KOMİSYON KONUŞMASI

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyon üyeleri ve Komisyonun bileşenleri; ben de öncelikle herkesi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanın sunumunu dinlemeye çalıştım, epey uzun bir sunumdu. Sunumun son on beş dakikası -çok uzun olmasından kaynaklı, sesinde de bir problem olduğu için- çok anlaşılır da değildi ama genel olarak şunu söylemek mümkün: Yani bütçeler bütün arkadaşların da bildiği gibi sadece rakamlardan oluşan belgeler değildir, aynı zamanda hükûmetlerin politikalarını da ortaya koyan belgelerdir. Yani o nedenle sizin bize sunduğunuz Enerji Bakanlığıyla ilgili bütçe içerisinde politikalarınızın insana ve yaşama dair, insanların hayatlarında ve yaşamlarında ne tür değişiklikler yapacağına dair bir durum, bir görüş göremedim, böyle bir şey yoktu.

Şöyle birkaç konu üzerinde duracağım: Yani on beş yirmi gün önceydi, Diyarbakır'da bir vatandaş beni aradı. Kendisinin silikozis hastası olduğunu söyledi, akciğer sorunu olduğunu ve evde bir cihaza bağlı olarak yaşamak durumunda olduğunu söyledi. Diyarbakır'da kısmen de olsa orta sınıfın oturduğu bir semtte, Huzurevleri semtinde oturduğunu ifade etti fakat çok sık elektriklerin kesildiğini, o nedenle sık sık akciğer yetmezliğine girdiğini, birkaç günde bir hastaneye kaldırıldığını, o nedenle bir şey yapıp yapamayacağımı sordu yani yardım istedi açıkçası. DEDAŞ'ı aradım, durumu izah ettim: Bir vatandaşın böyle bir sorunu var, akciğer yetmezliği var, bir cihaza bağlı olarak yaşıyor ve bu semtte çok sık elektrik kesintileri oluyor. Lütfen bu konuya biraz eğilir misiniz? Bir insanın yaşamı söz konusu, sonuç olarak elektrikle çalışan bir cihazla birlikte yaşamak durumunda olan biri dedim. İşte "Bakalım, edelim." filan dediler. İşte " Çok kaçak elektrik kullanılıyor, o nedenle biz kesmek zorundayız." ve benzeri şeyler ifade ettiler. İfade ettikleri doğruydu tabii. Sonuç olarak bir özelleştirme yaşandı bu ülkede yani sosyal devlet anlayışını neredeyse ortadan kaldıracak olan pek çok alanda özelleştirmeler yapıldı. Bunlardan ne yazık ki bir tanesi de tabii, enerji alanında oldu. Diyarbakır DEDAŞ özelleştirilirken çok zorluk çekildiğini de biliyorum ama buna rağmen bir firmaya verildi. Tabii ki sermayedir ve halk arasında bir laf var, herkes için geçerli olmasa da demek ki bir doğruluk payı var, "Sermayenin dini de imanı da paradır." diyorlar.

Şimdi, tabii, bu şeyden yola çıkarsam, bir insanın orada ölüp ölmemesi onun için sorun değil yani yaklaşım bu ve gelmedi elektrikler yani sonuç olarak oradaki o vatandaş hâlen telefon ediyor, hâlen iki günde bir hastaneye gidip, tedavi olup gelmek durumunda. Yani şunu demek istiyorum: Her özelleştirme iyi bir özelleştirme değildir. Ne yazık ki AKP Hükûmeti döneminde 2002'den günümüze kadar hızla özelleştirmeler yapıldı, hâlen de yapılmaya devam ediyor. Tabii, IMF borçları ödendi, işte, Türkiye ekonomik anlamda biraz düzlüğe çıktı vesaire. Tabii, bunlar nasıl oldu? İşte bu özelleştirmelerle oldu, oradan kazanılan, elde edilen paralarla IMF'ye olan borçlar ödendi, işte, kısmen de bir ekonomik istikrar sağlandı diyebilirim. Ama bu konuya özel olarak Hükûmetin eğilmesi gerekir yani her şeyin para olmadığını, özelleştirmelerle birlikte yaşanan bu durum...

Şimdi, tabii, geçen seneki toplantılarda da gündeme gelmişti, işte, "Kaçak elektrik kullanılıyor bölgede." Doğrudur, bölgede kullanılıyor. Ama Türkiye'de kullanılmıyor mu? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının resmî verilerine bakıyorum, 17 milyon insan bu ülkede sosyal politikalar bağlamında Hükûmetin verdiği yardımlarla geçiniyor. Yani 500, 600, 700 lira, işte, evindeki yaşlıya bakan, bilmem, işte, çocuğu özürlü olduğu için aldığı 600, 700 lira paralarla geçinmek zorunda olan insanlar var. Yani şimdi bunlar kaçak elektrik kullanmıyor mu? Tabii ki kullanıyor, kullanacak da, başka şansı yok çünkü. Yani işte "Kullanmasın, kullandırmayacağız." demek bu sorunu çözmüyor, siz isteseniz de kullanırlar istemeseniz de kullanırlar. Bir kişinin aylık geliri Türkiye gibi bir yerde 700, 800 lirayı geçmiyorsa tabii ki bu insan şey kullanacaktır yani kaçak elektrik kullanacaktır yani o anlamda diyorum. Sunum yapılırken, örneğin, Türkiye'de kaçak elektrik kullanımı durumu nedir? Yani bu hep bölgeye, işte, milletvekili olduğum Diyarbakır'a yükleniyor, Siirt'e yükleniyor vesaire. İstanbul'da 20 milyon insan yaşıyor, 20 milyon insanın da önemli bir kısmının ben kaçak elektrik kullandığını biliyorum. Buna yönelik bir açıklama, değerlendirme de olmalı ve sosyal devlet anlayışı özelleştirme olsa bile korunmalıdır diyorum.

Bakın, şimdi elektrikler kesik olduğu için devamlı halk sokaklara çıkıyor, eylem yapıyor, sonra polis sanki bedava bulmuş gibi gaz bombalarıyla halka saldırıyor "Sen niye elektrikler kesik diye sokağa çıkıyorsun, eylem yapıyorsun?" diye. Ne yapacak bu adam? Zaten bölgede işsizlik oranı yüzde 60, 70'lerde. Tamam, Türkiye'de yüzde 11'lerde olabilir genel anlamda ama bölgede işsizlik oranı çok yüksek. Ne yapacak bu adam? Tabii ki kaçak elektrik kullanacak, ondan sonra da kaçak elektrik kullanıyor diye bombalarla saldıracaksın -dediğim gibi- sanki bedava bulmuş gibi gazlarla saldıracaksın; böyle.

Diğer bir konu, yine bu konuyla ilgili olarak, biliyorsunuz, Diyarbakır'da kaya gazı çıkartılıyor. Ben sunumunuza baktım, aradım, kaya gazının çıkartılmasıyla ilgili çok kısa bir not var sunumunuzda. İşte, diyor: "Son dönemde önem kazanan ve ABD'de gelişim gösteren kaya gazı gelecekte doğal gaza alternatif olacak bir kaynaktır. 2007 yılında başlatılmış olan ülkemiz kaya gazı potansiyelinin belirlenmesi çalışmaları sürdürülmektedir." İşte, Güneydoğu Anadolu ile Trakya havzasında kaya gazıyla ilgili bir potansiyel olduğu söyleniyor. Yani bir sunum kaya gazıyla ilgili sadece bu kadar mı olmalı? Çok teknik bir şey. Diyarbakır'da kaya gazı çıkartılıyor, Silvan ilçesine bağlı. Geçen sene burada kaya gazı çıkartan işçiler göçük altında kaldılar, gaz patlaması oldu, yaşamını yitirenler ve ağır yaralananlar oldu. Şimdi, tabii, Türkiye'nin kaya gazı konusundaki politikası nedir, ne olacak? Yani Diyarbakır'da başlayan bu çalışma devam mı edecek? Bununla ilgili bir şey yok yani bir veri yok hazırladığınız kitapta ama işte Diyarbakır'da ismi İhsan Daşlı olan bir kişinin arazisi doksan dokuz yıllığına kiralanmış, şu anda orada kaya gazı çıkarımı devam ediyor.

Kaya gazının çıkarılmasını yasaklayan ülkeler var. Örneğin, Fransa yasaklamış, Bulgaristan ve Çek Cumhuriyeti yasaklamış ve yine İngiltere, İspanya ve Güney Afrika'da çalışmalar durdurulmuş. İngiltere bir alternatif olarak kaya gazına büyük umutlar bağlayan ülkelerden biriydi ama tabii, işte bununla ilgili bir çalışma yaptığı sırada gerek bu konuda gelişen kamuoyu tepkisi gerekse de oluşan yer sarsıntıları yüzünden bunu askıya aldı. Yani sunumunuzda, insana dair, hayata ve yaşama dair politikalarınızın insanları ve yaşamları nasıl etkileyeceğine dair bir veri bulamadım derken tam da bunu kastediyorum. Hâlen bu kaya gazı çıkarımı devam ediyor Diyarbakır'da. Kaya gazının çıkarıldığı yerlerde, özellikle deprem sahası olan yerlerde deprem riskini artırdığı ve işte, kaya gazı çıkarılırken 450-500'e yakın kimyasal madde kullanıldığı ve bunun da yer altı kaynaklarını zehirlediği şeklinde çok ciddi araştırmalar var üniversiteler tarafından yapılmış, ne yazık ki bunlara dair de geleceğe dair de bu anlamda bir şey göremedik.

Yine, Hükûmetin politikaları anlamında, bu 24 Kasımdaki Rusya'nın uçağının vurulmasından sonra tabii ki doğal gaz Türkiye'nin gündemindeki bir mesele. Artık 10 yaşındaki çocuktan 70 yaşındaki erkeğe kadar herkes doğal gaz konusunda Rusya'ya bağımlı olduğumuz için ne olacağını konuşmaya başladı, doğal olarak konuşmaya başladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Aydoğan, buyurun.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Çünkü önemli oranda bir doğal gaz geçişi olduğunu, Türkiye'nin her tarafına yayılacağını siz sunumunuzda ifade ediyorsunuz, oysa bu ülkede kömür rezervleri çok fazla ve bu ülkede çok iyi tanıdığım da biri, ısınma için kullanılan bu kömürün kalorifer kazanında yakılırken dumanını yakan, engelleyen bir icat yapmıştı, o geliştirilmedi. Yani kendi öz kaynaklarımıza dayalı olarak yapılması gereken şey geliştirilmedi, onun yanında dışa bağımlı olarak bu doğal gaz Türkiye'ye sokuldu, sonra Cumhurbaşkanı kalktı, diyor ki: "Rusya olmazsa Azerbaycan var, başka birisi var." Sanki doğal gaz için elimizde bidon var, hemen gideceğiz, alıp geleceğiz, Türkiye'ye getireceğiz. Ya, bunun borusu var, bilmem nesi var, ne zaman yapmaya kalksan en azından dört beş yıllık gibi bir süre geçiyor. Gerçi Sayın Bakan söyledi "Depolama yapılıyor." diye ama tabii ki gene de Orta Doğu'da yaşıyoruz, depolama da yapsanız ileride çok sıkıntı yaşanacak bir durum ama neden böyle düşünüldü, bu da sizin açıklamanıza değer bir konu.

Nükleer santral konusunda da şunu söylemek istiyorum: Yani Bakanın değerlendirmesine gerek kalmadı. Zaten yani bir AKP milletvekili arkadaş, nükleer santral konusunda gerekli açıklamaları çok net yaptı, iyi bir nükleer santral savunuculuğunu yaptı. Ama nükleer santral konusunda özellikle bu Mersin'de yaşananlardan sonra nükleer santral, nükleer enerji konusundaki verilen eğitim çalışmalarından sonra ekolojistlerin ve çevrecilerin yaptığı eylemler vardı. Onlar yapılan bu reklamlardan kaynaklı "Ölümün reklamı olmaz." demişlerdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - "Ölümün eğitimi de olmaz." demişlerdi.

BAŞKAN - Sayın Aydoğan, buyurun.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Biz de aynı şeyi söylüyoruz. Yani ölümün reklamını yapmayalım diyoruz. Bugün Mersin'de pek çok billboardlarda nükleer enerjiyle ilgili reklamlar var. Bisiklete binmiş genç kızlar nükleer santrale doğru, böyle, koşuyorlar, genç mutlu insanlar. Yani mutluluğu nükleer santralde bulan böyle bir gençlik yapılanması var. Bunlar böyle insanlara angaje edilmeye çalışılıyor, bu düşünceler, bu bilgiler. Yani şunu söylemek istiyorum: Nükleer hem gelişmişliğin hem de insanları mutlu etmenin bir aracı olarak bence kullanılmamalıdır. Yani Avrupa'nın yükselen değerleri, insan hakları anlamında, barış, adalet, özgürlük gibi, tabii ki bunlar çok önemlidir, bu yükselen insanlık değerlerine biz evet diyoruz ama Avrupa'nın yaptığı her şey de doğru değildir. Avrupa nükleer santral kullanıyorsa bu bizim de kullanacağımız anlamına gelmemelidir diyorum.

Teşekkür ediyorum.