| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 09 .02.2016 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının değerli temsilcileri, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öğleden önceki oturumda Sayın Bakanın bir saati geçkin sunumunu dinledik. Birçok başlık var petrolden, enerjiden, madenden, doğal gazdan, rüzgâra, nükleere, atom enerjisine varıncaya kadar birçok şeyi kapsayan bir sunumu Sayın Bakan gerçekleştirdi. Ama bu kitapta veyahut da bu sunumda olmayan bir tek şey var insan. İnsanla ilgili bir şeyi göremedik. O da özellikle yine Sayın Bakanın Bakanlığına bağlı olan madenlerde hayatını kaybeden insanlarla ilgili bir tek cümle bir şey duyamadık. Sayın Bakan unuttular sanırım. 13 Mayıs 2014'te Soma'da 301 madencinin ve 28 ekim 2014'te de Ermenek'te hayatını kaybeden maden işçileri bugün Sayın Bakanın sunumunda bir satır bile geçmedi. Ne onların acıları ne de onların ailelerini teselli edecek bir tek cümleyi Sayın Bakan burada etmedi arkadaşlar. Ama, birkaç veriyle bunları geliştirmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası Çalışma Örgütünün -ILO'nun- istatistiklerine göre son on yılda tüm ülkelerde iş kazalarında, maden ve taş ocaklarında meydana gelen kaza olayları ile ölüm rakamları aşağı inerken Türkiye'de kaza ve ölüm olayları son yıllarda tam aksi yönde ve inanılmaz bir hızla artarak yükselmeye devam etmektedir. 1983-2013 yılları arasında yani son otuz yılda Türkiye'de ölümlü maden ocağı kazalarında yaklaşık 1.600 işçi öldü. İstatistiklere giren rakam bu. Bu ölümlerin büyük bölümünün de 2004 sonrası özeleştirme ve taşeronlaştırma sonrasında olduğunu da asla ve asla unutmayalım. Demek ki özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma ve denetimsizlik ile işçi ölümleri arasında direkt bir bağ var. Kimse bunun aksini de iddia edemez.
Konuya dair size birkaç rakam da daha vermek isterim gerçek bir karşılaştırmayı yapabilmeniz açısından. Bakın, dünyada 1375 yılından bu yana iş kazalarının kaydı tutulur ve Soma 650 yıldan beri dünyada yaşanmış en büyük 24'üncü maden faciası olarak tarihe geçmiştir. Bu nedenle de, bu başarıya imza atan da AKP Hükûmeti ve AKP'li Bakandır. Sizleri de tebrik ediyoruz, tarih sayfalarında yerinizi aldınız bu nedenle. Katledilen emekçilerin kanı sizinle beraber. Uluslararası Çalışma Örgütünün en son 2012 verilerine göre, madencilikte önde gelen ülkeler arasında çalışan işçi başına en yüksek ölüm oram Türkiye'de. 2003-2012 döneminde Türkiye'de 100 bin maden işçisi başına ölüm sayısı 677 kişi. Bu, İngiltere ve Norveç'in 11 katı, Almanya ve Avustralya'nın 6 katı, Polonya ve İtalya'nın yaklaşık 4 katı, Amerika Birleşik Devletleri'nin 2,5 katı düzeyindedir. Yani, üretilen kömür miktarına göre, 1 ton kömür üretim başına düşen ölüm oranı Amerika Birleşik Devletleri'nde 0,2 iken Türkiye'de 7,22'dir yani 36 kat daha büyüktür. Kömür için kurbanlar veren bir ülkede yaşıyoruz ve sizler bu konunun asli sorumlususunuz ve bugün sabah bir tek cümle dahi etmediniz. Herhâlde tahmin ediyorum ki bu cinayetlerin işlendiği dönemde dönemin Başbakanının söylediği "Bu işin fıtratında vardır."dan esinlendiniz veyahut da yine "Güzel öldüler, o konuda ben acı çekmediklerini ve fizik olarak da güzel öldüklerini buradan rahatlıkla söyleyebilirim." diyen o dönemin bir Millî Eğitim Bakanını da hatırlıyoruz şimdi. Şu anda Soma'da hayatını kaybeden kardeşlerimizin ve Ermenek'te hayatını kaybedenlerin duruşmaları devam ediyor. Ermenek'te ve Manisa Akhisar'da dokuzuncu duruşması yapıldı. Sanki ölenler suçluymuş ve madende redevans ve hizmet alım sözleşmesiyle iş yapan patronlar haklıymış gibi mahkemeler o seyirde devam ediyorlar.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; enerji planlamaları ve uygulamaları, bir ülkenin geleceğinde, refahında ve aynı zamanda krizlerinde de etkin olmaktadır. Ülke enerji yönetimlerinin ileriye dönük planlama hatası yapma özgürlüğü bulunmamaktadır. Hata yapıldığında bunun bedelinin çok ağır ve pahalı ödendiği görülmektedir. Bugünlerde Rusya'yla yaşanan kriz bunun en canlı örneğidir.
Günümüzde, elektrik enerjisinin ucuz, kaliteli, zamanında ve güvenilir şekilde temini ülke yönetimlerinin özellikle öncelikli konuları arasında olmalıdır. Bu anlamda enerjinin planlama ve yönetim boyutları önem kazanmaktadır. Özellikle, dünyada sık sık gündeme gelen enerji veya enerji hammaddeleri krizleri, ülkeleri, enerji politikalarını olası krizleri gözeterek planlamaya, kaynak kullanımında dikkatli olmaya ve ekonominin enerjiye olan bağımlılığını azaltacak önlemleri almaya yöneltmiştir. Bu çerçevede, ulusal kaynakların etkin ve rasyonel kullanımları ülkelerin enerji yönetimleri için hayati önem taşımaktadır.
Başta enerji alanında olmak üzere diğer sektörlerde uygulanan neoliberal politikaların ve özelleştirmelerin; işsizliği, pahalılığı ve dışa bağımlılığı artırdı, sanayileşmeyi engellediği, gelir dağılımını bozduğu, kamu kaynaklarının sömürgenlere aktarılmasına aracı olarak kullanıldığı artık gün gibi ortadadır. Kamu tekelinin yıkılarak yerine özel tekellerin oluşturulduğu bu sistemde halkımızın ve ülkemizin gelecekte daha ağır bedeller ödeyeceği bilinmelidir ve bu gözükmektedir.
Ülkemizde uygulanan özelleştirme politikaları sonucu, sektörde kamunun payı 2002 yılında yüzde 68'lerde, özel sektörün payı yüzde 32'lerde iken bugün bu oran tam tersine dönmüştür. Enerji fiyatlarında rekabete bağlı düşüş ve kalitede yükselme söylemlerine karşın enerji fiyatlarında yükselme devam etmiş ve kalitede bir düzelme olmamıştır. Mülkiyetin tabana yayılmasının tam tersine sektörde kamu tekelinin yerine özel tekeller hâkim olmuştur. Halen iki grubun elektrik dağıtımında payı yarı yarıya yakındır. Ulus ötesi enerji şirketlerinin bir çoğu Türkiye'de faaliyete başlamış olup, faal özel sektör şirketleriyle birleşmeler, devralmalar gündemdedir. Bu beklenti, başta EPDK olmak üzere, sektör yetkililerince, "enerji sektöründe konsolidasyon olacak" denerek dile getirilmektedir. Siyasi iktidar, bir yandan dış ticaret açığının en büyük sorumlusu olarak enerji girdilerini gösterse de, izlediği dışa bağımlı politikalarla bu faturanın giderek artmasına da yol açmaktadır.
Enerjide dışa bağımlılık oranı 1990'da yüzde 51,69; 2000'de yüzde 67,6; 2010'da yüzde 70,3; 2013-2014'te yüzde 73,5 oranında dışa bağımlılık söz konusudur. Ödenen fatura 2002'de 9,2 miyar dolar, 2014'te ödenen para da 55 milyar dolar arkadaşlar. Sektörde uygulanan taşeronlaşma ve sendikasızlaştırmayla bu sektörde çalışan emekçilerin durumu kötüleşmiş, işsizlik artmış, iş güvenceleri ellerinden alınmış ve ücretler ile sosyal haklarında reel anlamda ciddi kayıplar söz konu olmuştur.
Yapılan ve yapılması düşünülen ithal kömüre dayalı termik santrallar ile sahillerimiz boydan boya çöplük hâline dönüştürülecektir. Sayın milletvekilimi, bunu da size atfediyorum.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Ülke büyüdü, ülke büyüyor.
BAŞKAN - Sataşmayın lütfen.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sahillerimiz çöplüğe dönüşecek, çöplüğe, çöplüğe!
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Ülke büyüyor.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sizin torunlarınız o denizlere giremeyecek artık, giremeyecek.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Girer, girer.
MUSA ÇAM (İzmir) - Samsun'dan İskenderun'a kadar onlarca termik santral lisansları verilmiş ve Samsun'dan İskenderun'a kadar bütün sahillerimiz arkadaşlar canlıların yaşamayacağı, yaşayamayacağı bir Türkiye'yi hep birlikte önümüzdeki yıllarda izleyeceğiz.
Enerji planlamaları, genel anlamda büyüme ve sanayi planlamalarıyla birlikte ele alınması gereken bir olgudur. Düşük katma değerli ve çok enerji tüketen alanlara yapılacak yatırımlar sonuç olarak daha çok enerji ihtiyacını da beraberinde getirecektir. Örneğin, bugün ülkemizde üretilen elektrik enerjisinin büyük bir kısmı AVM'lerde, elektrikli ark ocaklarında, çimento ve seramik sektöründe tüketilmektedir. Bu sektörlere yapılacak yatırımlar, elektrik arz-talep dengesini ve projeksiyonunu belirleyecektir. Yapılan hatalı planlamalar sonucu oluşturulan talep tahminleriyle sermaye, sularımıza, derelerimize, doğal kaynaklarımıza daha fazla saldırıyor ve saldırmaya devam edecektir. Siz de onları destekliyorsunuz.
BAŞKAN - Sataşmadan konuşun lütfen.
MUSA ÇAM (İzmir) - 64'üncü Hükûmet Programı'nda "Enerji" konu başlığına bakıldığında enerji konusunda net ifadeler ve hedeflerden bahsedilmemektedir. Programda, enerji konusunda her şeye biraz biraz değinilmiş, ancak somut kavramlardan bahsedilmekten çok afaki söylemlere yer verilmiştir. Enerjinin nasıl ve hangi yollarla sağlanacağı, iletimi, tüketimi, teşvik edilmesi konularında yeni bir yaklaşım görülmemektedir. Yerli ve yenilenebilir kaynakların kullamı ile enerji verimliliği konularında geçmiş dönemlerdeki ifadelere bu programda da aynen yer verilmiştir.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Çözümü ne?
MUSA ÇAM (İzmir) - Geliyor.
BAŞKAN - Geliyor ama vakit yetmez.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bu değerlendirmeler ışığında, geçmiş hükûmet programları ve uygulamaları göz önüne alındığında, özelleştirme ve piyasa ekonomisi öncelikli olarak 10 yıldır uygulanan enerji politikalarının değişmeden devam edeceği gözükmektedir. Bunun sonu da uçurumdur.
Dünyayı saran kriz ve durgunluğun, mevcut kapitalist ve neo liberal politikalarla aşılamayacağı açıktır. Bunu da size söylüyorum, aşamayacaksınız.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Eyvallah!
MUSA ÇAM (İzmir) - Bunun tek çözümü de kapitalizm gömülecektir.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Hayal, hayal... Hayal dünyasındasın, hayal.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bu noktada kamu mülkiyeti, kamusal hizmet ve toplum yararı esasını temel alan demokratik ve katılımcı bir planlama ve toplumsal kalkınma perspektifinin oluşumu, enerji dâhil bütün alanlarda, aynı zamanda ekonomik, toplumsal bir gerekliliktir, zorunluluktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çam, süreniz doldu.
MUSA ÇAM (İzmir) - İlk uzatma daha.
BAŞKAN - Uzatma yapabiliyoruz, izin var yani.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Sayın Çam, elektrikli arabaya binemeyeceksin.
MUSA ÇAM (İzmir) - Her toplumsal alanda tartışılarak, geliştirilerek ve yükseltilecek bu ve benzeri yaklaşım eleştiri ve önermelerin, toplumsal, ekonomik, siyasal bilinç atmosferi oluşturulmasıyla, "Başka çözüm yok." diye dayatılan ezberlerin bozulması, mevcut olumsuz durumun aşılması ve sermayenin değil, basta emekçiler olmak üzere tüm toplumun yararını gözeten yeni tercih ve politikaların ağırlık kazanması ve uygulanması mümkündür.
Giderek artan enerji ihtiyacının uzun dönemli olarak karşılanması dışa bağımlılığı en aza indirecek şekilde, yerel kaynakların akılcı kullanımıyla doğrudan ilgilidir Sayın Milletvekilim, yerel kaynakların doğrudan kullanımıyla ilgilidir.
BAŞKAN - Sayın Çam, Sayın Çam, lütfen Hükûmeti kendinize şey yapın, muhatap Hükûmeti alın neden Sayın Savaş'ı alıyorsunuz?
MUSA ÇAM (İzmir) - Doğal kaynakların akılcı kullanımı su, hava, toprak, ormanlar gibi doğal varlıkların kaynak olarak kullanımının devamlılığını sağlayacak şekilde ele alınmasını zorunlu kılar. Bunun için de enerji sektöründe bütünleşik kaynak planlaması zorunludur. Bu planlama, enerji üretiminde kullanılacak kaynakların seçimi, enerji tüketim eğilimlerinin incelenmesi, talep taraflı yönetim uygulamaları üzerinde yoğunlaşma, enerjinin daha verimli kullanımı, çevresel etkilerin en az düzeyde olması, yerel halkın hak ve hukuk çıkarlarının korunması ölçütleri gözetilerek yapılmalıdır. Ülkemizin enerji üretimi açısından sahip olduğu potansiyelin bölgesel özellikleri dikkate alınarak bütüncül olarak belirlenmesi geleceğimizin garantisi olan doğal varlıkların devamlılıklarını sağlamak açısından zorunludur. Ülkemiz gerçekleri göz önüne alınmak şartıyla enerji sektörünün gerek stratejik önemi gerekse kaynakların rasyonel kullanımı açısından düzenleme, planlama, eş güdüm ve denetleme faaliyetlerinin koordinasyonu için merkezî bir yapıya ihtiyaç vardır. Bu çerçevede, enerji sektörüne yapılacak yeni yatırımların lisanslanması, teknik açıdan denetlenmesi ve gerekli yatırım ihalelerinin yapılması da dâhil olmak üzere ETKB asli görevlerini ifa etmelidir. Bu bağlamda enerji sektöründe kamu kuruluşlarının küçültülmesi, bölünmesi ve işlevsizleştirilmesi uygulamaları son bulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (İzmir) - Sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum: Sayın Enerji Bakanı, sayın yetkililer; rüzgar güllerine karşı değiliz, rüzgar enerjisine karşı değiliz ama kendi bölgemle ilgili söyleyeyim: İzmir, Yarımada; Çeşme, Urla, Seferihisar ve Karaburun... Bu lisansları veren arkadaşlarım burada bugün oturuyorlar. O arkadaşlarımız lütfen gelsinler, Yarımada'yı gezsinler. Prensip olarak rüzgar enerjisine karşı değiliz ve rüzgar enerjisinin ülkemizde en uygun yerlerde, en uygun koşullarda yapılması için elimizden gelen her türlü çabayı ve desteği vermeye de hazırız ama siz gelin, şu anda orman kesiliyor, Urla Ovacık'ta orman kesiliyor arkadaşlar. Gelin, oraya, birtakım şirketlere lisans verin. Ormanlar daran peran ediliyor, ormanın o gencecik ağaçları kesiliyor. Karaburun Yarımadası, arkadaşlar, gelin, karşı değiliz. Gelin arkadaşlar, yerleşim yerlerine 100 metreden yakın mesafelerde rüzgar güllerinin lisanslarını Ankara'dan veriyorsunuz. O yerleşim alanlarında insanlar hayatlarını sürdüremez durumda; Çeşme'de öyle, Ovacık'ta öyle, Seferihisar'da öyle. İzmir'in Yarımada'sı tamamen rüzgar gülleriyle donatılmak üzeredir. Bunlara karşı değiliz prensip olarak. Doğru yerde doğru projelerle insanlarımızın, yaylaların, kışlakların, ormanların ve tarım alanlarının katledilmeden oralara lisans verilmesine herhangi bir itirazımız yok ama siz yerleşim yerlerine gelip, insanların yaşadıkları yerleri yaşanmaz hâle getirip Ankara'dan o lisansları veriyorsanız yanlış yapıyorsunuz, bu ülkeye yazık ediyorsunuz, o bölgeye yazık ediyorsunuz, o insanların orada yaşamalarını ve sağlıklı hayatlarını sürdürmelerinin önüne büyük bir taş koyuyorsunuz, bunu yapmayın.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çam.
MUSA ÇAM (İzmir) - Özellikle Yarımada'da; Karaburun'da, Çeşme'de, Urla ve Seferihisar'da verilen bu rüzgar gülü lisanslarının mutlaka ama mutlaka bir kez daha elden geçirilmesi gerekiyor, gözden geçirilmesi gerekiyor. Gelin, eğer siz oralarda yaşayabilirseniz, orada hayatınızı sürdürebilirseniz o zaman bunu verin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çam, lütfen son cümlelerinizi alayım.
MUSA ÇAM (İzmir) - Ama siz iğneyi kendinize, çuvaldızı başkasına batırın arkadaşlar. Eğer bunu yapmıyorsanız, Ankara'da Enerji Bakanlığında oturup da bu işletmelere lisans vererek, o lisansları da insanlar başkalarına devrederek, satarak... Gelip o insanların yerini yurdunu, ormanlarını, tarım alanlarını ve arazilerini de yok etmeye hiç kimsenin hakkı yok.
2016 yılı bütçesi sizlere hayırlı olsun.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Hepimize hayırlı olsun.
MUSA ÇAM (İzmir) - Olsun.