| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/286) ve 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/285) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 16 .11.2022 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar, Sayın Bakanım, kıymetli bürokratlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bütçenizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Bugün Türkiye'nin kurulu gücü yaklaşık 102.281 megavat ama bizim en yüksek tüketimimiz -ki geçen yılın Ağustos ayıydı bu- 56.304 megavattı yani kurulu gücümüzle tüketimimizin arasındaki ilişkiye baktığımız zaman, gelişmiş ülkelerde yüzde 20, yüzde 25 fark varken bu bizde daha çok, daha yüksek. Bunun anlamı şu: Yani biz kurulu gücü belki doğal şartlar dâhil... Kurulu güç deyince özellikle yenilenebilir enerji kaynakları konusunda kurulu gücün yüksek, üretimin düşük olduğunu da biliyorum. Dolayısıyla, bu arada, mümkün olduğunca enerji üretimini artıracak faaliyetlerde bulunulmasında fayda var ama Türkiye'deki enerji çeşitliliğine baktığınız zaman, 2022 Eylül sonu itibarıyla kurulu gücümüzün yaklaşık yüzde 30'u hidrolik enerji, yüzde 25'i doğal gaz, 20'si kömür, 10'u rüzgâr, 8'i güneş, 1,6'sı jeotermal; 2,4'ü de diğer kaynaklardan elde ediliyor. Yine, bu kurulu gücün yaklaşık yüzde 32'si kamuda, yüzde 68'i ise özel sektörün kontrolünde. Biz kurulu güce göre üretime baktığımız zaman, bu kurulu güçlerde, maalesef, mesela doğal gazda kurulu gücümüz yüzde 24'ken ürettiğimiz enerjinin yüzde 32'si doğal gazdan, yüzde 16'sı ithal kömürden, yüzde 14'ü yerli kömürden. Özeti şu: Yenilenebilir enerji kaynaklarından yüzde 36, diğerlerinden de yüzde 66 oranında bir üretim potansiyeline sahibiz. Bunların tamamı da ithalata dayalı olduğu için, dışarıdan gelen, para ödeyerek aldığımız emtialardan ürettiğimize göre sizin bu fiyatları ayarlamak konusundaki en büyük handikaplarınızdan biri de bu. Demek ki en azından yenilenebilir enerji kaynakları konusunda sizin çok ciddi yatırım yapmanız lazım, bunu herkes söylüyor. Ama mesela ben şunu anlayabilmiş değilim: Geçtiğimiz günlerde özellikle lisanssız üretimle ilgili bol miktarda talep olmuştu. Özellikle üreticiler, yatırımcılar dediler ki... İşte, belli oranda üretime kısıtlama yok gibi algılandı, herkes planını, projesini yaptı, siz dediniz ki: "Ne kadara ihtiyacınız varsa o kadar enerji üretebilirsiniz." Yola çıkan arkadaşların çoğu da belli sıkıntılar yaşadı. Ben bir defa şunu anlayabilmiş değilim: Bu üretimle ilgili sizin bir garantiniz yok, bir taahhüdünüz yok, hiçbir şeyiniz yok, neden bunu engelliyorsunuz Sayın Bakanım, neden bu üretime "Üretmeyin." diyorsunuz? Yani birazdan verdiğiniz garantiler konusuna da geleceğim. Dolayısıyla şu an bu alana, yenilenebilir enerji kaynakları konusuna lütfen hiçbir kısıtlama koymayın. Bu ülkede üretim gücü olan, yatırım gücü olan ister tüketici olsun ister her ne olursa olsun... Fiyatlarınızı sizin belirlediğiniz bir piyasada nasıl bir sorun olabilir? İhtiyacımızın olduğu ortada, maliyetler ortada ki sizin rakamlarınıza baktığımız zaman bugün özellikle, işte, mesela kömürle üretiminiz Elbistan-Afşin Santrali'nin fiyatı 15,8 sent/kilovatsaat; biyokütleleri 15,72; güneş 14,66; nükleer 12,35 yani ortalama maliyetiniz -sizin verdiğiniz rakamlara göre- 7,2 sent/kilovatsaat civarında görünüyor.
Tabii, siz piyasada enerjinin fiyatlarını aşağıya çekmek için yüzde 25'lik... Yani Atatürk Barajı gibi, Keban Barajı gibi devlete ait üretim tesislerinden elde ettiğiniz enerjiyle ortalama 7 sent/kilovatsaat garantili ödediğiniz projelerdeki rakamları aşağıya çekmeye çalışıyorsunuz. Dolayısıyla kurumlar sürekli zarar etmeye mahkûm oluyor. Ümit ediyoruz ki şu verdiğiniz garantilerden artık bir an önce vazgeçersiniz, bunların süreleri doluyor, bundan sonra bu manada garanti verdiğiniz projelerin sayısı daha aşağılara düşer.
Peki, Elektrik Üretim AŞ ortalama 1,10 toptan satış fiyatına karşılık faturalar, konutlarda 173 kuruş ile 260 kuruş arasında; çiftçilerde sulamada 284 kuruş; çiftçinin ürününü işleyenlerde 533 kuruş; ticarethanelerde 334 ile 445 kuruş arasında. Şöyle bu rakama baktığınız zaman -yani korkunç bir şekilde- sattığınız rakamlarla satın aldığınız rakamların arasında çok ciddi oranlarda fark var.
Tabii, bunu da söylerken devlet, sosyal devlet, özellikle belli alanlarda desteklemesini biz de istiyoruz ama bunların belli bir plan, belli bir program çerçevesinde yapılması lazım. İşte, geçmişte 150 kilovatsaatle başladınız, sonra 210'a, daha sonra 250 kilovatsaate kadar ücretlendirme yaptınız; burada da tümüyle doğal gazda -tekrara düşmemek için söylüyorum- sağladığınız destekler gibi elektrikte de tüketime göre bir düzenleme yaptınız. Hâlbuki gelir grubuna göre düzenleme yapmanız gerekirdi yani bugün İstanbul'daki bir ailenin gelir durumuyla Gümüşhane'deki bir ailenin, Kars'taki bir ailenin, Samsun'daki bir ailenin gelir durumları birbirinden farklı, yaşadığı ortamlar da farklı. Yani bugün Ege'de kışın süresi iki üç ayla sınırlıyken Erzurum'da, doğuda bugün kışın süresi altı yedi ayın üzerinde; tükettikleri miktarlar daha da fazla. Onun için gelir durumuna göre bu destekleri yapmanızın çok daha büyük faydası olacağına inanıyoruz.
İkincisi de, devletin muhakkak bu tür sistemlerde etkin olması lazım yani sizin yüzde 25'ler ile yüzde 75'i denetlemeniz mümkün değil. İnşallah, bunların süreleri bir an önce biter. Ama bunlar bitmese bile bugün -tekrar söylüyorum- üretimin, muhakkak, özellikle yenilenebilir enerji kaynakları konusundaki her türlü üretimin önündeki engelleri kaldırın, insanlar yapabildiği kadar yatırım yapsınlar.
Yine, enerjiyi aşağı çekmenin belli yolları da var, mesela -biz bunu Meclis kürsüsünde de önermiştik- belli kilovatsaatlerde KDV'yi düşürebilirsiniz, mesela 100 kilovatsaatte yüzde 1; 200 kilovatsaate yüzde 8'e; 200'ün üzerinde yüzde 18 uygulayabilirsiniz ama KDV indirimleriyle de yine bunların altından kalkabilirsiniz.
Şimdi, bütün bunlara baktığımız zaman enerji fiyatlarındaki artış... Niye hep "enerji fiyatları" diye söylüyoruz? Bugün sizin satın aldığınız enerjinin tamamı neredeyse, piyasaya verdiğiniz enerjinin tamamı dolara endeksli. Sadece dolardaki artışla da sizde fiyatlar sınırlı değil. Mesela sanayide Ekim 2021'de 104 kuruş olan enerji fiyat bugün 412 lira; kamu ve özel hizmetler sektöründe 119 lira olan fiyat 272 lira; meskenlerde 90 kuruş olan yaklaşık 188 kuruş; tarımsal sulamalarda yine 175 kuruş. Özellikle siz diyorsunuz ki: "Avrupa'da fiyatlar yüksek, Avrupa'da rakamlar yüksek." Buna alım gücü açısından bakmak lazım yani bugün 1.500-1.600 euro ücret alan Avrupalı çalışanın ücretindeki elektrik faturasına ödediği pay yüzde 4'ler civarındayken bizdeki bu rakam yüzde 7'ler, yüzde 8'ler civarında yani fiyatların artması tamam ama aynı oranda alım gücü artmadığı sürece o sizin evlerde gördüğünüz kombiler, elektrik saatleri... Eskiden, radyo köylere ilk geldiği zaman bunların üzerine çok güzel kanaviçe işlenmiş örtüler örtülürdü. Vallahi, bugün, kombilere, elektrik sayaçlarına da aynı şekilde hanımefendiler gözleri gibi bakıyor, böyle kanaviçeyi işleyip, süsleyip onların üzerine asıyorlar. Hâlbuki bu devirde, bu dönemde enerji, insanların doğal bir insan hakkıdır, sonuna kadar kullanması lazım, devletin görevi de bunu, bu şartları sağlamaktır, bu manada muhakkak desteklenmesi lazım.
Çiftçi, bugünkü enerji fiyatlarıyla... Özellikle nerede kullanıyor enerjiyi? Yer altı suyunu enerjiyle kullanıyor, aynı şekilde mazot kullanıyor. Sayın Bakanım, dünyanın her yerinde çiftçi, üretim, tarım desteklenir. Tarım sektörü, gıda sektörü, bugün savunma sanayisi kadar stratejiktir ve de desteklenmelidir. Bu manada, hiç olmazsa, çiftçinin kullandığı mazotun üzerindeki vergilerin tamamını kaldırın, yetmiyorsa ilave destek verin. Aynı şekilde, kullandığı enerjinin yine üzerinde neler varsa kaldırın, yetmiyorsa destek verin ki bu ülke için üretsin. "Veriyoruz." diyorsunuz, vermenin ölçüsü nedir? Tarım alanlarının büyümesiyle bizim bunu kontrol etmemiz mümkün ama sizin devriiktidarınızda tarım alanlarının büyümesini bir tarafa bırakın, maalesef tarım alanlarında geriye doğru daralmanın olduğunu görüyoruz. Zaten bu alan cazip olmuş olsa insanlar köylerini terk edip şehirlere gelmezlerdi, bugün çiftçinin yaş ortalaması da 55'in üzerinde olmazdı. Eğer böyle giderse ne ekecek ne de biçecek vatandaşımızın olmayacağını buradan ifade etmek istiyorum.
Tabii, bu enerjiyi üretirken aynı şartlarda bunun iletimi, iletim hatları o kadar önemli ki. Bazen duyuyoruz bunlar özelleştirilebilir mi? Yani bugün boru hatları olsun, elektrik iletim hatları olsun, petrol boru hatları olsun stratejik yapılardır, bunların özelleştirilmesini aklınızdan bile geçirmemelisiniz; enerji güvenliğinin en temelinde yatan, en hassas nokta budur. Bugün, teknoloji gelişti, Türkiye'nin herhangi bir yerinden enerjiye girip herhangi bir yerinden alma şansınız var. Şimdi, bunun farklı bir yapının içerisinde olduğunu düşünün... Ki bunu geçmişte yaşadınız, doğal gazda yaşadınız. Bugün, farklı kaynaklardan enerji almanıza rağmen kışın en çetin yerinde İran'da bilmem istasyon arızası, vana arızası... O zaman da takip ettik, gördük bizim BOTAŞ'ın teknik elemanları İran'ın istasyonlarını tamir etmek üzere yola çıktılar. Yani bunun ne kadar stratejik öneme sahip olduğunun altını çizmek için söylüyorum. Ne boru hatları konusu ne iletim hatları konusu kesinlikle özelleştirilemez, özelleştirilmesi akıldan bile geçirilemez.
Yine, tabii, enerji üretimi... Eğer bugün sanayi, üretim, istihdam artacaksa enerji üretimi de artacak. Aynı buna paralel olarak, trafo merkezleri, iletim merkezleri, bölgelere ulaşımlar muhakkak aynı oranda desteklenmeli, aynı oranda bunlara da yatırım yapmalısınız. Yoksa, geçtiğimiz günlerdeki gibi yine bizim trafolardan birine kedi girerse bunun hesabını hiçbirimiz veremiyoruz, bu manada ciddi oranda yatırım yapılması lazım.
Yine, özellikle, bu dağıtım şirketlerinin, 21 dağıtım şirketinin -yaklaşık yirmi beş yıl süresi olanlar var- süresinin dolmasından sonra bunlar yine devletin malı; adı üzerinde, bunlar işletme şirketleri, bunların tümüyle malı, mülkü devlete ait. Biz şunu tartıştık: Orada, özellikle, trafo merkezleri var. Yani bu trafoların tümüyle size ait olduğu ortada ama özel sektör bunların üzerine verilen reklam gelirlerine bile tenezzül edecek kadar bunu dava konusu yaptı. Onun için, buradan tekrar uyarıyorum: Bu demirbaş kiminse sahibi de odur. Bu manada neler yaptınız merak ediyorum, o da bir problemdi, bir gündem konusuydu. Şu anki son durumu nedir bilmiyorum ama buralara yapılan yatırımlar var, özellikle bu dağıtım şirketlerinin yaptığı yatırımlar var; bunlar ne kadar denetlenebiliyor? Bu yatırımların tamamı devlete teslim edilmek üzere yapılan yatırımlar; onun için bunların çok fazla denetlendiğini düşünmüyorum, ümit ediyorum bundan sonra bu konuya da bir el atılır.
Mesela, bu dağıtım şirketleri kendi şirketleri marifetiyle sisteme yatırım yapamazlar ama bugün bana bir tane dağıtım şirketi gösterebilir misiniz ki alt şirketleri kendine ait olmasın? Yani, düşünebiliyor musunuz; kendiniz bunun yatırım maliyetini oluşturun, kendi şirketleriniz marifetiyle yapın, alt şirketlerinizden devlet zaten yüzde 25 kâr marjı sağlamış, bunun üzerinden de yüzde 40-50 iskontolarla bunu alt yüklenicilere yaptırmaya çalışıyorlar. Bu manada, alt yüklenicilerin çok ciddi mağduriyetleri de kulağımıza geliyor, netice itibarıyla bu da... Gerçi sizin aklınızdan ne geçiyor bilmiyorum, biz de özellikle bu limanları yirmi-yirmi beş yıllığına verdiğimizi düşünüyorduk ama durup dururken, daha bunların hiçbirisinin süresi dolmadan "Bunları kırk dokuz yıla uzatalım." Bakın, ben buradan tekrar uyarıyorum: Özellikle bu dağıtım bölgelerinin, 21 dağıtım bölgesinin ihalelerinin süreleri dolmak üzere, yine bunu bir oldubittiyle Meclise getirip "Bunları da kırk dokuz yıla kadar uzatalım." gibi bir mantık içerisinde olursanız... Hani, biz, testiyi kırmadan, bugünden sizleri uyarmış olalım.
Yine, aynı şekilde, bu kayıp kaçak oranları... Yani, bugün batıdaki bir insan, Türkiye genelinde herkes, az veya çok bütün tüketiciler, batıda kayıp kaçak oranlarının düşük olmasına rağmen, siz ortalama fiyat üzerinden gittiğiniz için batıdaki doğunun, doğudaki batının neyini ödüyor? Kaçak enerji bedellerini ödüyor. Bu, hiçbir şeyle izah edilemez. Eğer devlet destekleyecekse der ki: "Türkiye'nin güneydoğusunun şartları buna çok uygun değil kardeşim, bunu da şu oranda destekliyorum." Ama siz yapıyormuş gibi gösterip bunun bedelini millete ödettiriyorsunuz. Aynı şekilde, işte, diyorsunuz: "Sübvanse yapıyoruz." Nereden yapıyorsunuz? Herhâlde babanızın cebinden yaptığınız yok, bu milletten toplanan vergilerle bu hizmeti yapıyorsunuz. Zaten hükûmetin varoluş sebebi de şu: Bazen iktidar olanların biz "Şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz..." Ben merak ediyorum, o zaman niye iktidarsınız? Bu sizin göreviniz.
(AK PARTİ sıralarından laf atmalar)
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Değerli arkadaşlar, sıranız gelince konuşursunuz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, arkadaşlar, sıra gelince söyleyelim fikirlerimizi.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Dolayısıyla, burada sizin birinci göreviniz, bulunduğunuz makam itibarıyla görevinizi yapmak; hepimizin görevi bu. Yani biz de bugün Parlamentoya muhalefet milletvekili olarak gelip bu kürsülerde size neyin doğru olduğunu, hangi projenin nerelere hizmet ettiğini, hangi alanda neler yapmanız lazım geldiği konusunu anlatmaya çalışıyoruz; bizim de denetim yetkimiz var, biz de bu denetim yetkimizi kullanıyoruz. Aslında, bu tür Komisyonlarda ben iktidar milletvekillerinin de yönlendirici... Övmek, tabii, yeri gelince övelim, doğru projelerini takdir edelim, ediyoruz da hiç problem yok ama gerektiğinde ikaz da edin, gerektiğinde yol gösterici de olun. Her şeyi mi doğru yapıyorlar, melek mi bunlar yani? Biraz da o cepheden bakın. Dolayısıyla övgüler maalesef insanların üretimlerine katkı sağlamaz. Ben de yıllardır yöneticilik yapıyorum, yanınıza gelip sizi övüp yere göre sığdıramayan insanları lütfen etrafınızdan uzak tutun. Size yanlışlarınızı söyleyebilen, sizi yanlışlar konusunda uyaran insanları da baş tacı edin. Biz, dediğimiz gibi ancak size tavsiyede bulunabiliriz.
Yine, doğal gaz meselesi, özellikle son dönemde Karadeniz'de bulunan doğal gaz konusunda gayet tabii ki biz de mutluluk duyuyoruz, başarılar diliyoruz ama bugün, Türkiye'nin toplam tüketim miktarına baktığınız zaman, yıllık 48-50 milyar metreküp civarında tüketim olan bir ülkede 540 milyarlık üretimin bizim yaklaşık kaç yılımıza tekabül ettiğini siz daha iyi biliyorsunuz. Konutlarda yılda yaklaşık 300 milyon metreküp doğal gaz tüketiyoruz, sisteme verilen rakam yaklaşık 10 milyon metreküp civarında. Dolayısıyla, bu aramalar daha da hızlanmalı, bunları sonuna kadar destekliyoruz. Karadeniz yetmez -geçmişte farklı saiklerle Akdeniz'e de açıldınız- Akdeniz'de de bu aramaların muhakkak yapılması lazım. Bugün Akdeniz'de bulunan gaz hangi ülke bulursa bulsun eğer Avrupa'ya gidecekse -ki bu tür yakıtların tamamı bu coğrafyada üretiliyor, Orta Doğu'da üretiliyor- bunların Avrupa'ya ulaşmasının yolu da yine Türkiye üzerinden geçecektir. Dolayısıyla, buradaki uluslararası ilişkiler... İşte, geçmişte kavga ettiğimiz ama bugün ilişki kurmaya çalıştığımız şirketleri bir daha gözden geçirin. Özellikle Akdeniz havzasında üretilecek gaz da dâhil, bunların tamamının Türkiye üzerinden gitmesinden başka çare yok.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son yarım dakikanız.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Toparlıyorum Başkanım.
Bu manada, özellikle bugün BOTAŞ, depolama konusunda da ciddi yatırım yapıyor. Hiç olmazsa, konutlarda kullanacağımız gazın sağlanabilmesi açısından, tedariki açısından depolama faaliyetlerine de ciddi destek vermeniz lazım. Özellikle son dönemde -süre de kalmadı ama- Türk dünyası, özellikle Türkmenistan dünya gaz rezervleri açısından çok önemli bir birikime sahip. Bu tür ilişkilerle orada üretilecek yol ve yöntemlerle gaz arzını da en azından sağlayabilirsiniz. Şunu da merak ediyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Bitiriyorum Başkanım.
Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki: "Türkiye gaz üssü oluyor." E, o zaman bizim daha uygun şartlarda gaz almamız lazım, daha uygun fiyatlarla piyasaya göndermemiz lazım ama bunu, maalesef, şu an göremiyoruz. Türkiye'nin "hub" olma konusunda hangi katkıları sağlayacak, bunu da merak ediyoruz. Zaten bugün, Türkiye üzerinden daha çok Avrupa'ya gidiyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz Sayın Yaşar.
Son cümlelerinizi alayım.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Tamam Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bu hazırlanan bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. İnşallah beklediğiniz, tertip ettiğiniz, planladığınız hedeflere ulaşmanızı diliyorum.
Hepinize ayrı ayrı başarılar diliyorum.