KOMİSYON KONUŞMASI

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Enerji Bakanı, sunumunuzun sabahki bölümünde, özellikle enerji verimliliği bölümünde kamu binalarında 2019 yılından itibaren yani dört yılda 32 bin tona eş değer petrol karşılığı 550 milyon TL enerji tasarrufu sağladığınızı ifade ettiniz; gerçekten bu katkınız için teşekkür ederiz, sağ olun, var olun. Demek ki güzel işler yapınca muhalefet de teşekkür etmeyi biliyor Orhan kardeşim.

Şimdi, burada soruyorum, Sayın Bakanın bize verdiği rakamlar üzerinden soruyorum: 2002'den yani iktidara geldiğiniz günden 2019 yılına kadar on yedi yılda o zaman çok savurganmışsınız verdiğiniz rakamlara göre yani AKP iktidarı -sizin verdiğiniz rakamlara göre- çünkü verilen rakamlarda çok açık "2019'dan 2022'ye kadar bu tasarrufu yaptım." diyor. Peki, 2002'ye kadar olan bölümde ne var? Ben söyleyeyim size: Eğer dört yılda 550 milyon tasarruf olursa yılda 137,5 milyon yapar, on yedi yıl için bunu çarptığınızda 2 milyar 337 milyon lirayı kamuda har vurup harman savurmuşsunuz. Bu sizin verdiğiniz rakamlarla size anlatılan gerçek. Sayın Bakan, tabii ki siz haklı olarak şunu söyleyebilirsiniz "AKP iktidarına karışmam, ben kendi dönemimi söyledim." diyebilirsiniz.

Övünerek "Yüzde 75'ini biz karşılıyoruz." dediğiniz enerji desteğinin adaleti sokağa çıktığımız zaman bize farklı yansıyor. Bakkal amcaya da aynı tarife, büyük zincir marketlere de AVM'lere de aynı fiyat. Nerede adalet? Artık sohbet ettiğimiz küçük esnaf diyor ki: "Eskiden benim bir ortağım vardı, dükkân sahibim. Önce ona kirayı öderdim hasılattan, şimdi bir de elektrik ve doğal gaz şirketleri de iş yerime ortak oldular. Onlara da ödeme yapınca eve, çocuklarıma götürecek bir şey kalmıyor elde avuçta."

Yine, arada geçen süre içerisinde Soma'dan Amasra'ya kadar yaklaşık 700'e yakın madencimizi kazalarda kaybettik. Tabii, burada "kaza" kelimesi yetersiz kalıyor çünkü önceden yapılan birçok uyarıya rağmen yaşıyoruz bunları. O zaman bunlara kaza ya da kader diyemeyiz, desek desek vurdumduymazlık, tedbirsizlik, maden işçisinin canını umursamamak diyebiliriz. Siz buna "kader" "fıtrat" deseniz de ölenlerin aileleri, çocukları böyle düşünmüyor. Bu hatayı yapmakla kalmıyor, bunu yapanlar yani suç işleyenler o ailelerin kendilerini affetmesi, bağışlaması için çözmeyi bir türlü başaramadığımız işsizliği kullanarak bunu bir teselli ödülü gibi gören anlayışla vefat eden madencilerin ailesine aylık bağlamayı, eş ve çocuklarına ya da kardeşine, bir kişiye kamuda sürekli işçi kadrosu vermeyi de vicdanlarınızı rahatlatmak için yapıyorsunuz herhâlde. İşsizlik konusunda beceriksizliğinizi bu şekilde vatandaşa kamuda iş vererek ödüle mi çevireceksiniz? O zaman bu ülkede milyonlarca işsiz insanımız bir işe girmek için bir yakınının maden kazasında ölmesini mi bekleyecek? Bakanlığınızın işsizlikle mücadelesi bu mudur?

Ayrıca sunumunuzda "Konutlara en ucuz enerjiyi dünyada Türkiye olarak biz veriyoruz." dediniz. Keşke o çizelgeye ülkenin kişi başına gelirinin ve asgari ücretin ne olduğunun, yüzde kaçına isabet ettiğinin çalışmasını da ekleseydiniz. Almanya'da 2.500-3.000 euro alan yani 50-60 bin lira geliri olan birinin Türkiye'de 7.000-10.000 lira alan biriyle kullandığı elektrik fiyatını karşılaştırmak ne kadar doğru? Ayrıca sadece konut elektriğini örnek vermişsiniz, gözlerimiz sanayiciye verdiğiniz elektrik ücret skalasını da aradı. Üretim yapan, istihdam yaratan, döviz kazandıran sanayicilerimize uygun fiyatla elektrik veriyor muyuz? İhracat yapan sanayicimizin yurt dışındaki rakipleriyle rekabet edebilmesi için onlara ucuz enerji vererek rekabet edebilmelerini sağlayacak desteği verebiliyor muyuz? 2019-2020 yıllarının denetim raporlarında bazı elektrik dağıtım şirketlerinin vatandaştan topladığı elektrik enerjisi fonu tutarlarını devlete eksik ödediği ya da hiç ödemediği tespit edilmişti Sayıştay raporlarında. Bu konu üzerinde doyurucu bir açıklama ben duymadım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Son olarak şunu söylemek istiyorum: Amiri konumunda olduğunuz bir birimin Genel Müdürünün böyle önemli bir toplantıya mazeret gösterip katılmaması denetimden kaçtığı gibi bir algı yaratıyor. Plan ve Bütçe Komisyonu ve orada çalışanlara "Sizi tanımıyorum." demektir bu davranış. Bu Genel Müdürü görevden almayı düşünüyor musunuz? Sizi tanımayanı siz tanımaya devam edecek misiniz? Sayıştayın uyarılarını dikkate alacak mısınız yoksa Sayıştaya ayar vermeye devam mı edeceksiniz?

Bu vesileyle bütçenin ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.