örgütü. Sayın Bakanım, anlamak mümkün değil. Yani daha bir yıl öncesinde en üst seviyede neredeyse konuk ettiğimiz insanlar bugün terörist. Evet, terörist bunlar, o gün de teröristti yalnız. Milliyetçi Hareket Partisi onların o gün de terör örgütü olduğunu, terörist olduğunu söylüyordu ama yani içeride hakikaten hiç kimseye kulak asmayınca yani "Her şeyi biz biliriz." anlayışı bu Türkiye'nin temel sıkıntısı yani bundan uzaklaşmak lazım. Yani burada da istikrarsızlık var.
Çözüm süreciyle ilgili olarak bizim görüşlerimiz ortadadır. Yani çözüm sürecinde geldiğimiz nokta veya çözüm süreci olarak adlandırılan süreçte gelinen nokta... Yani iki yıl öncesiyle şu andaki duruma bir bakın. Bu nasıl izah edilebilir, onu anlayamıyorum.
Bir de tabii, biz kendimizin bir yıl önceki tutumumuz ortadayken bugün Amerika Birleşik Devletleri'nin PYD'yi terörist örgüt olarak kabul etmemesini çok yadırgamayalım bence yani keşke tabii, kabul ettirebilsek. Zaten onu kabul ettirebilecek bir gücümüzün de olduğunu maalesef çok fazla düşünmüyorum. Başlık başlık gidiyorum.
Bu insani yardım konusu önemli bir konudur. Yalnız, insani yardım konusunda millî gelire kıyasla dünyada 1'inci olmamız da yani adı güzel, insani yardım da burada da biraz dikkatli olmak lazım. Yani hiçbir konuda böyle dünyada 1'inci olmazken niye bu konularda dünyada 1'inciyiz, buna bakmak lazım. Yani bu ülkenin nihayetinde kaynaklarıdır. Elbette, masum olan veya mağdur olan, zulüm altındaki veya yoksullukla boğuşan ülkelere yardım etmemiz lazım ancak burada da ayağımızı yorganımıza göre uzatmakta fayda var.
Türkiye yıllık 220 milyar dolar finansman ihtiyacı olan bir ekonomi Sayın Bakanım. Yani Dışişleri ve Hükûmetin üst düzey yetkililerinin de bu ekonomi konularına biraz daha girmeleri lazım. Şimdi, 220 milyar doları her yıl finanse etmek için uğraşan bir ekonomi yani ürkek olsun, çekingen olsun, korkak olsun filan demiyorum ama ona göre hareket etmek lazım.
Ben çevreyle ilgili hususlarda mesela Dışişlerimizin filan bazı şeylerini de biliyorum. Biz imalat sanayimizi güçlendirmemiz lazım diyoruz ama Dışişleri Bakanlığımızın burada meseleye bakışı yani olabildiğince uluslararası taahhütlerimizi en üst seviyede tutalım şeklinde neredeyse bir şeyi var. Tabii, onların hepsinin bize bir maliyeti olduğunu bilmemiz lazım. Yani burada da biraz o durumu görerek... Tabii, burada ben Dışişleri Bakanlığından ziyade üst düzeyde yani Dışişleri Bakanlığının çok fazla, Bakanlık olarak, Bakanlığın çok kıymetli personeli var, zaten bu işlerde çok kurumsal olduğunu, dış politikanın çok kurumsal bazlı yürüdüğünü de düşünmüyorum, Sayın İhsanoğlu da bu konuyu ifade etti. Ama, orada da daha kurumsal olmalı fakat diğer taraftan da baktığımızda, Dışişleri mensuplarımızın da biraz daha Türkiye'nin iktisadi politikalarıyla uyumlu birtakım politika yürütmesinde fayda var.
Konuşmamın son kısmında da mali konulara ilişkin... Bu G 20 zirvesi yapıldı. Şimdi, bazı şeyler unutuluyor veya bazı şeyler biraz çok konuşulunca... Şimdi, bu G 20'ye de Türkiye'nin işte Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde girdiği falan söyleniyor. Bilmeyen arkadaşlar için söylüyorum, 99 yılında kurulmuştur ve Türkiye ilk başından itibaren G 20'nin bir üyesidir. Bu zirvenin sizin bütçenizden mi karşılandığı, hazinenin bütçesinden mi karşılandığı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Usta, ilave süre veriyorum sözlerinizi tamamlamanız için.
Buyurunuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Özel kanun çıktı, G 20 kanunu çıktı.
ERHAN USTA (Samsun) - Özel kanun çıktı, G 20 kanunu çıktı.
Orada, dışarıda çok... Bilmiyorum, ben rakamı öğrenmek istiyorum. Yani bize bu G 20 zirvesi ne kadara mal oldu? Çünkü, Hazine Müsteşarlığında bunu sorduk Mehmet Şimşek'e, bize bir rakam vermedi diye hatırlıyorum ben. Toplam maliyeti ne kadardır? Ben bu konuları çok sevmiyorum ama burada biraz daha herhâlde hassas olmak gerekiyor.
BAŞKAN - Sayın Usta, affedersiniz, kusura bakmayın, sözünüzü kesiyorum ama onunla ilgili bilgi gelmişti toplantının sonunda, acaba siz salonda mı değildiniz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Dışişleri Bakanlığı ayrıca açıklanacak dedi.
BAŞKAN - Sayın Şimşek bir bilgi verdi ama bir kısmı harcamaların...
ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, hayır, onu değil işte. Biz bu işin bir toplu maliyetini bilelim. Bir organizasyon işidir nihayetinde.
BAŞKAN - Yok, organizasyon kısmının rakamını Sayın Şimşek söyledi.
ERHAN USTA (Samsun) - Kaç oldu mesela?
BAŞKAN - Şu anda hatırlamıyorum. Hatta, Sayın Erdoğdu sanırım sormuştu, IMF, Dünya Bankası yıllık toplantılarını da sormuştu. Onlarla ilgili bir rakam geldi ama Sayın Dışişleri Bakanımızdan yine isteyelim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Kısaca hemen söyleyeyim.
ERHAN USTA (Samsun) - Hemen alalım aslında. Ona göre çünkü ben...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Biraz önce kaç tane toplantı yaptığımızı, 10 tane falan bakanlar toplantısı dâhil, bir yıl içinde Kadın 20, Genç 20 gibi yan etkinlikler de dâhil tüm toplantılar için, bunun tanıtımı da dâhil, tanıtım kampanyası, 259 milyon 687 bin 812 TL harcanmıştır.
ERHAN USTA (Samsun) - Bütün organizasyon, bir yıl boyunca ödenen...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Tüm organizasyon, bir yıl boyunca harcanan...
ERHAN USTA (Samsun) - Ben de 300 milyon TL civarında...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - 259 milyon, 260 milyon civarında tüm hepsi.
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Bakanım. Yani yüksek bir rakam.
Burada şeylerle ilgili spekülasyonlar yapılıyor. Sizin tabii, zaten, özel kanunda belki özel hükümler de var ama Dışişlerinin daha farklı yöntemlerle biz ihale yaptığını biliyoruz, o belki gerekiyor ancak bunu hangi firma aldı ve bu firmanın sahibinin kim olduğunu biliyorsanız, o konuda da bize bilgi verirseniz ben sevinirim. Onunla ilgili çünkü ciddi spekülasyonlar var. Bu rakamın çok yüksek olduğu konusunda da değerlendirmeler yapılıyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Dediğim gibi çok sayıda etkinlik oldu.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir saniye...
Hemen mi cevap vereceksiniz yoksa...
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) - Bu konuyu kapatalım hemen.
Yıl boyunca, dediğiniz gibi, yüzlerce etkinlik oldu, her seferinde işte ihaleye katılıp en iyi fiyatı veren firmalara verildi, değişik firmalara.
ERHAN USTA (Samsun) - Peki.
Şimdi, bu Sayıştay raporları var Sayın Bakanım, orada şeyi ifade ettiniz siz "Biz Sayıştayın görüşleri çerçevesinde hareket ediyoruz..." Sayıştay raporları genelde, bize gelen raporlar, kuşa çevrilmiş olarak geliyor ama buna rağmen, sizinle ilgili 7-8 tane bulgu var. Ben onları görünce işin doğrusu üzüldüm çünkü siz çok para harcayan bir kurum değilsiniz yani bütçe sizin açınızdan çok önemli bir şey değil. Hani çok yüksek miktarda para harcayan kurumlarda hakikaten mali konularda birtakım sıkıntılar olabiliyor yani kurum farklı düşünüyor, Sayıştay farklı düşünüyor ancak böyle küçük meselelerde, işte ne bileyim ben, santral görevlisi, akaryakıt alım ihalesi, arşiv otomasyon projesi, burada bence bu tür şeylerle Dışişleri Bakanlığının anılmaması lazım. Orada kurum açıklamalarını Sayıştay... Çünkü, mali mevzuatınızla ilgili denetim yetkisi ondaysa artık nihai kararı onlar veriyor. O anlamda, Sayıştayın sizin kurumununuz açıklamalarını tatminkâr bulmadığını orada görüyoruz. Bence bunları gidermek lazım yani gelecek yıl raporunda mesela bu tür şeyler olmasın. Hani çok sizin açınızdan hayati değil, onlara uyulmasının hiçbir sıkıntısı olmaz çünkü Dışişleri Bakanlığımız için uygun bir şey değil diye düşünüyorum.
Bir de bu şeyi çok merak ettiğim için -belki basında geçti ama- bu zırhlı araç meselesi var. Sayın Cumhurbaşkanının beraberinde götürdüğü...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Usta, buyurunuz lütfen, toparlayın.
ERHAN USTA (Samsun) - Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
Zannediyorum, Şili, Peru, Ekvador seyahatinde... Ben şeyi merak ettim yani daha önceden biz de heyetlerle yurt dışına filan çıktık. Orada güvenlikli araç temin edilmedi mi, o yüzden mi götürdük yoksa bunun böyle bir prestij boyutu mu var ülkemiz açısından? Nedir yani nasıl bir mantıkla bu iş yapıldı, onu da merak ediyorum. Ona bir cevap verirseniz çok sevinirim.
Ben tekrar Dışişleri Bakanlığımızın bütçesinin hayırlı olmasını temenni ediyorum. Dışişleri Bakanlığımızın ülke menfaatleri çerçevesinde doğru, düzgün politikalar yürütmesini ve ülkemizin yüzünü, başını ağartmasını temenni ederek sözlerimi bitirmek istiyorum.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.