KOMİSYON KONUŞMASI

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Sayın Divan, Sayın Bakanım, çok değerli Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarımız ve kıymetli bürokratlar; hepinize hayırlı akşamlar diliyorum, saygılar sunuyorum, bütçemizin de hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Sayın Bakanım, aslında insan bazen içerisinde bulunduğu çok ağır şartları yaşamasına rağmen, hissedeni maalesef olamıyor. Belki de içinde bulunduğu şartların dışarıdan biraz daha net ve daha ciddi bir şekilde görülmesinden kaynaklanabilir diye düşünüyorum.

Şimdi, denizlerimizde sahillere cesetler vuruyor. Çocuk cesetleri var ve birçok insanın artık yüzlerle, binlerle ifade edilen masum insanların ölümleri var. Bu insanların kullandıkları botlar veya o can yelekleriyle ilgili -basına da yansıdı- ne tür bir çalışma, ne tür bir çaba... Bu can yeleklerinin sağlıklı olmadığını, botların bile bile o mültecileri, o göçmenleri ölüme mahkûm ettiğini görmemize rağmen, her gün yaşamamıza rağmen onlarla ilgili çok da ciddi birtakım şeylerin yapılmadığını müşahede ediyoruz. Neden? Çünkü tekrarı var. Yani, geçenlerde haberlerde sizler de izlediniz, can yelekleri haber konusu oldu; tamamen birer tuzak. Yani, şeklen can yeleği ama muhteva itibarıyla birer tuzaktan ibaret ve defalarca bu tekrar ediliyor. Bildiğiniz gibi, insanları haksız kılan veya haklı kılan nedenler, sebeplerdir. Yani, bu sebeplerden dolayı bizim bu konuya karşı duyarlılığımız, etrafımızdaki ahu eninlerin ne kadar işitilebildiği konusunda tereddütlerimiz var. Bakınız, bu etrafımızda cereyan eden eninlerle ilgili, inlemelerle ilgili konuyu söylerken merhum Akif'in, hepinizin malumudur, Hazreti Ömer ve kocakarıyla ilgili bir şiiri var. Orada, Hazreti Ömer'in yanında Hazreti Abbas da var ve diyalog şeklinde şöyle bir hadise cereyan eder: Hazreti Ömer kocakarı tarafından eleştirilirken Hazreti Abbas da "Zavallının işi çok." şeklinde bir ifade kullanır. Mehmet Akif Ersoy bunu şiirle dile getirir ve çok ciddi bir eleştiri getirir, der ki:

"Zavallının işi çokmuş!... Nedir, muharebe mi?

İşitme sen etrafındaki inleyen elemi,

Medîne halkını üryan bırak, Mısır'da dolaş...

Gaza! Gaza! diyerek git, soy, getir, paylaş!"

Bunu Mehmet Akif Ersoy Hazreti Ömer'e hitaben söylüyor ve etrafımızdaki elemleri nasıl hissetmemiz noktasına bizleri uyarıyor.

İkinci bir husus: Yine, Sayın Bakanım, zatıalinizin Cizre'yle ilgili bir beyanatı oldu. Eğer yanlış okumadıysam, Cizre'de veya Sur'da veya diğer ilçelerde, bölgede mahallekollar geliyor. Şimdi, yani mahallekollar, sokakkollar, binakollar, gerçekten bunlarla şu anda içerisinde bulunduğumuz vahim durumun çözülebileceğine zatıaliniz inanıyor mu, buna ben şahsen mütereddidim. Biz, sizi şu anda yaşadığımız tımarhanenin içerisinde aklın sesi olarak tanıyoruz ve bu konularla ilgili zatıalinizin gerçekten de bunların çözüm olmadığını da tahmin ediyor ve böyle inanıyoruz en azından.

Bir diğer husus Sayın Bakanım: Şimdi, bu güvenlikle ilgili yani sadece silahlı çabalarla, unsurlarla silahlı güçlerle sadece ve sadece güvenliğin sağlanacağı vakasını da tartışmamız lazım. Güvenlik neden barışla da sağlanmaz? Ben yine ikinci adil Ömer olan Ömer bin Abdülaziz'den bir örnek vermek istiyorum: İktidara geldiği zaman, etrafında polisler, güvenlik güçleri bir çember oluşturuyorlar ve bazı yerlere ziyaretlere, halkı ziyarete gidiyor, onları görünce şaşırıyor, "Nedir bunlar, niye etrafımda bu kadar etten duvar örmüşsünüz?" "diyor, E, efendim, usul bu, biz sizin güvenliğinizi sağlıyoruz. Biz burada güvenlik tedbirleri alıyoruz." diye cevap verilir. Ömer bin Abdülaziz'in tepkisi şöyle olur: "Hele önce siz bir kenara çıkın, benimle halkımın arasından önce siz bir çekilin, siz kendi işinize bakın." şeklinde olmuş.

Şimdi, halkın gönlünü fethetmek gerekirken kaldı ki öyle bir gelenekten, öyle bir davadan geliyoruz, geliyorsunuz ki "Seni öldürmeye gelen sende dirilsin." inancının, felsefesinin, davasının sahipleriyiz, sahiplerisiniz. Şimdi, böyle bir davanın, böyle bir inancın mensubu olan sizler niçin halkın gönlünü fethetmeniz gerekirken bu şekilde birtakım olayların, hadiselerin, çatışmaların müsebbibi durumuna düşüyorsunuz? Sayın Bakanım, takdir edersiniz ki demokrasinin alternatifi Allah muhafaza, iç savaştır. Şu anda, biz ülkemizde, bölgemizde bu alternatifle yaşamak istemiyoruz. Şu anda, Türkiye genelinde bütün halklarımızın kahir ekseriyetinin, belki yüzde 80'inin talebi barışla ilgilidir. Bu imkânlarımız var, şu anda hâlen o şansımızı kaybetmemiş durumdayız. Biz Hükûmetteki sizin gibi aklın sesi olan çok değerli bakanlarımızdan hassaten bunu istirham ediyoruz. Ve bu gidişat, gerçekten gidişat değil. Suriye'yi örnek veriyoruz, bölge ülkelerini örnek veriyoruz, komşu ülkeleri örnek veriyoruz ama maalesef, şu andaki ateş sadece düştüğü yeri yakmıyor, bu ateş ülkenin doğusunu da yakıyor, batısını da yakıyor, kuzeyini de yakıyor, güneyini de yakıyor ama bunun çıkış yolu yine sulhtur, yine selamettir, yine sükûnettir, yine diyalogdur ve görüşmelerdir. Bakınız, çok değişik haberlerle artık insanımız bunaldı, insanımızın arasındaki köprüler yıkılıyor yani köprü acaba nasıl bir yük taşır, nasıl bir yükü omuzlar onu tartışmıyorum ama köprünün misyonu, iki tarafı birbirine bağlamaktır, iki yakayı birbirine raptetmektir, bu iki yaka arasındaki gelişmeleri, güzellikleri, ahengi sağlamaktır. Bugün, Hükûmetiniz bu görevi yaparsa elbetteki tarih onu bu yönüyle de anacak ve tarihe bu şekilde geçmiş olacaktır. Ben, bu vesileyle hem buradaki arkadaşların, özellikle milletvekili arkadaşlarımın bu konuya katkılarını beklerken diğer taraftan da Sayın Bakanımdan istirham ediyorum ve acilen, bu konuyla ilgili herkes farklı bir alternatif üzerinde bir çaba içerisine girsin diye rica ediyorum.

Son olarak konuyla ilgili Sayın Bakanım, Diyarbakır-Bingöl arasında Karayollarının uzun zamandır başlattığı bir faaliyet var. Diyarbakır sınırları içerisine düşen tarafta çabalar, çalışmalar, yürütülen faaliyetler akamete uğruyor. Bunun elbette ki teknik birtakım sebepleri var ama işlek bir yol, sadece Diyarbakır-Bingöl arası çalışan bir yol değil, Erzurum'dan Doğu Karadeniz'e kadar o ulaşım hizmetini veren bir yoldur. Oradaki o teknik arızaların üzerinde -artık istimlak mıdır veya başka konular mıdır onu zatıaliniz daha iyi bilirler- aksaklıklar üzerinde daha seri bir şekilde bir çalışma, daha seri bir biçimde bir çalışma yürütülür ve o yol da tamamlanırsa o bölge bu alanda da bir hizmet almış olacak diyorum.

Ben sözlerimi tamamlarken hepinize saygılar sunuyor, bütçenizin hayırlı olmasını diliyor ve başarılarınızın devamını niyaz ediyorum.