Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı b) Karayolları Genel Müdürlüğü c) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ç) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü d) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı e) Rekabet Kurumu |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 08 .02.2016 |
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, sunumunuzu dinledim, dikkatlice dinlemeye çalıştım, açıkçası bir şaşkınlığımı belirtmek istiyorum. Sizin de bildiğiniz gibi, dün gece saat on bire on kala devletin resmî haber kanalı olan TRT'de bir haber düştü, son dakika haberi düştü, Şırnak'ın Cizre ilçesine bir operasyon yapılmıştı güvenlik güçleri tarafından; güvenlik güçlerinin yaptığı bu operasyonda 60 kişi öldürülmüştü. Bu son dakika haberinin ülkede farklı kesimler tarafından nasıl karşılandığını biraz sonra ben aktaracağım ama bu haberden bir süre sonra, yine devletin başka bir resmî ajansı Anadolu Ajansında yaşamını yitirenlerin sayısının 8 olduğu ifade edildi. Daha sonra, sabah saatlerinde Şırnak Valiliğinin yaptığı açıklamada yaşamını yitirenlerin sayısının 10 olduğu ifade edildi. Hâlen orada kaç kişinin yaşamını yitirdiğini, neler olduğunu, neler yaşandığını bilemiyoruz, bu konuda resmî bir açıklama da yok. Yani düşünün, bir ülkede devletin resmî kanalından yapılan açıklamaya göre 60 insan yaşamını yitiriyor. Ki, dünyanın neresinde olursa olsun bir ülkede bir operasyonda 60 insan yaşamını yitiriyorsa artık buna operasyon demeye gerek yok, bunun farklı bir tanımlaması vardır, farklı bir şekilde tanımlanmalı diye düşünüyorum. Yani 60 insanın yaşamını yitirdiği bir ülkede, siz, bir Bakan olarak bu toplantıya katılıyorsunuz ve bu konuyla ilgili tek bir kelime, tek bir cümle etmiyorsunuz. Yani bütün bu yaşananları, bu ülkede yaşananları yok sayıyorsunuz, görmezden geliyorsunuz ama siz de biliyorsunuz ki bazı şeyler yok saymakla yok olmuyor, devam ediyor. Yani şu anda Şırnak'ta, Cizre'de yaşananları, başta bölge halkı olmak üzere, Türkiye'nin her tarafındaki insanlar dikkatlice izlemeye devam ediyorlar. Yani bazı şeylerin üstünü örtmekle siz belli kesimlere ulaşmasını sağlayabilirsiniz belki ama en genel anlamda artık Türkiye'de insanların takip ettiklerini ben düşünüyorum. Yani sizden beklentim şuydu: Siz de biliyorsunuz ki o operasyonda yaşamını yitirenlerin bir kısmı sivildir. Biz, 22 Ocaktan beri o bodrumda yaralı olarak bulunanların bir kısmının sivil olduğunu ve kurtarılmayı beklediğini söyledik, ifade ettik, kurtarılmaları için büyük çaba sarf ettik, her defasında yapılan müdahalelerde top atışlarıyla karşılandı, olmadı ve sonuç olarak o bölgeye bir operasyon yapıldı. Operasyon demek aslında bilmiyorum ama... Bir vahşet durumu var ortada, eğer 60 kişinin yaşamını yitirdiği doğruysa bu bir vahşet tablosudur. Yani bu ülkenin bir Bakanı olarak sizden bu halkın şöyle bir beklentisi olmaz mı? Hiç olmazsa orada yaşamını yitiren siviller için bir başsağlığı dilemeniz gerekmez miydi, eğer onlar bu ülkenin vatandaşıysa yaşamını yitirenler veya siz bu ülkenin vatandaşı olarak kabul ediyorsanız? Orada, haber ajansının geçtiği 60 kişi Cizreli olmasaydı, güvenlik güçleri olsaydı siz bir başsağlığı dilemeden mi bu toplantıya başlayacaktınız? Gerçekten çok üzgünüm. Ama siz, tabii o bölgede yaşayan herkesi terörist olarak değerlendirdiğiniz için -ben öyle tahmin ediyorum- "Orada yaşamını yitiren herkes teröristtir ve onlar için başsağlığı dilemeye gerek yok." diye düşünüyorsunuz.
Ama inanın bu gidişat iyi bir gidişat değil. 60 kişinin katledilmesinden sonra akşam on ikiden sonra sosyal medyaya baktım. 60 kişi orada katledilmiş diye sevinç nağraları atanlar var, "Gebertildiler, leşleri yerlerde." diye hitap edenler var. Doğu Perinçek gibi birisi kalkıp "Bu akşam çok mutluyum." diyebiliyor. Sonra 60 rakamı yine devletin resmî ajanslarında 10'a indirilince yine sosyal medyada "Ya kandırıldık mı be, ne oldu, bu sayı 60'dan 10'a nasıl düştü?" Sevinçleri aniden üzüntüye dönüştü.
Bütün savaşlar kötüdür ama en kötüsü iç savaştır çünkü iç savaşlar öyle gelişir ki, öyle şeyler yaşanır ki iç savaşlarda iç savaşlar bittikten sonra insanların ne yazık ki birbirlerine bakacak yüzleri kalmaz. Gidişat ona doğru gidiyor. Eğer bu böyle devam ederse artık bu ülkede Kürt sorunu çözülse de korkarım artık insanların birbirlerine bakacak yüzü kalmaz. Ağustos ayından beri sokağa çıkma yasakları var, devam ediyor. Sokağa çıkma yasaklarının olduğu yerlerde iletişim hatları kapatılıyor. Örneğin Silvan'da aylarca iletişim hatları kapalıydı, İnternet hattı kapalıydı, telefonlar kapalıydı. Sokağa çıkma yasağının olduğu yerlerde insanlar herhangi bir ihtiyaçları için, örneğin sağlık, doğum ya da gıda ihtiyaçları için telefonlarla erişim hakkına sahip olamadılar, bu en temel haklarını kullanamadılar. Sunumunuzda bunlarla ilgili bir şey göremedik, diyemedik. Yani, bu kadar iletişim hakkı engellendi. Nasıl engellendi, hangi yasaya göre engellendi? Örneğin, Avea, Turkcell, Vodafone... Bir yerde sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde nereye, hangi yasaya dayanarak hemen bütün telefonları kesebiliyor, bütün İnternet hatlarını kesebiliyor, vatandaşların bu en temel hakları ellerinden alınabiliyor? Havaalanları yapılmış, şu anda faaliyet hâlinde değil. Cizre Havaalanı aylardır çalışmıyor, Yüksekova bir iki aydır çalışmıyor, faaliyet göstermiyor. Tamam, yapılsın yani ülke gelişsin, ekonomisi gelişsin, teknolojisi gelişsin, her alanda gelişme olsun, çok iyi havaalanları yapılsın ama bütün bunların kullanımı için de, vatandaşların bu hizmetlerden yararlanması için de bazı şeylere ihtiyaç var; onun adına da biz "barış" diyoruz. Yani, bir barış sağlanmadan, bir çözüm sağlanmadan en iyi havaalanını yapsanız da Cizre'de, böyle kapalı kalır, Yüksekova'da kapalı kalır. "Ülkenin bir kesimini biz gözden çıkardık." diyorsanız, o zaman konuşmaya gerek yok zaten, bütün bunları anlatmaya gerek yok.
Teşekkür ederim.