| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ve 71 Milletvekilinin; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4892) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 23 .01.2023 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, biz İYİ Parti olarak bu yasa teklifinin mükemmelleştirilmesi, iyileştirilmesi için herhangi bir önerge vesaire vermeyi düşünmüyoruz çünkü biz bu yasa teklifinin özüne, esasına temelden karşıyız. Yani, burada karşı oluşumuz, yurttaşların Anayasa'daki hakları olan konut edinme haklarını desteklemiyoruz anlamına da gelmemeli; destekliyoruz fakat bu yasa teklifiyle bu hakkın yerine getirilmeyeceğini görüyoruz.
Kanun teklifi sahibi arkadaşımız, girişte uzun bir ekonomik değerlendirme yaptı. Önce dış âlemdeki ekonomik gelişmelere değindi, arkasından da yurt içi, ülke ekonomisindeki gelişmelere değindi. Eğer yaptığı değerlendirme sonucu vardığı sonuç söylediği gibi olsaydı bence bu yasa teklifine hiçbir gerek yoktu çünkü yurttaşlarımız kendi öz gelirleriyle belli bir miktarda tasarruf yaparak; geriye kalanı da bankacılık sisteminde, mevcut uygulama içerisinde, kredibilite durumunu da göz önünde bulundurarak, alacağı konutu finanse edebilirdi.
Bu yasa teklifi aslında şunu itiraf ediyor, diyor ki: "Biz ülkeyi öyle bir kötü yönettik ki bugün vatandaşlarımız, büyük bir kesimin elde ettiği 'disposable income' dediğimiz harcanabilir gelirlerinin yüzde 30'unu, 40'ını bile bir kenara konut için ayırsa, konut alabilecek durumda değil; bu taksitleri ödeme kapasiteleri yok; dolayısıyla da biz bunu destekliyoruz." Bunun arkasında yatan husus da ülkenin iyi yönetilememesi, iyi yönetilememenin arkasındaki gerçek de şu: Bu ülkede enflasyonla mücadele yok. Türk lirasının itibarını yerle bir ettiniz, paranın satın alma gücünü sıfırladınız ve bunun sonucunda da insanlarımıza verdiğiniz enflasyon telafisi veyahut da refah payı vesaire de hesabın içerisine katılsa insanların öz gelirleriyle konut alabilme imkânı kesinlikle yok. Onun için, burada, baştan da söylediğimiz gibi, bütçe tekniğine aykırı, Anayasa'ya aykırı, ekonominin gerçekten yönetimine aykırı birtakım tedbirlerle, dolambaçlı yollarla vatandaşa konut edindirme imkânı sağlanmaya çalışılıyor ama hedef kitle buna kesinlikle ulaşamayacak.
Garo Bey'in dediği gibi, diğer arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi, 1'inci evi olan, 2'nci evini; 3'üncü evi olan, 4'üncü evini; 5'inci evi olan, 6'ncı evini almaya devam edecek.
Bundan bir süre önce, televizyonda, zannedersem Emlak Konutun Genel Müdürü çıktı, dedi ki: "İstanbul'da 130 metrekare bir evin ortalama fiyatı 3 milyon TL." Bu, doğru fakat şeye baktığımızda... Gerçi burada Anadolu esas alınmalı; İstanbul, Ankara'nın dışında nüfus burada yoğun ama Anadolu'da da konut, barınma sıkıntısı var. Sarıyer'de ortalama konut fiyatı 8 milyon 800 bin, Beşiktaş'ta 8 milyon 710 bin, Kadıköy'de 6 milyon 760 bin fakat çeperlere baktığımızda; Ümraniye, Küçükçekmece, Pendik, Sultangazi, Esenyurt gibi bölgelere baktığımızda, orada da ortalama konut fiyatı 3 milyon TL. Bunun üzerinden bir hesap yaptığımızda, gerçekten, vatandaşın bu 3 milyon TL'lik evi satın alabilmek için alacağı kredinin taksitini ödeme gücü kesinlikle yok.
Şimdi, yasal düzenleme diyor ki: "Yükleniciler yüzde 5 katkı sağlayacaklar." Tabii, bununla ilgili 2'nci bir düzenlemenin yapılacağını sayın kanun teklifi veren söyledi. Acaba bu konutu üretenler, gerçekten, bilançolarında kayıtlı maliyet üzerinden verip bu yüzde 5'i üzerlerine alacak mı; bu maliyeti gerçekten onlar üstlenecekler mi yoksa fiyatını yüzde 5 artıracak o yüzde 5'i de alıcıya yansıtacak, onun üzerinden yüzde 5 mi verecek? Ve bu geri ödenemiyor. Yani bununla ilgili gerçekten bir araştırma yapıldı mı? Bunun yansıtılıp yansıtılamayacağı konusunda herhangi bir fikir sahibi miyiz? 3 milyon liralık ev, yüzde 5 artırdım, fiyat bu dedim -değerlendirme şirketi de geldi, tabii, onların da itibarı söz konusu- anlaştılar veya anlaşmadılar ama -büyük bir ihtimalle bu böyle olacak, onu "mark up" yapacak yüzde 5'i- onun üzerinden de yüzde 5'i yine, alıcının üstüne yükleyecek.
Şimdi, bu, İstanbul'da verdiğimiz örnekte olduğu gibi, üst-orta gelirli gruba hitap ediyor bu program. Üst-orta gelirli, aslında TÜİK'in yaptığı araştırmaya göre 383 bin hane var. Bu kampanyada artık orta gelirli grup da yok, orta gelirli hane halkı da kalmadı. Bu gerçekten günün sonunda şuraya gelecek: Bu, aynen kur korumalı mevduat ve diğer uygulamalarda olduğu gibi bir servet transferine dönecek. Örneğin 0,69 faizle 2,7 milyon TL kredi kullanan bir yurttaşın aylık kredi taksiti 26.241 TL, on beş yıl süreyle her yıl ortalama aylık enflasyonun 1,05 olduğunu kabul etsek bunun on beş yıl sonraki ona maliyeti 11 milyon 907 bin TL oluyor. Bunu yüklenen özel kesim, bankalar kredi verir mi, vermez mi onu zaman içerisinde göreceğiz; benim de kanaatim o ki bunlar kredi de vermeyecekler ve buraya da yanaşmayacaklar ama kamu bunları "makro ihtiyati tedbir" dediğimiz birtakım tedbirlerle ellerini kollarını bağlayarak, birtakım rasyolar getirerek onları bu krediyi vermeye zorlayacak, dolayısıyla yük kamu bankalarının üzerinde kalacak. Kamu bankalarında örneğin 2,7 milyon TL'lik kredinin on beş yıl sonunda biraz önce söylediğim enflasyon üzerine indirgediğimizde ellerine geçen bugünkü değeri 1,99 milyon TL. 2,7 milyon ile 1,99 milyon TL arasını bankalar tabii, görev zararı yazacaklar ve dolayısıyla da bu, kamunun üstüne yüklenmiş olacak.
Ayrıca, bu krediyi menkul kıymetleştirmekten maksadınız nedir, ne yapmak istiyorsunuz? Niye bu menkul kıymet ihraç ediliyor? Bunlar ikincil piyasada alınıp satılacak mı, kim alacak, satacak bunu, niye alınıp satılıyor?
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Açıklama yaparız Sayın Başkanım, daha sonra yanıtlayalım, yanıtlar kısmında bir açıklama yapacağız.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Yani bunun ikincil piyasası olacak ve bununla kaynak yaratıyorsunuz. Bütçenin ilgili yerinde özel tertip, kaynak yaratmanın içerisine koyuyorsunuz ama bunu 4749 sayılı Kanun'un öngördüğü limitlerin içerisine dâhil etmiyorsunuz. Yani buradan menkul... Amerika Birleşik Devletleri'nde bu tür krediler menkul kıymetleştirildi, türevinin türevinin türevi çıkarıldı, suyunun suyu çıkarıldı ve sonuçta vardığımız yer belli. Yani buradan varmak istediğiniz şey nedir? Eğer bu bir finansman tekniğiyse bunu niye menkul kıymetleştiriyorsunuz ve ikincil piyasasını oluşturuyorsunuz.
Ayrıca, şu yaptığınız hesaplamada birinci yıl için 2,71 milyar TL öngörüyorsunuz; eğer bu hesap doğruysa, bir piyasa araştırmasına göre yapıldıysa toplam bütçe ödeneğinin 1'inci maddenin (a) bendindeki ödeneğin yüzde 5'ine niye ihtiyaç var, niye bunu buraya getirip yazıyorsunuz? Ya bu, ya o.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Söyleyeceğim Başkanım, siz devam edin.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Peki, o zaman sorulara cevap...
Sonuç itibarıyla şunu söylüyorum: Ekonomisini iyi yönetemeyen, enflasyonu kontrol edemeyen ve hâlâ da enflasyonla mücadele için, ulusal paranın itibarı için ortada bir enflasyonla mücadele programının olmadığı bir ortamda böyle dolambaçlı yollara gidilir. Siz aslında konut sorununun kök meselesiyle, enflasyonla uğraşmıyorsunuz; onu veri kabul edip onun yarattığı sonuçları yama yapmaya, tamir etmeye çalışıyorsunuz. Tamir edebilirsiniz; üç ay, beş ay bu gidebilir ama bu, bu sorunu halletmeyecektir.
Onun için, sunumunuzun başında söylediğiniz genel ekonomik değerlendirmenin içerisinde enflasyonla mücadele için hiçbir tedbiriniz olmadığını gördünüz ve bu olmadığı için de bu tür dolambaçlı yollara gidiyorsunuz ve Anayasa'ya aykırı, mali disipline aykırı, uzun vadeli sorunların tohumunu eken çözüm önerileri getiriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz dolmuştur. Tamamlamanız için süre veriyorum.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Tamamlıyorum.
Dolayısıyla, tekrar ediyorum: Böyle bir düzenleme önceki haftalarda yaptığımız düzenlemeler, artı bugünkü yaptığınız bu düzenleme, artı önümüzdeki haftalarda EYT'lilerle ilgili olarak gelecek düzenlemelerin hepsi bir paket olmalı, ek bütçe gelmeli ve bu bütçe Parlamentoda tartışılmalı ve buna göre de biz de toplum da ekonomik birimler de önünü görebilmeli. Şu anda biz yapılanların sonucunun ne olacağını ancak 2025 yılında 2026 yılı bütçesi görüşülürken, 2023 yılı kesin hesap bütçesini görüşürken göreceğiz. Dolayısıyla orada büyük bir belirsizlik var. Bununla da karar alıcılar uzun vadeli karar da alamazlar, yatırım da yapamazlar, ekonomiye yol ve yöntem de gösteremezsiniz diye söylüyorum.
Teşekkür ediyorum.