| Komisyon Adı | : | AVRUPA BİRLİĞİ UYUM KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA III) Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti'ne Yapılacak Birlik Mali Yardımının Uygulanmasına İlişkin Özel Düzenlemeler Hakkında Mali Çerçeve Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4703) (Tali Komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 6 |
| Tarih | : | 10 .11.2022 |
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Sayın Genel Müdür, size ve değerli çalışma arkadaşlarınıza teşekkür ederim.
Benim bazı sorularım vardı, bunlar değişik şekillerde soruldu, siz de değişik şekillerde cevap verdiniz ama ben yine de kendi formülasyonumla tekrar bile olsa dile getirmek isterim.
Bir kere, 2021-2027 arasında 7 ülkeye -söylediğiniz gibi- fon ayrılıyor ve bu 7 ülke 14,2 milyar avrodan yararlanacak. Şimdi, 7 ülkenin 1 tanesi Türkiye, diğer 6'sından büyük.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI AVRUPA BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI MALİ İŞBİRLİĞİ VE PROJE UYGULAMA GENEL MÜDÜRÜ BÜLENT ÖZCAN - Ankara, birçoğundan büyük.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Evet. Dolayısıyla, bu oransal dağılım ne şekilde oluyor, bunu merak ediyorum. Yani ülkenin büyüklüğüne göre mi pay dağıtılıyor yoksa başka bir kıstas mı var? Bu şeye baktığımızda herhâlde bunların içinde en fazla oranı Türkiye'nin alması beklenir.
İkinci olarak soracağım soru: "2014'ten beri Türkiye'ye ayrılan fonlarda yüzde 70'lik bir azalma söz konusu." dediniz. Şimdi, bu azalmanın bu yedi yıllık dönemde de siyasi saiklerden olduğu zaten hep söylendi, o siyasi saikler de değişmediğine göre böyle bir azalma bekliyor musunuz ve böyle bir azalma olursa Türkiye'den daha fazla pay alacak bir ülke ve bizim önümüze çıkacak bir ülke olabilecek mi? Yani bizden giden başkasına mı yarıyor?
Üçüncü sorum: Bu 2021-2027 dönemi için yapılan bütçe, 2022 yılında 24 Şubatta başlayan Rusya-Ukrayna krizinden önce hazırlanmış bir bütçe. Dolayısıyla, bu kriz bir şekilde... Avrupa Birliği çünkü birçok politikasını ve birçok projesini 24 Şubat sonrasında revize etmeye başladı. Acaba bu bütçenin tekrardan gözden geçirilmesi söz konusu olabilir mi?
Bir de hani henüz böyle bir şey gerçekleşmedi, ben pek gerçekleşeceğini de zannetmiyorum ama Moldova, Ukrayna ve Gürcistan'ın örneğin bir aday ülke olarak kabul edilmesi hâlinde bu bütçe onların dâhil edilmesiyle mevcut miktar üzerinden mi paylaşılmaya devam edecek yoksa acaba yeni bir revizyona ve yeni bir bütçe artırımına mı gidilecek? Bu tabii biraz hipotetik bir soru ama bu konuyla ilgili olarak da sizin muhtemelen bir düşünceniz vardır diye düşünüyorum.
Dördüncü olarak soracağım şey: Daha evvelki IPA dönemlerinde fonlamaların hep sektörel bazda olduğunu söylediniz, sektörleri de dile getirdiniz ama acaba elinizde oransal olarak hangi sektörlerde biz daha çok yararlanmışız bunun bir dökümü var mı? Örneğin, en çok inşaat sektöründe mi yararlanmışız, en çok tarımda mı yararlanmışız, en çok hizmet sektöründe mi yararlanmışız? Böyle bir oransal dağılımı da açıkçası bilmek bize yardımcı olur diye düşündüm.
Beşinci sorum: Bu yeni dönemde 5 tane çerçeve alanın belirlendiğini ve artık sektörel bazda değil, bu çerçeve alanlar üzerinden projelendirme ve fonlama yapılacağını söylediniz. Bunu söylerken de en çok üçüncü çerçevede yani yeşil gündem ve sürdürülebilir bağlantısallık alanında kaynak kullanacağımızı söylediniz. Bu aslında elbette önemli, Avrupa Birliğinin önemli bir gündem maddesi çünkü Türkiye açısından da tabii yeşil gündem ve sürdürülebilir bağlantısallık önem arz ediyor ancak burada şöyle bir sorun var: "En çok bu alanda kaynak kullanacağız." derken siz bir yandan da aynı zamanda koordinasyon makamı olduğunuzu söylediniz. Şimdi, açıkçası ben şunu bilmek istiyorum: Kurumlarımızla bu koordinasyonu yaparken -yönlendirmeden daha evvel bahsedildi ama- örneğin, bakanlıklarla toplantı yaparken, her bakanlığın tabii kendi içinde bir AB departmanı veya bir genel müdürlüğü var, onlar da elbette projeleri yaparken kendilerine göre AB'nin ülke raporlarına bakıp ona göre birtakım belirlemeler yapıyorlar ama siz yönlendirme yapıyor musunuz? Örneğin, "Yönlendirme yapmıyor musunuz?" diye sorarken şunu kastediyorum: Size bakanlıklarla yaptığınız toplantıda acaba böyle bir hak veriliyor mu? Çünkü siz bakanlık değilsiniz, başkanlıksınız, diğerleri bakanlık olduklarını düşünerek kendilerini sizden daha üstün görebilirler. Sizin herhangi bir bakanlıktan gelen bir proje teklifini "O projeyi acaba almasak ya da bunun yerine başka bir şey geliştirseniz." deme imkânınız var mı ve böyle bir reddetme imkânınız olabiliyor mu? Bu önemli çünkü "Koordinasyon makamıyız." diyerek kendinizi pek de küçümsemeyiniz. Aslında bütün o bakanlıkların hepsinden daha önemli bir konumunuz olması gerekir. Yani şahsi düşünceme göre sizin aslında bir bakanlık olmanız gerekirdi ama maalesef sistemimizde bu değişti. Onu da sormak istiyorum.
Altıncı sorum: Yerel yönetimlerden proje alıyor musunuz? Çünkü illerden hep bahsettiniz. Yerel yönetimlerden aldığınız projeler acaba o yerel yönetimlerin projelerine değinen bakanlıkların onayından mı geçiyor yoksa doğrudan bire bir siz yerel yönetimlerle bu şekilde bir çalışma imkânına sahip misiniz? Bu da fevkalade önemli çünkü bazen yerel yönetimler, bakanlıkların düşünemediği ve yerel konularla ilgili -mesela atıklardan bahsettiniz- çok önemli projeler geliştirebiliyorlar, buradaki durumu da açıkçası bilmek isterim.
Bir de Birlik programlarına katılım bedelinden söz ettiniz -bu Birlik programlarının hepsini de sıraladınız- bunların katılım bedelleri her bir başlık için aynı oranda mıdır, yoksa hepsinde değişik midir? Siz bu katılım bedellerini de projelendirme yaparken "O Birlik programında bunun katılım oranı yüksektir acaba onun yerine başka bir şey mi tercih edelim" diye bir öncelendirme yapıyor musunuz? Yani bir kâr zarar hesabı yaptığınızı söylediniz "Yüzde 40'ını en azından geri alıyoruz." dediniz; bunun için de böyle bir denetleme ya da böyle bir söz sahibi olma imkânınız var mı?
Benim sormak istediğim sorular bunlardı. Siz, aslında, belki de değişik şekilde cevap verdiniz ama ben biraz daha Kartezyen bir cevaplandırma beklediğimi söylüyorum.
Çok teşekkür ederim.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI AVRUPA BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI MALİ İŞBİRLİĞİ VE PROJE UYGULAMA GENEL MÜDÜRÜ BÜLENT ÖZCAN - Sayın Vekilim, Sayın Büyükelçi; çok teşekkür ediyorum sorular için de hani bazıları cevaplandı ama farklı şekilde de cevaplanabilme imkânı olan da sorular.
Öncelikle ülkeler arası, aday ülkeler arası dağılım nasıl yapılıyor? Şimdi, tabii IPA; IPA I, IPA II dönemlerinde ve ondan önceki dönemde de ülkelere tahsisat yapılıyordu. Avrupa Komisyonu ülkelerin tabii, büyüklüğü, adaylık durumunun AB'ye yakınlığı yani çok fasıl açtıysa ve AB'ye yakınsa daha çok fon düşünüyor onun için ya da o ülkeyle ilgili herhangi özel bir durum söz konusuysa bunları, tabii ki gözeterek bir dağılım yapıyordu. Ama tabii ki Sayın Başkan da sayın vekiller de ifade ettiler yani -siz de söylediniz- Türkiye'ye baktığımız zaman bu ülkelerin hepsini topladığımız zaman bir İstanbul etmiyor yani toplamında bir kentimiz etmiyor. Dağılıma da baktığımız zaman belli bir hakkaniyet ölçüsünde bugüne kadar yapıldı mı? Yapılmaya çalışıldı, diyelim. Biz IPA II döneminde, geçen dönemki kaynakların -12 milyar euroluk bir bütçe vardı aşağıya yukarı, herhâlde 10 küsur milyar euroluk bir bütçe vardı- yüzde 48'ini ülke olarak biz almışız; hem IPA I hem IPA II döneminde yani neredeyse yarısı Türkiye'ye tahsis edilmiş durumda ama bizim ülkemizin büyüklüğünü düşündüğümüzde... Şöyle örnek verelim: Örneğin, Polonya 2004 yılında AB'ye üye olmadan yılda almış olduğu bütçe 1 milyar euroydu. 40 milyonluk bir ülkeden bahsediyoruz, biz 80 milyon nüfusu olan bir ülkedeyiz dolayısıyla bizim aldığımız rakam ne yazık ki hakkaniyetli değil, bu bir gerçek eski dönemlerle kıyasladığımızda. Ama diğer aday ülkelerden bugüne kadar daha yüksek miktarda fon aldık. Örneğin, biz 3,2 milyar euro alırken geçen dönem; 1,5 milyar euroluk bir kaynakla bize en yakın Sırbistan almış ki nüfus oranına baktığımız zaman orada, onların, bizim önümüze geçtiğini düşünüyoruz. Kişi başı tahsisatta da diğer ülkelerle kıyasladığımızda bizim geri kaldığımızı düşünüyoruz dolayısıyla aldığımız rakam büyük gibi gözükmekle beraber hakkaniyet ölçüsünde değil; bu bir gerçek. Bundan önceki aday ülkelerle kıyasladığımız zaman da durum ne yazık ki böyle.
Şimdi, bu dönemde bir dağılım olmayacak Sayın Vekilim yani ülke tahsisatı yapmayacaklar; o yüzden, şu anda, biz Türkiye'ye bu yedi yıllık dönemde nasıl bir rakam verileceğini bilmiyoruz ama şu sinyali alıyoruz: Yani 2021'de başladığımızda 208, 2022'de bu rakam 221 oldu, birazcık bir artış var. Biz, şimdi, 250 milyonluk bir kaynak sunduk ama bakalım ne çıkacak? Hani öyle gelirse bu ufak artışlarla devam edecek ama baktığımız zaman eğer bu ivmeyle gidersek bizim 1,5-2 milyar euroluk bir kaynağı ancak alabileceğimiz gözüküyor. Ama tabii, öyle olağanüstü şeyler oluyor ki işte Ukrayna-Rusya krizi bunun en güzel örneklerinden bir tanesi ve bunun yansıması olacak mı? Kesin olacak yani bunu göreceğiz; şu anda AB bir şey söylemiyor ama bu biraz orta ve uzun vadede olur diye bekliyoruz çünkü şöyle bir durum var: Avrupa Birliği bütçelemelerini yapıyor, kaynağı ayırıyor ve o kaynaktan artık kesinti sizden -siyasi durumlar söz konusu olmazsa- projelendirilmiş şeylerden geri gitmiyor yani bizim 2021'deki 208,5 milyon euromuzla 2022'deki 221 milyon euromuzdan kesinti yapmalarını mümkün görmüyoruz şu an yani biz bu anlaşmayı imzaladıktan sonra da hemen projeleri hayata geçirerek bu kaynakları kullanacağız. Ama tabii ki mesela şu anda bize henüz 2023 programlamasıyla dönüş yapmadılar; eylülde döneceklerdi, ekime kaldı; kasımdı, şimdi kasım sonunu bekliyoruz dönecekler diye. Acaba bu gecikme, bu Ukrayna-Rusya krizinden kaynaklanan hesaplamalar ve bunun bütçeye yansımalarından mı oluyor, çok renk vermiyorlar ama açıkçası bunun bir yansıması olacağını bekliyoruz çünkü AB buralara çok ciddi yatırım yapıyor, kaynaklar ayırıyor, bir de enerji de girdi şimdi işin içine dolayısıyla da bunun bu 14,2 milyarı etkileyebileceği gözüküyor ama bizde söylenen net bir bilgi yok, tamamen tahminî olarak düşünüyoruz.
Moldova, Ukrayna, Gürcistan konusu; tabii, bu ülkelere eğer bir adaylık statüsü resmî olarak tanımlanıp bu ülkeler aday ülke fonları içerisine alındığı takdirde -bu bütçe mi olur, ek bütçe mi koyarlar hani bu konuda AB'nin bize söylediği net bir bilgi yok ama baktığımızda Moldova, Ukrayna, Gürcistan şu anda başka bir kaynaktan fon alıyorlar, komşuluk adını verdiğimiz bir kaynak, orada onlara tahsis edilmiş bir bütçe var. O tahsisat mutlaka aday ülke fonlarına kaydırılacaktır ama komşulukta verilen bütçe oranı ile adaylıkta verilen bütçe oranı daha farklı oluyor yani adaylıkta daha yüksek bir fon alabiliyorsunuz dolayısıyla buraya bir ek kaynak koyarlar mı veya mevcut kaynaktan mı ilerlerler ne yazık ki hani net bir cevabı yok. Bununla da ilgili Komisyonun bir çalışma yaptığını tahmin etmiyoruz açıkçası, bize de ulaşmış bir bilgi yok baktığımızda.
Sektörel dağılım yani IPA II kaynakları özelinde size söyleyecek olursam -arkadaşlarım da yansıtabilirler, ekranda da yer alıyor- önce 4,4 sonra 3,2'ye düşen kaynaklar bize tahsis edildiğinde biz onun yedi yıllık dönemde dağılımını da AB'yle beraber yapıyoruz yani hangi başlık altında, hangi sektör altında, ne kadarlık bir kaynak kullanacağını bir açıdan baktığımızda ifade ediyoruz. Burada 2'nci sütuna, "bütçe" sütununa sizin dikkatinizi çekebilirim: Bize ayrılan kaynak 3,2; bunun örneğin "enerji" başlığı 60 milyon yani 3,2 içinde 60 milyonmuş ya da "yargı"da 64 milyon euroluk bir tahsisat söz konusu olmuş. Örneğin "enerji"de herhangi bir kesinti yok, yargıda iptal edilen projeler var; biz o kaynakları başka alanlara, sınır yönetimine ya da başka alanlara kaydırdık misal. Geçen dönemki kaynakların ağırlıklı olarak biz daha çok "kalkınma" başlıkları altında olduğunu görüyoruz. Örneğin "ulaştırma"ya 350 milyon, "çevre"ye 335 milyon, "rekabetçilik"e 238 milyon, "eğitim, istihdam, sosyal politikalar"a -ki burada kadınlar, çocuklar, gençler; bunlarla ilgili yapılan projeler ağırlıklı- 275 milyon ayrıldığını görüyoruz, IPARD bütçesinin de 601 milyon olduğunu bu anlamda söyleyebiliriz. Yani sektörel dağılım da elbette geçen dönemlerde yapılıyor. Şu anda hani bir ülke tahsisatı olmadığı için yeni IPA III'te henüz bir sektörel dağılım yapamadık ama AB'yle müzakere ederken şu bir gerçek: Şu anda AB'nin 2 temel konusu var, projelerin bunun üzerine olmasını arzu ediyorlar: Her alanda dijitalleşme ve yeşil dönüşüm dolayısıyla da ağırlıklı tahsisatın bu alanlarda olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim, 2022 yılındaki paketimizin yüzde 60'ı yeşil dönüşüm; ama tarımda ama çevrede ama ulaştırmada ama enerjide; baktığımız zaman, ağırlıklı olarak kaynakların orada olduğunu söyleyebiliriz.
Biz, evet, bir koordinasyon kurumuyuz, haklısınız. O konuda belki bir noktayı vurgulamakta fayda var: Bu Çerçeve Anlaşma'da da maddelerden bir tanesinde bizim kurumumuza Ulusal IPA Koordinatörü statüsü verilmiş yani NIPAC adı altında bir statümüz var. Bu bize diğer kurumların karşısında söz söyleme yetkisi veriyor. 2 tane temel kurum var mali iş birliği sürecinde: Bir tanesi Ulusal IPA Koordinatörü, biri Ulusal Finansal Koordinatör. Yani Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığının iki temel rolü var. Bu iki kurumun diğer kurumların üstünde hiyerarşik bir durumu var dolayısıyla sizin söylediğiniz gibi Sayın Vekilim, biz bir programlama sürecinde kurumlarımızı yönlendiriyoruz, bunu kesinlikle yapıyoruz çünkü kurumlarımız bize her konuda proje sunabiliyorlar yani ihtiyacı bitmiyor biliyorsunuz; bakanlıkların her konuda desteğe ihtiyacı var ve çok farklı alanlarda da AB sürecimiz açısından daha az öncelikli alanlarda da proje fikirleri gelebiliyor ve biz bunların reddedileceğini bildiğimizden dolayı ve neyin daha öncelikli olduğunu AB'yle de müzakere ettiğimizden dolayı kurumlarımızı elbette yönlendiriyoruz, projelerini sunarken bu anlamda çalışıyoruz daha proje sunum aşamasında. Projeler sunulduktan sonra da dosya AB'ye gitmeden biz kendi içimizde, kendi sektör uzmanlarımızla birlikte projeleri önceliklendiriyoruz. Örneğin, iklim alanında gelmiş projeler, tarım alanında gelmiş projeler, enerji alanında gelmiş projeler; hangisi daha öncelikli, hangisi daha orta öncelikli, hangisi daha az öncelikli ve bunu kuruma dönüyoruz, ilgili bakanlığa diyoruz ki: Bakın, siz bize projelerinizi sundunuz ama bize göre bunların önceliklendirme sırası böyle, siz de bir önceliklendirme sırası yapın, gelin hemfikir olalım, bunu AB'ye öyle sunalım. Böylece en öncelikli projelerimizi AB'ye sunmuş olalım. Dolayısıyla da onlarla da hemfikir olduğumuz ve önceliklendirmede daha üstte olan projeleri AB'ye sunuyoruz ama orta önceliklileri de sunuyoruz, az önceliklileri vermiyoruz çünkü onların artık olamayacağını biliyoruz. O yüzden de bu tarz bir yönlendirmemiz ve hiyerarşik duruşumuz oluyor kurumlarımızla alakalı.
Yerel yönetimler: Yerel yönetimlerimizin 2 farklı fondan yararlanma imkânı oluyor. Biri, bakanlıklarımız aracılığıyla yapmış olduğu projeler. Örneğin, atık su arıtma, katı atık arıtma, kanalizasyon altyapısıyla ilgili bugüne kadar finanse edilmiş projeleri yerel yönetimlerimiz Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımıza sunmak zorunda. Onlar bir paket oluşturarak bunu Avrupa Birliğine sunuyorlar ve AB'yle müzakere ediyorlar. Ya da Ulaştırma Bakanlığına örneğin şu anda yerel yönetimler için çok önemli olan sürdürülebilir kentsel hareketlilik planları hazırlıyorlar, bu alanda kapasitelerini güçlendirecek çalışmalar yapıyorlar ve bu projelerini Ulaştırma Bakanlığımızla beraber yapmak durumundalar ve Ulaştırma Bakanlığı bunu AB'yle müzakere ediyor. Bunlar bakanlıklarımızla yapılan işler. Ya da örneğin enerji verimliliğiyle ilgili bazı belediyelerde pilot uygulamalar olacak, bu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı üzerinden söz konusu olabiliyor. Ama bir de "hibe" adını verdiğimiz modelimiz var "hibe programı". Orada belediyelerimiz özgür yani örneğin sınır ötesi iş birliği programları bir hibe programı. Belediyeler özgürce programa başvuruyorlar, seçildikleri zaman da fonu alıp uygulama yapıyorlar. Herhangi bir bakanlığın iznine ya da herhangi bir bakanlığın yetkisine tabi değil, orada belediyeler kendi aralarında, diğer kurumlarla da -üniversitelerle de odalarla da- yarışıyorlar diyebiliriz. Mesela bizim de dizayn ettiğimiz yerel yönetimler için projelerimiz var. Örneğin "şehir eşleştirme" adı altında programlarımız var. Amacımız Türkiye'deki bir kent, AB üyesi ülkedeki bir kentle eşleşiyor ve AB sürecimiz açısından önemli bir konuda ortak projeler geliştiriyorlar. Burada da herhangi bir belediye, bir kamu kurumunun onayını almak zorunda değil. Kendi iradesiyle projesini sunup bu kaynaktan yararlanabiliyor. Dolayısıyla 2 farklı uygulama modeli olduğunu söyleyebilirim. Keza, birlik programlarında da belediyelerimiz özgür. O programlara -Erasmus'ta da Ufuk Avrupa'da da Yaratıcı Avrupa'da da- kendi iradeleriyle başvuruyorlar ve fonlarını alıyorlar.
Son sorunuz, birlik programlarına girerken onlara katkı oranları yani ülke olarak katkı bedelimizin hesaplanması hususu. Bu, her programda "katsayı" dedikleri aşağı yukarı benzer bir oranla Avrupa Komisyonu tarafından belirleniyor. Üye ülkeler daha fazla ödüyor yani örneğin Almanya, İtalya bir programa dâhil olurken gayrisafi millî hasılası ile daha yüksek bir katsayı çarpılıyor ve daha fazla bedel ödüyor ama aday ülkeler daha az ödüyorlar çünkü daha küçük bir katsayı ile ödeme çarpılıyor ama bu programlar arasında da farklılık arz edebiliyor. Bazı programların katsayı bedeli daha yüksek olabiliyor. Mesela Erasmus'un katsayı bedelleri daha düşük eğitim, gençlik gibi önemli bir konu olduğu için ama mesela sağlıkta katsayı bedeli yüksekti ve dolayısıyla da çok daha fazla katkı vermemiz gerekiyordu, o yüzden çok fizibil bulunmadı ilgili bakanlığımız tarafından. O yüzden hani bazı programlarda bu katsayılar arasında farklılık söz konusu olabiliyor. Biz her program için, bu sene örneğin, 2021, 2022 için 13 tane programı müzakere etme kararı aldık yani bunlara eğer girebilirsek girelim diye ve Komisyonla müzakere ediyoruz, Komisyon bize diyor ki: "Sizin katkı payınızı hesapladım, şöyle bir katkı payı vermenizi bekliyoruz sizden." Ama bunu müzakere esnasında söylüyor. Bizden de bazı veriler ve bilgiler alıyor. O bilgiler esnasında bu katsayıda değişiklik yapabiliyor yani çok teknik bir süreç bir açıdan bakarsak ama müzakereler esnasında bu ortaya çıkıyor. Biz de hem Strateji ve Bütçe Başkanlığımızla, Hazine ve Maliye Bakanlığımızla hem de ilgili kurumlarla bunu istişare ediyoruz, eğer fizibil olduğunu görürsek de programa dâhil oluyoruz. Dediğimiz gibi, şu anda 4 programa hâlihazırda dâhil olmuş durumdayız, Gümrükler Programı da imzalandı, onun katsayısıyla da ilgili bir program yok, dâhil olacağız. 3 tane programın da bu sene bitmeden yine katılım anlaşmalarını imzalayacağız çünkü Türkiye'ye indirim yaptılar. Örneğin, mesela, Dijital Avrupa'da bu programa dâhil olmamız için Türkiye'ye bir indirim yaptılar, katsayımız yüksek çıkmasına rağmen ama sağlıkta yapmamışlardı mesela, burada yaptılar. Tek Pazar Programı ve Yaratıcı Avrupa'ya da inşallah, bir aksilik olmazsa, yıl sonu bitmeden anlaşmalarını imzalayıp dâhil olacağız, onların katsayıları makul çıktı. Ülke olarak katılım sağlayabileceğimiz programlar olarak gözüküyorlar.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Yani bu müzakereler sırasında bir pazarlık imkânı da oluyor anladığım kadarıyla.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI AVRUPA BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI MALİ İŞBİRLİĞİ VE PROJE UYGULAMA GENEL MÜDÜRÜ BÜLENT ÖZCAN - Yani böyle bir korakor pazarlık demeyelim ama mesela, Dijital Avrupa'da katsayı açıklandığında bizim biraz moralimiz bozuldu, ülke olarak dedik ki "Ya, biz bu şartlarda katılamayız." O zaman dediler ki "Bize biraz zaman verin, biz size dönüş yapalım." Bir ay sonra döndüler, dediler ki: "Size şöyle bir indirim yapıyoruz, bu programa dâhil olun. Ne dersiniz?" Biz de çalıştık, makul gözüktü ve katılım kararı aldık; işte, örneğin, imzayı bekliyoruz. Hani, şunu diyemiyoruz: "Ya, bize şu rakamı verin." gibi, böyle korakor bir pazarlık gibi değil ama...
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Müzakere var yani.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI AVRUPA BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI MALİ İŞBİRLİĞİ VE PROJE UYGULAMA GENEL MÜDÜRÜ BÜLENT ÖZCAN - Yine de bir müzakere var, öyle diyelim.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Teşekkür ederim.