KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Bakan, Bakan Yardımcıları, değerli bürokratlar ve basınımızın değerli mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de sıradan bir cümleyle başlayayım; sıradan fakat önemli bir cümle: Eğitimli insan toplumsal ve ekonomik kalkınmanın temelidir. Bu şunun için gerekli: Çünkü eğitim insanın zihniyetini, zihnini özgürleştirir, aklını ve vicdanını birlikte geliştirir, potansiyelini geliştirir, yeteneklerini keşfetmesini sağlar, bugünün ve yarının becerilerinin nasıl elde edileceğini, nasıl kazanılacağını gösterir ve en sonunda da bilgiye dayalı bir fikir edinmesini insanoğluna, bireye sağlar. Dolayısıyla, dünyadaki eğitim tarihine baktığımızda gördüğümüz şudur: Eğitimde yapılan harcamalar, eğitimde verilen mücadeleler, aslında, kim insan beyni üzerinde daha hâkim olacak, daha hükümran olacak kim insan beyninin kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirecek... O nedenle, eğitim çok önemli ve bu önem de toplumun bu yöndeki uzun vadeli çıkarlarına tahsis ettiği kaynaklarla belirleniyor.

Biraz sonra size bazı rakamlar vereceğim. Bu rakamların oturduğu veri seti şudur: 17 milyon 577 bin öğrenciyi esas alıyor. Bu 17 milyon 577 bin öğrenci de Millî Eğitim Bakanlığına bağlı kurumlarda eğitim ve öğretim gören öğrenci sayısı. 15,8 milyon öğrenci, örgün öğretimdeki okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine kapsıyor ve buna da 1,7 milyon açık öğretimde okuyan öğrencileri esas alıyoruz. Bir başka veri: 2023 bütçesindeki ödenek tahsisi de 4,4 trilyon Türk lirası ve 2023 yılı Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi -diğer kurumların eğitim için harcadıkları paralar hariç tutarak yapılan hesap buna göre yapıldı- 435 milyar 351 milyon TL.

Şimdi, buradan hareketle Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinin gerek millî gelirden gerekse millî bütçenin kendisinden... Dolayısıyla Millî Eğitim Bakanlığının kendi yatırım bütçesi içindeki paylarına yıllar itibarıyla baktığımızda şunları görüyoruz: Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin yıllar içerisindeki gayrisafi yurt içi hasıla içindeki oranına baktığımızda 2013 yılında bu oran yüzde 3,03'müş; zaman içerisinde 2014 yılında 3,19'u görmüş; en düşük 2,40'ı görmüş 2022 yılında; 2023 yılında -henüz daha sene gelmedi ama bu rakam belki değişebilir- şu andaki elimdeki veriye göre de yüzde 2,33. Yine, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin merkezî bütçe içindeki oranı en yüksek 2015 yılında yüzde 13,11; 2016'da yüzde 13,38 ve bugün, önümüzdeki yıl, 2023 yılında da yüzde 9,74'e düşecek yani aşağı yukarı 4 puandan fazla bir küçülme var, azalma var. Yatırım bütçesine baktığımızda yani yatırımların Millî Eğitim Bakanlığının kendi bütçesinden aldığı paya baktığımızda 2002 yılında yüzde 17,8 iken bugün bu oran yüzde 9,17'ye düşmüş durumda. Yani hangi veriyi esas alırsak alalım, artan nüfusa, artan öğrenci sayısına rağmen Millî Eğitim Bakanlığının eğitim için toplumun ürettiği toplam kaynaktan aldığı pay giderek azalıyor ama sayı da giderek artıyor. Bu şunu gösteriyor: 2013 yılında 959 milyar dolar millî gelirimiz vardı, geçen sene bu 718 milyar dolara düştü. Dolayısıyla, son beş yıldır ekonomimiz, bütün bu övündüğümüz büyüme rakamlarına rağmen, sürekli dolar bazında küçülüyor ve küçülen bu ekonomik rakamlar da Millî Eğitim Bakanlığının -üstelik diğer bakanlıkların da eminim böyle- aldığı paya yansımış durumda. Dolayısıyla burada size bizim söyleyebileceğimiz fazla bir şey yok, bunun muhatabı başkaları yani ekonomiyi yönetenler. Millî gelirde pastayı büyütürlerse sizin de buradan alacağınız pay artar. Ancak sizin şu anda verdiğiniz hizmet karşılığı aldığınız pay giderek küçülüyor, dolayısıyla eğitimin kalitesinin artması için ayrılan pay giderek azalıyor.

Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden bir öğrenci için yıl boyunca yapılacak harcama 27.485 TL oluyor, yukarıda verdiğim veri setine göre; ya, bu da 1.446 dolar ediyor. Temel eğitim için 201 milyar ayrılıyor; Millî Eğitim bütçesine oranı yüzde 46,13; öğrenci sayısı 10 milyon 715 bin, öğrenci başına düşen pay 18.759, bu da 1.000 dolar ediyor. Yine, genel ortaöğretimin payı burada 48,3 milyar; payı oransal olarak yüzde 11,9; öğrenci sayısı 2 milyon 289 bin, öğrenci başına düşen pay 21.101 TL, bu da 1.126 dolar. Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğüne 51,9 milyar tahsis edilmiş; Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine oranı 11,98; öğrenci sayısı 1 milyon 604 bin, öğrenci başına düşen pay 32.363, bu da 1.726 dolar ediyor. Bütün kıyaslamalarınızda OECD göstergelerini esas aldığınız için bunları OECD göstergeleriyle kıyasladığımızda, OECD'nin geldiği noktanın en azından yüzde 50'si daha aşağıda bu rakamlar yani bu rakamlarla hizmet veriyorsunuz.

Bu bize şunu gösteriyor: Aslında ekonomik yoksulluğun eğitimdeki karşılığı olan "öğrenme yoksulluğu" diye bir şey var. Bunun tanımı şu: 10 yaşında, basit bir metni okuyup anlayabilme kapasitesi ölçülüyor bu öğrenme yoksulluğuyla. Yapılan araştırmaya göre, şu anda her 100 öğrenciden 22'sinin öğrenme yoksulluğu var; yoksul ailelerde bu oran neredeyse yüzde 90'a çıkıyor. Onun yanında -benden önceki konuşmacılar da söylediler- beslenmeyle, vesaireyle ilgili sorunlar var. Mesela 8'inci sınıf öğrencilerinin yüzde 46'sının okula aç ve yorgun gittiği söyleniyor. Dolayısıyla bu verilerle bizim sağlıklı bir eğitim sistemi kurmamız ve önümüzdeki gelecek yılları yakalamamız pek o kadar kolay görünmüyor. Dolayısıyla, yapılması gereken şey, pastayı büyütmek ama size düşen görev de şu anda var olan pastadan aldığınız payın verimliliğini artırmak, azamiye çıkarmak. 1 metre kumaştan 1 gömlek çıkıyorsa, siz yapabiliyorsanız verimliliği artırarak aynı 1 metre kumaştan 2 tane gömleği çıkarmanın yollarını aramak zorundasınız, verimliliği artırmak zorundasınız ancak bu iş böyle olur.

Onun dışında, şimdi, sunumuzda dediniz ki: "2002 yılında 5 yaş grubunda okullaşma oranı yüzde 94."

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI MAHMUT ÖZER - Yüzde 97.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Daha da fazla o zaman. Şimdi, 2020-2021 yılında -2022'de de girmiş olabilir- 600 bin çocuk bu gruba katılıyor. Şimdi bu yirmişer kişilik dersler üzerinden hesapladığımızda bu aşağı yukarı 30 bin derslik anlamına geliyor. Bunun yaklaşık maliyeti, eğer bir dersliği 1,3 milyon liradan yapsanız 40 milyar ediyor. Millî Eğitim Bakanlığının yatırım bütçesi 2020 ve 2021 yılı toplamı 17,2 milyar. Bakın, verimlilik oranı güzel, bunu tebrik ederim ama bu kadar verimliliği sağlayabildiyseniz size şapka çıkarırım fakat bunun 17,2 milyarda karşılığı şu andaki Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinin 2 katı.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI MAHMUT ÖZER - Açıklarız.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Eğer açıklarsanız memnun olurum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Otuz saniyeniz var Durmuş Bey.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın YÖK Başkanımıza da bir sorum var.

Sayın Başkanım, "web of science" sisteminden elde edilen bir veri var ve sosyal medyada dolaşıp duruyor. "Türkiye'de 196 rektör içerisinden 71'inin hiçbirisinin bir uluslararası makalesine atıf yok, bunların 68'inin hiçbir uluslararası makalesi yok." deniliyor. Bu doğru mu? Bu doğruysa bu utanma vesilesi değil mi? Yani sizin burada yapabileceğiniz bir şey yok mu? Eğer bu yanlışsa bunlara niye müdahale etmiyorsunuz da toplumla sağlıklı iletişim kurup bu üniversitelerin kendi itibarını korumuyorsunuz? Yani sorum şu: Bu doğru mu? Gerçekten Türkiye'de 196 rektör içerisinden...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, sürenizi aştınız, son cümlenizi alalım.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - İzin verin bir iki şey daha söyleyeyim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Kısa olsun lütfen.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Şimdi, 2021-2022 döneminde 86.975'i devlet, 18.977'si vakıf üniversitesi kazanan 105.772 öğrenci kayıt yaptırmadı. 122.209 kontenjan boş kaldı, boş kontenjanlar yüzde 2'den yüzde 12'ye çıktı. Tıpta ilk 50 bin, diş hekimliğinde 80 bin, eczacılıkta 80 bin, hukukta 125 bin öğrenci; böylece gidiyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir dakikayı geçti ek süreniz, rica ediyorum.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Bu kontenjanların boş kalmasının nedeni olarak da deniliyor ki: "105.772 öğrenci barınma, kira, beslenme, öğrenim gideri ve bazı vakıf üniversitelerindeki yüksek zamlar nedeniyle kayıt yaptıramadı."

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Buna bir cevabınız var mı?