KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli Bakanım, değerli Bakan yardımcıları, değerli bürokratlar, basınımızın değerli mensupları; ben de benden önceki arkadaşlarım gibi hepinizi saygıyla selamlıyorum ve bütçemizin, bütçenizin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Bakanım, Bakanlığınızın görev alanında perakende ve toptan ticaretin düzenlenmesi; iş ticaretin, dış ticaretin düzenlenmesi, bu düzenlemeler yapılırken tüketici haklarının azami ölçüde korunması ve bu işlemler yapılırken de ortaya çıkacak işlem maliyetlerinin minimuma indirilmesi görevi var. Sunumunuzun önemli bir bölümünde de özellikle bu işlem maliyetlerinin aza indirilmesiyle ilgili kurumsal, hukuksal, yapısal düzenlemelerle ilgili epey bilgi verdiniz. Bunlar zaten yapılması gereken işler ve dolayısıyla bunları bir an önce sonuçlandırmanız da ülkemizin faydasına. Tebrik ediyoruz, hayırlı olsun diyoruz bu yapılanlara. Ancak sunumunuzun önemli bir bölümü olması gereken analiz kısmında çok fazla bir bilgi vermediniz. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bütçenin genel sunumunda buraya geldiğinde 34 sayfalık bir sunum yaptı. Bu sunumda -kendisini gerçekten takdir ediyorum- "ithalat" demeden dış ticaret açığını açıkladı ve ödemeler dengesi açığını açıkladı, cari açığı açıkladı, hiç ithalattan söz etmedi. Yine, bundan önce 2 tane torba kanun geçti. O torba kanunda bazı işlemlerden ortaya çıkan faizlerin affıyla ilgili düzenlemeler vardı. Maalesef bu kanunlarda "faiz" kelimesi de geçmedi fakat siz sunumunuzun bir yerinde bir kere bir faizden söz ettiniz. Onun için sizi bu konuda da tebrik ediyorum. Bunun üstünü örtmekle de bir yere varmayacağız, varamıyoruz. Dolayısıyla, sunumunuzda ithalatla ilgili bilgiler verdiniz, ihracatla ilgili bilgiler verdiniz fakat çok fazla derin bir analiz yapmadınız. Şu anda uygulanmakta olan ekonomi politikasının amacı olan uygulamayla nereden başladık, nereye geldiğimiz konusunda, ne cari açık konusunda, ne enflasyon konusunda, ne de diğer değişkenler konusunda çok fazla bir bilgi, çok fazla değil hiçbir bilgi vermediniz.

Şimdi, derin ve güvenilir piyasa son derece önemli çünkü derin ve güvenilir piyasada alım satım marjları dardır, işlem hacimleri yüksektir, arbitraj imkânı verir ve bu arbitraj imkânı piyasa oyuncularından fark edildiğinde oraya hemen gidilir ve o, kısa sürede elimine edilir ve sistem normal işleyişine döner ve tüketicide son kertede buradan faydalanır ve dolayısıyla tüketicinin faydası artar.

Şimdi, "Makro büyüklükler konusunda çok fazla bir şey söylemediniz." dedim. Bingöl'e bir ziyaret yaptınız, yaptığınız bu ziyarette "Son dönemdeki birkaç yılı çıkarırsak aslında enflasyonda çok kötü bir yerde değiliz." dediniz. Aslında dediğiniz doğru. Grafikte, yansıda da görüldüğü üzere uygulamaya koyduğunuz ekonomik programla birlikte gerçekten enflasyon konusunda büyük bir başarı sağladınız. İkinci Dünya Harbi'nde enflasyonun gördüğü noktayı bile aştınız. Ben 2022 yılı bütçesi görüşülürken 17 Aralıkta bütçenin geneli üzerinde görüşme yapılırken ara verildi, arada Sayın Numan Kurtulmuş'un yanına gittim, AK PARTİ sıralarına gittim ve orada dedim ki: "Sizin cari açıkla ilgili, sıcak parayla ilgili hassasiyetlerinizi paylaşıyorum ve bunları da... Ülkenin mutlaka kurtarılması lazım, daha düzgün politikaların olması lazım fakat uygulamakta olduğunuz bu politika sizi buraya götürmeyecek. O günkü Türk lirasının geldiği seviye... Türk lirası bunu hak etmiyor. Dolayısıyla bu işten lütfen vazgeçin." ve üç gün sonra da KKM'yle ilgili birtakım kararlar alındı ve şu anda içinden geçmekte olduğumuz uygulama yapılmaya başlandı. Dolayısıyla geldiğimiz noktada bu enflasyonun yükselmesi... İnsanlar politik hata yapabilirler, yanlış yapabilirler ve bu yanlışları zaman içerisinde düzeltilebilir. Fakat bu ekranda gördüğünüz enflasyonun İkinci Dünya Harbi'ndeki seviyesini bile geçmesi bilerek, isteyerek, taammüden ve tercih kullanılarak yapılmıştır. Dolayısıyla burada bir hata yok, bu tercih edilen bir ekonomi politika uygulamasının sonucu.

Şimdi, geldiğimiz noktada -bunu hepiniz biliyorsunuz- ben şunu da açık söyleyeyim yani arkadaşların emeklerine saygı için. Ben bu grafikleri sosyal medyadan, Merkez Bankası eski Başekonomisti Hakan Kara'nın -şu anda Bilkent Üniversitesi'nde profesör- ve Şenol Babuşcu Hoca'nın paylaşımlarından aldım. Şu anda enflasyonla ilgili ülkemizde üç tane rakam var. Şimdi, bunların doğru veya yanlış olduğu çok tartışılıyor ama bunun 3'ü de bir ölçüm. Şimdi, aslında TÜİK'in ölçümü... Vatandaş buna şöyle bakıyor: TÜİK rakamı hararetin, sıcaklığın gölgedeki ölçümü; İTO güneşteki ölçümü; ENAG da hissedilen ölçü. Şimdi, siz devlet, yönetim olarak ENAG'ın yaptığı ölçümü devletin yaptırım gücünü arkanıza alarak mahkemeye verdiniz, siz değil de yönetim verdi. Dünyada bu tür özel sektörün, akademik dünyanın yaptığı o kadar çok gösterge var ki; mesela, Amerika Birleşik Devletleri'nde "Conference Board" bir "board" var. Onun yaptığı ölçüm neredeyse yüz yirmi, yüz otuz yıldır dikkate alınıyor. Dolayısıyla burada yapılması gereken şey, devletin yaptırım gücünü alıp, bunu kapatıp sıkıntıya sokmaktan ziyade bence siz akademik dünyayı, bu işi bilenleri çağırın, sponsor olun ve bu insanların yaptığı bu işin bilimsel olup olmadığını, nerede hata varsa bunun düzeltilmesi gerektiğini... Bilimsel makalelerle bunların üzerine gidin, bunları ancak böyle susturabilirsiniz, doğru olan da bu. Dolayısıyla kamunun yaptırım gücünü alarak bu tür inisiyatifleri susturmak bence ülkenin ve sizin, ülkenin yönetiminin menfaatine değil. Dolayısıyla bu tür uygulamalardan da vazgeçilmesi gerekiyor.

Yine, diyelim ki sizin dediğinizi kabul ettik, son birkaç yıldaki enflasyonla ilgili gelişmeleri çıkardık, gördüğünüz nokta faiz indiriminin başladığı nokta. Sizin politika tercihinizi yaptığınız noktadan sonraki üretici fiyat enflasyonunun geldiği nokta bu. Bunu niye çıkaralım? Bu, sizin tercihiniz. Çünkü siz buradan hareketle ihracatı ucuzlatacak, daha fazla ihracat yapacak, arkasından döviz fazlası sağlayacaksınız, döviz fazlası sağlayınca da döviz kurundan fiyatlara olan geçişkenlik azalacak ve enflasyon düşecekti. Fakat maalesef, böyle bir şey yok. Yani uyguladığınız politikanın ülkeyi getirdiği nokta burası.

Aynı şekilde, İstanbul geçinme endeksi de böyle. Burada şunu dikkatinize sunmak isterim: Siz Türk lirasının itibarını yerle bir ettikçe ve bunun sonucunda da enflasyon kontrolden çıktıkça, vatandaş artık tasarrufunu bankalarda vesaire tutmak yerine bir an önce harcamak istiyor; harcamak istediği için de paranın dolanım hızı artıyor; dolanım hızı arttığı için de paranın enflasyon üzerindeki etkisi açık ve net olarak burada görülüyor. Hâlbuki sizin yapmanız gereken şey, toplam tasarruflar ile harcamalar arasındaki dengeyi sağlamaktı ama maalesef, sizin tercihiniz bunu ters yönde geliştirdi ve dolayısıyla da enflasyonun arkasındaki nedenlerden bir tanesi de bu paranın dönüşüm hızının artması uyguladığınız politikadan dolayı.

Şimdi, toplumda sorulan soru şu: Gerçekten Türkiye İstatistik Kurumu bu ölçümü doğru yapıyor mu? Size göre İstatistik Kurumu doğru ölçüm yapıyor ama rakamlara baktığımızda "Acaba doğru yapıyor mu?" dediğimizde elimizde bazı verilerin olması lazım. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Türk lirası kullanılıyor ve dolayısıyla Türkiye'deki fiyat hareketleriyle TL üzerinden oraya yansımanın arasında büyük bir korelasyon var. Yansıda da gördüğünüz gibi, Türkiye'deki enflasyon ile Kıbrıs'taki enflasyon belli aşamalarda uzun müddet bir korelasyon içerisinde giderken sizin aldığınız politikalar sonucunda maalesef kopmuş vaziyette. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki enflasyon Türkiye'deki enflasyona paralel olarak gidiyor ama TÜİK'in ölçmediğini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ölçüyor; TÜİK'in ölçtüğü aşağıda, burada bir ölçüm hatası var. Aynı şekilde, bir alt kalem olarak eğlence ve kültür fiyatına Kıbrıs ve Türkiye... Aynı şeyi burada da görüyoruz ve dolayısıyla, aynı ölçümü TÜİK ile İTO'nun fiyat endeksi hareketlerinde de görüyoruz. Ne zaman ki siz bu kararı aldınız, İTO ile TÜİK'in ölçtüğü enflasyonun arası açılmaya başladı. Bunu içinizde gerçekten açıklayabilecek olan var mı? Burada sepet mi değişti? Sepete giren malların sayısı mı değişti? Ne değişti de bu aradaki fark ortaya çıktı? Dolayısıyla vatandaş aslında şüphe etmiyor, vatandaş gerçekten hissettiğini söylüyor ve dolayısıyla Türkiye İstatistik Kurumunda yönetsel olarak gerek Başkan bazında gerekse de şube müdürleri vesaire bazında ortaya çıkan son bir yılda yaşadığımız değişiklikleri dikkate aldığımızda, burada bir manipülasyonun olduğu açık ve net; bunu lütfen kabul edin, bunu inkâr etmenin bir anlamı yok.

Gıda enflasyonu, enflasyonun düşürülmesi için en önemli nokta burası. Türkiye'nin dünyada nerede konumlandığını açık ve net olarak burada görüyoruz. Aynı şekilde, burada Merkez Bankasının her üç ayda bir açıkladığı enflasyon raporu var; her üç ayda bir ileriye yönelik olarak yıl sonu ve yirmi dört ay vadede enflasyon açıklıyor ama her defasında, gördüğünüz gibi, sizin aldığınız bu politikalardan dolayı tahminlerini yükseltmek zorunda kaldı fakat buna rağmen, tercih nedeniyle faizi sürekli düşürdü. Dolayısıyla "Enflasyon niye yüksek?" sorusunu sormanın çok fazla bir anlamı yok, sebep gayet açık.

Şimdi, şunu söylüyorsunuz, yönetim bize şunu söylüyor, diyor ki: "Ey yurttaşlarım, acele etmeyin, biraz sabırlı olun. Belli süre sonra enflasyon düşecek." Geçen sene bu zamanlar söylendiğinde, bu sene ağustos ayında enflasyon düşecekti ama düşmedi; bu, gelecek yıla ertelendi. Evet, yansıda da gördüğünüz gibi, baz etkisinden dolayı enflasyonda bir düşüş yaşanacak fakat bu, fiyatlarda düşüş anlamına gelmiyor, fiyatlarda ucuzlama anlamına gelmeyecek. Önceden 80 kilometre hızla giden bir arabanın hızı bu teknik nedenden dolayı 60 kilometreye düşecek ama bu, ileriye doğru yürümeye devam edecek. Burada da gördüğünüz gibi, 2021 yılı Aralık ayında aylık enflasyon 13,58'di; bu, endeksten çıkacak, bunun elbette bir yansıması olacak. 2022'de de yine -şurada gördüğünüz enflasyondan çıkacak olan- Ocak ayında TÜİK'in yüzde 11'lik bir enflasyonu var. Bu ikisi çıktıktan sonra, enflasyon otomatik olarak düşecek. Bunlar düştükten sonra, toplumun karşısına çıkıp da "Bakın, gördünüz mü; biz faizleri düşürdük, enflasyonu da düşürdük; dolayısıyla 'Faiz sebep, enflasyon sonuç.'" propagandasını lütfen yapmayın. Gitseniz evinize, yatsanız, uyusanız, hiçbir şey yapmasanız bu enflasyon zaten düşecek. Size düşen görev, enflasyonu daha da aşağı çekebilmek için hangi dezenflasyon programını uyguluyorsunuz; bunu toplumla paylaşın. Geçen ay, Merkez Bankası faizi bir miktar daha düşüreceğini, tek haneye getireceğini söyledi. Eminim siz ve arkadaşlarınız, Kabinedeki üyeleriniz -Sayın Cumhurbaşkanı da dâhil olmak üzere- şu propagandayı yapacaksınız, diyeceksiniz ki: "Tamam, faiz yüzde 9'a düştü, tek haneli oldu; enflasyon da -yansıda görüldüğü gibi- işte aşağıya geldi. Dolayısıyla teori ispat edildi." 128 milyar doları harcarken ispat etmeye çalıştığınız teoriyi ispat edemediğiniz gibi, burada da bu teori ispat edilmeyecek ancak toplumu aldatacaksınız; lütfen bunu yapmayın. Bu tamamen teknik bir konu, sizin aldığınız herhangi bir enflasyonla mücadele programı sonucu bir enflasyon düşüşü söz konusu olmayacak.

Şimdi, gelelim "Biz, çalışanlarımızı enflasyona ezdirmedik." söylemine. Çalışanlar ücretlerine zammı altı ayda bir alıyorlar. Aldıkları zam bir önceki altı aylık dönemde ortaya çıkan enflasyonun toplamı, üstüne de bir miktar bir şey veriliyor. Yansıda gördüğünüz gibi mavi çizgi, asgari ücretin altı aylık dönemlerde artırılışı ama İstanbul geçinme endeksine bakarsanız belli aralıklarda, gerçekten, kısa süreli olarak çalışanlar, ücretliler artan asgari ücretten bir miktar refah payı alıyorlar ve dolayısıyla enflasyondan... Fakat bu uzun sürmüyor; iki ay, üç ay sonra bu kazanım ortadan kalkıyor. Bunu şöyle yaparsak... Çünkü çalışanların, toplam enflasyon içerisinde gidip yurt dışında öğrenci okutmak, özel okula öğrenci göndermek, dışarıda, lokantada yemek yemek vesaire gibi lüksleri yok; onlar sadece gelirlerinin tamamını kiraya, gıdaya ve ulaşıma veriyorlar. Gıda fiyatlarıyla karşılaştırdığımızda asgari ücret enflasyonun sürekli altında kalıyor ve dolayısıyla da çalışanlar sürekli kaybediyorlar. Onun için eğer gerçekten söyleminizde samimiyseniz, çalışanların ücretlerini korumak istiyorsanız o zaman yapılması gereken şey her ay enflasyon oranı kadar asgari ücreti artırmak. Bunu yapamıyorsanız üç ayda bir yapmak ama bunu yaptığınız zaman da şu ortaya çıkacak: Enflasyonu her defasında geçmişteki enflasyona endeksliyorsunuz; enflasyon daha katı hâle geliyor, enflasyonla mücadele daha da zorlaşacak. Böyle bir yola gittiğinizde, geçmiş döneme baktığımızda, ortalama TÜFE enflasyonu yüzde 8 civarında dolanırken şimdi, belki de yüzde 30'lar civarında dolanacak; böyle tehlikeli bir ortama girmek üzereyiz. Yapısal olarak enflasyonun böyle bir sıkıntılı sorunu var dolayısıyla iddianız doğru değil, çalışanlar enflasyona ezdiriliyor; bunun hiçbir inkâr edilecek tarafı yok.

Sizin konunuzu ilgilendiren mesele de şu anda "makroihtiyati tedbirler" adı altında alınan kararlarla ticari hayat öyle bir noktaya geldi ki esnaf, işletme kredisi bulamıyor, bankalar kredi vermekte zorlanıyorlar çünkü daha fazla kredi verirlerse -faize bağlandı, hacme bağlandı- devlet tahvili almak zorundalar. Onun için, kredi vermedikleri için de hem kredi bulamıyorlar hem de reel olarak ucuz krediye rağmen krediye erişim imkânı maalesef yok.

Bu, akran, bizim gibi benzer ülkelerde politika faiziyle enflasyon arasındaki fark bu; bize benzeyen hiç bir tane ülke yok. Yani bütün bunları nasıl açıklarsınız, buradan Türkiye'nin çıkarı nedir? Topluma bunu açık ve net olarak söylemeniz lazım ki "Bu, bizi şuraya getirecek, refahı şöyle artıracak, cebimizdeki para şöyle artacak, enflasyon şöyle düşecek." diyebilmelisiniz. Bunun anlamını birisinin açıklaması lazım.

Ve gelelim KKM'ye. Öyle bir noktaya geldiniz ki dolarla hiç işi olmayan, parasını enflasyona rağmen eriten ve faizden -her neyse- dolardan uzak duran yurttaşın bile KKM'yle TL mevduatını dolarize ettiniz ve geldiğiniz nokta da TL'den dönen KKM artı dövizden dönenler hariç kalmak üzere bütün TL'yi dolarize ettiğiniz için dolarizasyonun geldiği nokta burası. 2002 yılındaki yüzde 60 seviyesinden bugün yüzde 70 seviyesine çıktınız. Buradan nasıl çıkacaksınız? Var mı elinizde bir şey? Ha, şu anda çıkış öyle gibi görünüyor çünkü KKM bir şey kazandırmıyor, para artık borsaya yönelmeye başladı. Borsa endeksi yükselmeye başladı fakat orada da denetim yok, orada da gözetim yok. Biz temmuz ile eylül arasında orada önemli bir sorun yaşadık; küçük yatırımcı önemli miktarda, 5 milyar dolara yakın para kaybetti. Bugün KKM'den çıkıp buraya gidecek olan para eğer bu hâliyle devam ederse orada da bu kaybedilebilir. Gerçekten var mı bir çıkış stratejiniz, nasıl yapacaksınız bunu?

Şimdi, dış ticaret konusunda...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son bir dakikanız...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Neyse şunları göstereyim: İthalattan söz ettiniz fakat ithalatın nerelerden geldiğini, hangi sektörlerde ne olduğunu açık ve net olarak söylemediniz, cari açıktan bahsetmediniz, dış ticaret dengesinden söz etmediniz ki sizin amacınız Türk lirasını değersizleştirmekle, Türk lirasını itibarsızlaştırmakla cari açığı kapatmaktı ama bugüne geldiğinizde dış ticaret açığı neredeyse 100 milyar dolara yaklaştı, -bir o kadar da- 50 milyar dolara yaklaşan da bir cari açık söz konusu. Yani bu uyguladığınız programı bu şekilde açıklayın, bunun neresinde hata yaptınız da hedeflerinizden saptınız; bu konuda da hiçbir şey söylemediniz.

İşte, gördüğünüz yeni ekonomi modelinin sonucu; Eylül 2021'deki enflasyon ile 2022'deki enflasyon ve cari dengeyle ilgili. ÜFE bazlı reel kura baktığımızda, Türk lirası yerlerde sürünmesine rağmen enflasyon çok yüksek olduğu için, maalesef reel olarak Türk lirası değerlendiği için ihracatta birtakım sıkıntılar var. Ona siz de değendiniz ama hiç değinmediğiniz bir şey var; bu cari açığı nasıl finanse ettiniz, hangi kaynaklardan geldi?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümleleriniz alalım, geçtiniz.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Efendim, bir dakikanızı rica edeyim.

Net hata noksanın geldiği nokta bu, net hata noksan bir ölçüm hatasıdır; bu dönemde eksi hesaplarsınız, gelecekte artı hesaplarsınız, belli bir vadede bu sıfırın etrafında döner. Fakat bu net hata noksan artık belli bir noktadan itibaren ölçüm hatası olmaktan çıkmış, Türkiye'deki hukuksal uygulamanın bir sonucu... Bunu şu anda toplum tartışıyor. Bunun içinde ak paradan kara paraya, vatandaşın yurt dışında tuttuğu legal ihracat geliri vesaire her şey var. Bence size düşen görev bunu açıklamak. Eğer bunu açıklamazsanız vatandaş bu sistem hakkında endişeye...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum, bir dakikayı aştı ek süreniz. Son cümlenizi alayım.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Son cümle olarak -yansıda görüldüğü gibi- Sefalet Endeksi'yle bitireyim.

Teşekkür ediyorum.