KOMİSYON KONUŞMASI

MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, komisyonumuzun çok değerli üyeleri, Sayın Bakan, kamu kurum ve kuruluşlarının çok değerli temsilcileri, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Ya, özür diliyorum, Tuncay Bey'in de babası vefat etmiş galiba, şimdi arkadaşlar söylediler, öyle bir bilgi geldi, İnternette varmış. Baş sağlığı diliyoruz, Allah rahmet eylesin.

Ben tekrar sürenizi yeniden başlatayım.

Buyurun.

MUSA ÇAM (İzmir) - Öncelikle, 14'üncü, 15'inci ve 16'ıncı Dönem Samsun Milletvekilimiz rahmetli İlyas Kılıç'ın çok değerli eşi ve Sayın Bakanın babaannesi Leman Kılıç'ın vefatından dolayı baş sağlığı dileklerimizi grubumuz adına iletiyoruz. Başınız sağ olsun, acınızı paylaşıyoruz.

Size de yeni dönemde başarılar diliyoruz.

Tabii ki kiminle çalışacağınıza, kimlerle görev yapacağınıza karar verecek olan sizsiniz; bu konuda bizim söyleyecek çok fazla bir sözümüz yok. Ama genel olarak kadrolar kurulurken ve ekipler oluşturulurken toplumun hassasiyetlerini de göz önünde tutmak gerekir diye düşünüyorum.

Tabii ki herkes, bütün siyasetçiler her türlü basın açıklamasına giderler, çeşitli protestolara katılabilirler, bunda herhangi bir sorun yok. Basın açıklamaları izin almaksızın yapılır. 2009/11'e göre de yapılan eylem ve etkinlikler de vardır.

Şimdi, bakan yardımcısı olarak atadığınız Sayın Boynukalın arkadaşımız da İstanbul'da Hürriyet gazetesinin önündeki bir protestoya katıldı; onun yönlendiricisi, onun düzenleyicisi ve tertipleyicisi oldu. Kuşkusuz Hürriyet gazetesinin önüne gidip bir basın açıklaması yapılabilir, bunda hiçbir sorun yok ve izin almaksızın da yapılabilir ama yaptıkları iş bir basın açıklamasının ötesinde 2009/11'e göre toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kapsamına giren bir iş ve protestoya dönüşmüş durumda.

Yapılan işlemler çok doğru değil, ben kırk yıldır bu nümayişleri yapan, sokakta yürüyen, bir ton mitingde, eylemlerde bulunan bir arkadaşınızım ve hâlâ milletvekili olmama rağmen Dikmen Kapısı önünde kamu çalışanları, işçiler gelip bir basın açıklaması yaptığında gidip onlara destek veren arkadaşlarınızdan biriyim ama bu şiddete dönüşmemek koşuluyla.

O gün orada Hürriyet gazetesi önünde onları izleyince gerçekten -bir ara benden önceki konuşmacılardan bir tanesi söyledi- bir anda Sivas'ta Madımak Oteli'nin yanış şekli gözümün önüne geldi. "Acaba şimdi ne olacak?" diye bekledik böyle. Yani Sivas'ı o kötü anlamda anmak istemedim Habip Bey, yanlış anlamayın yani. Bunlar doğru şeyler değil ama her türlü yasal ve meşru protesto hakkımızı da kullanmalıyız, bunda bir sorun yok. Ama bakan yardımcılığına getirilirken bana göre bu konuda çok daha hassas ve dikkatli olunması gerektiği hem Sayın Bakan açısından da doğru olduğunu düşünüyorum. Belki kendi teşkilatınıza moral vermek açısından "Bakın, işte, bunu yapan arkadaşı da aldık bakan yardımcısı yaptık." deyip milletin gözüne parmağı sokabilirsiniz. Bu tercihtir, yapabilirsiniz bunu, yaptınız. Ama mesela, Ahmet Hakan programı -Sedat Ergin'le- yaptıktan sonra Sayın Boynukalın'ın bir cümlesi daha var. "Hatamız dayak atmamak." dedi. Yine, kongrede divan üyesi yaptıktan sonra, bunu Hürriyet gazetesi başlık yaptıktan sonra, Sayın Boynukalın yine Twitter'dan yaptığı yorumda "Kırılan camlarla bileklerimi kessem barışır mıyız canım?" diyen bir "tweet"i de söz konusu olur. Bunları yapan arkadaş Bakan Yardımcısı. Bir siyasi partinin, herhangi bir siyasi partinin gençlik kolu başkanı olarak bunu yapabilir, hiçbir sorun yok ama bakan yardımcılığına birini getiriyor iseniz o mevkinin, o makamın ağırlığını hissettirecek kalibrede olması gerektiğini düşünüyorum.

Yoksa, bugün yine Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Bakan Yardımcısı buraya geldi, eski 24'üncü Dönem Parlamentoda görev yaptığımız arkadaşım, hiçbir itirazımız yok olabilir. Ama bu tercihleri yaparken hem görev yaptığı kurumda görev yapan kamu çalışanlarına karşı duyulması gereken bir saygıyı da göz önünde tutmamız gerekir diye düşünüyorum. Eğer bunlara dikkat etmediğiniz takdirde gerçekten kamuda görev yapan insanların bütün heyecanlarını, bütün coşkularını, bütün emeklerini ve liyakatlerini de bir anda elinizin tersiyle itmiş olursunuz ki bunu çok doğru bulmuyorum.

İşin bir tarafı da 2009/11'e göre kovuşturmaya gerek duyulmadı, hukukun geldiği nokta açısından son derece üzücü. Burada hukukçu arkadaşımız var karşıda, yıllardır ben bu işlerin içerisinde olan biri olarak en basit bir eyleme katıldığınız andan itibaren -sendika üyesi- 2009/11'i ihlal etmekten hakkında açılan onlarca dava var arkadaşlar. Ama Sayın Boynukalın ve arkadaşlarının yapmış oldukları o nümayişliklerinin karşısına 2009/11 sokulmadan "Gerek yoktur." denilmesi, gerçekten yargının geldiği noktayı gösteriyor ki bu son derece üzücüdür. Biz "İlle yargılansın." anlamında söylemiyoruz, kim olursa olsun o kapsamda yargılanması gerekirken burada yargılanmadan serbest bırakıldı. Dolayısıyla, yargının da geldiği noktayı sorgulamamız gerekir.

Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz. O kadar güzel şeyler söylediniz, gençlikle ilgili yapılan şeyleri söylediniz. Güzel ama sol tarafınıza aldığınız arkadaşımızın iyi tekme atan, sportmen ve genç olması da ille Gençlik ve Spor Bakanlığında Bakan Yardımcısı olması gerekmiyordu. Dolayısıyla, bir anda bu güzel söylediklerinizin tamamını burada bugün gömdünüz. Bu çok iyi bir davranış biçimi olmadı.

Passolig'le ilgili, biz parti olarak da genel başkanımız da bu Passolig'in olmasına karşıyız çünkü Passolig aynı zamanda statlara gelen ve maç izlemek isteyen insanları fişlemek "Kim ne yapıyor, hangi sloganı atıyor, hangi tezahüratı atıyor?" diye onları kodlamanın ötesinde farklı bir şey değil ama zaten bundan dolayı da statların ne hâle geldiğini de açık ve net bir şekilde görüyoruz.

Sayın Bakan, el hareketlerinizle şey hareketiniz var ya, o böyle karşı tarafı biraz rahatsız ediyor. Yapmayın öyle, zaman zaman Genel Kurulda da böyle görüyorum, alay eder gibi böyle bir şeyiniz var. Yapmayın onun.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Musa Bey ben kimseyle alay etmiyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) - İyi niyetle davrandığınızı biliyorum ama yapmayın onları.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Yaptığım hareketleri biliyorum, siz konuşmanıza devam ediniz.

MUSA ÇAM (İzmir) - Dolayısıyla, bu Passolig de dâhil olmak üzere gerçekten stadyumlarımızın artık insanların boş sahalara -büyük kulüpler dâhil olmak üzere, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve diğer spor kulüpleri dâhil olmak üzere- boş tribüne oynadıklarını görüyoruz arkadaşlar. Gençlerimizin spor yapmasını, izlemesini istiyorsak bu tip yaptırımlardan kurtulmamız gerekiyor arkadaşlar. İnsanları fişlemek, bundan dolayı da Çarşı grubu ve diğer taraftar gruplar hakkında soruşturmalar açmak, kovuşturmalar açmak, onların yargılanmalarına kadar götürmek, bunlar doğru şeyler değil. Kuşkusuz temiz bir dilin kullanılması stadyumlarda olmazsa olmazımız olmalıdır. Ben de zaman zaman İzmir'de maçlara gittiğimde bazen irkildiğim, küfre varan sloganları duymak beni rahatsız ediyor, doğru ama bunun yolu ve yöntemi Passolig gibi birtakım yaptırımlar yaparak insanları statlardan uzaklaştırmanın doğru olmadığını düşünüyorum.

Sayın Bakan, benden Sayın Bilgiç de söyledi birçok stat yapıldı "arena" adı altında. Ama dikkatimi çeken bir şey var. Yani Antalyaspor Atatürk Stadı oldu Antalya Arena, Afyonspor Kulübü Atatürk Stadyumu oldu Afyon Arena, Beşiktaş İnönü Stadyum oldu Vodafone Arena, Bursaspor Atatürk Stadyumu Timsah Arena, Eskişehirspor Atatürk Stadyumu oldu EsEs Arena, Hayatspor Antakya Atatürk oldu Hatay Arena, Kocaelispor İsmet Paşa Stadyumu oldu Kocaeli Arena, Konyaspor Atatürk Stadyumu Torku Arena, Malatyaspor İnönü Stadyumu oldu Malatya Arena, Samsun 19 Mayıs Stadyumu oldu Samsun Arena, Sivasspor 4 Eylül Stadyumu oldu Sivas Arena, Sakaryaspor Atatürk Stadyumu oldu Sakarya Arena. Yaklaşık bu statların 10 tanesi "Atatürk" ismi, çoğu da "İsmet Paşa" ismi oldu "arena"; birkaç tanesi de kendi illeriyle ilgili.

Yani neden "Atatürk" ve "İsmet İnönü" isimleri "arena" olarak değiştirildi, bunu anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. Yani her ikisi de devlet büyüğümüz, cumhuriyetin kurucusu büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşı yani sonunda bir stadyumda isimleri var bu adamların yani ve hakikaten bu ülkeye önemli hizmetler yapmış ve bugün bu ülkede her şeyimizle -çok açık ve net bir şekilde konuşuyorsak- onlara da borçluyuz yani. Niye bu isimler arena, arena, arena? "Atatürk" ismi gidiyor, "İnönü" ismi gidiyor, neden gidiyor? Yani bu hassasiyetimizi de söylemek isterim.

Bunları değiştiriyoruz, İstanbul'a üçüncü köprüye bu ülkede yaşayan insanlarımızın önemli bölümümüzün tepki duyduğu "Yavuz Sultan Selim" ismini getirip gözümüzün içine soka soka oraya koyuyorsunuz. Şimdi, bu böyle olmadı, olmadı arkadaşlar. Yani oraya "Yavuz Sultan Selim"i veriyorsunuz, bu tarafta da "Atatürk, İsmet İnönü" olan isimleri değiştiriyorsunuz "arena" yapıyorsunuz. Bu, doğru bir tutum ve davranış biçimi değildir arkadaşlar.

Sayın Bakan, eğitim alanı dışında Gençlik Spor Müdürlüğü gençlik alanında en aktif kamu kurumudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına sözcü Mehmet Şükrü Erdinç geçti)

BAŞKAN - Sayın Çam ek süre veriyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) - Bu kurumun bütçesinin ezici çoğunluğu spor etkinliklerine ayrılmaktadır. Bu da önemlidir fakat gençlerin başka önemli sorunları da bulunmaktadır, özellikle eğitim olanaklarının yetersizliği, eğitimde fırsat eşitliğinin olmaması, işsizlik ve gelecek kaygısı, kişinin serbest girişimini sağlayacak olanak, fırsatların eksikliği ve ülke yönetimine aktif olarak katılmalarıdır. Önemli bir sorundur bunlar. Bunlara da bizim kafa yormamız gerekiyor.

Bir başka mesele yurt meselesi. Evet, son yıllarda yurtlar konusunda çok ciddi bir mesafe katettiğimiz doğrudur ama yeterli değildir. Bu konuda daha fazla çaba sarf etmemiz gerekiyor, daha insanca öğrencilerimizin yaşayabileceği, eğitimlerini görebileceği, ders çalışabileceği, sosyal faaliyetlerini yürütebilecekleri yeni mekânların yapılması gerekiyor. Bazılarını görüyoruz, TOKİ yapıyor, hakikaten bisküvi kutusu gibi böyle dimdik binalar; daha modern, daha çağdaş yurtlara sahip olmamız gerektiğini düşünüyorum.

İzmir Milletvekili arkadaşımız Sayın Hamza Dağ İzmir'deki statla ilgili söyledi, onları birkaç dakikada toparlayıp bitireceğim. Ben, Hamza Dağ arkadaşımızın ismini söylediği Göztepespor Kulübünün bulunduğu Gürsel Aksel Stadı, Karşıyakaspor Kulübü, Alsancak ve bugün en büyük stat olan Atatürk Stadı dâhil olmak üzere 1971-1980 yılları arasında bizzat futbol oynayan bir arkadaşınızım amatör spor kulüpte. Bu dört statta da futbol oynamış bir arkadaşınızım. Bugün Atatürk Futbol Sahası evet büyük, hantal bir durumda, doğrudur. İzmir Alsancak Stadı yıkıldı, yapılacak. Bununla ilgili de İzmir Büyükşehir Belediyesi geçtiğimiz günlerde Büyükşehir Meclisinde bir karar çıkardı yaklaşık 4 dönüm, 4 bin metrekare alanı meclis kararıyla stat yapılmak üzere devretti.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Tahsis yapmadı.

MUSA ÇAM (İzmir) - Ama stat yapılma koşuluyla, orada bir sorun yok.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Ama tahsis yapmadı, bir işlem yapıyor.

MUSA ÇAM (İzmir) - Yani onda sorun yok. Yani onda hemen stat yapılmak koşuluyla yapılacak.

Sayın Bakan, o stadın yapılması gerekiyor. Göztepe'yle ilgili Karşıyakaspor Kulübü'nün Bakanlığın almış olduğu stat yapılmasıyla ilgili...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çam, toparlamanız için ek süre veriyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) - ...konuda İzmir Büyükşehir Belediyesinin idare mahkemesine gidip "durdurma" kararının ötesinde bir şey söylemek istiyorum.

HAMZA DAĞ (İzmir) - İptal yaptı.

MUSA ÇAM (İzmir) - İptalle ilgili, onun ötesinde bir şey söylemek istiyorum. O kentte doğmuş büyümüş, o statlarda futbol oynamış ve 63 yaşına gelmiş bir arkadaşınız olarak söylüyorum. Her iki mekânın mevcut hâliyle kalması doğru ama oraların yıkılıp yerine 15 bin kişilik, 20 bin kişilik yapılmasını şehircilik açısından doğru bulmuyorum. Her iki kulübümüze de birine Örnekköy'de birine de Uzundere'de gerçekten bir spor kompleksinin yapılması çok doğru ve yerindedir arkadaşlar.

Ben İzmir Büyükşehir Belediyesinin idare mahkemesinin iptal kararının dışında söylüyorum. Bir şehircilik açısından o kentte doğmuş büyümüş bir arkadaşınız olarak söylüyorum. Bu, İzmir'e yapılabilecek en büyük kötülüktür. Gerçekte yapılması gereken iki stat vardır. Biri kuzeye, biri güneye, biri Karşıyaka'ya, biri de Göztepe'ye; biri Uzundere'dir, biri de Örnekköy'dür. Bunu bir siyasi iç mesele yapmamamız gerekir, bunu gerçekten yapmamamız gerekir. Kentlerin trafiğini görüyoruz ve yaşıyoruz. On yıl sonrasını, yirmi yıl sonrasını düşünerek hareket etmemiz gerekiyor. Şehrin içerisine gelip 15 bin kişilik, 20 kişilik bir stat yapmanın hiç kimseye faydası yok, bize de yok. Ama bunu bir çekişmeye -İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında, CHP ile AKP arasında- meydan vermeden aklın ve mantığın kabul edebileceği makul bir çözümü bulup İzmir'e iki stadın kazandırılması, artı, Alsancak Stadı'nın da yapılmasını hep birlikte sağlamamız gerekiyor. Bunun dışında yapılacak olan tasarrufları iktidarsın, yaptık dersiniz yaparsınız. Ama, bu ne olur? Dava dava üzerine, dava dava üzerine, bu hizmetleri İzmir almamış olur ve İzmir'e yazık olmuş olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA ÇAM (İzmir) - O nedenle, tarafların bir araya gelip İzmir Büyükşehir Belediyesiyle, bizler de milletvekiliyiz, siz de Sayın Bakan, bir araya gelelim, bu sorunun çözümü için de elimizden geleni yapalım diyorum.

Sabrınız için de çok teşekkür ediyorum.