KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan; öncelikle bütçemiz hayırlı olsun. Bir hemşehriniz olarak da size başarılar diliyorum bakanlık görevinizde.

BAŞKAN - Siz İstanbullu değil miydiniz Sayın Paylan?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben Malatyalım, İstanbul Milletvekiliyim.

BAŞKAN - Köken olarak Malatyalısınız.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet, evet.

Sayın Bakan, öncelikle geleneksel eleştirimi yapayım ama siz rekor kırdınız. Bakanlık bürokrasinizde tek bir kadın yok, arkanızda gelen arkadaşlara baktığımızda rekor sizde yani. Bazen 1, 2 veya 3 kadın arkadaşımız olurdu.

BAŞKAN - Sayın Paylan, şu anda ayakta bir hanım arkadaşımızı görüyorum ben bakanlık bürokrasisinden.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi geldi ama, şimdi geldi herhâlde yoktu.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Sayın Paylan, bu saatte de bayanları getirmemiş olabilirler, biz çalışalım yani.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ne olacak canım, olur mu öyle şey, görev görevdir.

BAŞKAN - Pozitif ayrımcılık yapmışlar yani.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bu anlamda sizin de gelecek yıl umarım, geldiğinizde daha çok kadın bürokrat arkadaşımız bürokrasinizde olur.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hanımefendi ne iş yapıyor merak ettim. Göreviniz?

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI SEKTÖREL DESTEKLEME VE MEVZUAT DAİRESİ BAŞKANI FİLİZ KARADEMİR - Daire başkanıyım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayırlı olsun, iyi ki varsınız.

Sayın Bakan, öncelikle şu ihracatta uzun zaman sonra 10 milyar dolar rakamının altında bir rakam gördük geçen ay. Yani, hep genelde 10 milyar dolar 11 milyar, 12 milyar dolar gibi rakamlarda seyrederdi aylık ihracat rakamlarımız, 9 milyar 208 milyona düştü ocakta. Ve kötü bir trende girdik aslında, hep bu işte parite bahanesi vardı geçen sene ancak şimdi o da ortadan kalktı baz etkisi anlamında baktığımızda. İhracat rakamlarımız iyi gitmiyor ve iyi işaretler vermiyor maalesef. Bununla ilgili sizin görüşlerinizi merak ediyorum yani ciddi bir trend düşüşü var. Civarımızdaki müşterilerimiz ciddi bir sıkıntı dahlinde evet, petrol fiyatlarının düşmesi onları da... Tüketici anlamında ciddi sıkıntılar var. Hükûmetin hedefi yüksek ama geçen yılki rakamı bile tutturacağımız ciddi anlamda bir şüphe dahlinde şu anda. Şu andaki eğilime baktığımızda 120'yi, 130'u, 135'i bulursak ne âlâ gibi bir durum gözüküyor. Bu da yüzde 10 gibi bir düşüşe tekabül eder ortalama. Ne gibi bir düşünceniz var? Bu trendi aşağı doğru görüyor musunuz?

Şimdi, etrafımızdaki ülkelere baktığımızda ciddi bir ateş çemberinin ortasındayız. Suriye'deki mesele yalnızca bir ülkenin meselesi değil, kısa vadeli bir mesele değil. Bu, öyle görüldü, öyle bakıldı, kısa vadede Esad devrilecek ve mesele çözülecek gibi bakıldı, mezhepçi bakıldı, okunamadı Suriye meselesi ve maalesef bugün ciddi bir kaos durumuyla karşı karşıyayız. Ve kendi kurduğumuz retorik hani rejim düşman eyvallah, rejim gaddar bir rejim, despotik bir rejim ama orada olan diğer bütün yapılara baktığımızda, muhalefet saydıklarımızda, şu anda rejimin ve Rusya'nın son dönemdeki bombalamaları ve hareketiyle muhalefet darmaduman olmuş durumda ve muhalefetin bir bölümü de radikalleşmiş, Ahraruş Şam, Nusra gibi pek çok radikalleşmiş unsurlardan kurulu. Ve hâlâ Suriye'ye bir şekilde tırlar gitmeye, gelmeye çalışıyor belli kapılardan; bazıları açılıyor, bazıları kapanıyor, el değiştiriyor kapılar, kimi Nusra'nın elinde hâlâ. Ya, bu çerçevede baktığımızda nasıl ticaret yürüyor, ya, nasıl tırlar hâlâ gidiyor? Mesela, geçen bir iki ay önce Ruslar tırları bombaladı biliyorsunuz işte, başka unsurlar var diye. Nasıl bir ticaret yürütüyorsunuz, muhatap kim? Şimdi rejimi muhatap saymıyorsunuz. Kimi muhatap sayıyoruz orada, kimle ticaret yürütüyoruz? Yani, IŞİD de orada devrede. IŞİD'e bir şeyin gidip gitmediğini nasıl kontrol edebiliyorsunuz? Hani "IŞİD'le bir ticaret yürümüyor." diye iddianız var. Bu anlamda nasıl bir kontrolünüz var? Kime gidiyor giden tırlar hâlâ gitmeye çalışıyorsa?

Ve diğer bir sorum Suriye'yle ilgili de PYD... Terör örgütü diye son dönemde tekrar bir retorik kuruldu. Hâlbuki daha bir yıl öncesine kadar Salih Müslim Ankara'daydı, gelip burada görüşmeler yapıyordu, ilişkiler bir şekilde iyiydi. Ama, şimdi bakıyorsunuz orada bir PYD yapılanması var ve çoğulcu bir yapı baktığımızda, bütün kimliklerin bir arada durabildiği tek bölge belki Suriye'de, diğer bütün her yerde polarizasyon var ve bütün kimlikler birbirini gırtlaklıyor. Ancak, Suriye'deki o kantonlar bölgesinde biz bir şekilde bir hegemonya, bir etki kuramıyoruz, bir ilişki geliştiremiyoruz, kapatmış durumdayız. Mesela, Kobani meselesinde baktığımızda, Kobani IŞİD tarafından yerle bir edilmiş bir bölge, yeniden yapılanmaya çabalıyor. Buradan birtakım inşaat malzemelerinin ve pek çok malzemenin geçme olasılığı var. Ama, biz oraya geçebilecek her türlü unsuru veya oradaki yapıyı terör olarak saydığımız için hiçbir ilişki geliştiremiyoruz ve tekrar biz ilişki geliştirmediğimiz zaman ne oluyor? Rusların veya Amerikalıların veya İran'ın veya başka yapıların ilişki geliştirmesinin önünü açıyoruz. Biz eğer ki kendi retoriğimizi her şeye düşman, terör, falan, şu, bu diye koyduğumuz anda oradaki sonuçta gelişen yapılanma da başka kapılar arayacaktır, çok doğaldır. Hâlbuki insanlar ticaretle gelişirler. Mesela, on beş yıl önce, yirmi yıl önce de ülkemiz Irak Kürdistanı'na kırmızı çizgi olarak baktı, yıllarca "Orada bir yapı kurulursa işte savaş sebebi olur." diye bir retorik kurdu, bugün biz 12 milyar dolarlık ticaret yapıyoruz Irak Kürdistanı'yla. Hâlbuki on yıl kaybettik o anlamda baktığımızda. Hâlbuki ticaret, kapıları açmak, ilişkileri geliştirmek için önemli bir yöntemdir, bu anlamda sizin de bu düşüncenizi merak ediyorum. Niçin bir ilişki kurulmuyor en azından ticari? İnsanlar gelip parasını vererek niye inşaat malzemesi alamıyorlar? Niye yıkılmış şehirlerini yapmak için Türkiye'yle bir ilişki geliştirilemiyor? Niye tırlar Kobani sınır kapısından girip gelemiyor? Niye bununla ilgili rezervleriniz var?

Diğer bir konu, Ermenistan sınır kapısı. Sayın Bakan, baktınız mı bilmiyorum, yeni bakan oldunuz. Yirmi üç yıldır Ermenistan sınır kapısı kapalı, bir komşumuz. Ve Ermenistan halkının yarısından çoğu Anadolu kökenlidir, Erzurum kökenlidir, Malatyalıdır, başka şehirlidir. Oraya gidin, işte, yeni Malatya, yeni Erzurum, yeni Maraş diye şehirler kurmuştur insanlar. Türkçe konuşurlar, gidersiniz yarısı Türkçe anlarlar. Ama, biz yirmi üç yıldır Ermenistan'la sınır kapısını kapatmış durumdayız. Gerekçe: Karabağ. Şimdi, düşünün ki siz yirmi üç yıldır kapattığınız sınırı... Karabağ sorunu çözüldü mü? Hayır. Hâlbuki sınır kapımız açık olsaydı Ermenistan ticaretinin dörtte 3'ünü Türkiye'yle yapıyor olacaktı. Ve Ermenistan'la ticari, kültürel, ekonomik, pek çok ilişkimiz olacaktı. İnsanlar gelip gidecekti, siyasi ilişkilerimiz gelişecekti ve belki bu çerçevede Karabağ sorunu da çözülebilecekti. Hâlbuki şu anda Ermenistan'ın Türkiye'yle hiçbir ilişkisi yok. Her iki taraf da bakın, Iğdır, Kars sınırın açılmasını istiyor, her iki taraf da bu ilişkiyi geliştirebilirdi ve belki de bu sorunlar çözülebilirdi. Yirmi üç yıldır iki yakın halk iki kapalı sınır komşusu olarak yaşamak durumunda kalıyoruz. Bu konudaki düşüncenizi çok merak ediyorum. Siz bir Malatyalı olarak ne düşünüyorsunuz bu sınırın açılmasıyla ilgili ve ilişkiler başlarsa sorunlar çözülür diye düşünmüyor musunuz özellikle de Karabağ sorunu. Bu anlamda kapıyı kapatmak daha mı doğru bir adımdı yoksa yanlış bir uygulama mıydı, kapı açık olsaydı, bu sorunlar daha kolay çözülmez miydi diye size sormak istiyorum.

Daha sonra, Sayın Bakan, gümrüklerde çok ciddi anlamda rüşvet şahitliklerim oldu, geçmişte çünkü ben de ticaretle uğraşan bir insandım. Dosyanın arasına para koymadığınız sürece dosyanız yürümezdi. Son yıllardaki durumu bilmiyorum. Yani, bunu çok iyi bilir gümrük müşavirleri, oradaki memurlar inanılmaz mal mülk sahibi olmuş memurlar falan filan vardı, çok iyi şahitliğim var. Bu konuda son durum nedir?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Temizleri de var, onları...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok yok, öyle demiyorum.

BAŞKAN - Hayır hayır, savcılar bunu sizin aleyhinizde delil olarak değerlendirebilirler.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Olabilir.

Son durumda yani bu konuda iç denetiminiz nasıl yürüyor, iç denetim meselesi ne türlü yürüyor? Bu konuda tedbirleriniz ne âlemde onu çok merak ediyorum. Yani, çünkü otomasyona geçmeniz eminim bu konuda bayağı bir gelişim göstermiştir ama iç denetim yapılıyor mu, ne boyutta onu çok merak ediyorum.

Daha sonra şimdi ticarete geçeyim vaktim azaldı. Ben de AVM konusuna değineceğim Sayın Bakan. Şimdi, şehirlerimizde AVM enflasyonu var; bunu biliyoruz. Bazı şehirler daha yeni tanışıyor ama İstanbul'da bazı semtlere bakıyoruz 7-8 AVM olan semtler var ve şu anda AVM'ler de ciddi bir krizle karşı karşıya olmak üzere. Yani her bir açıdan enflasyon aynı semtte diğer AVM'nin pastasını bölüyor ve aynı zamanda tabii ki esnafımız da ciddi bir krizle karşı karşıya, her AVM, insanları oradan çekiyor.

Bakın, "şehir kültürü" diye bir şey vardır, kent kültürü. Kent kültürünün taşıyıcısı semt kültürüdür küçük odağında ve semtteki esnaf ilişkileridir. "Kent kültürü" dediğimiz budur. Siz de bir Malatyalı olarak bunu çok iyi bilirsiniz. Yemeniciler Çarşısı'nı bilirsiniz, benim dedem yemenici. O mahallenin, o kültürün içinde doğmuş büyümüş insanlarız. Hâlbuki onlar yok oluyorlar şu an. Yemeniciler Çarşısı'na gittim geçenlerde, kan ağlıyorlar. Yani esnaf şu anda iş yapamıyor, millet AVM'ye gidiyor ve şöyle bir kültür oluştu: Residence'lar, böyle site hâli TOKİ'nin yaptığı binalar, millet arabasına biniyor AVM'ye gidiyor, arabasına biniyor AVM'den geri geliyor evine giriyor; hiçbir insan ilişkisi yok, hiçbir sosyalleşme yok. Yani sırf ekonomik kayıp olarak bakmıyorum bu olaya, sosyal bir kayıp yani insanların bunalıma girmesi demek bu. Bu anlamda ivedi tedbir almamız gerekiyor. Yani yeni AVM ruhsatı kesinlikle verilmemesi gerekiyor. Şehir dışındaysa eyvallah yani şehir dışında AVM yapılacaksa olabilir; buna çok karşı değilim ama şehir içinde zinhar AVM ruhsatı vermemeniz gerekiyor artık. Hatta olanlarına da düzenleme getirilmesi lazım.

İkinci bir önerim de: AVM açılan bölgelerde özellikle yakın çevresindeki esnafı koruyucu bir tedbir alın Sayın Bakan. Onları özellikle koruyucu bir tedbir daha almamız gerekiyor. AVM'lerden kazandığımız vergilerin bir bölümü belki AVM etrafındaki esnafı korumak için kullanılabilir. Özelikle şehirlerde Yemeniciler Çarşısı gibi olan, kent kültürünü taşıyan yerlere ayrıca bir destek vermemiz gerekiyor; bunlar çok önemli, onlar kent kültürünün taşıyıcıları çünkü.

Şu indirim dönemleriyle ilgili uygulamanız çok önemli çünkü daha sezon başlıyor, bir hafta sonra "Yüzde 20 indirim." diye etiket yapıştırıyorlar. 5 misli etiket koyup hemen indirim açıklaması... Bu ne zaman devreye girecek? Bununla ilgili takip edemedim, yasa mı gelecek, nasıl olacak bir cevap verir misiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Paylan ilave sürenizi veriyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, bir de Rusya ile tekrar Suriye'ye döneceğim. Bu uçak düşürme meselesini, hani kim yaptıysa kim emir verdiyse şu anda herhâlde Rusya'nın en çok işine gelen işi biz yaptık. Bir, Rusya şu anda bunun keyfini sürüyor Suriye'ye füzelerini getirdi, Türkiye burnunu sokarsa "Uçağını düşürürüm." diye bekliyor. Bir, orada bütün iddiamızı kaybettiğimiz bir pozisyon. Suriye oyununda artık biz yokuz. O uçağı düşürmemize kim emir verdiyse Türkiye için tarihî bir kayıp yaşattı Türkiye'ye.

İki, Rusya'yla olan ticaretimizde ciddi anlamda baş aşağı giden bir durum var; bunu biliyoruz. Mesela, Laleli'deki bavul ticaretinden de çok iyi biliyoruz. Bu anlamda alana çıkıyor musunuz yani Laleli'deki durumu biliyor musunuz, takip ediyor musunuz çok merak ediyorum.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Esnafın çoğu Malatyalı.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet, onu diyorum çok Malatyalı esnaf var.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sabahtan beri bir Malatya muhabbeti gidiyor...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Mişmiş getirdi hemşerim.

BAŞKAN - İzmir'de hiç böyle söylemiyordunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, geçenlerde Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş Rusya'ya gitti ve oradaki iş adamlarıyla da görüştü, iş adamları örgütleriyle de görüştü. Bir sorun olduğunda inanın bizi arıyorlar. Yani Rusya'yla ilişkilerin bir şekilde toparlanması için çünkü hayati bir nokta bizim için her anlamda ve bunun toparlanması için bir girişiminiz var mı? Yani, Rusya duvarları, kapıları kapatmış durumda ve Suriye'deki meseleyi halledinceye kadar açmayacak gibi duruyor yani Suriye'deki muhalefeti ezinceye kadar açmayacak gibi duruyor ama ticaret erbabı bu arada eziliyor yani Rusya'yla ticaret yapan erbap şu anda eziliyor. Bu anlamda ne tip tedbirler düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.